GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:47
Tarih:02.01.2013

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sağlık Bakanlığı tarafından kamu özel ortaklığı çerçevesinde yapılacak olan sağlık tesislerinin halkımıza getireceği zararların araştırılması amacıyla vermiş olduğumuz Meclis araştırma önergesi lehine söz almış bulunuyorum. Halka yalnızca doğruları söyleyen, süslü laflar ederek, halkın geleceğini satılığa çıkarmayan milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, kamu-özel ortaklığı her ne kadar sağlıkta başladıysa da birçok alana yayılmaya devam etmektedir. Kısaca şudur kamu-özel ortaklığı değerli arkadaşlar: Hastane binasının kamu tarafından tahsis edilen arazilerde özel şirketler tarafından yapılarak devlete kiraya verilmesi olayıdır yani devlet, hastaneyi bir şirkete yaptırıyor, sonra bu hastanenin içerisine kiracı olarak giriyor ve kira ödemeye başlıyor. Önce insana sanki olabilir, mantıklı gibi geliyor ama geçmişteki deneyimlerimizden yola çıkarak bazı sorular sorduğumuzda işin gerçek yüzü ortaya çıkıyor.

Sorular şöyle:

Soru 1: AKP zihniyeti rant sağlamadığı bir iş yapar mı? Cevap: Hayır, bugüne kadar görülmemiş.

Soru 2: AKP zihniyeti yaptığı işlerdeki ayıpları ve kanun dışı işleri örtbas etmek için ne yapar? Cevap: CHP'yi muhalefet yapmakla suçlar "Her şeye muhalefet ediyorlar." der, mazlumu, masumu oynamaya çalışır.

Soru 3: Artık bu numaraları kimse yiyor mu? Cevap: Asla yemiyor.

Şimdi, konumuzu biraz daha derinleştirelim arkadaşlar: AKP Hükûmeti, şehir hastaneleri yapılması için yap-kirala-devret yöntemiyle bir ihale yaptı. Danıştayın 13. Dairesi, Ankara-Etlik, Ankara-Bilkent ve Elâzığ'daki bu ihalelerin yürütmesini durdurdu. Danıştay bununla da yetinmedi ve Anayasa'ya aykırılık nedeniyle Anayasa Mahkemesine de gidilmesini önerdi ve bu kararı verdi. Şimdi, böyle bir karar var önümüzde, Danıştay 13. Dairesi diyor ki: "Bu işte bir yanlışlık var." Ülkesini, vatanını seven, aklı başında insanlar ne yapar? Ben nerede hata yaptım diye düşünür, Danıştayın verdiği kararları inceler ve gerekli düzeltmeleri yapar. Akıl sahibi, mantık sahibi insan böyle yapar. AKP Hükûmeti ne yaptı? AKP Hükûmeti, sözleşmeyi kanun tasarısı hâline getirdi. Bakın, gerekli düzeltmeleri yapacağına, sözleşmeyi kanun tasarısı hâline getirdi. O kanun tasarısını okuyunca, inanın bana, utanacaksınız. Bir sözleşme, kopyala-yapıştır, hop kanun tasarısı hâline getirildi ve Başbakanın imzasıyla da Meclise sundular. Sonra, Başbakan bununla yetinmedi, kalktı Konya'dan feryat etmeye başladı. "Yargının bu iptal kararıyla artık, yargı ayağımıza dolaşıyor." diye bir imada bulundu ve kuvvetler ayrılığının ne kadar sakıncalı olduğunu cümle âleme duyurdu. Yani dedi ki: "Biz iş yapmaya çalışıyoruz yargı bunu engelliyor." Kuvvetler birliğinin yani sultanlık sisteminin ne kadar güzel bir şey olduğunu anlatmak ise Başbakanın yalakalarına düştü. Kamu-özel ortaklığı sisteminin yargı tarafından iptal edilmesinin ardından biz, bunun bu şekilde kanun tasarısı hâline getirileceğini geçmiş deneyimlerimizden biliyorduk ve tam bir buçuk ay önce yüce Meclise bu araştırma önergesini verdik. Belki, AKP'nin Sağlık Bakanı görür, yetim hakkı yemekten vazgeçer diye ama nafile.

Değerli AKP milletvekilleri, eminim ki bu kamu-özel ortaklığı sisteminin ne kadar vahşi bir sistem olduğunu siz de bilmiyorsunuz çünkü bilseniz siz bile asla bunu savunmazsınız. Bakın, Sağlık Bakanı nasıl bir oyun içinde? Bunları size çok kısa başlıklar hâlinde anlatmaya çalışacağım. Bu tasarı ülkenin geleceğini nasıl satılığa çıkarıyor, ne durum içindesiniz, bunu size anlatmaya çalışacağım:

1) Ulusal ve uluslararası şirketlere hastane yapmak üzere çağrı yapıyorsunuz ve onlara şöyle ülkemin güzel bir yerinden bedava bir arsa tahsis ediyorsunuz, işe böyle başlıyorsunuz.

2) Yapılacak işin -dikkat edin- Devlet İhale Kanunu ve Kamu İhale Kanunu'na tabi olmadığını kanuna koyuyorsunuz. Hem de "Ne Devlet İhale Kanunu ne de Kamu İhale Kanunu'na bağlı değildir." diye kanun maddesi yazıyorsunuz. Sonra, aynı kanunda diyorsunuz ki: "Kafamıza göre biz ihale yaparız; ister açık, ister davet usulü, ister pazarlık yöntemi." Bunu da söylüyorsunuz. Yetmedi, ihaleyi verdiğiniz şirkete diyorsunuz ki: "Biz seninle özel hukuk hükümleri çerçevesinde sözleşme yapacağız." Ülkemizi bir de öyle bağlıyorsunuz. Yetmedi, hastane daha bitmeden, daha temel aşamasındayken para ödemeye başlıyorsunuz; hastane bittikten sonra 49 yıla kadar -yanlış duymadınız- kira ödemeyi taahhüt ediyorsunuz ve yapılan hesaplamalar bu hastanelerin en fazla üç ila beş yıl içerisinde kendini amorti ettiğini ortaya çıkarıyor, ama 2023 hedefine ulaşmak için çok para lazım, onun için yetmiyor, şirketlere bu gibi imkânları tanıyorsunuz.

Eğer şirket batarsa ne olacak? Bakın, çok yakın, daha bugünkü gazetelerde var, bir hastane yapan şirket batıyor, kaçıyor şirket ve hastane temeliyle ortada kalıyor. Eğer bu şirket batarsa, tıpkı batık bankalara uyguladığınız kamulaştırma yöntemini de uygulayacağınızı söylüyorsunuz.

Bakın, bir şey daha yapıyorsunuz, çantacı firmalar oluşturuyorsunuz, tıpkı enerji piyasasında olduğu gibi. Kanuna koyduğunuz madde aynen şu, diyor ki: "Yüklenici firma hastane yapım işini aynı koşullarda başka firmalara devredebilir." Yani çantacı firmaları da oluşturuyorsunuz.

Tabii ki daha önce yaptığınız ve Danıştayın iptal ettiği sözleşmelerde yabancı firmalar bunları aldığı için uluslararası tahkim yolunu da açıyorsunuz ve bu firmaların batmaması için elinizden gelen her şeyi yapıyorsunuz, diyorsunuz ki gariban firma dövizle borçlanmışsa, hiç olmazsa onun da zararını karşılayalım.

Bakın, çok önemli bir şey daha yapıyorsunuz -bu asla affedilmeyecek bir şeydir- bu şirketler, ihaleyi alacak olan şirketler uluslararası finans kurumlarından kredi alabilsin diye devletimizi kefil ediyorsunuz.

Bakın, kanun maddesinde bu da var. Bunların hepsini konuşmamız lazım, bu kanunun mutlaka derhâl çekilmesi ve araştırma komisyonu kurularak kârın zararın masaya yatırılması lazım.

Bakın, diyorsunuz ki "2023'e çok para lazım, sadece kira gelirleri yetmez." Ne yapmanız lazım? Efendim, bu hastanelerin yoğun bakım, laboratuvar, ameliyathane, fizik tedavi, diyaliz gibi yerlerini de verelim, onlar işletsinler, onlardan kâr edelim. Belediyeler, ola ki bir CHP'li belediye bu vurguna, bu talana "dur" der diye korkuyorsunuz, imar planını belediyeden alıp Çevre ve Şehircilik Bakanlığına yaptırıyorsunuz.

Bakın, bir şey daha söylüyorum, yetimin hakkını nasıl yediğinizi buradan görün. Bu zavallı şirketler var ya, uluslararası, ulus ötesi, zavallı şirketler, işte, bunlar mağdur olmasınlar diye her türlü damga vergisinden, her türlü harçtan ve KDV'den muaf tutuyorsunuz. Allah aşkına nasıl bir yöntem bu? Nasıl içinize sindiriyorsunuz?

Mevcut hastanelere gelelim. Herkes düşünsün kendi kentindeki devlet hastanesini yeri paha biçilemez. Bunları da yine şirketlere peşkeş çekerek 2023 yılına hazırlanıyorsunuz. Sonra da kalkıyorsunuz "Sağlığı özelleştirmiyoruz." diyorsunuz, sonra da kalkıyorsunuz "Biz vatana hizmet ediyoruz." diyorsunuz. Vallahi de olmaz olsun, billahi de olmaz olsun böyle hizmet.

Şimdi gelecek AKP'nin sayın grup başkan vekili, diyecek ki: "Biz iyi şeyler yapıyoruz, halk bize oy veriyor, siz burada boşuna konuşuyorsunuz." Arkadaşlar, yakın tarihten birazcık ders alın. 1982'deki faşist darbe anayasasına halkımız yüzde 91,3'le evet demişti. Sonra yanlışı anladı ve bunların cezasını verdi. ANAP'a verdiği yüksek orandaki oylardan sonra bu partiyi tarihe gömdü. Şimdi sizin de sonunuz böyle olacak. Yalnız siz tarihe gömülürken biz ülkemizin tarihe gömülmesini istemiyoruz. Siz yarın "Pardon" dediğinizde, bu yasa tasarısıyla ülkemizin sağlığı kırk dokuz yıllığına yabancıların eline geçmiş olacak.

Sağlık Bakanı kalkmış diyor ki: "44 bin yatak kapasitesi ile beş yıldızlı hastane yapıyorum." Yahu koskoca bir bakan halkı bu kadar nasıl yanıltabilir ben anlayamıyorum. Birincisi, bu tasarıyla bir tane bile yeni yatak kazandırmıyorsunuz. Bütün kazandırdığınız yatakların tamamını eski yatakları iptal ederek yerine koyuyorsunuz, Başbakanınız böyle emretti. İkincisi, bu beş yıldız konforuna hiç kimse para veremeyecek, SGK da ödeyemeyecek yani yine parası olan bu beş yıldızlı konfordan yararlanacak. Bu yöntemi İngiltere denedi, Kanada denedi, yirmi sene sonra dediler ki: "Biz yanlış yaptık." Ve Sayıştay raporlarına yirmi yıl sonra dediler ki: "Biz hatalı davrandık, bu iş kamuya zararlıdır." Şimdi, yirmi yıl sonra bizim farklı sonuç beklememiz aptalca bir yaklaşım olur. Bu yanlışa düşmememiz lazım.

Bakın, sadece 8 hastanenin bize getireceği zarar 25 milyar yani 25 katrilyon. Sonuçta bütün hastaneleri de ele alırsanız 100 milyar, 100 katrilyon üzerinde bir zarara götürüyorsunuz. Bu Yüce Divanlık bir iştir. Şimdiden uyarıyorum, gelin bu kanunu çekin?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYTUĞ ATICI (Devamla) - ?önce bir tartışalım, önce bir masaya yatıralım, ondan sonra da doğruysa hep beraber yapalım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Atıcı.