GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2013 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2011 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:44
Tarih:18.12.2012

MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 8'inci madde üzerine söz aldım. Öncelikle günaydın, hepinize saygılarımı sunuyorum.

8'inci madde mali kontrole ilişkin hükümleri düzenliyor. Bu süre içerisinde tabii ayrıntılı olarak bunu görüşmeyi dilerdik. Yalnız, ne dediğini pek iyi değerlendirmeyen ve söyledikleri sözün nereye varacağını, doğrusu, düşündüklerinden emin olmadığım Hükûmetle karşı karşıyayız değerli milletvekilleri. Dağa çıkmayı, terörist olmayı meşru göstermeye çalışan bir Başbakan Yardımcısı, kuvvetler ayrılığını önünde bir engel olarak gören bir Başbakan tarafından yönetilen Türkiye'nin geleceğini Allah esirgesin. Burada bütçeyi görüşmek ve bütçe hakkı sakatlanmış bir Mecliste bütçeyi görüşmek acaba ne derece faydalı oluyor, gerçekten düşünmek lazım.

Sayın Başbakan hoşgörünün merkezi Mevlânâ'yı anma, Şebiarus töreninde, iktidar hırsının zirveye çıktığı bir konuşma yapıyor. "Bu kuvvetler ayrılığı denen var ya, o önünüze gelip engel olarak dikiliyor." diyor.

Değerli milletvekilleri, ecdadımız Osmanlıda dahi yürütme ve yargı ayrılığı vardı. Öyle ki, kadılar padişaha bile ayar veriyordu, racon kesiyordu ama 2012'nin Türkiye'sinde "ıh" deyicinin "hıh" deyicisi Adalet Bakanı ve yargı mensupları var; yorum yapıyor, tevil ediyor, ortalık toparlamaya çalışıyorlar.

Değerli milletvekilleri, 8'inci maddede kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin harcamalarıyla ilgili çeşitli sınırlamalar getiriliyor. Buna göre, kamu idarelerinin sürekli geçici işçileriyle ilgili ortaya çıkacak ödenek noksanlıkları Maliye Bakanlığı bütçesinin personel giderlerini karşılama ödeneği ile yedek ödenek tertiplerinden aktarma yapmak suretiyle karşılanabilmektedir; ancak bu ödenekler, Devlet Memurları Kanunu'nun 4/C maddesi gereğince çalıştırılan geçici personele yapılacak ödemelerde kullanılmamaktadır.

Personel istihdamını Anayasa'mızın 128'inci maddesi düzenlemektedir; buna göre "Kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve kamu görevlileri eliyle görülür." demektedir.

657 sayılı Kanun da, geçici işler için istisnai hâllere özgü olmak üzere sözleşmeli ve geçici personel istihdamını da mümkün kılmaktadır. Bu şekilde istihdam edilenlerden kamuda çalışanlar arasında en kısıtlı haklara sahip olan kesim, 4/C maddesi uyarınca çalıştırılan geçici personeldir. Kamuda bugün yaklaşık 22 bin 4/C'li personel istihdam edilmektedir. Bu personelin yıllık izin, iş güvencesi, sosyal yardım gibi hakları bulunmazken, maaşları da son derece kısıtlıdır ve düşüktür.

4 Şubat 2010 tarihinde yayınlanan Bakanlar Kurulu kararıyla, 4/C'li çalışanlar arasında farklı uygulamalara gidilerek var olan adaletsizlik daha da derinleştirilmiştir. Bu kararla, 4/C statüsünde istihdam edilen kamu görevlilerinin bir bölümü için yeni haklar verilirken, Bakanlar Kurulu kararının sadece özelleştirme sebebiyle işsiz kalan ve kalacak olan işçilerden 4/C statüsünde istihdam edilenleri kapsaması büyük bir haksızlık ortaya çıkarmıştır. Yine 5620 sayılı Kanun'la yaklaşık 220 bin geçici işçiye kadro verilmiştir. 632 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle 657'nin 4/B maddesi ve 4954 sayılı Kanun uyarınca istihdam edilen 198 bin sözleşmeli personel memur kadrolarına atanmıştır. 4/C'li personelin kapsam dışında tutulması kamuda sözleşmeli olarak çalışan kamu görevlileri sendikalarına üye olma hakkı bulunan ve dolayısıyla kamu görevlisi olarak kabul edilmesi gereken 4/C personelinin bir kez daha mağdur edilmesine neden olmuştur.

Bu 4/C'li personelden 1.445'i de Türkiye Büyük Millet Meclisinde çalışmaktadır. 6253 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanlığı İdari Teşkilat Kanunu'nun geçici 9'uncu maddesi ile Türkiye Büyük Millet Meclisindeki 4/C'li personelin kadroya geçirilmesi ile ilgili bir düzenleme yapılmıştı. Bu düzenlemeye göre, idari teşkilat kadrolarına personel alınması durumunda, her seferinde alınması öngörülen kadronun yüzde 20'si oranında Türkiye Büyük Millet Meclisinde istihdam edilen 4/C'lilerin kurum içinde açılacak sınavlarda başarılı olmak kaydıyla idari teşkilat kadrolarına atanması öngörülmektedir. Ancak bu kanunla norm kadro uygulamasına geçilerek personel alımı sınırlandırılmıştır. Dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisinde çalışan 4/C'liler idari teşkilat kadrolarına atanamamaktadır. Yüce Mecliste 4/C'li personelin istihdam edilmesi gerçekten hiç uygun değildir değerli milletvekilleri.

Bu kamu istihdamında birliğin, uyumun, adaletin sağlanabilmesinin yolu kamudaki bu çok başlı yapıyı sonlandırmaktan, tüm çalışanların iş güvencesi, sosyal haklar, toplu sözleşmeli ve grevli sendikal hak ve izin haklarını da içeren, insanca yaşayabileceği bir ücret aldığı, asli ve süreklilik arz eden bir statüye kavuşturulmasından geçmektedir. Bu doğrultuda farklı statü çerçevesinde istihdam edilen personel kadroya alınarak bu çalışanların mağduriyeti acilen giderilmelidir. Buna ilişkin olarak Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleri arkadaşlarımızın, bizlerin kanun tekliflerimiz de Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuştur.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüştüğümüz 8'inci madde "Mali kontrole ilişkin hükümler" başlığını taşıyor. İster yeryüzünün ve insanlık tarihinin en tekemmül etmiş teşkilatı olan devlet olsun isterse o devletin herhangi bir birimi olsun isterse bir özel kurum veya bir özel şirket olsun, hangi ülkede, hangi rejimde olursa olsun bütün yönetim birimlerinde, o yönetimin amaçları doğrultusunda başarıyla faaliyet yürütebilmesi için yönetime ilişkin beş temel fonksiyon vardır: Birincisi planlama, ikincisi örgütleme, üçüncüsü kadrolama, dördüncüsü yönlendirme yani sevk ve beşincisi de denetimdir. Bir yönetim biriminin başarısının asgari beş temel şartı ve fonksiyonudur.

AKP döneminin en büyük günahlarından birisi devlette denetim sistemini etkisiz hâle getirmesi ve felç etmesidir. Bir kurumda sağlıklı işleyen bir denetim yoksa o kurumun aldığı kararlarda genellikle isabetsizlik olur, o kurum her türlü usulsüzlük, yolsuzluk ve yanlışlıklarla karşı karşıya gelebilir, verim düşüklüğü olur, saydamlık sağlanamaz, savurganlık olur ve savurganlığı da önleyemezsiniz. Bunların önemli bir kısmını bu bütçede de ve Hükûmetin uygulamalarında da görüyoruz.

Acaba Hükûmet hiç düşünüyor mu, bu kadar bütçe açığında savurgan harcamaların etkisi nedir? Neden bu kadar, bütçe kaynakları bazı alanlarda hoyratça kullanılıyor da önleyemiyorsunuz? Ben düşünüldüğünü hiç sanmıyorum, önlemek istediğinizi de sanmıyorum çünkü bu kadar israfın asıl nedeni bizatihi AKP zihniyetinin Hükûmet etme anlayışında yatmaktadır. AKP Hükûmeti, bütçe ve kamu kaynaklarını bir millet malı, bir beytülmal olarak görmüyor. 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi Kanunu ki 10 Aralık 2003 tarihinde çıktı. Buna Kamu İhale Kanunu'nu da dâhil edebiliriz. Bu iki kanun, kanun çıkarmanın marifet olmadığını, asıl marifetin kanunları gerektiği gibi uygulamak olduğunu gösteren iki tipik örnektir. Kamu mali denetiminin hem yapısını hem de yönetimini değiştiren bir kanundur 5018. Bu kanuna göre iki tür denetim vardır; iç denetim ve dış denetim.

İnşallah, diğer ayrıntılı maddelerde, kesin hesap görüşmelerinde dile getirmek üzere hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.