| Konu: | YARGILAMA SÜRELERİNİN UZUNLUĞU İLE MAHKEME KARARLARININ GEÇ VEYA KISMEN İCRA EDİLMESİ YA DA İCRA EDİLMEMESİ NEDENİYLE TAZMİNAT ÖDENMESİNE DAİR KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 50 |
| Tarih: | 09.01.2013 |
BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz yasa tasarısı, makul sürede sonuçlandırılmayan soruşturma ve kovuşturmalardan kaynaklanan problemleri, haksızlıkları gidermeye dönük olarak hazırlandığı ileri sürülen bir tasarı. Bununla ilgili bir düzenleme yapma ihtiyacı doğmuş ve bu düzenleme yapma ihtiyacı çerçevesinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gündemindeki bir kısım davaların makul sürede bitirilmemesi nedeniyle uğranan haksızlıkları nasıl gideririz diye bir kanun tasarısı gelmiş.
Değerli arkadaşlar, Türkiye, uzun zamandan bu yana, makul sürede sonuçlandırılamayan dava ya da soruşturma nedeniyle haksızlığa uğramış çok sayıda mağdurun bulunduğu bir ülke hâline geldi. Bakın, beş yıl, altı yıl devam eden davalardan tutuklu olan, tutuklu yargılanan, haksızlığa uğrayan sanıklar var.
Şimdi, son iki gün içerisinde ilginç bir şeyle karşılaştık. Bir taraftan Türkiye Büyük Millet Meclisinde makul sürede yargılaması bitirilmeyen davalardaki haksızlıkları konuşurken, bir başka taraftan, özellikle kurgulanmış delillerle, kurgulanmış ve bu çerçevede yürütülmüş siyasi nitelikteki davaların sonucunda ortaya çıkan haksızlıkların çarpıcı bir örneğini tasfiye hâlindeki bir mahkemenin gerekçeli kararında gördük. "Balyoz davası" diye kamuoyunda bilinen davanın gerekçeli kararı açıklandı.
Değerli arkadaşlar, bakın, sayın mahkeme ne diyor gerekçeli kararında? Bu davanın gerekçeli kararında sayın mahkeme diyor ki: "Sahteliği iddia edilen deliller aslında sahte değildir çünkü Genelkurmay Başkanlığında bunların orijinallerinin olduğu anlaşılmıştır." Yani mahkeme şunu söylüyor: "Ben karar verirken bu CD'lere dayanarak karar verdim. Ama bu CD'ler iddia edildiği gibi sahte değildir, gerçektir." Genelkurmay Başkanlığı da bir açıklama yaptı hemen arkasından, dedi ki: "Yok böyle bir şey, böyle bir şey yok. Biz mahkemeye daha önce yazı yazdık. Yazdığımız yazıda dedik ki: `Böyle bir orijinal belge, böyle bir plan yok bizim elimizde.'" Yani mahkeme sahte delillerle kurgulanmış, sahte delillerle yürütülmüş, sahte delillerle tamamlanmış bir davada sahte gerekçeyle bir karar verdi.
Değerli arkadaşlar, 3'üncü yargı paketi görüşülürken gırtlağımız patladı, anlatmaya çalıştık, "Bu mahkemeler tasfiye hâlindeki mahkemeler, özel olarak bunların görevlerine devam edin demeniz, bu mahkemelere verilen görevin, önceden, peşinen yazılan kararı tebliğ görevi olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Bu mahkemeleri tamamen kaldıralım." dedik. Geldiğimiz noktayı hep beraber görüyoruz. Bugün gelinen noktada, bu tasarıda, makul sürede yargılamaların yapılmaması nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesindeki davalardan paçamızı kurtarmaya çalışırken, açıkça, Türkiye'de, kuvvet komutanlarını, ordu komutanlarını, aydınları, yazarları kurgulanmış delillerle üç yıl, dört yıl, beş yıl mahkemelerde tutuklu bıraktık, şimdi de bizzat mahkemenin gerekçeli kararıyla bu tescil edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi bu sorumluluğu üzerinden atamaz. Türkiye Büyük Millet Meclisi bu konuda şunu deme hakkına sahip değildir: "Bu yargı bağımsızlığı meselesidir, buna müdahale edemiyoruz." deme hakkına sahip değildir. Hakan Fidan'ı kurtarmak için alelacele, gece yarısı operasyonuyla kanun çıkarıyorsa, böylesi bir adaletsizliğe "Dur." demek Türkiye Büyük Millet Meclisinin namus borcudur.
Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Tezcan.