| Konu: | HATAY MİLLETVEKİLİ ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN?İN, SÜT ÜRETİCİLERİNİN SORUNLARINA İLİŞKİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMASI DOLAYISIYLA |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 99 |
| Tarih: | 25.04.2012 |
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye'de son yıllarda uygulanan hayvancılık politikalarıyla gerek süt üretiminde gerek hayvan başı süt veriminde ve gerekse Türkiye'nin toplam süt üretiminde önemli artışlar meydana geldi. Türkiye'nin süt üretimi son sekiz yıl içerisinde toplamda yüzde 62 oranında arttı yani 8,4 milyon tondan 13,6 milyon tona çıktı. Hayvan varlığı esas itibarıyla çok fazla değişmedi, az bir miktar değişti ama süt veriminde önemli bir artış meydana geldi. Keza, hayvan başına süt veriminde de 2002 yılında ortalama 1.700 litre iken şu anda bu da yüzde 70'lere varan oranda bir artışla 2.900-3.000 litreye hayvan başına süt verimi çıktı. Tüketimde de aslında buna paralel bir artış var. 2002 yılında 122 kilogram iken kişi başına Türkiye'de süt tüketimi, 2010 yılında 184 kilograma ulaştı. TÜİK verilerine göre tespit edilen 184 kilogram süt tüketimi, FAO verilerine göre 101 kilogram olan dünya ortalamasının oldukça üzerinde.
Türkiye'de tabii üretilen sütün yani 13 milyon ton, 13,6 milyon ton sütün önemli bir kısmı işletmelerde yani sanayi dışındaki yerlerde, gerek işletme içinde gerekse o bölgelerde üretiliyor, işleniyor ama yaklaşık 6 milyon 750 bin tonu da endüstride, sanayide işleniyor, sanayide kullanılıyor. Bu tabii, hem süt hem süt ürünleri itibarıyla.
Tabii, hayvancılığın biraz da doğasından gelen ve iklimle alakalı olmak kaydıyla yılın belli dönemlerinde süt üretiminde artış meydana gelir, yine belirli dönemlerinde de üretimde azalma meydana gelir çünkü doğumundan sonra yavaş yavaş süt üretimi artar, üçüncü ayda en üst noktaya çıkar, onuncu ayına vardığında da zaten kuruya ayrılır. Dolayısıyla o arada bunun bir eğrisi var, o eğri içerisinde bu da Türkiye'de kış aylarına ve ilkbahara denk geliyor artış.
Şimdi, eskiden tabii bu zamanlarda, yılın ilkbahar aylarında fiyatlarda bir düşme meydana gelir ve tabii işte sanayici bu aylarda sütü yeteri kadar buluyor, bu defa sonbaharda süt arzında azalma olunca da bu farkı dışarıdan ithal edilen süt tozuyla karşılıyordu. Biz buna hem üretici adına hem Türkiye'de piyasa adına, sanayici adına bir çare ürettik. O çarelerden bir tanesi şu: Biz, Türkiye'de bir süt tozu desteklemesi uygulaması başlattık 2009 yılında. 2009 yılında yaklaşık 5 bin ton süt tozuna destek ödemek suretiyle sanayicinin yılın diğer aylarında ihtiyaç hissettiği süt tozunu içerideki sütün işlenmesinden temin etsin diye bu uygulamayı başlattık. 2010 yılında yaklaşık 11 bin ton süt tozu desteği getirdik ve 2011 yılında da dedik ki: Türkiye'de sanayicinin ne kadar ihtiyacı varsa süt tozuna bir gram dışarıdan gelmesin, ithal edilmesin, hepsini içeriden destekleyelim, içerideki üreticinin taze sütü alınsın, burada işlensin, süt tozu olarak muhafaza edilsin, yılın diğer aylarında, ihtiyaç olan aylarda da sanayici alsın bu süt tozunu, işlesin, süt ihtiyacını gidersin. Böylece hem sanayici için hem üretici için bu önemli bir destekleme kalemi hâline geldi ve sadece 2011 yılında yaklaşık 30 bin ton toplamda süt tozuna denk gelecek şekilde bir işleme ve hatta ihracat imkânı da getirdik, bir kısmı da bunun ihraç edildi, bir kısmı da Türkiye'de sanayiciler tarafından kullanıldı ve 31 milyon lira da biz yaklaşık sadece bunun için ödeme yaptık süt tozu desteklemesi suretiyle. Bu uygulamamız devam ediyor. Tabii sadece bununla ilgili değil süt üreticisinin fiyatlara, fiyat dalgalanmalarına, yüksek maliyetlere karşı korunmasıyla ilgili tedbir, süt tozu bunlardan sadece bir tanesi ve eskiden olmayan bir şeydi, 2009'da biz başlattık 2010, 2011 yılında devam etti, bu sene de şu anda da bu uygulama sürüyor, devam ediyor, bu sene de bu şekilde, bu uygulama devam edecek.
İkinci bir husus, bu son derecede önemli süt üreticileriyle ilgili: Çiğ süt desteklemesi yapıyoruz. Değerli arkadaşlar, çiğ süt desteği olarak 2011 yılında ilk üç ayda litre başına 8 kuruş üzerinden, ikinci ve üçüncü üçer aylık dönemlerde 6'şar kuruş üzerinden ödeme yaptık ve 2011 yılında 421 milyon lira süt desteklemesi ödemesi yaptık, süt üreticisine. Ki burada 77 vilayetteki, 712 ilçedeki üreticiler, toplam 16.334 köydeki milyonlarca üretici bundan istifade etti, 421 milyon lira çiğ süt desteği 2011 yılında ödendi. Bir uygulamamız da bu şekilde.
Bir başka uygulamamız, biraz önce de sözü edilen okul sütü programı. Değerli arkadaşlar, okul sütü ile ilgili olarak da ana sınıfı ve ilkokul -1, 2, 3, 4, 5 toplam altı sınıf- öğrencisine, 32.574 okulda, 7 milyon 200 bin civarındaki öğrenciye günlük olarak, haftanın beş gününde? Bu yıl içerisinde tabii karar alındı, ihalesi geçen hafta, 17 Nisanda yapıldı. Tabii, bu bir açık ihale. Öncesinde bir ihale yapıldı, Türkiye'nin bazı bölgeleri için teklif gelmedi, teklif gelmediğinden dolayı ihale iptal edildi ve bölgeler birleştirilmek, eşleştirilmek suretiyle, örneğin İç Anadolu Bölgesi Güneydoğu Anadolu'yla, işte Marmara Karadeniz'le eşleştirilmek suretiyle üç ayrı grup yapıldı, Marmara-Karadeniz, İç Anadolu-Güneydoğu Anadolu, Ege-Doğu Anadolu ve Akdeniz olmak üzere. Buralarda 2 Mayıs gününden itibaren de öğrencilerimize süt dağıtımı başlayacak; 7 milyon 200 bin, her gün, haftada beş gün verilecek.
Şimdi, tabii, bu bir ihaleyle yapılıyor ve amaç burada birden fazla. Tabii, birinci öncelikli amacımız şu: Çocuklarımızın sağlıklı beslenmesi için gerekli olan -ki çok kıymetli bir besin maddesi bildiğiniz gibi süt- süt içme alışkanlığının kazandırılması, çocuklarımızın sağlıklı beslenmesine yardımcı olunması, bir amacı bu.
İkincisi: Tabii, piyasada da süt tüketimini arttırmak bu vesileyle yani piyasadan taze süt çekilmesini sağlamak, bu da bir ikinci amaç, o tabii, piyasadan çekildiğinde piyasanın süt arzı belirli bir düzeye iner, o fiyatların üretici aleyhine aşağı düşmesini önler.
Bir üçüncü husus da şu: En nihayet, biraz önce size bir rakam verdim, dedim ki: 13,6 milyon ton Türkiye'de yılda süt üretiliyor. Ama bunun sanayide işlenen kısmı 6 küsur milyon, o da bizim Hükûmetimiz döneminde bu seviyelere çıktı yani bunun üçte 1'i oranında falandı, sanayide işlenen süt çok azdı, şimdi arttı. Sanayide işlemek suretiyle, bir de bunu bir manada teşvik etmiş oluyoruz ki hem gıda sanayisi gelişmiş olsun, o gıda sanayisiyle birlikte tarıma dayalı sanayi gelişsin hem tarımsal üretim ve hayvansal üretimi arttırsın hem istihdam yaratsın hem ekonomik büyüme ve kalkınma olsun.
Tabii ki, Sayın Vekilimizin söylediği işte, çiğ süt fiyatı işte, şu ama 200 mililitre şu fiyata satılıyor, dolayısıyla buna geliyor. Bunun üzerinde tabii, bir mukayese yapılmaz, şunun için yapılmaz: Sonuçta, bunun ambalajı var, sanayide işlenmesi var yani 200 mililitrelik ambalajlı kutu, sanayide işlenen sütün bir maliyeti var. Ama bu herkese açık ve amacımız da tabii, Türkiye'deki üreticinin, Türkiye'deki sanayicinin kazanması. Burada bir tek gaye, bir tek amaç yok. Ama bunu okullara, üstelik alan firmalar okulların kendisine bunu teslim edecek ve diyelim bir gün, olur ya bir okula gecikme olursa ertesi günü iki kutu süt verilecek yani bir kayıp söz konusu olmayacak. Sonuç itibarıyla, Türkiye'nin neresinde bulunursa bulunsun her öğrenci eşit miktarda süt almış olacak devletten, devletin bu programı çerçevesinde.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, biz tabii, Türkiye'de bu hayvancılıkla ilgili faaliyetleri belirli şekillerde destekliyoruz. Yani süt üretimi, süt üretimiyle ilgili gerek çiğ sütle gerek okul sütüyle gerek süt tozuyla ilgili olarak yaptığımız destekleme bizim hayvancılık politikamızın ve desteklemelerimizin sadece bir kısmı.
Şimdi, daha önce de söyledim, önemine binaen bir daha arz etmek istiyorum: Eskiden Türkiye'de tarım diğer sektörlerin üvey evladı, hayvancılık da tarımın kendi üvey evladıydı; yani üvey evladın üvey evladıydı hayvancılık. Nasıl, nereden söylüyoruz bunu? Şuradan söylüyoruz: Devlet, destek veriyordu. Tarıma 100 lira veriyorsa, bütün tarım destekleri 100 liraysa bunun 4 lirasını sadece hayvancılığa ayırıyordu; yani yüzde 4'ü hayvancılığa gidiyordu.
Şimdi, böyle bir yapıyla hayvancılığı sizin sürdürebilmeniz, verimli bir şekilde bunu idame ettirmeniz mümkün mü? Elbette ki, değil. Biz bu yanlışı düzelttik. Nasıl düzelttik? O yüzde 4'lerdeki tarım içerisindeki hayvancılığın payını yüzde 27'lere, yüzde 28'lere çıkardık. Bu sene, 2012 yılı içerisinde şimdi et sığırcılığına da ayrı, özel destek veriyoruz. Onları da korumak maksadıyla, besicileri, özellikle yem probleminden dolayı süt sığırcılığını, damızlık yetiştiriciliğini, buna benzer düve yetiştiriciliğini, bunları da ayrıca özel şekillerde destekliyoruz.
DAP ve GAP bölgesinde, Eylem Planı çerçevesinde büyük işletmeleri teşvik ediyoruz, oralarda büyük işletmeler kurulmasını destekledik. Örneğin, GAP illerinde, sadece 9 ilde 2011 yılı sonuna kadar 126 adet proje gerçekleştirildi, 128 proje devam ediyor.
Yine DAP illerinde, 16 ilde 78 proje gerçekleştirildi, 101 proje de devam ediyor. Bu projelerin hepsi 50 baş üstü işletmedir. Yani orta ve büyük işletmeler kurulmasını destekliyoruz. Neden? Çünkü orta ve büyük işletmelerle hem istihdam yaratılır hem ölçek ekonomisi yakalanır ve o ölçek ekonomisiyle biraz daha kârlılığı yüksek işletmelerin oluşması hedefleniyor ki Türkiye'nin de bu manada rekabetçi olabilmesi bu şekilde mümkün. Ama Bakanlığımızın, bunun dışında bu sene içerisinde, 2012 yılı içerisinde toplam, hayvan üreticisine hayvancılık faaliyetleri için bizim ödeyeceğimiz para 2 milyar 160 milyon lira. 7,6 milyar liralık toplam tarım desteğinin içerisinde bu kadarı, 2 milyar 160 milyon lirası hayvancılığa gidiyor ki bu da yüzde 27-yüzde 28'lere tekabül ediyor yani toplam desteğimizin önemli bir kısmı hayvancılık faaliyetlerine tahsis edilmiş durumda.
Kırsal kalkınma yatırımlarının desteklenmesi kapsamında 600 bin liraya kadarki yatırım tutarının yüzde 50'sini hibe veriyoruz Türkiye'nin her tarafında ve sekiz yüz elliye yakın proje tamamladık. Hayvansal ürün işleyen, paketleyen, ambalajlayan tesis yani bir başka deyişle fabrika kurduruyoruz, bunlar 10 kişi, 15 kişi, yerine göre 20 kişi istihdam ediyor. 600 bin liralık sermayesinin, yatırım tutarının yüzde 50'sini hibe olarak biz karşılıyoruz ve bu şekilde, sekiz yüz elliye yakın tesis tamamladık, şu anda faal ve çalışıyor.
Şimdi, IPARD kapsamında yirmi il artı yirmi iki ilde tekrar, hayvancılıkla ilgili bir başka projemiz var. Eğer yatırımcının yaşı kırkın altındaysa yüzde 65'e kadar, kırkın üzerindeyse yüzde 50, orada da hibe vereceğiz. Neye bu yirmi küsur vilayet içerisinde? Bunlarda amaç, IPARD Programı'nda, daha çok bu alana yatırım yapılması. Bütün bunlar aslında piyasadaki, süt dâhil olmak üzere veya süt başta olmak üzere hayvansal ürünlerin piyasadan arzının çekilmesi ve işlenip katma değeri yüksek ürüne dönüştürülmesidir. Ürün fiyatının düşmesi ancak bu şekilde önlenir.
Son olarak bir şey daha ifade etmek istiyorum. Önceden, biliyorsunuz, bu et balık kurumları 1990'lı yılların başında özelleştirme kapsamına alınmış ve kombinaların çoğu satılmıştı. Biz iktidara geldiğimizde beş altı tane kalmıştı. Onları 2005 yılında özelleştirme kapsamından çıkardık, üstüne yenileri de ilave ettik ve hayvancılık sektörünün emrine, hizmetine bunu sunduk. Yaklaşık 80 milyon lira da yatırım yaptık bunlara, yenileri de ilave ettik bunların üzerine. Şimdi, bu Et Balık'ın yapısını, biz, süt faaliyetleriyle ilgili de müdahale yapabilecek, yani piyasadaki süt fazlasını gerektiğinde piyasadan bir mekanizmayla çekip, ürüne dönüştürüp, bunu saklayıp arzın az olduğu dönemlerde bunu piyasaya sunmak suretiyle fiyatın stabil hâle getirilmesini, fiyatın kontrol edilmesini, hem üretici lehine hem tüketici ve sanayici lehine bu mekanizmayı tesis edecek bir yapılanmaya götürüyoruz. Et Balık'ın tüzüğünün değişmesi lazım, şu anda bununla ilgili, Yüksek Planlama Kuruluna onu gönderdik. Bir de bir iki maddelik bir kanun tasarımız var, bunu da inşallah yüce Meclisin huzuruna getireceğiz. Getireceğiz ki özellikle Sayın Vekilimizin de dile getirdiği süt fiyatlarının belirli zamanlarda düşmesinin önüne tam olarak geçilebilsin. Ama normal bizim kendi desteklemelerimiz, gerek yem desteği?
Değerli arkadaşlar, şimdi, mesela yemden bahsedildi. Türkiye'de 50 milyon ton, sığırlarla diğer hayvanların yem ihtiyacı vardı; yeşil yem ihtiyacı, kaba yem ihtiyacı. Bunun 25 milyon tonu Türkiye'de üretiliyordu, 25 milyonu samandan karşılanıyordu ve samanın besleyici değeri sıfır, bunu herkes bilir. Şimdi, biz bu 25 milyondan devraldığımız kaba yem üretimini 37,5 milyon tona çıkardık. Yem bitkileri ekiliş alanı yaklaşık 2 kat arttı. Ee, nasıl oldu bu? Desteklemeyle oldu. Yem ekilişlerini, özellikle silajlık mısır başta olmak üzere yem ekilişlerini destekleme kapsamına aldık ve destekleme kapsamına almak suretiyle de burada ciddi bir gelişme oldu. Bununla Türkiye'de hem verimlilik hem üretimde bir artış var. Sorunlarla zaman zaman karşılıyoruz, o sorunların çözümüyle ilgili olarak da Hükûmet olarak yakın takibe ve kontrol altına alıyoruz. İmkânlarımız? Örneğin besicilerle ilgili -hesapta, mesela, yoktu- geçenlerde bir karar aldık, 450 milyon lira besiciye para aktarıyoruz. 1 Ocak 2012'den geçerli olmak üzere hayvan başına 300 lira destek ödemesi yapıyoruz. İşte okul sütü yine buna benzer bir proje. Çiğ süt desteği, yem desteği vesaire bunların hepsi ihtiyaçla belirlenen, bir stratejiyle hesaplanan ve uygulanan politikaların sonucunda.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hayvancılıkla ilgili gündem dışı söz alan Sayın Şefik Çirkin Bey'e çok teşekkür ediyorum, bu vesileyle bunları dile getirmemize yardımcı olduğu için.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.