GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CEZA MUHAKEMESİ KANUNU İLE CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:56
Tarih:23.01.2013

TURGUT DİBEK (Kırklareli) - Teşekkür ediyorum Başkanım.

Tasarının tümü üzerinde şahsım adına söz aldım değerli arkadaşlar, sizleri saygılarımla selamlıyorum.

Tabii tümü üzerinde dört siyasi parti de grupları adına konuşmaları yaptılar. Sanıyorum bizleri izleyen vatandaşlarımız da az çok yasanın aslında ne için getirildiğini anlamıştır diye düşünüyorum.

Ben şöyle gireceğim konuya: Şimdi, mevcut uygulama, yasalarımızda, Türk Ceza Kanunu'nda, Ceza Muhakemesi Kanunu'nda, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde -ki bir tanesi biliyorsunuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, bir tanesi Birleşmiş Milletlerin Siyasi ve Medeni Haklar Sözleşmesi- bu konuyla ilgili mevcut yükümlülükler -ki biz Türkiye olarak ikisine de tarafız- mevzuatımızda bunlar ne kadar var, ne kadar yok?

Ben şimdi şöyle düşünüyorum: Bir eksiğimiz var demek ki yani Türkiye'de bir yanlış var. Türkiye'de vatandaşlarımız mahkemelerde, adliyede, savcının karşısında, hâkimin karşısında veya kolluk kuvvetlerinin karşısında yeterince kendilerini ifade ederken bizim mevzuatımız onların savunma haklarını yeterince garanti altına almamış ve eksiğimiz var. Bizi izleyen vatandaşlarımız bunu öyle düşünüyordur diye değerlendiriyorum. Bakın, bizim Ceza Muhakemesi Kanunu'muzun 202'nci maddesi, mevcut (1)'inci fıkra duruyor yani (1)'inci fıkra yerinde duruyor, birtakım ilaveler geliyor. Şimdi, (1)'inci fıkra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6'ncı maddesindeki ilgili fıkra (E) ya da (F) fıkrası olabilir, onun karşılığı. Yine, taraf olduğumuz -az önce bahsettim- Siyasi ve Medeni Haklar Sözleşmesi Birleşmiş Milletlerin, biz de 2000 yılında sanıyorum taraf olmuşuz, onun da 14'üncü maddesi var. O 14'üncü madde de hemen hemen benzer yükümlülüğü taşıyor, diyor ki: "Mahkemede kullanılan dili anlamıyor veya konuşamıyorsa bir kişi tercümanın parasız yardımından faydalandırılır." Türkiye'ye bunu da yükümlemiş.

Şimdi, (1)'inci fıkraya bakıyorsunuz, değerli arkadaşlar, hepimiz okuduğumuzda şunu görüyoruz: "Meramını anlatacak kadar Türkçeyi bilmeyen bir kişiye mahkeme tarafından tercüman atanır ve bedeli devlet tarafından karşılanır." diyor. Ben de uygulamadan geldim, burada hukukçu arkadaşlarımız var, onlar da mutlaka karşılaşmıştır, bugüne kadar bu kapsamda yani Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası anlaşmaların bize yüklediği yükümlülükler ve mevcut, Türkiye'deki bizim yasal mevzuatımızdaki hükümler kapsamında bir sorunla karşılaştınız mı? Türkiye'nin 81 ili, 7 bölgesi yani burada arkadaşlarımız var, Güneydoğu'daki illerimiz için konuşayım, Hakkâri'nin herhangi bir köyündeki vatandaş, Mardin'in, Van'ın, Siirt'in, Bingöl'ün bir köyündeki vatandaşımız mahkemeye gittiğinde -adli veya cezai mahkeme- veya bir kolluk kuvvetine gittiğinde "Ben Türkçeyi bilmiyorum?" Türkçeyi bilmemesi devletin ayıbıdır. Yani bizim devletimiz? Anayasa'mızın 42'nci maddesinin son fıkrası var, ne diyor? Orada "Eğitim ve öğretim kurumlarında Türkçeyi tüm vatandaşlarına okutacak?" Hatta orada şunu diyor: "Türkçe dışında başka bir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında hiç kimseye ana dilini resmî dil olarak okutamazsınız." diyor, yani bağlamış zaten. Ama devlet olarak sen eksik yapmış olabilirsin görevini -biz Türkiye Cumhuriyeti olarak- ve vatandaşlarımızın bir kısmı Türkçeyi bilmiyor olabilir. Yani herhangi bir insan adliyeye gittiğinde hâkime "Ben bilmiyorum yeterince Türkçeyi ve kendimi ifade edemeyeceğim." dediğinde neyle karşılaşıyor değerli arkadaşlar? Derhâl tercüman tayin ediliyor mu, edilmiyor mu? Derhâl tercüman tayin ediliyor. Hiçbir sorun var mı? Hiçbir sorun yok. Bakın, sorun başka -yani az önce de konuşuldu- sorun ne? Yani Türkiye, bugünkü, bugüne kadar olan uygulamalar nedeniyle, az önce bahsettiğim o iki tane uluslararası anlaşmanın da tarafı olmamız vesilesiyle herhangi bir mahkûmiyet kararı almış mı? "Ya, yanlış yapıyorsunuz, işte bize bu konuda birtakım davalar geliyor ve bu davalarda Türkiye'de siz vatandaşın adil yargılanma hakkını?

SIRRI SAKIK (Muş) - Bugün basında var, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 65 bin euroya mahkûm ettiği.

TURGUT DİBEK (Devamla) - ? savunma hakkını engelliyorsunuz." diye bir mahkûmiyet kararı var mı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden değerli arkadaşlar?

 SIRRI SAKIK (Muş) - Kürtçeden dolayı 65 bin euroluk mahkûmiyet var.

TURGUT DİBEK (Devamla) - Yok, yok.

Bakın, kimse kimseyi kandırmayacak. Burada, biz? AKP'nin birtakım yerlerde yapmış olduğu anlaşmalar var, görüşmeler var. Şimdi bu görüşmeler kapalı kapılar ardındaydı, ta ki Oslo'ya kadar. Yani Oslo'da zaten beşe kadar yapılmış.

Sayın Başbakanı -hatırlıyorum- zaman zaman buradan da söyledim kürsüden, özellikle referandum sürecinde, buradan da söyleniyor, Kayseri var, Samsun var? Yani Sayın Başbakan, bunlar dile getirildiğinde "Ya, siz terör örgütüyle oturuyorsunuz, konuşuyorsunuz ve bunun meşruiyeti nerede, yasal dayanağı nerede?" diye insanlar sorguluyor. Ne konuşuyorsunuz? Bir şey konuşuyorsanız, çıkacaksınız, diyeceksiniz ki: "Yasal dayanağı bu, Anayasa'nın şu maddesi, yasaların şu maddesine göre ben şu pazarlıkları yaparım." Vatandaş sorguluyor, bizler sorguluyoruz, basın sorguluyor.

 Başbakan şunu söylüyordu "Bunları ileri sürenler şerefsizdir." diyordu. O anda, Sayın Başbakan bunları söylerken, gönderdiği özel temsilcileri pazarlık yapıyordu değerli arkadaşlar. Şimdi, ben bunları söyleyince? Ben bunları komisyonda da zaman zaman söylüyorum, aslında söylemekten de üzülüyorum ama sizin de hoşunuza gitmiyor. O görüşmelerde -ses kaydı veya yazılı görüşmelerde- her şey konuşulmuş. İşte onun uzandığı sonuç, iş buralara kadar gelmiş, arkasından neler gelecek sizler de göreceksiniz, hep beraber göreceğiz. Yani orada -teröristlerin ismini söylemeyeyim ama- Oslo'da PKK'lılarla bizim devletimizin? Sayın Başbakan diyor ya "Biz görüşmüyoruz Hükûmet olarak." Kim görüşüyor? "Devlet görüşüyor, devletin yetkilileri görüşüyor." Gerçi gönderdiği kişi o zaman Başbakanlık Müsteşar Yardımcısıydı şu anda MİT Müsteşarı Sayın Fidan ama başka yetkililer de var. Bakın, değerli arkadaşlar, orada bir PKK'lı diyor ki görüşmelere katılan: "Ya, bu konuları, sizden talep ettiğimiz konuları en kısa zamanda çözmenizi istiyoruz." Peki, bizim yetkilimiz ne diyor? Okuyorsunuz veya dinliyorsunuz "Ya, sizin talepleriniz çok geniş, geniş bir skalaya yayılmış. Yani Anayasa değişikliği var, teröristbaşının serbest kalması var, işte ana dilde eğitim ve diğer konular var. Yani, bunları bizim, Türkiye'de üç ayda, altı ayda, bir yılda -hatta iki yılı da söylüyorum, üç ay, altı ay, bir yıl ve iki yıl- mümkün değil. Ya biz bunları nasıl geçireceğiz? Türkiye'de muhalefet var, halka nasıl anlatacağız?" diyor. Şimdi, buradan bir normal hafızası olan ve normal zekâsı olan bir vatandaşımız şunu sorgulayamaz mı değerli arkadaşlar: Aslında onları kabul etmiş bizim yetkililerimiz yani bu pazarlığı, bu görüşmeleri yapanlar, aslında PKK'yla, oradaki yetkilileriyle PKK'nın bu konuları "Aslında biz evet yapacağız, yapacağız da bizim bir sorunumuz var. Bizim sorunumuz zaman sorunu, başka bir sorunumuz yok, bizim zamana ihtiyacımız var." demekten başka bir şey söylemişler mi o görüşmeler içerisinde? O görüşmeler içerisinde arkadaşlar bunlar da var, bakın, bunlar da var. Şimdi, AKP'li milletvekili arkadaşlarımızın, ben inanıyorum, şu gelen düzenlemeyi hiçbiri içine sindirmiyor, bunu tüm içtenliğimle söylüyorum, sindirmiyor fakat siyasi bir talep, siyasi bir düzenleme ve maalesef burada gözü budaktan sakınmama var. Yani AKP iktidarı, Hükûmet, Başbakan, kimse artık? Geldi değil mi, bunu geçireceksiniz.  Fütursuzca bir yaklaşım, doğru değil. Komisyonda da söyledik "Bu, olmaz." Hatta -işte, maddeler görüşülmeye başlayınca önergemiz var- alt komisyonda önerge verdik. Bu işi çözelim; gelin, birinci fıkrayla yeniden, sıfırdan çözelim. Gelin bu ülkede bu tartışmayı yaratmayalım. Önergemiz çok netti. Yani şimdi siz, birinci fıkra orada durduğu yerde duruyor, ardından ne diyeceksiniz bu millete? Orada diyor ki "Türkçe bilmeyen için bu haklar var." Ve bu haklar tüm uluslararası anlaşmalara göre tanınmış. Ee o zaman, Türkçe bilmesine rağmen insanlara siz mahkemelerde istediği dili kullandırmaya kalkarsanız? Arkadaşlar, Anayasa'nın 3'üncü maddesi "Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir." diyor. 4'üncü maddesi "değişmez" diyor.

SIRRI SAKIK (Muş) - Senin Anayasa'n ırkçıdır, tekçidir. Ne yapalım yani, ona mı mahkûm olalım?

TURGUT DİBEK (Devamla) - 42'nci maddesinin son fıkrasını az önce söyledim; açın, bakın. Yani "Türkçe dışında hiçbir dil eğitim ve öğretim kurumlarında okutulamaz." diyor değerli arkadaşlar "Ana dil olarak okutulamaz." diyor.

Şimdi, bu mevzuat çerçevesinde siz, Anayasa'ya aykırı olan bu düzenlemeyi nasıl geçireceksiniz buradan?

Şimdi Komisyonda -alt komisyon, üst komisyon- konuştuk. Profesör arkadaşlarımız geldi, hocalarımız geldiler. Bakın, bir tek bilim adamı "Bu yasa Anayasa'ya aykırı değildir." diyemedi. Hele hele bir komedi yaşandı en son ana komisyonda. İzzet Hocam ve diğer hocamız sanıyorum -Ben kendileriyle zaten burada karşılaşmıştım- ana komisyona gelemediler, kaçtılar. Daha doğrusu gönderildiler ki, kendilerine şu sorulmuş: "Hocam, işte ne diyeceksiniz? " "Vallahi biz komisyonda, alt komisyonda ne dediysek, söyledik. Anayasa'nın ilgili maddeleri değişmeden bunu yasayla yapamazsınız. Yasayla dolanarak Anayasa'yı değiştiremezsiniz. Biz bunu söyleyeceğiz." Onlara şu söylenmiş: "Peki Hocam, o zaman teşekkür ediyoruz katkılarınız için. Siz işinize bakın." denilmiş. Biz bağırdık, çağırdık hocalar geldiler.

Bakın arkadaşlar, Anayasa'ya aykırı bir düzenleme, yani bunun? Yani bir laf var ya hani söylüyoruz zaman zaman "Kral çıplak, ötesi yok." Bu düzenlemede ısrarcı olmayın. 1'inci madde dışındaki maddelere Cumhuriyet Halk Partisi olarak?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TURGUT DİBEK (Devamla) ­ - Sayın Başkanım, bir otuz saniye daha verirseniz?

1'inci madde dışındaki maddelere bir itirazımız yok arkadaşlar. Yani 2'nci maddeye de var tabii 1'le bağlantılı olan 2'nci maddeye. Diğer maddeleri biz zaten destekliyoruz. Onlarla ilgili daha iyileştirici önergeler vereceğiz yani 5275 kapsamındaki düzenlemelerde bir sorun yok ki,  biz de destek veriyoruz, MHP de destek verecek.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.