| Konu: | CHP GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 53 |
| Tarih: | 16.01.2013 |
MUHARREM IŞIK (Erzincan) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şeker pancarı tarımı ve sanayisinin durumunu araştırmak için verilen CHP grup önerisi lehinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, iktidara geldiğinizden bugüne kadar yaklaşık 41 milyar dolarlık özelleştirme yaptınız. Sürekli olarak da doğrudan veya dolaylı olarak yıllardır laf çaktığınız cumhuriyetin 80 yıllık kazanımlarını yok etme pahasına, yandaşlarınıza ve iktidarda kalmanıza borçlu olduğunuz emperyalist para babalarına ayrıca Arap şeyhlerine sattınız. Özelleştirme yapıp, yaklaşık 15 bin kişiyi kapının önüne koyarken cumhuriyetin toplamında olan bütün borçları sağladınız, ancak bu sattıklarınızla yüzde 23'ünü karşılabildiniz. Zaten iktidara geldiğiniz günden beri şeker fabrikalarını hedef almıştınız. Şeker fabrikalarını blok hâlinde satışa sunmaya başladınız. Özelleştirmeleri de o kadar ciddi yapıyorsunuz ki hiç araştırma yapmadığınız belli oluyor. Tamamen mantığınız sat, kurtul mantığı üzerine kurulmuş, devlet kazanacağına daha çok yandaşımız kazansın mantığıyla bu satışları yapıyorsunuz. Bir Malatya Şeker Fabrikası değerine üç tane fabrika hediye ediyorsunuz. "Bir alana üç fabrika bedava." diyorsunuz. Mendil satan çocuklar bile sizden daha iyi hesap biliyor, sizden daha akıllı demek istemiyorum. "5 mendil 1 lira." diye bağırıyorlar. Vatandaş, 5 tane, ucuz diye düşünmeden satın alıyor. Oysa ki bir mendilin tanesi 150 kuruş.
Özelleştirme yaparken tabii neye göre yapıldığı da belli değil. Sayın Başbakan özelleştirmeyi biliyorsunuz iptal etti. Nedeni de kelepir fiyatına gittiği için. Bunu Cumhuriyet Halk Partisi ve ŞEKER-İŞ büyük çalışmalar sonucu ortaya çıkarmıştı ama tabii her şeyde olduğu gibi bunda da yine kendinize pay almayı becerdiniz. Özellikle satılan illerde AKP'li milletvekilleri dolaşarak "Biz Sayın Başbakana brifingler verdik, Sayın Başbakana bunun ucuza gittiğini söyledik, o yüzden vazgeçti." dediler. Oysa ki satıldığı zaman da yine aynı milletvekilleri illerini dolaşarak bu işin ne kadar hayırlı olduğunu, milleti ikna etme turlarına çıkmışlardı. Tabii, Sayın Başbakan bu özelleştirmeyi yapan, bu kelepir fiyata giden yerlerin özelleştirmesini yapan bakanları ve bürokratları görevden alması gerekiyor. "Siz, bu milletin malını nasıl böyle peşkeş çekiyorsunuz?" diye kızması lazım. Hatta "Bizim asıl görevimiz, tüyü bitmemiş yetimin hakkını korumak." diyerek bağırmalı. Çünkü Sayın Başbakan sürekli dilinden düşürmediği Hazreti Ali, Hazreti Ömer adaletini uyguluyor ya, bunu da yapması lazım. Valilerine "Hepinizin bir Ömer olmanızı istiyorum." diye talimat veren bir kişinin bunu kesinlikle yapması lazım.
Tabii o kadar adilsiniz ki, ihaleleri açık şekilde yapıyorsunuz, yalnız tesadüfen yandaşlarınız kazanıyor. Gerçi birçok ihaleyi Kamu İhale Kanunu kapsamından çıkardınız ama orada eminim ki adil davranıyorsunuzdur. Sonra Sayıştayın denetlemesinden çıkardınız. Buna da sebep olarak, işler daha rahat yürüsün, vatandaş daha çabuk hizmet alsın diye yapıyorsunuz; yoksa yandaşlarınıza rant sağladığınızla ilgili bir şey düşünmemiz mümkün değil! Kendi yakınlarınızın zenginleşmesi de tamamen çok çalışmalarına bağlıdır!
Örneğin, mısır ithalatı yaparak gümrük vergisi indirimine gittiniz. Burada Türkiye'nin mısıra çok ihtiyacı olduğu için mi öyle bir şey yaptınız? Yoksa başka bir art niyet aramıyoruz biz.
Değerli milletvekilleri, şu anda Şeker Yasası ile pancar çiftçisi çok fakirleşti. Bilinçli olarak artırılan su paralarını ödeyemez hâle geldiler, icralık oldular. Gübre fiyatları aldı başını gidiyor, zaten ekim de yapamıyorlar, traktörüne mazot koyamıyorlar. Kâr getiren fabrikalar satışa çıkarılarak kapasiteleri iyice düşürüldü.
Nişasta bazlı şeker kotası her yıl artırılarak dünya mısır üreticisi firmaların önü açıldı. Amerika Birleşik Devletleri eski Başkanı Bush'un hangi firma için Türkiye'de lobi çalışmaları yaptığını zaten herkes biliyor. Bu özel yasa çıkarılan firma için özel endüstri bölgeleri verildi ve buralarda şeker üretimi artırılmış oldu.
Genetiği değiştirilmiş mısırdan şeker üreten firmalar üst düzey yetkilileriyle olan yakınlığınız, Türkiye'ye sokulan ithal mısırı satın alan firmalar, bu mısırdan ürettikleri ve yüksek fiyatla sattıkları nişastaları hepimiz biliyoruz.
Tabii ki bu şirketin kuruluşunda birinci sınıf tarım alanı olan yerleri de yine aynı şekilde çıkardınız. Nişasta bazlı kotanın da, şeker kotasının da artırılmasına sürekli ön verdiniz.
Biliyorsunuz, daha önce Türkiye, şeker üretiminde dünyada 4'üncü, Avrupa'da 3'üncüydü maalesef şimdi değil tabii. Orta Doğu üretiminin yüzde 65'ini karşılıyordu, o da şimdi maalesef olmadı.
Şeker Yasası'yla iktidar, ellerindeki gücü zaten piyasalaştırdı tamamen. Küreselleşmenin olduğu dönemde piyasa ekonomisi patronların ve ne yazık ki ulusötesi emperyalist güçlerin eline geçti.
Nişasta bazlı şekerin patronu, 57 ülkede 90 bin çalışanıyla dev bir şirket zaten. Türkiye'de aynı zamanda Şeker Üst Kurulunun da üyesidir. Burada tabii, kotaların artırılmasını düşünün. Nişasta bazlı şeker üretiminin en son 244.400 olan kotası Bakanlar Kurulu kararıyla yüzde 35 artırılmış oldu. Asıl amaç, zaten bu kotanın tümünün kalkması ama bakalım inşallah başaramazsınız bunu. Tabii bunun böyle artmasında daha önceki, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Bush'un oğlunun ricası da olur, kendi oğullarınızın da bir katkısı vardır, çalışma arkadaşlarınızın, komşuların da hatır payları vardır büyük ihtimalle.
Sayın Başbakan sürekli 3 değil 5 çocuk yapın diye televizyonlarda konuşuyor. Yalnız, Türk Jinekoloji Derneği 1975 yılında Türkiye'de kısırlık oranı yüzde 2 iken, şu an yüzde 25'lere çıktığını söylüyor. Sperm sayısının 125 milyondan 25 milyona düştüğünü söylüyor. Biliyorsunuz bu 20 milyonun altı olduğu zaman tehlike çanları çalıyor. Siz böyle GDO'lu ürünleri yedirmeye devam ederseniz, mısır şurubundan yapılan şekerleri bol bol piyasaya sürerseniz biraz zor bu hedefi tutturursunuz. Tabii, hedefi tutturmak için herhâlde Sosyal Güvenlik Kurumu tüp bebek yapımının önündeki tüm engelleri kaldıracaktır.
Bir diğer konu tabii, nişasta bazlı şekerin vücuda zararları, Obezite, başta olmak üzere kansere kadar giden sorunlar olduğunu biliyoruz ama obeziteyle savaş açan Sayın Sağlık Bakanı da Bakanlar Kurulunda nişasta bazlı şekerin artırılması için imza atıyor. Obeziteyle nasıl savaşacak anlamıyoruz.
Şeker pancarı ülkemizde her yıl 2,5-3 milyar dolarında katkı değer sağlar, 10 milyon insana iş ve ekmek sahasıdır. Yem, gübre, ilaç, maya, kozmetik gibi alanlarda kullanılır, 250 bin çiftçinin göç etmesini engeller, aynı ölçüdeki çam ormanına göre 3 kat daha fazla oksijen verir, geleceğin yakıtı olacak biyoetanol üretiminde en önemli maddedir. Türkiye enerjisinin yüzde 90'ının dışa bağımlı olduğunu düşünürsek eğer, bu biyoetanoldeki üretimi de artık düşünmemiz gerekiyor. Ayrıca meleasve şeker kamışından etanol üretimi de yapılmaktadır. Bu da çok değerli bir katkı sağlar bize, ayrıca hayvanlar da kullanıldığını biliyoruz.
Birçok ülke bu biyoetanoli kullanarak enerjide dışa bağımlılığı önlemiştir. Ayrıca Kyoto Protokolü'nün de gereklerini yerine getirmiş oluruz pancara vereceğimiz önemle. Türkiye'de HES yaptıracağımıza, oradan gelecek yüzde 4'lük bir enerjiye muhtaç olacağımıza şeker pancarına yapacağımız katkılarla daha fazla şey sağlayacağımıza eminim.
GDO'lu ve nişasta bazlı ürünlere muhtaç olup emperyalist güçlerin servetlerine servet katacağımıza, gelecek nesillerimizi daha iyi yetiştirmemiz gerekir.
Eski bir genel başkan, şu anda herhâlde yakında özelleştirmeden sorumlu devlet bakanı olur, şöyle diyor: "Türkiye'de hayvancılık ve tarım para etmez hâle getirildi. İşsizlik aldı başını gidiyor. İnsanlar işten çıkmamak için az maaş almaya razı duruma geldiler. Geçen gün Elâzığ'a gittim, bunu örnek olsun diye söylüyorum. Elâzığ ve çevresindeki kamu kuruluşlarının özelleştirilmesi nedeniyle 40 bin kişiyi etkileyen işsizleşme oranı ortaya çıkmış. Yani nüfusun onda biri işsiz hâle getirilmiş. Her gün fabrikalar kapanıyor ve işsizlerin sayısı artıyor. Türkiye çok ciddi iki problemle karşı karşıya kalmıştır.
Türkiye'de tezgâh dağılmıştır artık. Üretim tezgâhını dağıtmıştır. Çiftçi tarlasını bırakıp gitmiş, fabrikalar kapanmış, hayvancılıkla uğraşanlar bu işi bırakmış ve en önemlisi de herkes mutsuz hâle gelmiştir.
TEKEL'in özelleştirilmesi konusunda hızını alamayan Hükûmet, korkarım ki, yakında TSK'yı ve emniyeti de özelleştirecektir.
Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi gayrimillî bir uygulamadır. İşçimiz işini kaybedecek. Daha önemlisi yüz binlerce şeker pancarı üreticimiz tarımsal üretimden elini çekecek. Ortada bu kadar acı bir tablo var. Bundan dolayı özelleştirmeye karşı çıkmak vatanseverlik borcudur.
Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi yanlış bir noktadan hareketle yola çıkarak yapılmıştır. Bu özelleştirmeler tamamen IMF direktifleriyle yapılmaktadır. Şeker pancarı Türkiye'nin hemen her bölgesinde yetişen bir tarımsal ürün, ülke tarımı ve sanayisini güçlendiren, istihdam oluşturan bir alandır.
Türkiye için böylesine önemli olan bu fabrikalar tamamen ideolojik gerekçelerle özelleştirilmiştir. Rakamlar da ortada. Türkiye'de özelleştirme sadece ve sadece faiz ödemelerinin bir kısmının karşılanması için heba edilmiştir. Özelleştirilen yerler üretken bir şekilde ekonomiye kazandırıldı mı? Hayır. Bütçede oluşmuş açığın ve cari açığın azaltılması için bir yamama aracı olarak görülmüştür. Şeker pancarı üretimine 2000 yılında getirilen kotaya dikkat edin. Bu kota niçin var? Bunu düşünmek bile yeter. Pancara kota getirilirken nişasta bazlı tatlandırıcı üreten firmaların önü açılmıştır. Bu firmaların başında da Cargill gelmektedir. Cargill, çıkarılan özel yasalarla korunmaktadır. Bizim Ahmet, Mehmet pancar üretiminden elini çekmiştir ama Jonslar, Hanslar üretime devam etmektedir.
Bu özelleştirmelerden vazgeçin. Yoksa tarih önünde özelleştirmelere imza atanlar, onay verenler mahkûm olacaktır. Büyük bir vebalin altına gireceksiniz." İnşallah vebalin altına girmez.
Dün, biliyorsunuz, Nazım Hikmet'in 111'inci yaş günüydü. Ben de kutluyorum. Nazım ne güzel söylemiş:
"İnsan olan vatanını satar mı?
Suyun içip ekmeğini yediniz.
Dünyada vatandan aziz şey var mı?
Beyler, bu vatana nasıl kıydınız?
Onu didik didik didiklediler,
Saçlarından tutup sürüklediler.
Götürüp kâfire "Buyur?" dediler.
Beyler, bu vatana nasıl kıydınız?
Eli kolu zincirlere vurulmuş,
Vatan, çırılçıplak yere serilmiş.
Oturmuş göğsüne Teksaslı çavuş.
Beyler, bu vatana nasıl kıydınız?
Günü gelir çark düzüne çevrilir,
Günü gelir hesabınız görülür.
Günü gelir sualiniz sorulur:
Beyler, bu vatana nasıl kıydınız?"
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM IŞIK (Devamla) - Hepinize teşekkür ediyorum. Araştırma önergemize desteklerinizi bekliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Işık, teşekkür ediyorum.