| Konu: | AK PARTİ GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 56 |
| Tarih: | 23.01.2013 |
TURGUT DİBEK (Kırklareli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, Adalet ve Kalkınma Partisinin grup önerisinin aleyhinde Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini açıklamak üzere söz aldım. Sizleri saygılarımla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce ben de milletimizin ve tüm İslam âleminin Mevlit Kandili'ni kutluyorum ve güzellikler getirmesini diliyorum.
Değerli arkadaşlar, aslında yine klasik diyeceğim bir AKP anlayışıyla karşı karşıyayız yani az önceki usul tartışmasında herkes ne söylediğini biliyor aslında yani arkadaşlarımız da biliyor. Ben de düşünüyorum, geçen dönem de burada, Adalet Komisyonunda çok yoğun mesai sarf ettik, adı üzerinde birtakım temel kanunları geçirdik hep beraber ki uzlaşıyla geçirdik. Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu -arkadaşlarımız vardı- Medeni Usul Kanunu, daha önceki dönem Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, diğer kanunlar vardı o önceki dönemde. Yani şimdi düşünüyorum, o kanunlar ne kanundu? Yani buradaki 1 madde temel kanun olarak niteleniyorsa, arkadaşlarımız o şekilde bir değerlendirme yapıyorsa ya da Sayın Başkan "Ben bunu böyle değerlendiriyorum." diyorsa şimdi 1.500 maddelik bir Ticaret Kanunu, işte 600-700 maddelik bir Borçlar Kanunu veya Medeni Usul Kanunu; ne diyeceğiz buna, ad olarak ne diyeceğiz? "Mega, hiper, süper temel kanun mu olacak onlar?" diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, olay belli, burada bunu böyle tartışmanın da anlamı yok. "Bu kanun, tasarı 15 madde." deniyor, hayır, 13 madde yani yürürlük ve yürütmeyi çıkarırsak 13 madde ve bunun 1 maddesi, bakın 1 maddesi farklı. Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 202'nci maddesinin mevcut (1)'inci fıkrasından sonra yeni ilave fıkralar getiriyor bu. Onun dışındaki 11 madde Ceza İnfaz Kanunu olarak kısaltacağımız 5275 sayılı Kanun'la ilgili, o farklı bir Kanun, orada 11 tane ayrı düzenleme var. Ama bir maddede bir değişiklik yapılıyor ve "Bunu temel kanun anlayışıyla burada görüşebiliriz." diyorsunuz. Ya, değerli arkadaşlar, önemli bir değişiklik. Gündeme bakıyorum burada görüşmeler başlamadan evvel televizyonlarda, haber kanallarında zaman zaman kanunlara isimler konuyor. İşte "Ana Dilde Savunma" yasaya bakıyorum "Tercüman Bulundurma Hakkı" diyor, farklı bir şey söylüyor yasa. Yani 202'nci maddesi Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun bu ama 13 maddenin 1 tanesinden bahsediyoruz. Diğer 11 tane maddeyle ilgili olarak Türkiye'de belki yüz binlerce insan bugüne kadar bu kanun niye gelmedi Meclisin önüne, niçin bu kanunu görüşmedik diye bekledi.
Yani klasik AKP anlayışından bahsederken hem bu az önceki temel kanun tartışmasının ne kadar yanlış olduğunu, bu kanunun temel kanun olarak görüşülemeyeceğini? Ne var bunda ya bir maddeden bahsediyorum, burada gruplar onar dakika konuşsalar ne olacak? Ondan sonraki maddelerle ilgili olarak komisyonda da biz çalıştık beraber arkadaşlarımızla yani o 11 maddeyle ilgili olarak çok itirazımız yok; bizim yok, MHP'nin yok, BDP'nin yok. Yani onlarla ilgili ne itirazlar var Ceza İnfaz Kanunu olarak yani Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun'da? Yani şimdi bakıyorum yani orada infazın ertelenmesiyle ilgili, işte üç yıllık süre kasıtlı suçlarda üç yıl olarak kalıyor, taksirli suçlarda yani tedbirsizlik ve dikkatsizlikle işlenen suçlarda beş yıla çıkarılıyor. Ne var bunda, itiraz eden var mı? Yok. Yani şimdi cezaevinde bu yeni aile görüşmesi gelecek, buna itiraz eden var mı? Yok. İşte, cezaevinde aile görüşmesinden sonra hamile kalan kadınların infazının ertelenmesiyle ilgili düzenleme gelecek. İtiraz eden var mı? Yok.
Ya, değerli arkadaşlar, bu denetimli serbestlik tedbirleri yoluyla infaz dediğimiz 105'inci madde var, orada da bir altı aylık süre koymuştuk daha önce. Geçen hafta, evvelsi hafta bu yargılamaların uzunluğu nedeniyle ilgili olan, o tazminat içeren kanunu görüşürken bana telefon geldi bir açık cezaevinden. Yani mahkûm açık cezaevinden telefon edebiliyor, bu yasal hakkı var ve diyor ki: "Ya Sayın Vekilim, biz burada aylardır bekliyoruz. Niçin bu kanun Meclis gündemine gelmedi ve bizim haksızlığa uğradığımız yani Anayasa'mızın bir 10'uncu maddesi var, eşitlik kuralı. İşte daha önce birileri bundan yararlandı ama biz yararlanamadık. Bu düzenlemeyi niye getirmiyorsunuz? Bizler de bu denetimli serbestlik tedbirleri yoluyla cezamızı çekelim yani cezaevi dışında." Sayın Bakan burada oturuyordu, ben de dedim ki: "Sayın Bakan, niye getirmiyorsunuz bu kanunu?" Yani İmralı'yla bu pazarlığınız daha bitmedi mi? Daha bitiremediniz mi bu pazarlığı? Ya topu topu bir tane madde. Diğer maddelerin İmralı'yla ne alakası var? Yani bu cezaevindeki binlerce insan, evine gidemeyen, kaçan yani bu infazın ertelenmesi yoluyla -işte, bir yıllık süre 2 kere olabilir, iki yıla çıkabilir- cezasını, infazını erteletebilecek olan evinden kaçan insanların sizin İmralı görüşmelerinizle ne alakası var? Niye ilgilendiriyor sizin görüşmelerinizi bunlar? İlgilendirir mi? İnsanlar "Bir an evvel bu kanun gelsin." diyor. Biz komisyonda ne zaman konuştuk bu kanunu biliyor musunuz? Kasım ayı sonuydu hatırladığım kadarıyla. Yani şu anda ayın 23'ü, ocağın 23'ü değerli arkadaşlar. Elli üç gündür bu kanunu Meclis gündemine indirmiyorsunuz. Niye indirmiyorsunuz? Onları da kanun görüşülürken konuşuruz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Bütçe var.
TURGUT DİBEK (Devamla) - Arkadaşlar, bütçe olabilir. Bu kanun? Bakın bir şey söylüyorum.
BÜLENT TURAN (İstanbul) - Gecikmek kusur mu? Getirdik işte.
TURGUT DİBEK (Devamla) - Bir maddesi arkadaşlar, bir maddesi? Bakın, geçen dönem 2010'da, sanıyorum yaz aylarıydı beraber burada milletvekilliği yaptığımız arkadaşlarla birlikte yine bir kanun görüştük Adalet Komisyonunda. Benzer isimler veriliyor. Yani o yüzden diyorum klasik anlayış. Orada daha farklı bir şey vardı. Terörle Mücadele Kanunu'nda değişiklikler içeriyordu, teröristlerle ilgili birtakım düzenlemeler getiriliyordu. Kanunun adı neydi kamuoyunda biliyor musunuz? "Taş atan çocuklar." Kanun yine böyle on küsur maddeydi. Taş atan çocuklarla ilgili iki madde vardı. Onun dışındaki tüm maddeler Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki teröristleri ilgilendiriyordu. Hatta şu anda İmralı'da yatan Abdullah Öcalan'ı, teröristbaşını ilgilendiriyordu o kanun ve biz komisyonda dedik ki: "Bu kanun böyle çıkarsa teröristbaşı olan Abdullah Öcalan yeniden yargılanma talebinde bulunabilir ve yeniden yargılanması mutlaktır." Sayın Bakan: "Yok efendim olmaz, onun önüne geçtik." dedi, "engelledik" dedi. Ama sonra baktılar ki olmuyor, o maddeyi çıkarmışlar. Şimdi, buna benzer bir olayı burada yaşıyoruz değerli arkadaşlar. Şu kanunu niye biz "Ana dilde savunma" olarak isimlendirdik, niye? Ya, bu kanunda şu anda on binleri, yüz binleri gerçekten ilgilendiren, mağdur olmuş olan insanları, cezaevinde hasta olmuş ve şu anda tek başına orada yaşamını sürdüremeyen ve cezaevinde mahkûm olarak ya da tutuklu olarak infazın ya da tutukluluğunun sona ermesi gereken insanlar var. Bu kanunda o maddeler de var, onları da burada görüşeceğiz. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak sizden şunu bekliyorduk: Bu kanunun 1'inci maddesini çekseydiniz daha önce? Alın, görüşecek misiniz? Ne yapacaksınız? İmralı'yla pazarlığınız bitmedi mi, yetmedi mi? Yani, iş Oslo'dan geliyor, açlık grevlerinden geliyor, yarın neyi getireceksiniz? Onu da az çok bekliyoruz. Ana dilde savunmanın arkasından ana dilde eğitim mi gelecek? Ama onu hangi kanunun içine sokacaksınız, onu ben de merak ediyorum.
SIRRI SAKIK (Muş) - Size ne oluyor? O kadar uyanıksanız -3 üncü yargı paketinde- sizin il başkanlarınızı öldürenlere niye ses çıkarmadınız?
TURGUT DİBEK (Devamla) - Değerli arkadaşlar, diğer 11 maddeyi biz günlerce önce görüşebilirdik. 11 madde geçebilirdi, açık cezaevi şartlarını taşımış olan insanlar yılbaşından önce çıkabilirlerdi. Öncelikle bunu belirtmek istiyorum.
Bakın, bu vesileyle, süre bitiyor ama bir şey söyleyeceğim. Hiç gündeme gelmedi, inanamıyorum, Türkiye'de çıt çıkmadı. Sayın Başbakan hafta sonu Antep'te bir konuşma yaptı, basına bakıyorum, hiç kimse ağzına almadı, köşe yazarlarından bir tanesi yorum yapmadı. Bu ülkenin Başbakanı açıkça savaş çığırtkanlığı yaptı. Bak, bunu net söylüyorum, sözü burada, diyor ki: "Binlerce, on binlerce kilometre öteden gelip Irak'a girenler bu dünyada haklı oluyorsa, biz
Değerli arkadaşlar, bir açılım süreci başlatıldı üç yıl evvel, şimdi tekrar yeniden başlatıldı. İşte, ne olduğunu bilmiyoruz, gizli kapaklı ama ana sloganı neydi? "Analar ağlamasın.", "Anaların ağlamasını susturacağız, durduracağız."
Şimdi, Sayın Başbakan diyor ki: "Ben Suriye çöllerine Türk askerlerini göndereceğim." Yani, nasıl bu sözü söyler? Analara sordu mu? Yani nasıl gönderebilirsiniz evlatlarınızı? Şimdi, bu söz bu ülkenin Başbakanı tarafından söylendi. Oradan İran dedi ki:"Kırmızı çizgimizdir." Buradan Rusya dedi ki: "Biz tarihimizin en büyük deniz tatbikatını Karadeniz'de, Akdeniz'de başlattık. Salı günü, bakıyorum, Sayın Başbakan grup toplantısında bir şey söyleyecek mi? Onda da tık yok.
Herkes sorumluluğunu bilmeli Sayın Başbakan da dâhil, bu ülkede bu görevleri yapanlar sorumluluk içerisinde konuşmalı diyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.