| Konu: | AK PARTİ GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 13 |
| Tarih: | 30.10.2012 |
ENGİN ALTAY (Sinop) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; AKP grup önerisi üzerinde söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, bu Parlamentonun, milletin menfaatine, milletin yararına iyi şeyler yapması için uzlaşmaya ihtiyacı var. Siz, parmak çoğunluğuyla ve Başbakanın hırsıyla "Biz bu Parlamentoyu istediğimiz gibi sevk ve idare ederiz." derseniz -ki genellikle öyle diyorsunuz- bu Parlamento dünyanın en verimsiz parlamentolarından biri olur. Nitekim öyle, kanun yapma hızı olarak aslında öyle. Hele bundan sonra, bilin ve inanın ki, Parlamentoda çok rahat olmayacaksınız.
Sayın milletvekilleri, AKP grup önerisini dinledim. Çalışma takvimini öngören bir öneri. Allah aşkına, merak ediyorum, yani bu millet için ve sizler için 10 Kasımın hiç değeri ve önemi yok mudur ki 10 Kasımda alelade bir kanunu ya da çok önemli bir kanunu -fark etmez- görüşmek üzere Mecliste çalışma yapmak gibi bir anlayış içine sizi iten nedir? Burada, peşinen art niyet arıyoruz.
Grup önerileriyle Parlamentonun her gün üç saatini siz çalıyorsunuz. Muhalefete kızmayın. Muhalefet işini yapmak zorundadır. Muhalefet, muhalefet olmanın gereğini yapıyor ama 22'nci Dönemde söyledim, 23'üncü Dönemde söyledim, 24'üncü Dönem bir kere daha söylüyorum, Parlamento ya da demokrasi, el kaldıran 2 ördeğin 1 file üstünlük kurduğu bir rejimin adı değildir. Buradaki çoğunluğunuz size bu hakkı vermez. Uzlaşmaya açık olmanızı Sayın Grup Başkan Vekiline ve Almanya'ya uğurladığınız Sayın Başbakana bir kere daha tavsiye ediyorum.
İç Tüzük, bizim çalışmamızın, Parlamento çalışmalarının anayasasıdır. Sayın milletvekilleri, İç Tüzük'ün zaman zaman, oturumu idare eden başkanlar tarafından ve çoğunluğunuz tarafından keyfî kullanıldığı da bir vakıadır ve siz diyorsunuz ki muhalefete: "Siz, İç Tüzük'ten kaynaklı haklarınızı kullanmayın." Bunu da bir de pişkin pişkin ve yüzlü yüzlü söylüyorsunuz, bunu da hiç anlamak mümkün değil.
Şimdi, bugün Sayın Başbakanı dinledim, dedi ki: "Ana muhalefetin sulandırılmış bir müracaatı var. Bu müracaatı size havale ediyorum, ben Almanya'ya gidiyorum." Güle güle gitsin, güle güle gelsin fakat bilsin ki ve bilin ki, bu Parlamentoyu sulandıran, hakikaten sulandıran ve ciddiyetten uzaklaştıran ve İç Tüzük'ten ve Anayasa'dan uzaklaştıran siz ve sizin tutumunuzdur. Size bunu bir örnekle açıklayacağım:
6 Nisan 2011'de bu Parlamento Hükûmete bir yetki kanunu verdi. Verdi mi? Verdi. Hükûmet bunu aldı mı? Aldı. Orada rahat rahat oturuyorlar. Bu yetki kanunun çerçevesinde otuz beş tane kanun hükmünde kararname çıktı mı? Çıktı. Bunların sekiz-dokuz tanesi de bütün bakanlıkların kuruluş ve teşkilat kanunlarını tümüyle değiştirmekti, değişti.
Sayın milletvekilleri, kimse kaynağını Anayasa'dan almadığı bir yetkiyi kullanamaz. Anayasa'yı ihlal etmek bir suçtur. Anayasa'nın 91'inci maddesinden üç paragrafı okuyorum:
"Türkiye Büyük Millet Meclisi, Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verir.
Kararnameler, Resmî Gazetede yayımlandıkları gün Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulur.
Yetki kanunları ve bunlara dayanan kanun hükmünde kararnameler, Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonları ve Genel Kurulunda öncelikle ve ivedilikle görüşülür."
Şimdi, Sayın Cemil Çiçek'i göreve çağırıyorum. 2011'de çıkarılan otuz beş tane kanun hükmünde kararnamenin içinde dokuz-on tane de bakanlığın kuruluş ve teşkilat kanunu var ve bunlar Mecliste görüşülmeden, bu Parlamento 2012 bütçesini, o değişmiş bakanlıkların, adı ve teşkilat kanunu değişmiş bakanlıkların bütçesini geçirdi. Bence bu geçirilemez. Velev ki bu oldu. Şimdi bütçe geldi. Ben size söylüyorum. Sayın Başkan sizi de uyarıyorum, Plan Bütçe Komisyonunda Çevre Şehircilik, Ulaştırma Denizcilik, Millî Eğitim, Aile Sosyal Politikalar, Avrupa Birliği, Gıda Tarım, Orman Su ve Gençlik Spor Bakanlığı bütçelerinin görüşülmesi hukuken mümkün değildir; usulsüzdür, kanunsuzdur, Anayasa'ya aykırıdır. Evet, hukukçu AKP milletvekillerine sesleniyorum, bu 91'inci madde orta yerdeyken, aradan bir buçuk yılı aşkın bir zaman geçmişken, siz "İvedilikle ve acil görüşür." ibaresi burada varken Sayın Başkan, bunun dışında bir şeyi bu Parlamentoda görüştürmeniz bile kabul edilemez. Bunun içindir ki Danışma Kurulu bir ihtiyaçtır, kanun koyucu bunun için bunu böyle tanzim etmiştir. "Efendim, buna gerek yok, bizim şu kadar parmağımız var." Bu da, bu anlayışınız da dün Ulus'ta yaptığınız kirli, diktatöryal anlayışın, oligarşik anlayışın bir yansımasıdır.
Şimdi, bu kürsüden söylenen her şeyin çok önemli olduğunu bilerek söylüyorum. 24'üncü Dönem Parlamentosu millî iradeye saygısızlık yapmaktadır. 24'üncü Dönem Parlamentosu millî iradeye ipotek koymuştur. Ben söylemiyorum, Anayasa ve İç Tüzük söylüyor. Sayın Cemil Çiçek çay ocaklarına İtalyan kahvesi pişirmek için espresso makinesi alacağına, onunla uğraşacağına Anayasa'ya uysun. Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve onun Meclisinin Başkanını Anayasa'ya uymaya davet ediyorum. Üstelik, kendisi şöhretli bir hukukçudur ama onun bu şöhreti, bu yaptığı işle taban tabana çelişmektedir.
Şimdi, 16/04/2012 tarihinde Ulusal ve Resmî Bayramları ve Mahallî Kurtuluş Günlerini Kutlama Yönetmeliği'ni değiştirdiniz. Niye? Öyle bir gerekçe söylediniz ki ben bile biraz hak verdim. "Bayramları, bu Nazi anlayışından, Stalin anlayışından çıkaralım." dediniz. "Stadyumlardan sokağa yayalım, halka yayalım, cumhura yayalım." dediniz. Sonra ne oldu? Sonra, Cumhuriyet tarihimizin en ayıplı günlerinden birini yaşadık.
Sayın milletvekilleri, katliam sadece insan kanı akıtılarak yapılmaz. O eskidendi. Dünya değişti, çağ değişti, algılar değişti. Şimdi, bu çağda, insanlara gaz, tazyikli su sıkmak ve onları yerlerde süründürmek de onur katliamıdır. Siz, daha doğrusu sizin desteklediğiniz AKP Hükûmeti, dün bir onur katliamının altına imza atmıştır. (CHP sıralarından alkışlar)
Ben, zaman zaman sizin cumhuriyetle sorununuz olduğunu hep söyleyegeldim.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Hiçbir sorunumuz yok.
MUHAMMET BİLAL MACİT (İstanbul) - Totaliterlikle sorunumuz var.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Muhalefete sesleniyorum: AKP'nin cumhuriyetle bir sorunu yok, yanlış algılamışız. Niye olsun ki? O cumhuriyet İran'da, Moritanya'da, Pakistan'da da var. AKP'nin cumhuriyetin laik, demokratik, çağdaş nitelikleriyle seksen dokuz yıldır süren bir sorunu var. Bunların derdi cumhuriyetin kendisi değil, cumhuriyetin devrimlerle taçlandırılan o nitelikleridir. Ve AKP'nin hukuk devletiyle de bir sorunu var. Bu iddialarımı ispata davet ederse Sayın Grup Başkan Vekili ve Sayın Başkan söz verirse, bunları gelir bu kürsüden teker teker teker ispat ederim. Baktım, sürem dolmuş.
Sayın milletvekilleri, dünkü utanç için şu söylenebilir: Her şeye rağmen dün Ulus'ta, İstanbul'da, İzmir'de, Sinop'ta, Türkiye'nin 81 ilinde halk devrimi sırtlamıştır ve bilin ki 29 Ekim milletimizin en kutlu günüdür. Bugünü bize armağan edenlere 3'üncü Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden selam olsun, ruhları şad olsun ve bilsinler ki bu cumhuriyeti devrimlerle taçlandıranlar, onu laik, demokratik bir hâle getirenler, bu cumhuriyet sonsuza kadar laik kalacaktır.
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Altay, teşekkürler.