| Konu: | CHP GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 16 |
| Tarih: | 06.11.2012 |
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisinin grup önerisi üzerinde aleyhine söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisinin grup önerisi Meclis İç Tüzüğü'nün 54'üncü maddesinin ikinci fıkrasındaki istisnaya istinaden Meclisin çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin bir öneridir.
Değerli arkadaşlarım, Meclisin çalışma saati, günleri kural olarak İç Tüzük'ün 54'üncü maddesinde sayılmış. Buna göre, buradaki kurala göre, Genel Kurul salı, çarşamba, perşembe saat 15.00 ile 19.00 arasında toplanır. İstisna olarak da -bu istisnalar biliyorsunuz kuralın aksine- gerektiği zaman, öyle olaylar vardır ki çalışmayı zorunlu kılabilir. Bu durumda da Danışma Kurulunun teklifi üzerine, Genel Kurulca bu çalışma gün ve saatlerinin değiştirilebileceğine ilişkindir. Ancak ne var ki, Türkiye'de her alanda olduğu gibi Mecliste de istisnalar kural oldu, kurallar istisna oldu. Hukuk kurallarının ve yazılı kuralların yerini tamamen bir keyfilik aldı. Türkiye Büyük Millet Meclisinde de Anayasa ve Meclis İçtüzüğü Meclisin çalışmasının esaslarını belirlediği hâlde, Meclis Genel Kurulunun ve komisyonlarının çalışması Meclis İçtüzüğü ve Anayasa'ya göre yapılması gerektiği hâlde, bunlar bırakıldı; Meclis Başkanlık Divanının, işte Meclis Genel Kurulunun keyfine göre yönetilmeye başlandı. Deniliyor ki: "İşte, efendim, Meclisin teamülleri böyledir." Ya, Meclisin teamüllerini ne yapacaksınız siz? Önce Meclis İçtüzüğü'ne bakacaksınız, Anayasa'ya bakacaksınız. Yazılı kuralların, hukuk kurallarının olmadığı yerde teamüller geçerlidir. Eğer bir hukuk kuralı var ise, bir yasa hükmü var ise teamül olmaz değerli arkadaşlarım.
Şimdi, bu grup önerisiyle, işte, "konu bakımından bitene kadar" deniliyor. E, gün yirmi dört saat. Şimdi, üçüncü yargı paketinde gördük. Yirmi dört saati aştıktan sonra çalışmalar devam etti. AKP ve Grup Başkan Vekili CHP sıralarına geldi "Çalışmalara ara verelim arkadaşlar dedi." Ya da o sırada efendim, muhalefete "Siz, konuşmacılarınızı çekin ya da önergeler üzerinde ya da maddeler üzerinde toplantı yeter sayısı istemeyin." gibi talepte bulundular.
Değerli arkadaşlarım, eğer bu Meclisin çalışma koşullarında gerçekten gayriinsani koşullar yaratılıyorsa, bunun sorumlusu muhalefet değildir, bunun sorumlusu iktidar partisidir. Şimdi, bir kere, bitene kadar bir şey söz konusu olmaz. Gün yirmi dört saat, bitene kadar bir şey olmaz. Hadi şimdi koymuşsunuz, çarşamba günü bitmedi -bütünşehir yasası, büyükşehir yasası- yirmi dört saati aştı, perşembe günü de bitmedi yirmi dört saat, milletvekilleri uyuyacak. Şimdi ben o fotoğrafları gelip burada göstereyim mi tek tek? AKP milletvekillerinin nasıl uyuduğunu teşhir edeyim mi? Hepsini çıkarttım ben, çeşitli toplantılarda gösteriyorum.
Şimdi hepimiz burada bir yasama faaliyetinde bulunuyoruz. Niye birbirimizi zorluyoruz? Ondan sonra arkadaşım çıkıyor, diyor ki, hakkın suistimalinden bahsediyor.
Değerli arkadaşlarım, bu Meclis Adalet ve Kalkınma Partisinin Meclisi değildir, bu Meclis Cumhuriyet Halk Partisinin, MHP'nin ya da BDP'nin Meclisi de değildir. Bu Meclis, Türk milletinin Meclisidir. Millet iradesinin yansıdığı en önemli odak burasıdır. Dolayısıyla, burada Meclisteki çoğunluğu millet iradesi olarak saymak yanlıştır ve Meclisi milletin Meclisi olmaktan çıkarmaya yönelik iradeye, aslında başta milletvekilleri olarak hepimiz karşı çıkmak durumundayız, karşı koymak durumundayız. Yani "Benim elimde çoğunluk var, ben istediğimi yaparım." diye dayatacaksınız, ondan sonra kalkacaksınız, muhalefet de Meclis İçtüzüğü'nden ve Anayasa'dan kaynaklanan hakları kullanmaya kalktığında hakkın suistimal edilip edilmediğinden söz edeceksiniz.
Sevgili arkadaşlarım, herkes bir hakkı kullanırken o hakkı tanıyan yasa hükmünün de üstünde yer alan iyi niyet kurallarına göre hareket etmek zorundadır. İyi niyet kurallarına göre hareket edilmesini isteyen kişi, öncelikle kendisi iyi niyetli olacaktır. Parlamentodaki çoğunluğunu dayatarak, demokrasiyi sadece Parlamentodaki çoğunluğun sistemi olarak kabul ederek böyle bir dayatmayla gelmeyecek, bir kere uzlaşma yapacak.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın, Genel Kurulu? Sayıyor, bu kanun tasarısı ne zaman olacak, 10 Kasımla ilgili çalışılmayacak diyor. Sayın Canikli açıkladı, işte, 10 Kasım Atatürk'ün ölüm yıl dönümüyle? Ama buraya konulmuyor. Yani buraya niye o zaman 10 Kasım 2012 Cumartesi özel gündem, "Atatürk'ün ölümü nedeniyle özel gündem" diye niye koymuyorsunuz, niye bundan çekiniyorsunuz? "Başkanlığın Genel Kurula sunuşlarının tamamlanmasına kadar" diyorsunuz Canikli. İyi de kardeşim, şimdi itiraz edeceğine oradan, bir cümle yazardın. 10 Kasım Atatürk'ün ölüm günü olduğunu sen de biliyorsun ben de biliyorum. Buraya yazardınız onu, "Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları" ne demek değerli arkadaşlarım?
Şimdi, sevgili arkadaşlarım, öbür taraftan Adalet ve Kalkınma Partisinin önerisi, diyor ki: "Meclis İçtüzüğü'nün 91'inci maddesine göre bu Kanun'un yani büyükşehir bütünşehir yasasının temel kanun olarak götürülmesini öngörüyor. Şimdi, bu talep bir kere, Anayasa'ya ve Meclis İçtüzüğü'nün 91'inci maddesine aykırı. Neden aykırı? Burada da söylüyorum: Temel kanun bir istisnadır, bir kural değildir ama siz -üstte Allah var, insaf edin- kalkıyorsunuz, istisna olarak kullanmanız gereken yetkiyi, her şeyi bir tarafa itiyorsunuz; haydi kaldır parmaklar, haydi indir parmaklar, kural olarak kullanıyorsunuz. Burada diyor ki: "Tüzük ya da Kanun temel kanun olarak görüşülebilir." yani Genel Kurul temel kanun olarak görüşmesine izin verebilir. Ne demek temel kanun olarak görüşmek? Maddeleri görüşmeyeceksin, madde metinleri bile okunmayacak. Bölümler hâlinde okuyacaksınız.
Şimdi, burada açık açık saymış: "Bir hukuk dalını sistematik olarak bütünüyle veya kapsamlı olarak değiştirecek biçimde genel ilkeler içermesi?" Bu Kanun içeriyor mu bunu? "?veya kişisel veya toplumsal yaşamın büyük bir bölümünü ilgilendirmesi, kendi alanındaki özel kanunların dayandığı temel kavramları göstermesi, özel kanunlar arasında uygulamada ahenk sağlanması, düzenlediği alan yönünden bütünlüğünün ve maddeler arasındaki bağlantıların korunması zorunluluğunun bulunması, önceki yasalaşma evrelerinde de özel görüşme ve oylama usulüne bağlı tutulması gibi özellikleri taşıyan kanunlar temel kanun olarak görüşülebilir." diyor. Bir kere, demokratik hukuk devleti ilkesini içine sindiren bir siyasal parti, bu ülkede yasamasız ve yargısız hükûmet etmek istemeyen bir siyasi parti bu istisna hükmüne ikide bir sığınmaz. Bu yasaların demokratik bir şekilde tartışılmasını, komisyonlarda olabildiğince tartışılmasını, katılımın sağlanmasını, ilgili kurum ve kuruluşların görüşlerinin alınmasını, Genel Kurulda da maddeler dahi okunmadan sadece madde adları oylanarak yapılmasını savunmaz arkadaşlar. Siz ne yapmaya çalışıyorsunuz? Bir yandan kendinizin demokrat olduğunu söylüyorsunuz, bir yandan bu ülkede ileri demokrasi türküleriyle herkesi uyutmaya kalkıyorsunuz ama bir yandan da bırakın ileri demokrasiyi, demokrasinin "d"sinin bile uygulanmasına tahammül etmiyorsunuz. Ondan sonra da kalkıyorsunuz, bu kürsüden Meclis İçtüzüğü'ndeki haklarını kullanmasını kesin gözüyle gördüğünüz muhalefeti peşinen suçluyorsunuz. Niye bunu yapıyorsunuz? Çünkü siz bunu dayattığınızın farkındasınız, dayattığınız için de Meclisin de, muhalefetin de sizin dayatmalarınıza karşı, direneceğini biliyorsunuz. E, bunları yapmayın arkadaşlar. Gelin? Mademki bu yasanın memleket ve millet yararına olduğunu düşünüyorsunuz, hep beraber tartışarak bunu geçirseydik, ilgili kurum ve kuruluşlardan görüş alsaydık.
Yasa yapma tekniğinin ne olduğunu hepimiz biliyoruz. Burada hem yasanın taslak olarak getirilmesinde hem komisyonlarda görüşülmesinde yasama sürecinin etkin ve verimli olarak uygun yürütülmediğini hepimiz biliyoruz. Neyin yani kaptıkaçtısını yapmak istiyoruz? Ondan sonra "Türkiye Büyük Millet Meclisi uzlaşamıyor." Türkiye Büyük Millet Meclisinde uzlaşmayı sağlamak benim görevim değil. Ben muhalefet partisinin milletvekiliyim. Bu halk bana iktidar partisine muhalefet edeceksiniz diye görev verdi, iktidar partisine övgü yapacaksınız diye görev vermedi. Eğer iktidar partisi olarak beni milletvekili yapsaydı, sorunların çözümü için gerekli olan devlet gücünü kullanma yetkisini bana verseydi o zaman muhalefeti siz yapardınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Dünyanın neresinde görülmüş, bir muhalefet muhalefet yaptığından dolayı ikide bir suçlanıyor. Muhalefet yapmak ona milletin verdiği görevdir. Size millet iktidar olma görevi verdi, sorunları çözme görevi verdi. Siz bu sorunları çözerken bu sorun muhalefetin sorunu, bu sorun iktidarın sorunu ayrımı yapmaksızın, bu sorunları uzlaşma içerisinde, birlik ve bütünlük içerisinde çözme görevi ilke olarak sizindir arkadaşlar. Eğer bu ülkenin gerçekten demokratik hukuk devleti olduğunu savunuyorsanız, bu demokratik hukuk devleti ilkesini içinize sindiriyorsanız öncelikle onu yapmanız lazım çünkü demokratik hukuk devletinin olmazsa olmaz ilkesi bu ülkeyi yönetenlerin, ister siyasi ister idari herkesin denetime açık olmasıdır, denetime tahammül edebilmesidir.
BAŞKAN - Sayın Öztürk, lütfen?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Siz denetimden kaçmak için her türlü gücü kullanıyorsunuz ve Parlamentoyu sadece iktidar partisi milletvekillerinin parmaklarını kaldırıp indirdiği yer hâline getiriyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın Öztürk?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Bakın, arkadaşlar?
BAŞKAN - Sayın Öztürk, beni oylamaya zor bırakmayın.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Büyük filozof Sartori, demokrasisine?
BAŞKAN - Sayın Öztürk?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - ?ara verdirerek kazaya uğratan ülkeler için aynen şöyle diyor: "Parmakların akılları olsaydı, demokrasiyi yutan ejderhalar türemezdi. Zafer parmakların değil, milletin olacaktır." Bu lafları söyleyen bu kürsüde 1991 yılında şimdiki sizin Adalet Komisyonu Başkanınız Ahmet İyimaya'dır.
Parlamentodaki çoğunluğunuza güvenerek insanlara dayatma yapmaktan lütfen vazgeçin.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar, bravo sesleri)