GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MHP GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:16
Tarih:06.11.2012

ENGİN ALTAY (Sinop) - Teşekkürler.

Sayın Başkan, demin ben hakikaten mikrofon açık diye konuştum, fark etmemişim, tekrar onu bilginize bir sunayım.

Sayın milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

MHP'nin verdiği Meclis araştırması önergesinin lehinde söz aldım. Zevkle ve memnuniyetle de lehinde aldım, zira bu mahiyette verilmiş, son altı-yedi yıldır Meclisin tozlu raflarında ya da hard disklerinde bekleyen 100 civarında Meclis araştırma önergesi olduğunu biliyorum. Bu önergelerin tümünde yüce Meclisten talep edilen şudur: "Ataması yapılmayan öğretmenlerin içinde bulundukları hâli konuşalım."

Sayın milletvekilleri, zaman zaman söylersiniz "Vara yoğa muhalefet gensoru veriyor, soruşturma önergesi veriyor, genel görüşme veriyor, yazılı soru önergesi veriyor, araştırma önergesi veriyor?" Ya, hepinizi birer öğretmen yetiştirdi, bugün buradaysanız öğretmenlere karşı bir minnet ve şükran borcunuz var ve bu ülkede 300 bin civarında bu sorunu bire bir yaşayan insanı, aileleriyle beraber 1,5 milyon nüfusu ilgilendiren bir kronik, bir trajik durumla karşı karşıyayız. Burada oturup duruyorsunuz. Bu konudan çok daha önemsiz konular için kurulmuş Meclis araştırmaları var. Kaldı ki biraz önce MHP Grubu adına konuşan milletvekilimiz söyledi, Sayın Başbakanın bu konuda 2002 seçimleri öncesi Türkiye'nin dört bir yanında verdiği sözler var.

Ha, şimdi, Başbakanın konuşmasıyla ilgili, kürsüden yaptığı konuşmalarla ilgili de bir değerlendirme yapmak lazım bu vesileyle. Prompter'la konuştuğu zaman çok sıkıntı yaşamayan ve kendisini dinleyenlere, kendisine bel ve umut bağlayanlara da çok sıkıntı yaşatmayan Başbakan, prompter'dan çıktığı zaman, kendisine bel bağlayanlara, umut bağlayanlara şok ve hayal kırıklığı yaratıyor. Bugün eminim ki grup toplantısında birçoğunuzun -Başbakanın yaptığına ister "eğretileme" deyin ister "açık istiare" deyin- yüzü kızarmıştır, kızarmış olmalı. Bugün 61'inci Cumhuriyet Hükûmetinin başı olarak Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın yaptığı eğretilemeyi ya da açık istiareyi, ben Türkiye Cumhuriyeti'nin bir vatandaşı olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında bulunan bir milletvekili olarak yakıştıramadım, benim yüzüm kızardı.

Sayın Başbakanın bu tarzı, bu üslubu aslında yeni de değil, geçmişte de bunun çok örnekleri var ama bugünkü benzetmesi, gerçekten onun adına belki de siyasi yaşamının en büyük talihsizliğidir.

Siyasette nereye gelirseniz gelin hepimizin kastı aşan ifadeleri olur, istemeyerek ağızdan çıkan sözler olur. Umarım ve dilerim ki Sayın Başbakan en kısa sürede, bugün yaptığı büyük ayıbı, "eğretileme" ya da "açık istiare" anlamında, niyetiyle yaptığı ama hiç yakışık almayan bu büyük ayıbı telafi etmesini de bilir.

Sayın milletvekilleri, konumuz AKP hükûmetlerinin atamasını yapmadığı öğretmenler. Öğretmenlerimizden her vesileyle bu kürsüde bu konuyla ilgili müteaddit defalar özür diledim, bir kere daha diliyorum.

Sayın Bakan karşıda. Sayın Bakan, Haymana'da, 2012-2013 eğitim öğretim yılını açarken "120 bin acil öğretmene ihtiyacım var." dediniz mi? Dediniz. 40 bin aldınız mı? Aldınız. "Şubatta atama yapmayacağım." diyorsunuz. Peki, ben size şunu söylemiyorum yani atama bekleyen 250 bin öğretmeni sisteme alın demiyorum, diyemem zaten. Ancak, bir ülkede Millî Eğitim Bakanı "120 bin öğretmene ihtiyacım var." diyorsa, Millî Eğitim Bakanlığı iç denetim raporu bunu teyit ediyorsa, öte yandan Başbakan çıkıp "OECD'nin en hızlı büyüyen ülkesi olduk, dünyanın bilmem kaçıncı büyük ekonomisine sahibiz, on yılda, az zamanda çok ve büyük işler yaptık." diye hamaset yapıyorsa siz bu 120 bin öğretmeni derhâl sisteme dâhil etmek zorundasınız. Tutturmuşsunuz bir "Ücretli öğretmenliğe yönelin." diye. Ayıptır! Ücretli öğretmenlik, dünyanın hiçbir sisteminde olmayacak kadar komik ücrete insanların mahkûm edilmesidir, bir köleliktir.

Şimdi, daha hazin bir şey var sayın milletvekilleri. Ben bu Parlamentoda çok millî eğitim bakanıyla çalıştım ama böylesini hiç görmedim. Bakın, bir Millî Eğitim Bakanına şu cümle yakışıyorsa ben bu iddiamı geri alacağım, MHP grup önerisinin aleyhinde oy kullanacağım. Millî Eğitim Bakanı diyor ki: "Ben öğretmen olmak isteyenleri Eminönü Camisi'nin önünde bekleyen güvercinlere benzetiyorum; biliyorlar ki biri önlerine yem atsın? Allah'tan çocuklarım memur olmadılar." Millî Eğitim Bakanı bu cümleyi söylediyse -ki düşmüş İnternet'e, kayıtlara- çok ayıp etmiştir.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Orada dalga geçiyor, gülüyor orada, bak orada gülüyor!

ENGİN ALTAY (Devamla) - Kendisini yetiştiren öğretmenlere de ayıp etmiştir, Türkiye'de çalışan yaklaşık 3 milyon civarındaki memur statüsündeki kamu çalışanına da ayıp etmiştir. Çok merak ediyorum, Millî Eğitim Bakanının çocukları ne iş yapıyor? Başbakanın ve diğer kimi bakanların çocukları gibi az zamanda çok ve büyük mülk ve servet sahibi oldularsa ona bir lafım yok ama bu milletin memuruyla, bu milletin çocuklarıyla dalga geçmeye de Millî Eğitim Bakanının hakkı yok.

Gene kampta, gene basına yansıdığı kadarıyla Sayın Başbakan eğitimle ilgili yapılan işleri ardı ardına sıralıyor. Sonra, Meclis Başkanına, milletvekillerine fırça atmasına alışkınız ama basına yansıyan şekliyle Millî Eğitim Bakanına da bir fırça atıyor. Millî Eğitim Bakanının "Haberdar olmadım." dediği bir sorunla ilgili "Sen herkesten önce buna vâkıf olmalı ve çözmelisin." diyor.

Millî Eğitim Bakanının haberdar olmadığı konu nedir? Velilerden para toplanmasıdır. Sayın Bakan, Güzelkent İlkokulu ve Ortaokulu Etimesgut Kaymakamlığına bağlı, o ilköğretim okuluna gidin, yani gitmeyin de müdürü çağırın, "22/10/2012'de bir yazı yazmışsın velilere." deyin. Yazı bende Sayın Bakan. "Millî eğitimle ilgili şu kadar iş, bu kadar iş yaptık." diyorsunuz, esasen millî eğitimin içine ettiniz, millî eğitim sistemini perişan ettiniz.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Bu nasıl laf ya! Terbiyesiz.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Sizin döneminizden önce ya da?

BAŞKAN - Sayın Altay, şu kelimeleri Meclis kürsüsünden?

Lütfen geri alır mısınız sözünüzü, lütfen ama düzeltir misiniz?

ENGİN ALTAY (Devamla) - Özür dilerim. Tamam Sayın Başkanım, tamam.

Bakın, şimdi, derslik başına düşen öğrenci sayısı neydi? Derslik başına düşen öğrenci sayısı Sayın Bakandan önce neydi, şimdi ne? Gelsin kendisi söylesin. Bak, sataşma, cevap verme hakkı veriyorum adama ama "Yukarıda Allah var." diye konuşacak. Ömer Dinçer'den önce derslik başına kaç öğrenci düşüyordu, şimdi kaç öğrenci düşüyor, onun cevabını vererek başlasın.

Çok söze gerek yok, millî eğitim sistemini perişan ettiniz. Bakın, bir gazete? Ne kadar garip, Maliye Bakanının seçim bölgesi Çağlı Köyü, Maliye Bakanının seçim bölgesi. Bu da orada eğitim öğretim yapılan okul.

Şimdi, çok önemli bir şeyi sizinle paylaşmam lazım. Bu derslik polemiği hep var, on senedir var. Başbakan diyor ki? Kızılcahamam'da yeni, taze. Başbakan hep 180 bini kullanıyordu, dün Kızılcahamam'da, 146 bin derslik yaptığını söyledi. Bülent Arınç "180 bin" diyor. Millî Eğitim Bakanı ne diyor? Bilmiyorum, herhâlde ikisinin ortasını söyleyecek. Böyle bir şey olabilir mi ya?

OKTAY VURAL (İzmir) - Bilmiyor ki!

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Haberi yok, haberi!

ENGİN ALTAY (Devamla) - Bilmiyor tabii, bilmiyor tabii.

Şimdi, bakın Sayın Bakan, size de söz hakkı doğdu zaten.

OKTAY VURAL (İzmir) - Başbakan o konuda haklı canım!

ENGİN ALTAY (Devamla) - Ama söz hakkını kullanmadan önce, Reşit Galip de bir Millî Eğitim Bakanıydı ve Atatürk'ün aslında baştan hiç sevmediği, bazı fikirlerine hiç katılmadığı bir Millî Eğitim Bakanı. Daha sonra Atatürk'e rağmen, Millî Eğitim Bakanlığı yaptı ve Atatürk'le çatır çatır tartıştı. Reşit Galip kendi tezlerini devrin Cumhurbaşkanına kabul ettirdi. Şimdiki Millî Eğitim bakanları Başbakandan fırça yiyip duruyor. Böyle olur mu? Millî Eğitim Bakanına fırça atılırsa okuldaki çocuk o sisteme güvenir mi? Böyle şey olmaz.

Sayın milletvekilleri, Türk millî eğitim sistemimiz perişan edildi. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Bir kininiz, bir öfkeniz, bir cumhuriyetin nitelikleriyle ilgili rahatsızlığınızdan dolayı 4+4+4 sistemiyle hakikaten millî eğitim sistemini, ilköğretimi perişan ettiniz, gelin, bu yanlıştan biran önce dönün.

BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) - Millet beğenmiyordu.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Ne oldu biliyor musun? Senin Ankara'nda, İstanbul'unda 70 kişilik derslikler var. Sen göndersene çocuğunu 70 kişilik dersliğe!

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Onlar kolejlere yolluyorlar, kolejlere! Özel kolejlere yolluyorlar!

ENGİN ALTAY (Devamla) - Ne oldu ya! Sen vatandaşın ne çektiğini bilmiyorsun.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Vatandaş, fakir fukara imam hatibe, kendi çocuklarını kolejlere yolluyorlar!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (Devamla) - Atamasını yapmadığınız öğretmenlere hem Başbakanın hem Millî Eğitim Bakanının verdiği sözü yeri getirmesini bekliyorum. Daha önce de söyledim, sözü er kişilerin sözünde er kişi durur.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)