| Konu: | BDP GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 105 |
| Tarih: | 16.05.2013 |
ENGİN ALTAY (Sinop) - Maalesef Sayın Başkanım, böyle bir sorunumuz var.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. "..."(x)
Şimdi, BDP grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Bizim, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, BDP'nin ana dilde eğitim talebine başından beri tavrımız, anlayışımız çok nettir. Biz Türkiye'de herkesin, bütün insanların, benim de biraz önce ana dilimden kullandığım bir cümle gibi, istedikleri şekilde, diledikleri şekilde bu ana dillerini kullanmaları, gelecek kuşaklara aktarmaları, ana dilleriyle kültür, müzik, sanat faaliyetleri ve eserleri ortaya koyabilmelerinden yanayız. Ancak, Türkiye'de uzun yıllardır var olan Kürt sorununun ana dilde eğitime, genel affa, yerel özerkliğe indirgenmesi, bunlar olmazsa Kürt sorunu çözülemez iddiaları, bu sorunun çözümüne yönelik değil, çözümsüzlüğün devamına yönelik bir anlayıştır ve bu sorun, bu kangren, bu ocaklara, evlere ateş düşüren sorundan kim besleniyorsa onların bu bölgedeki çıkarlarına hizmet eden bir anlayıştır. Cumhuriyet Halk Partisi olarak... Hiç şüphe yok ki Türkiye'de, özellikle belli bir bölgede, Kürt kökenli yurttaşlarımıza yönelik olarak, bilhassa 12 Eylül sürecinde, öncesinde ve sonrasındaki on yılda, hiç kimsenin kabul etmediği, edemeyeceği yaklaşımların, uygulamaların, ceberut, despot anlayışların, kıyımların yaşandığı bir vakıa. Ama, yine hatırlayın, ta 1989'da yani 12 Eylülün, daha sürecin devam ettiği dönemde, Cumhuriyet Halk Partisi, bu sorunla ilgili, Türkiye'de, bütün siyasal hareketler ve partiler içerisinde ilk ciddi tespitlerini ve önerilerini yapmış bir partidir.
Bu bakımdan, bugün geldiğimiz noktada dün şikâyet edilen yani 1980'de, 1981'de, 1982'de, 1983'te, 1984'te, 1985'te, 1978'de, 1979'da şikâyet edilen birçok konunun esasen bir şekilde çözüme kavuştuğunu da görmek mümkün. Bundan sonrası için, hiç şüphesiz, atılması gereken adımlar var. Ama tekrar ediyorum, "Bu, bu, bu olmazsa bu sorun devam edecek." anlayışı, bu sorunun çözümüne yönelik bir yaklaşım değil, tehdit içeren bir yaklaşım olur.
SIRRI SAKIK (Muş) - Yahu, ana dil talep etmek niye tehdit olsun?
ENGİN ALTAY (Devamla) - Nitekim, eğitim nedir? Niye ana dilde eğitim? Ana dilde sanat değil, ana dilde kültür değil, ana dilde...
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Hepsi, hepsi...
ENGİN ALTAY (Devamla) - Onlar bir şekilde var.
Şimdi, şunun için...
SIRRI SAKIK (Muş) - Yahu, onlar bu eğitimin devamıdır.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Hocam, müsaade et, bir konuşalım. Yakında bizi konuşturmayacaksınız böyle giderse burada siz zaten.
SIRRI SAKIK (Muş) - Konuş, konuş da, onlar da bunun devamıdır.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Şimdi, bir dinle istersen, bir bütününü dinle; geçenki düştüğünüz hataya düşmeyin burada.
Şimdi, arkadaşlar, eğitimle ilgili bin tane tanım yapmak mümkün. Nitekim, bugün -biraz sonra konuşacağız- yükseköğrenimle ilgili bir kanun gelecek, orada da bunlara değineceğiz. "Eğitim devletin ideolojik aygıtı." diye ders veren bir Millî Eğitim Bakanı var ama "Eğitim bir kültür aktarımıdır." diye de bir anlayış var. Böyle baktığımız zaman, elbette, eğitimde insanların eğitim yoluyla ana dillerini öğrenmelerine, geliştirmelerine -grameriyle, dil bilgisiyle, edebiyatıyla, yazım diliyle, anlatım diliyle- Cumhuriyet Halk Partisi bunların hepsine "evet" diyen, bunları en temel insan hakkı gören bir partidir. Bizimle arkadaşların anlaşamadığı konu iki harflik bir konudur. Arkadaşlar ısrarla "ana dilde eğitim" diyor, biz de diyoruz ki: "Ana dilin eğitimi". İki tane harf var ama bunun bu kadar büyütülmesini ben bir hak arayışından, hak iddiasından çok, farklı bir anlayış olarak yorumluyorum.
Geçenlerde burada tartışmıştık, bölgede yaşanan birçok sorun, esasen, yürürlükteki mevzuatla birlikte bölgedeki kimi kamu yöneticilerinin işgüzarlığından dolayı yaşanmaktadır. Hatırlayın, nitekim bir sayın milletvekili burada, nevruz dilekçesinde "w" yazıldığı için dilekçelerini işleme almayan valiler olduğunu söylemişti, ben de dedim ki: "Gitseydin, o hükûmet konağında tuvaletten 'WC'yi alıp valinin masasına atsaydın." Yani burada önemli olan pratikteki günlük uygulamadır, yani gerçekçi olmak ve objektif olmaktır.
Sayın milletvekilleri, Hükûmet gene yok. Bu Hükûmetin burada olmaması da ayrıca bu Parlamentoya yapılabilecek en büyük saygısızlıktır.
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) - Burada Hükûmet ya.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Burada, burada.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Bir tane bakan orada, ben Hükûmet sıralarında bakan isterim. Parlamentonun en temel görevi orayı denetlemektir. Boş koltukları mı denetleyecek Parlamento?
Şimdi, değerli arkadaşlar, Türkiye'de eğitimin onlarca, yüzlerce sorunu var ama en temel sorunlarından birisi, Türk millî eğitim sisteminin Türkiye'de daha Türkçeyi öğretiyor olamamasıdır. Bakın, 2009 sonuçları itibarıyla Türkçe SBS sınavlarında 19 soruda -Türkçe için söylüyorum- doğru cevap ortalaması 7,2'dir. Yani Türkçeyi öğretemeyen bir millî eğitim sisteminden şimdi yeni ana dillerde eğitim talep ediliyor. Bu olamaz. Bunun olamamasının, olmamasının ayrıca değişik gerekçeleri de vardır. Baktım, süre bitmiş, bunları anlatma imkânım yok ama şunu söylemek isterim: Türkiye'de, bugünkü hâliyle- Doğu ve Güneydoğu'yu söylemiyorum; Trakya'dan, Karadeniz'den, Ege'den bahsediyorum- Türkiye'deki insanların, millî eğitim sistemindeki öğrencilerin yüzde 50'si okuduğunu anlamıyor, ve bir yandan Millî Eğitim Bakanlığı da şiir ve kitap yasaklamakla meşgul. Bunu da anlamak mümkün değil. Herkes dilini öğrensin, kullansın, öğretsin; sanat, kültür, basın- yayın faaliyetlerini ana diliyle yapsın. Bunun için ana dilin öğretimi yani ana dilin eğitimi yeterlidir. Bu konuda bir engel yoktur, eksik vardır. Eksik benim Karadeniz'de de var, eksik Trakya'da da var, eksik Ege'de de var, eksik İç Anadolu'da da var; bunların giderilmesi lazım. Nitekim, bu konuda başlatılmış çalışmalar da var. İşte, enstitüler açılıyor bazı üniversitelerde. Yani, hakikaten soruyorum, şimdi, ana dilde eğitime tamam desek şuradan Parlamento olarak, bunun hayata geçmesi mümkün mü? Otuz seneye ihtiyacınız var ana dilde eğitim yapabilmeniz için.
Biraz önce konuşan hatip dedi ki: "Yerel meclislerde, bölgesel meclislerde karar alacağız." Durun bakalım şimdi, ana dilden bölgesel meclise geçtiniz. Önce Türkiye'yi bir bölelim, bir ayrışalım, ondan sonra onu orada zaten yaparsınız. Türkiye, bu tehlikeli, asla tasvip etmeyeceğimiz sürece doğru götürülüyor diye düşünüyorum. Bu ana dil talepleri de bunların bu süreçle ilgili güya çok masum talepleri olarak gündeme gelmektedir.
Millî Eğitim Bakanlığı- konu Millî Eğitim Bakanlığıyla ilgili olduğu için bugün çok konuşacağız Millî Eğitim Bakanlığını ama- bu AKP Hükûmetinin en çok bakanı değişen... Yani 5 bakan değiştiren bir millî eğitim sistemi orta yerde duruyor. Yemin ederek söylüyorum, inanarak söylüyorum, bir öğretmen olarak söylüyorum, Hükûmetinizin en büyük sorun alanı eğitimdir. En başarısız olduğunuz alan, her konuda çok başarısızsınız ama en başarısız, bu Hükûmetin en eli ayağı tutulamayan, başarısız olduğu, teslim aldığından çok çok daha kötü noktalara getirdiği bir alan bana say deseniz, söyle deseniz, AKP'nin eğitim politikalarını söylerim.
FATMA NUR SERTER (İstanbul) - Aynen.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Ama bilin ki bu politikalar, sizin çocuklarınızın ve torunlarınızın geleceğini de etkileyecek, belirleyecek politikalardır. Siz burada bu külüstür, kötü, köhne politikalara seyirci kalarak, göz yumarak aslında kendi çocuklarınızın ve torunlarınızın geleceğiyle de oynadığınızın ve onların geleceğini kararttığınızın, onların gelecekteki kişiliklerini sosyal yanlarını törpülediğinizin de farkında değilsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) - Türk milletine, topluma birçok zarar veriyorsunuz ama en büyük zararı kendi çocuklarınıza veriyorsunuz, haberiniz olsun.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)