| Konu: | SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 104 |
| Tarih: | 15.05.2013 |
HASAN ÖREN (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'yla ilgili tasarı üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, ülkenin TRT Şeş'i yirmi dört saat yayın yapıyor. Bundan mutlu musunuz? Mutluyum. Arap dünyasına yirmi dört saat yayın yapılıyor. Mutlu musunuz? Mutluyum. Ama Türkiye'nin kalbi olan, Türkiye'deki bütün insanların milletvekillerini seçip gönderdiği, kendisinin temsil edildiği Parlamento ise ne yazık ki saat 19.00'da kapanıyor. Niye kapanıyor? Biraz evvel sayarak geldim buraya; AKP sıralarında 20 milletvekili arkadaşımız var. Peki, bu Parlamento halkın Parlamentosu değil mi? Buraya çıkan milletvekilinin motivasyonu, buraya çıkan milletvekilinin konuşması, bu sıraların dolu olması veya Türkiye'de yaşayan yurttaşlarımızın bizi temsilci olarak gönderdiği bu Parlamentoda neler konuştuğumuzu dinlemesi, izlemesi ve bizimle ilgili bir kanaat sahibi olması gerekli değil mi? Hangi mantıkla 19.00'dan sonra Parlamentoda TRT 3'ün yayınını kestik? Ne kadar, acaba tasarruf yaptık? Gerçekten ben bunu merak ediyorum.
Yine, bir torba yasayla karşı karşıyayız. Eskiden ayıp sayılmazdı ama torba yasayla Meclisin önüne gelindiğinde, gelenler biraz utangaç tavırlar içerisinde olurlardı. Ama ne yazık ki Adalet ve Kalkınma Partisinin anlayışı, her konu üzerinde bir torba yasayla birçok maddeyi içerisine koyarak böyle bir anlayışı bir gelenek hâline getirmeye başladı. Yine önümüzde bir torba yasa var. Aslında, muhalefet olarak bu torba yasanın içerisinde sizinle uzlaştığımız, sizinle ortak akılda birleştiğimiz birçok madde var. Ama bu maddeleri biz sizinle birlikte, siz bizimle birlikte oy kullanarak Türkiye'deki kamuoyuna "Evet, bu Meclis bazı konular üzerinde, bizimle ilgili yasalar üzerinde uzlaşıyor." mesajını vermekten bizi menediyorsunuz.
Şimdi, biraz sonra maddeler üzerinde konuşmalar başlayacak. Maddeler üzerinde konuşmalar bittikten sonra, tasarının tümü üzerinde oylamaya geçeceğiz. Peki, sosyal sigortalarla ilgili tasarı üzerinde olumlu olan görüşümüz, varlık vergisiyle, varlık barışıyla ilgili tasarının üzerindeki olumsuz görüşümüz arasında muhalefetin nasıl bir oy kullanmasını bekliyorsunuz? Tasarının tümü üzerinde, mecburen ret olarak oyumuzu kullanacağız.
Dört saat grup önerileriyle, beş saat grup önerileriyle geçiştirildi. Bu tasarılar tek tek gelmiş olsa, burada bunları tartışmış olsak... Hoş, neyi tartışacağız, kimi ikna edeceğiz? AKP'nin 300 küsur milletvekilinin salonda 20'si olduğunda hangi AKP milletvekilini ikna etmeye çalışacağız? Peki, sizi ikna etmeyelim ama buradan derdimizi vatandaşa anlatalım; vatandaşa ne zaman anlatacağız? Kanallar kesik.
Değerli arkadaşlarım, seçilen yol doğru bir yol değil. Halkın Parlamentosunun sesini kestiğiniz süre içerisinde bir daha iktidar olma şansınızın olacağına inanmıyorum. Vatandaş, yurttaş Türkiye'de, kendi sesinin kesilmesi, kendi sesinin çıkmamasıyla ilgili gayret gösteren siyasi partileri tarihin tozlu raflarına kaldırmıştır. Bu tasarının içerisinde, her zaman övünerek söylediğiniz Sosyal Güvenlik Yasası'yla ilgili "Biz Türkiye'de devrim yaptık, sağlık konusunda gerekli olan her şeyi yaptık." Diyorsunuz; şimdi, sağlıkla ilgili vakıf üniversitelerine, özel hastanelere gönderdiğiniz insanlara, artık ceplerinde para olmadığından dolayı, oraya gitmeyi yasakladınız. Sözde, gitmeleri serbest ama gerçeğe baktığında oraya gidebilmesi için cebinde en az, asgari ücretin 2 katı olması gerekli. Bu, dün 1 katıydı, bugün 2 katına çıkarıldı.
ÇED'le ilgili olayda, bütün Türkiye'deki yetkili bilim adamlarından alınan ÇED sonucunda gerekli olan bir yere yapılacak olana izin verilirdi, onu da kaldırdınız. Şimdi, önümüzde bir "varlık barışı" var. Bununla ilgili geçmiş dönemde, yani 2011 yılında, bu, gündeme geldi. O günün koşullarında da "Türkiye'nin bu paraya ihtiyacı var -Sayın Şimşek'in açıklamasıydı- bunu da çıkarmamız lazım, Türkiye'nin bu paraya ihtiyacı var." dendi ve çıktı. 28 milyar dolara yakın paranın girdiği söylendi, doğrudur. Bugün de Türkiye'nin paraya ihtiyacı var ise bunun gelmesiyle ilgili hiçbir sakınca yoktur ama biz, bilgiyi paylaşamadığımız süre içerisinde bunun, dışarıda ne kadar paranın olduğu, ne kadar tahmin edildiği, Türkiye'de bu paranın nereye gideceğini, hangi yatırıma gideceğini veya ne kadar istihdam açacağıyla ilgili soruların cevaplarını, sorumlu makamlarda olan sayın bakanların bize bilgi aktarması gerekli. Eğer bu bilgiyi aktarmadan, kör dövüşü biçiminde "Biz torbanın içerisine her şeyi koyarız. Bu torbanın içerisine koyduğumuzu da, siz ne yaparsanız yapın, bize yurttaşların verdiği oy oranı nispetinde parmaklarımızı indirir, kaldırır, bunu geçiririz." anlayışı olur ise bu, halkın lehine olan bir şey değildir. Niye ihtiyaç hissedilmiştir? Türkiye'ye para girişiyle ilgili.
Şimdi, Sayın Bakanımıza şunu söylüyorum: Eğer Türkiye'den içeriye girip istihdama ve yatırıma dönüşecek bu paraya ihtiyaç var ise biliyorsunuz, 2011 yılında, biz SSK'ya ve vergi borcu olanlarla ilgili bir af çıkardık ve bunu SSK'da 36 ay, vergide ise 48 aya böldük. Bununla ilgili, Türkiye'deki KOBİ'lerin sıkıntıları bellidir. KOBİ'ler şu an işletme sermayesi eksikliğinden dolayı bu yapılandırmada 15 taksitini ödemiş ama 15 taksitinden sonra 3 taksitini ödeyemez duruma gelmiş, 3 taksit üst üste ödemediğinden dolayı da o yapılandırması bozulmuş. Bu yapılandırmayı örnekle açıklamak gerekliyse yani vergi borcu 100 lira olan bir vatandaşın biz bu vergi affını çıkardığımızda borcu 50 liraya indi. O 50 lirayı yapılandırdı, 15 taksitini ödedi ama 3 taksitini ödeyemediğinden dolayı şu an borcu 100 liraya çıktı. SSK'da da durum aynı şekilde. Bu, Sosyal Güvenlik Kurumunda ve vergide bir af değildir. Bu torbanın içerisine, SSK borcu olanların, vergi borcu olanların yapılandırılmalarında kısıtlamaları ve ödemeleri yapmayanlarla ilgili, ödemeleri yaparlar ise yapılandırmanın bozulmamasıyla ilgili bir teklifi koymak durumundayız. Eğer Sayın Bakanımız -bir türlü konuşma bitmedi ama- ve grup başkan vekilleri yani Adalet ve Kalkınma Partisinin milletvekilleri bu konuda bir teklif hazırlar ise biz Cumhuriyet Halk Partililer altına imza atmaya hazırız. Yoksa, insanlar şu an icrayla karşı karşıya kalmak durumundalar.
KOBİ'lerin sıkıntıları üst düzeye yükselmiştir, eğer bir arkadaşımızı bile icradan kurtarabiliyorsak bu Türkiye'nin ekonomisi için bir kazançtır. Türkiye'deki 700 bin firmanın, şirketin 600 bini KOBİ'lerden oluşmaktadır, bu KOBİ'lerin ciddi sıkıntıları vardır. Burada bir af olarak düşünülmemesi gerekli olan bir olayı anlatıyorum. 15 tane taksitini ödemiş bir KOBİ'nin, eğer 3 taksitini ödemediğinden dolayı 50 bin liralık borcu 100 bine çıktıysa, artık bundan sonra oradan para almanın mümkünatı yoktur. Eğer uygun görülürse, Sayın Bakanımız da bu konuda bizimle aynı fikirdeyse, bugüne kadar yapılan yapılandırmanın, bugüne kadar ödenmeyenler ödenerek hazineye de para girmesi sağlanmalı ve bu yapılandırmanın devamıyla ilgili bu KOBİ'lerin önleri açılmalı. Bu tasarıya bunun muhakkak girmesi gerekli. "Efendim, biz bunu bir yıl evvel yaptık, altı ay evvel yaptık." Evet, üç ay sonra da yapın, devamlı yapın çünkü bu bir vergi affı değil yani vergisini düzgün ödeyenin sitem edeceği bir şey değil; bu, kazanılmış bir hak. Hiçbir iş adamı devlete olan borcunu ödememezlik yapmaz. Ama bugün Türkiye'deki ekonomik koşullar belli. Türkiye'de artık işletme sermayesi bulmak o kadar kolay değil. Türkiye'deki bindirilmiş vergiler, bir iş adamının, orta ölçekli bir KOBi'nin çok fazlasıyla üstünü açmıştır. Bununla ilgili ben Parlamentonun, gerçekten, kendi içerisinde ihracatının en az yüzde 50'sini, 60'ını yapan orta ölçekli KOBi'lerle ilgili, esnaf sanatkârlarla ilgili, borcunu ödeyememiş, taksitini ödeyememiş olan bu insanlarla ilgili tedbir alacağını düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)