| Konu: | MERA KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN (S.S: 242) |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 71 |
| Tarih: | 27.02.2013 |
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Dinliyor, dinliyor, merak etmeyin. Bütün millet dinliyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. mera kanunu taslağıyla ilgili olarak yüce Meclisi bilgilendirmek üzere söz aldım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; TÜİK verilerine göre Türkiye'de hâlen 14 milyon hektar civarında mera varlığı var. Bu, maalesef, tabii 1930'lardan, 1940'lardan, cumhuriyet tarihi boyunca sürekli azalagelen bir seyir. Ancak, bu kalan kısmın iyi değerlendirilmesi, ıslah edilmesi ve birim alandan, daha fazla merada çayırdan ot elde edilmesi, dolayısıyla hayvancılık için daha ucuz bir yem kaynağı tesis edilmesi de gerekiyor.
1998 yılında bir Mera Kanunu çıktı. 2000'de bunun ıslahla ilgili birtakım uygulamaları başladı. Burada, bu zamana kadar, bu geçen zaman içerisinde birtakım tabii uygulamalar yapıldı. Hâlen, şu an itibarıyla bu 14 milyon hektar civarındaki mera varlığının yaklaşık 9 milyon hektarının tespiti, 4,5 milyon hektarının tahdidi çalışmaları yapıldı ve ıslah edilen, özellikle bizim Hükûmetimiz döneminde yoğunlaşan ıslah faaliyetleriyle birlikte de yaklaşık 450 bin hektar alanda da mera ıslahı tamamlandı. Normalde, Türkiye'de, tabii, alınan yağış miktarına bağlı olarak ve ıslah çalışmaları da yapılmamış olduğundan ötürü geçmişte, Türkiye'nin mera varlığının yüzde 65'i zayıf ot verimi yönünden ki bu da dekar başına 20 ila 25 kilogram arasında ot veriyor demektir. Bu çok zayıf bir mera yapısı. Yüzde 25'lik kısmında 38 ila 45 kilogram arasında dekara ot verimi var. İkisini topladığımızda yüzde 90 ediyor. Yani Türkiye'nin 14 milyon hektar mera varlığının yüzde 90'ı zayıf ve orta vasfa sahip ot verimini veriyor. Tabii, 20 ila 45 kilogram arasında dekara ot veriyor ki bu, son derece de zayıftır. Dünya standartlarıyla mukayese edildiğinde çok çok zayıf bir yapı. Dolayısıyla, mutlaka ıslah edilmesi gerekiyor ve bunun daha iyi değerlendirilmesi gerekiyor.
İyi vasfa sahip yani dekar başına 120 kilogram ile 150 kilogram arasında ot verilebilen o kapasiteye, o imkâna sahip mera varlığımız. Mera varlığımızın sadece yüzde 10'unu oluşturuyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bizim yem kaynağı olarak temin edebileceğimiz iki tane alan var. Bir, bu meraları ıslah edeceğiz, bunlardan daha fazla ot elde edeceğiz hayvanlarımızı daha ucuz bir şekilde besleyebilmek için. Bir de yem bitkileri ekiliş alanını artırmamız lazım. Yem bitkileri ekiliş alanını biz, Bakanlık olarak daha fazla destek vermek suretiyle ciddi miktarda artırdık. Burada, özellikle bunu vurgulamak istiyorum. Verdiğimiz destek 35 milyon lira iken 2012 yılı içerisinde -bir yıl içerisinde yem bitkileri ekilişi için verdiğimiz para- yaklaşık 293 milyon Türk lirası oldu. Bu, sadece yem ekilişi yapan çiftçilere yani korunga, yonca gibi yem bitkilerine ödenen para. Orada da toplamda yem bitkileri ekiliş alanını 1 milyon 100 bin hektar araziden 2 milyon 226 bin hektar araziye çıkardık. Bu, normalde yüzde 100'lük bir artışı ifade ediyor yani on yıl içerisinde Türkiye'de yem bitkisi ekiliş alanı yüzde 100 oranında artırıldı, 2,2 milyon hektar alana çıktı.
Burada şunu da ifade etmeme izin verin: Türkiye'nin toplam kaba yem üretimi son on yıl içerisinde 34 milyon tondan 46 milyon tona çıktı ama aynı zamanda, tabii, hayvanların yem ihtiyacı, çünkü kültür ırkına dönüşme sebebiyle de hayvanların yem ihtiyacı arttığı için, giderek bu alanda bizim daha ucuz bir şekilde yem temin etmemiz gerekiyor. Aslında, bugünkü kanun tasarısının altında yatan esas gerekçe bu. Yani biz mera varlığımızı ıslah edecek, bunu? Vatandaşın elindeki, köylülere tahsis edilmiş olan alanlarda, eğer hayvan varlığı varsa o vatandaşlar zaten o meraları işletiyor, hayvanlarını otlatıyorlar. Ama tespit yapılıyor, diyelim ki bir hayvan için tespit edilen? Hayvanın ihtiyacı tespit ediliyor. Biz "Bir büyükbaş hayvan birimi." diye tabir ediyoruz. Orada iyi vasfa sahip bir mera için 15 ila 20 dekar arazi öngörüyoruz birim büyükbaş hayvan başına, orta sınıfta 50 ile 60 dekar, zayıf mera alanında da 100 dekar.
Şimdi, bir yerde eğer bir mera varsa oradaki hayvan sayısına bakılıyor, deniyor ki: "Evet, burada şu kadar hayvan var ve her hayvan için şu kadar ihtiyaç olmak kaydıyla şu kadar alan buradaki köylülere bırakılır." Bunun üzerinde eğer ilave, kullanılmayan bir mera alanı varsa, o alanın kiralanması cihetine gidiliyor, bugüne kadar yapılan o. Bu çerçevede de yaklaşık 1 milyon 200 bin hektar arazi Türkiye'nin değişik bölgelerinde, illerdeki il mera komisyonları marifetiyle kiralandı ve uzun vadeli olarak, şu anda, bu şekildeki uygulama var. Yani bu yeni bir mera kiralama imkânı vesairesi getirmiyor.
Peki, sorun ne? Sorun şurada: Bu mera alanları kiralanırken, tahsis edilirken özellikle? Ha, bir de şunu söyleyeyim: Eğer bir bölgede kiralanacak bir mera alanı varsa öncelik o bölgede yaşayan veya civarda yaşayan çiftçi veya yatırımcılarındır, onlara öncelikli olarak kiralanır. Eğer onlardan bir talep yoksa, bir talep gelmiyorsa -hayvan varlığı da yok orada- o zaman orada atıl duracağına, bunun kiralanıp Türkiye'nin ekonomisine katkı sağlayacak hâle getirilmesini de çok doğal karşılamak gerekiyor. Aslında, bunu yapmamak Türkiye'ye zarar getirir. Çünkü, orada atıl duruyorsa ve hayvan da yoksa dolayısıyla onu birileri alıp ıslah edecek, daha fazla ot elde edecekse, daha fazla, daha ucuza yem temin edebilme imkânı varsa ve biz bunu ondan esirgiyorsak, yapmıyorsak, esas o zaman, burada bunu sorgulamamız gerekiyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, mevcut uygulamada şöyle bir şey var, mevcut Mera Kanunu'nda: Amaç dışı kullanım nedeniyle eğer mera alanı bozulmuşsa bu mera alanlarının tekrar eski konumuna getirilmesi için bir masraf yapılıyor. Bu masraf kişiden tahsil ediliyor ama kanunda bunun ne şekilde, nereye yatırılacağına dair bir netlik yok, bir açıklık yok. Bir madde -bugün getirdiğimiz tasarıda, sizin oylarınıza sunduğumuz tasarıda- bununla ilgili bir düzenleme getiriyor. Olmuş olanla ilgili genel bütçeye, olacak olanla ilgili olarak da yine Tarım Bakanlığının ve o ilde mera amaçlı olarak yani mera hizmetlerinde kullanılmak üzere o paranın oraya tahsisine dair bir düzenleme getiriliyor. Bir tanesi bu.
İkinci husus da şu: Şimdi, merayı kiraladınız, atıl. Birisi geldi, işte, ihale yoluyla müracaat etti ve devlete en yüksek geliri getirecek şekilde projesini getirdi, "Bana burayı tahsis ederseniz, kiralarsanız ben burada şu ıslah projesini yapacağım, şu kadar ot çeşidi getireceğim, artıracağım." neyse? Bunu yaparken tabii, orada örneğin hayvancılık faaliyeti yapacak ama bir sundurma yapamıyor. O geliştirdiği, ıslah ettiği merayla ilgili, ıslah sonrasında elde edeceği otu koyacağı bir depo bile, bir hangar bile yapamıyor. E, şimdi, kiralıyorsunuz, bir işlem yapıyor, uygulama yapıyor, tohum ekiyor, oraya mera otu tohumu ekiyor, gübreliyor, suluyor, icabında birçok masraf yapıyor; ot alacak ama o otun orada ekonomiye dönüştürülmesi, hayvancılık faaliyetinde kullanılması için gerekli tesisin yapılmasına izin verilmiyor. 2'nci maddeyle de ilgili olarak getirilen düzenleme bu.
Yani iki konuyla ilgili düzenleme öngörüyoruz:
1) Hayvancılık faaliyetinde kullanılmak üzere, toplam alanın yüzde 1'ini geçmemek kaydıyla, orada, hayvancılığa dair işte diyelim otunu depolayacağı veya hayvancılık tesisi yapabileceği bir düzenleme yapabilmesine imkân tanıyoruz.
2) Mera amacı dışında bir şekilde eğer bir arazi kullanılmışsa, amacı dışına taşmışsa ondan tahsil edilen paranın nereye yatırılacağına dair de bir açıklık getiriyoruz, bir düzenleme getiriyoruz.
Düzenleme bu iki maddeyle alakalıdır. Diğer iki madde -tasarı dört madde- yürütme ve yürürlük maddesi. Yoksa yeni bir kiralama? Biraz önce burada bir değerli arkadaşımız söyledi, işte "Şimdiden başladılar kiralamaya." falan. Bu zaten yeni kiralama değil, bu kiralama öteden beri yapılıyor ve dediğim gibi yani 1 milyon 200 bin hektar arazi de şu ana kadar kiralanmış durumda.
Bizim gerek mera ıslahıyla gerek yem bitkileri ekiliş alanı yoluyla, bunu artırmak yoluyla Türkiye'nin daha ucuz yem kaynaklarına kavuşması ve böylece hayvancılığın maliyetinin düşürülmesi yönünde attığımız adımların bir parçası bu, son derece de önemli.
Şimdi, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir hususu daha ifade etmek istiyorum: Türkiye'de hayvancılık sektöründe büyük bir gelişme var, büyük bir dönüşüm ve değişim var; bunu bilmemiz lazım yani bunun dışında söylenen, mesela "Hayvancılık öldü, bitti. Hayvan kalmadı." iddiaları doğruyu kesinlikle yansıtmıyor. Türkiye'de sadece sığır sayısında? Burada daha önce çok söyledim ama her seferinde dile getirildiği için kayıtlara geçmesi açısından bir kez daha söylemekte yarar görüyorum. 9,8 milyon sığır varlığı, 2011 yılı itibarıyla 12,4 milyon başa çıktı; 2012 rakamı açıklandığında göreceğiz ki bu biraz daha yüksek bir noktaya çıkmış olacak.
Gelişmenin en önemli göstergelerinden bir tanesi şu: Yani, 12 milyon 400 bin sığır varlığının da yaklaşık yüzde 40'ı saf kültür ırkından oluşuyor. Hâlbuki bu oran daha önce yüzde 19'du yani 9,8 milyonun yüzde 19'u kültür ırkıydı, yüzde 81'i melez veya diğer verimsiz ırklardan oluşuyordu. Şu anda yaklaşık yüzde 40'ı saf kültür ırkından oluşuyor. Neyin? 12,4 milyon sığır varlığının. Bu, küçükbaş hayvancılıkta da -destekleme kapsamına aldığımızdan ötürü- ilk defa cumhuriyet tarihinde, yönü aşağı doğru seyretmekte olan hayvan sayısı varlığı yukarı doğru çıkmaya başladı. Orada da 32,3 milyon başa çıktı, 2011'in rakamı bu; 2012'nin rakamında bizim beklentimiz yaklaşık 35 milyona çıkması yönünde küçükbaş hayvanın yani koyun ve keçinin. Süt üretimi de 8,4 milyon tondan 15 milyon tona çıktı, bunlar kayıt altındaki rakamlar. Dolayısıyla, kırmızı et üretimi, işte, geçen hafta açıklandı, 915 bin tona çıktı Türkiye'de.
Zaman zaman, doğrudur, fiyatlarla ilgili, yem fiyatıyla süt, yem fiyatıyla et paritesinde çiftçi aleyhine sıkıntılar var, oluşuyor dönem dönem. Biz bunları çözmek için de birçok tedbir aldık, bundan sonraki süreçte de alıyoruz. İşte bunlardan bir tanesi bir müdahale kurumunun oluşturulması.
İki: Et hayvancılığının geliştirilmesi yönünde özellikle besi danalarının kültür ırklarından oluşması suretiyle burada verimin artırılması, verimliliğin artırılması. İşte, bu mera ve diğer yem bitkilerinin ekilişlerinin de yine bunda maliyeti düşürücü bir etkisi olur düşüncesindeyiz. Uzmanların bu konudaki bize tavsiyesi bu yönde.
Şimdi, hayvancılığın -büyükbaş, küçükbaş hayvancılığın- gerek hayvan varlığında gerek et, süt üretiminde ciddi bir artış var. Bu da tabii şu şekilde sağlandı: Yani 2,2 milyar lira biz 2012 yılında sadece hayvancılık yapan üreticilerimize nakdî, karşılıksız, hibe destek ödedik. Bunun 293 milyonu -biraz önce de söyledim- sadece yem bitkisi ekilişi için verilen para. Diğerleri de gerek süt prim desteği gerek besicilere verdiğimiz destek gerekse diğer hayvancılıkla ilgili destekleri oluşturuyor.
Bu meyanda şunu da ifade etmek istiyorum: 2013 yılı tarımsal destekleme ödemelerinin önemli bölümlerinden birisi 1 milyar 670 milyon Türk lirası tutarındaki mazot, gübre ve toprak analiz desteği, su ürünleri desteği, yem bitkileri desteği, süt tozu desteği ve sertifikalı tohum kullanım desteğinden oluşan para -1 milyar 670 milyon- bugün hesaba aktarılıyor, banka hesabına; yarın da, bu gece on ikiden sonra çiftçilerimiz alabilecek. Çünkü şubat ayı içerisinde biz ödüyoruz ve bugün işte Şubatın 27'sinde de bu para bankaya geçiyor, 1 milyar 670 milyon lira. 2 milyon 217 bin çiftçi de bu desteklerden istifade edecek. Bunun 1 milyar 410 milyon lirası mazot, gübre ve toprak analiz desteği, diğeri de diğer destek kalemlerinden oluşuyor. Geçen ay, 278 milyon lira ödemiştik ocak ayında. Dolayısıyla, bu yılın ilk iki ayında, Türkiye'de, çiftçiye Hükûmetin verdiği nakit, karşılıksız, hibe desteği toplam 1 milyar 950 milyon lira, yaklaşık bir tutar. Bugün, bu vesileyle, bu bilgiyi de sizlerle paylaşmak istiyorum.
Tasarı -dediğim gibi- meradaki iki önemli düzenleme ve pratik bir ihtiyaç. Aslında, bir manada yeni bir şey değil, sadece bunun daha iyi işletilmesi, daha yüksek verim elde edilmesi yönündeki ıslah çalışmaları kaydıyla verilen, kiraya verilen, proje karşılığında verilen meralarla ilgili düzenleme. Bu da tabii, yüce Meclisin takdirinde, tasvibindedir.
Hayırlı olmasını diliyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)