| Konu: | SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI VE TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 51 |
| Tarih: | 10.01.2013 |
CHP GRUBU ADINA İZZET ÇETİN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, görüşülmekte olan 370 sıra sayılı Kanun Tasarısı'yla ilgili olarak, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmesine başlandığında, yasanın daha iyi anlaşılabilmesi ve daha iyi hazırlanması açısından bir alt komisyon kuruldu. Ben alt komisyonda görev yaptım. Görev sırasında Sayın Bakanın şimdi imzasıyla sunulan madde ihdasına yönelik önerge alt komisyonda da Ahmet Arslan, Kars Milletvekilinin imzasıyla sunuldu. Buna benzer, yine biraz sonra bir önergeyle belki de görüşülecek olan, belli maddelerin kaldırılması da alt komisyona gelmişti. Bunun yanında, alt komisyonda, bu yasayı yine bir torba kanuna çevirecek tarzda, Patent Kanunu'nu, 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu'nu, yine 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu gibi kanunları da içine alacak şekilde AKP milletvekillerinin sağanak şeklindeki değişiklik önerileri yüzünden komisyonu terk edeceğimizi söyledik ve kalktık. Netice itibarıyla o komisyonda kabul edilmedi, üst komisyonda da tekrar görüşme sırasında gelmedi, şimdi Bakan imzasıyla sunuluyor.
Değerli arkadaşlar, Sosyal Güvenlik Kurumumuzun -Sayın Bakanın her kürsüye çıktığında söylediği gibi- diğer Avrupa ülkelerindeki ya da çağdaş ülkelerdeki sosyal güvenlik kurumları gibi dayanakları sağlam değil. Oralarda 4 çalışan 1 emekliyi karşılar, şimdi bizde 1,8'i 1'e düşüyor. O nedenle, kaynaklarımız kıt. Hazineden Sosyal Güvenlik Kurumuna kaynak transferi yapıyoruz, kara delik oldu, açıklarını kapatıyoruz vesaire.
Şimdi, burada yapılmak istenen madde değişikliği doğrudan doğruya? Kısa vadeli sigorta kolları prim oranları 5510 sayılı Yasa'nın 81'inci maddesinin (c) bendinde yüzde 1 ila 6,5 oranlarında tespit edilmiş ve "İş kolunun tehlikeli, zehirli, sağlık bozucu durumuna göre, çalışma koşullarının ağırlığı ve tehlike derecesine göre Bakanlar Kurulunca saptanır." denilmiş, yüzde 1 ila 6,5. Şimdi; 6,5'la 1 arasındaki oranı 2'ye sabitleyerek bu maddenin oranının sabitlendiği bir teklifle karşı karşıyayız. Burada ben şu iddiayı yapıyorum: Sosyal Güvenlik Kurumu değil, işverenler kullanıyor. Açıkça, burada bir başka söylenmesi gereken konu -hiç kusura bakmasın- Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı ve yardımcıları da, Sayın Bakan da ikili oynuyor, üçlü oynuyor. Burada başka konuşuluyor, işverenlerin karşısında başka tavizler veriliyor ve oran birdenbire indiriliyor. Biz "Üniversiteye gidememiş çocukların 100 liralık primini karşılayın." diyoruz, "Paramız yok, kaynak yok." diyorsunuz, işverenlerin 6,5 oranındaki primini bir anda 2'ye çekiyorsunuz. Gerekçe ne? Gerekçe: "İşverenler prim borçlarını ödemiyor, mahkemelik oluyoruz, davalık oluyoruz, tahsil edemiyoruz." Tahsil edememek demek acze düşmek demektir, görevi yapamamak demektir, yapamıyorum demektir.
Değerli arkadaşlar, bu ülke hepimizin ülkesi. Bu ülkede gerçekten korunmaya muhtaç kesimleri asıl koruyacak kurum olarak Sosyal Güvenlik Kurumu kurulmuş. Tabii, yeni bir bakanlığımız da oluştu, aileden sorumlu bakanlığımız ama -primsiz ödemelere ilişkin- esas burada sosyal dengeleri, sosyal tarafları, toplumun korunmaya muhtaç kesimlerini, işsizleri, gençleri, çalışanları koruyacak, onları sosyal devlet şemsiyesi altında bir arada tutacak kurum Sosyal Güvenlik Kurumu. O nedenle Sosyal Güvenlik Kurumunun gelirleri belli; işçilerin ödediği primler -Emekli Sandığı da artık bir kurum gibi değerlendirilecek olursa- Emekli Sandığı ve BAĞ-KUR yükümlülerin ödeyeceği primler ve işçiler adına işverenlerin ödeyeceği primler.
Bakınız, üç günden bu yana, dört günden bu yana buraya çıkan her milletvekili, inanarak ya da vitrine yönelik olarak -ki vitrine kimin konuştuğu son derece açık- Kozlu'daki maden kazasında 8 işçinin yaşamını yitirmesinin acısını yüreğinde taşıdığını, o acıyı paylaştığını söyledi.
Değerli milletvekilleri, gerçekten eğer işverenler iş yerlerinde gerekli önlemleri, yasalarla düzenlediğimiz güvenlik tedbirlerini alsa, işçi sağlığını bir maliyet unsuru olarak -elbette kabul edecek- kabul etse ya da işte burada belirtildiği gibi Sayın Bakanın da söylediği gibi, "Zaten ödemiyorlar, tahsil edemiyoruz." deyip bir nevi af getireceğimize yaptırım uygulasak, Sosyal Sigortalar Kurumunun herhâlde aktüeryal denge açısından problemi kalmaz ve sorunlara daha objektif yaklaşabilir.
Ben, o nedenle bir kez daha söylüyorum: Sayın Bakan, bu konuda, özellikle sosyal güvenlik alanında bu kadar köklü değişiklik getirirken ne olur tarafları dinleyiniz yani bu işin aktüeryal hesabını iyi yaptınız mı? 6,5 oranındaki primi 2,5'a düşürürken yani kurumun gelir kaybı ne kadar olacak bunu hesap ettiniz mi? Yani arkasından da buradaki değişiklikler gündeme geldiğinde, terkinler gündeme geldiğinde bakıyorsunuz ve diyorsunuz ki "Arkadaşlar işin içinden çıkamayız." Peki milyonlarca emekçinin -rakamı dün siz verdiniz- 13,5 milyon çalışanın bir sıkıntısını, bir sorununu çözmek için en küçük bir adım atmazken; yasalara karşı hile yapan, borcunu yerine getirmeyen, dürüst ve namuslu işverenlerin de karalanmasına neden olan bu işverenlerin prim borçlarına doğrudan doğruya madde ihdas ederek çözüm bulmaya kalkışmanızı doğrusu yadırgıyorum.
Değerli arkadaşlar, bakınız, kurum gerçekten ne yaptığını doğru dürüst bilmiyor. Üniversitelerde, daha evvel sigortadan emekli olmuş, gitmiş öğretim üyeliği yapan akademisyenler var. Yazmış birisi mektup -biraz sonra soru olarak soracaktım, şimdi yeri geldi söyleyeyim- diyor ki: "5335 sayılı Yasa'nın ilgili maddesi işte şunları şunları muaf tutmuş, buna üniversite öğretim üyeleri de dâhil." Bizim kurumumuz ne yapmış? Gitmiş onlara da -biraz sonraki maddelerde göreceğimiz- borçlarını ödemeyenlere yönelik uyguladığı icra takibini üniversitedeki hocalara da uygulamaya kalkmış. Demişler ki: "Burada muafiyet var, biz muafız." "Yok kardeşim muafiyet tanımayız, alırız bunun parasını." Yani orada üç kuruş maaş alan üniversite öğretim üyesine -sigortalı olmuş, yeniden üniversiteye ders vermeye girmiş- icra takibi yapıyorsun, burada işveren primini ödemiyor diye icra takibi yapmak yerine bir madde ihdas ederek oranlarını, yükümlülüklerini kurtarmaya çalışıyorsun. Bu, doğrusu kabul edilebilecek bir durum değil. O nedenle, bu maddenin aleyhinde oy kullanmanızı rica ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Çetin.