GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: SAĞLIK BAKANLIĞINCA KAMU ÖZEL İŞBİRLİĞİ MODELİ İLE TESİS YAPTIRILMASI, YENİLENMESİ VE HİZMET ALINMASI HAKKINDA KANUN (S.S:417)
Yasama Yılı:3
Birleşim:69
Tarih:21.02.2013

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 417 sıra sayılı Yasa Tasarısı'nın ikinci bölümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakan, Adana ilimiz çevresindeki illerle Türkiye'de 10 milyon nüfusa hitap eder ve merkezî konumdadır. Yine, Orta Doğu, Kuzey Afrika, Asya gibi üç saatlik uçuş mesafesiyle 1 milyar nüfusun yaşadığı yere hizmet edebilecek coğrafi konuma ve kapasiteye sahiptir. Onun için, bu bölgemizin bir sağlık merkezi üssü hâline getirilmesini programa almanızı önemle istirham ediyorum.

Konum değildi ama Mehmet Şükrü Erdinç'in konuşmasını yakıştıramadım ve doğru bulmuyorum. Bu Meclis kürsüsünden Ceyhan Belediyemizle ilgili yanlış bilgi vermek doğru değil. Ceyhan Belediye Başkanımız, orada hastane yapımıyla ilgili, özellikle vatandaşlarımızın yoğun yaşadığı yerle ilgili imar planında hastane yeri olarak belirledi fakat Valilik ve Kaymakamlık? Biliyorsunuz, Kaymakam Bey'le Belediye Başkanımızın, Valiyle Belediye Başkanımızın tartışması ve sürtüşmesi var. Belediye Başkanının aldığı kararın aksi yerde, Belediyemizce uygun görülmeyen bir yerde hastane yapmaya kalkıyorlar. Hodri meydan!. Bu Belediyeyi Ceyhan Belediye Başkanı yönetiyor, orada kime hizmet edeceğini, nasıl hizmet edeceğini en iyi bilen, Ceyhan Belediye Başkanıdır. Niye vatandaşın yoğun olduğu yerde, imar planında hastane yeri olarak gösterdiği yerde hastaneyi yapmıyorsunuz da "İllaki benim dediğim olacak." diye götürüp Ceyhan Belediyesince ve Ceyhan halkınca uygun görülmeyen bir yere hastane yapmaya kalkıyorsunuz? Bunları burada tartışmak çok doğru değil.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Adana Valisi, AKP'nin il başkanı da ondan! AKP'nin il başkanı o!

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Adana'ya gelince: Sayın milletvekilleri, biliyorsunuz, Adana'da bütün milletvekillerine bir vatandaş  tarafından bir mektup gönderildi, ayın 14'ünde mi, 15'inde mi. Ertesi gün, aradan iki-üç gün geçmeden, Sayın Adana Valisi tarafından da bu iddiaların yanlış olduğuna dair birer mektup birçoğumuza geldi. Biz de bu mektuplarla oradaki durumları öğrendik.

Şimdi, burada, yakışan neydi değerli milletvekilleri? Ortada iddialarla ilgili? Sayın Bakana soruyorum: Sayın Bakan, sizin Bakanlığınıza isimsiz, imzasız yüzlerce şikâyet dilekçesi geliyor mu, gelmiyor mu? Uygun görülenleri müfettişe verip inceliyorlar, uygun görülmeyenleri vermiyorlar. Ben bürokratlık yaptım.

Şimdi, buna rağmen, Adana'da ne oldu? Bakın, değerli arkadaşlar, hepiniz çoluk çocuk sahibisiniz. Hukukçu milletvekillerine soruyorum ve bütün milletvekillerinin vicdanına sesleniyorum: Valiyle ilgili bu mektup geldi diye bir karar alınıyor. Karar ne, biliyor musunuz? "İliniz Belediye Evleri Mahallesi, Türkmenbaşı Bulvarı, Aydın Apartmanı, No:67/7, Kat: 5 sayılı yerde ikamet eden Bülent Talaş isimli şahsın, Adana Valisine yazdığı mektupları, yazmış olduğu ihtimaliyle ilgili?" KOM Dairesine bir telefon geliyor, bakın, KOM Dairesinin 425`le başlayan telefonuna. Şunu da dikkatlerinize sunmak istiyorum: Hiç kimse KOM'un telefonunu falan bilmez, herkes, "polis" dendiği zaman 155'i bilir ama buna rağmen 425'le başlayan bir telefondan bahsedilerek deniyor ki: "Suç unsuru mektupların imha edileceği üzerine nöbetçi savcılıktan izin alınıyor?" Parafla, hiçbir gerekçe yok, sadece bir telefon -bakın, hukukçu milletvekillerinin dikkatine sunuyorum- ve gece yarısı -üç tane çocuğu var bunun, üç tane- saat üçü on geçe, yirmiye yakın polisle bu vatandaşın evine baskın yapılıyor.

Hepimizin çoluğu var, çocuğu var. Ya ortada bomba yok, ortada eroin yok, ortada bilmem ne yok, yazılan bir mektup? Velev ki yazıldı, hepimizle ilgili? Benim, orman bölge müdürlüğü yaptığım 2003 yılındaki uygulamamızla ilgili, valiye, milletvekillerine, bakanlara, genel müdürlüğe mektuplar yazıldı. O mektupla ilgili, isimsiz, imzasız mektupla ilgili, benimle ilgili on tane müfettiş gönderildi; isimsiz, imzasız mektupla ilgili iki senedir müfettişler inceleme yapıyorlar. Hiç de bir şey yok, çıkaramazlar da. Ya vatandaşın... Mektup da yazabilir. Sizinle ilgili bir iddiada mı bulunmuş bu mektupta? Vali olarak, -valilik yapanlar var- size düşen, bunları irdelemek ve sonuçlandırmak. Şimdi soruyorum: Ya o çocukların, üç tane çocuk, gece yarısı? Ve ne oluyor? Hiçbir şey yok, hiçbir gerekçesi yok. Birisi telefon açmış gece on ikide; alelacele üçte arama kararı alınıyor ve yirmi tane polisle üçü on geçe vatandaşın evine baskın yapılıyor. Ne buldunuz? Aha, burada arama kaydının tutanakları. Hiçbir şey yok. Ve çocukların odasına giriyorlar, üç tane çocuğun odasına; bilgisayardaki harddiske el koyuyorlar, orada da bir şey yok.

Şimdi, değerli milletvekilleri; hukukun üstünlüğü mü esastır, üstünlerin hukuku mu esastır? Şimdi bunları söyleyeceksiniz, uygulamaya gelince üstünlerin hukukundan bahsedeceksiniz.

Her gece yarısı "Şunun evinde mektup var, şu var." diye eviniz basılsa üç-beş tane çocuğunuzun yanında, o çocuklarınızın gelecek psikolojisinin sorumlusu kim olacak? Yani?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - ?bu adalet anlayışıyla nereye kadar varabiliriz değerli milletvekilleri? (MHP sıralarından "Bravo!" sesleri, alkışlar)

Yani, bakın, bu şekilde atanan -bizim tuzumuz kuru olabilir, dokunulmazlığımız olabilir ama- bir vatandaşın evi gece yarısı saat üçte, teröristin evinin aranmadığı ortamda, PKK'lı teröristlerin evinin aranmadığı ortamda bir vatandaşın evinin gece yarısı, üç tane çocuğunun olduğu yerde, ufak ufak çocukların olduğu yerde? Bu doğru mudur?

OKTAY VURAL (İzmir) - Oligarşik iktidar bunlar, oligarşik? Bürokratın emrine girmişler.

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Bu nasıl ileri demokrasidir? Herkesin vicdanına sesleniyorum. (MHP sıralarından alkışlar)