GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2013 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2011 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:41
Tarih:15.12.2012

MHP GRUBU ADINA ALİM IŞIK (Kütahya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kısa adı TÜBİTAK olan Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu ile kısa adı TÜBA olan Türkiye Bilimler Akademisi Başkanlığının 2013 yılı bütçeleri üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi ülkelerin kalkınması, gelişmesi ve önüne koyduğu hedeflere ulaşmasında bilim ve teknoloji altyapısı ile kısaca AR-GE olarak tanımlanan araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin büyük bir önemi ve katkısı vardır. Ülkelerin birbiriyle kıyaslanmasında ve rekabet edebilme yeteneklerinin belirlenmesinde ülkelerin bu faaliyetlerini dikkate alan bazı uluslararası göstergeler kullanılmaktadır. Bu göstergelerin yaygın kullanılanlarından birisi uluslararası literatürde "Networked Readiness Index" olarak bilinen ve "NRI" olarak kısaltılan Bilim ve Teknoloji Yatkınlık ve Yararlanma İndeksi'dir.

Her yıl Dünya Ekonomik Forumu tarafından yayınlanan bu indeks değerleri incelendiğinde; 2001-2002 döneminde dünya sıralamasında 41'inci sırada yer alan ülkemizin 2008-2009 döneminde 61'inci sıraya, 2009-2010 döneminde 69'uncu sıraya, 2010-2011 döneminde ise 71'inci sıraya gerilediği görülmektedir.

Bu verilere göre Türkiye, on yıllık AKP iktidarları döneminde bilim ve teknoloji altyapısı ile AR-GE faaliyetleri açısından 2002 yılına göre tam 30 sıra gerilemiştir.

Her ne kadar Hükûmet yetkililerimiz her fırsatta ülkemizin 16'ncı veya 17'nci büyük ekonomiye sahip olduğunu belirtseler de, yine Dünya Ekonomik Forumu verilerine göre kişi başına düşen millî gelir açısından 2'nci grup ülkeler arasında yer alan ülkemiz, dünya sıralamasında 2002 yılında 46'ncı sırada yer alırken 2011 yılında 71'inci sıraya düşerek maalesef son on yılda 25 sıra gerilemiştir.

Bu iki temel gösterge birlikte değerlendirildiğinde, ülkemizin 2002 yılında ekonomideki sıralamasına göre bilim ve teknolojideki sıralaması 5 basamak daha önde iken 2011 yılında maalesef bu iki göstergede de aynı sırada yer alabilmiştir. Özetle, son on yılda ülkemiz bilim ve teknoloji alanında uluslararası yarışma gücü açısından ekonomik gücüne göre 5 sıra daha geride kalmıştır. Bu da ülkemizin sahip olduğu ekonomik gücünden AR-GE faaliyetlerine hak ettiği payı ayıramadığını göstermektedir.

Uluslararası düzeyde kullanılan bir diğer bilim ve teknoloji göstergesi de ülkelerin gayrisafi yurt içi hasılalarından AR-GE faaliyetlerine ayrılan paydır. Bu gösterge açısından da ülkemizin dünyadaki yerinin bizleri mutlu edecek bir düzeyde olmadığı görülmektedir. Ülkemizde 2002 yılında yüzde 0,53 olan bu pay, 2011 yılında yüzde 0,84'e yükselmiş ancak her iki yılda da dünya ortalamasının altında, AB ortalamasının ise yaklaşık üçte 1'i düzeyinde kalmıştır. Bu değer örneğin 2008 yılında ABD'de yüzde 2,77 iken İsrail'de yüzde 4,86 olarak gerçekleşmiştir. Bu ülkelerin günümüz değerlerinin çok daha yüksek olduğu tahmin edilmektedir.

Dünya Ekonomik Forumu'nun hazırladığı Küresel Rekabet Gücü Raporu 2012 verilerine bakıldığına ise ülkemiz 142 ülke arasında ancak 70'nci sırada yer alabilmiştir. Bu rapora göre ülkemiz 5 kategoride gelişmiş ülkeler düzeyinde, 4 kategoride gelişmişliğe yakın, 3 kategoride ilerleme düzeyinde, 8 kategoride gelişmişlik düzeyine oldukça uzaktır. Maalesef bu kategorilerden birisi ise inovasyon ve AR-GE'dir. 13 kategoride ise gelişmişliğin dışında kalmıştır. Bu kategoriler arasında da fikrî mülkiyet hakları, eğitim kalitesi, bilimsel araştırma kurumlarının kalitesi gibi kategoriler yer almaktadır. Gerek dünyada gerekse bölgemizde devam eden enerji savaşları ve ülkemizin yukarıda özetlenen mevcut durumu dikkate alındığında, eğer AR-GE yatırımları için aynı yaklaşımla devam edilirse bölgesel ve küresel güç olma iddiamızın sürdürülememesi tehlikesi söz konusudur. Bu tehlikenin yok edilebilmesi için AR-GE'ye ayırdığımız payın 2015 yılında yüzde 2'ler, 2023 yılında ise yüzde 4'ler düzeyine çıkartılması mutlaka sağlanmalıdır.

Ayrıca, 2001 yılında hazırlanan "Vizyon 2023" çalışmasında öncelikli teknoloji alanları olarak belirlenen bilgi ve iletişim teknolojileri, malzeme teknolojileri, nanoteknoloji, enerji ve çevre teknolojileri ve benzeri gibi alanlarda gerekli yatırımlara ve AR-GE çalışmalarına ciddi kaynaklar aktarılmalıdır. Bu hedeflere ulaşmamızda hiç şüphesiz ki ülkemizin en önemli kurumları arasında yer alan TÜBİTAK ve TÜBA'nın faaliyetleri büyük önem arz etmektedir.

Hepimizin bildiği gibi TÜBİTAK, 1963 yılından bu yana ülkemizde bilim ve teknoloji politikalarının oluşturulmasına katkı sağlayan, toplumun genelinde bilim, teknoloji ve yenilik kültürünün yaygınlaşmasına öncülük eden köklü bir kamu kurumumuzdur. Ancak bu kurumumuzda da diğer kurumlarda olduğu gibi, son yıllarda liyakat ve tarafsızlık ilkesinden uzaklaşılmış, partizanca yapılan atamalar ve personel arasında yapılan ayırımlar nedeniyle ciddi rahatsızlıklar yaşanmıştır. Umarız, kurum kanununda yapılan son değişikliklerle birlikte yeni dönemde, bu yanlışlardan bir an evvel dönülür.

İktidarın bilime bakışını ve TÜBİTAK'ın durumunu gösteren en önemli örneklerden biri, TÜBİTAK Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü tarafından 2003 yılından bu yana geliştirilen Pardus işletim sistemi kullanımına yönelik uygulamalardır.

Türk araştırıcı ve yazılımcıların ürünü olan bu işletim sistemi, önemli güvenlik ve maliyet unsurlarını beraberinde getirmektedir.

Açık kaynak kodlu bir yazılım olduğu için "casus yazılım" olarak adlandırılan kötü niyetli herhangi bir yazılıma izin vermeyen Pardus işletim sisteminin ülkemizdeki Başbakanlık, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ve tüm bakanlıklardaki kullanımına yönelik olarak verdiğimiz soru önergelerine verilen cevaplardan sadece Sayın Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanımızın cevabını sizlerle paylaşmak istiyorum.

"Pardus işletim sisteminin, Bakanlığımız bilişim altyapısında kullanımına yönelik test çalışmaları devam etmektedir." demektedir Sayın Bakanımız. Umarım, bir an önce bu test çalışmaları biter ve önce bu bakanlıkta bu yazılım kullanıma geçer. Ancak anılan yerli işletim sisteminin Millî Savunma Bakanlığımız bünyesindeki kurumlarda yoğun olarak kullanılmış olmasından duyduğumuz memnuniyeti de sizlerle paylaşmak istiyorum. İnşallah, diğer kurumlarda da benzer çalışmalar hızla tamamlanır ve bu yazılıma mutlaka en kısa sürede geçilir temennimizi sizlerle paylaşıyorum.

Ülkemizdeki yazılım sektörünün desteklenmesi amacıyla yazılım işletmelerinden alınan KDV'nin 2023 yılına kadar sıfırlanması yönünde vermiş olduğumuz kanun teklifinin de bir an önce bu Meclisten yasalaşmasını temenni ediyorum.

Ayrıca, AR-GE teşvikleri için az 50 araştırıcı şartını koyarak birkaç özel sektör şirketini desteklemek amacıyla geçen dönem çıkardığımız yasayı bir an evvel değiştirerek bu sınırı 10 araştırıcıya çekmek zorundayız. Aksi takdirde, KOBİ'lerin bir araya gelerek bu AR-GE teşviklerinden yararlanma şansını yakalaması mümkün değildir.

Ülkemizdeki gerçek ve tüzel kişiler tarafından geliştirilerek TÜBİTAK tarafından test edilmek üzere gönderilen yakıt tasarruf cihazlarının başta kamu kurum ve kuruluşlarında kullanımına bir an önce geçilmelidir.

Elli yıldan beri otomotiv sektöründe üretim ve montaj yapan ülkemizin bir uluslararası markayı satın alarak dünya pazarına girmesinin daha doğru olacağını ve bu konuda maalesef Volvo'nun satışını değerlendiremediğimizi de sizlerle paylaşmak istiyorum.

TÜBA'nın ülkemizin bilimde daha aktif ve etkili bir rol oynamasının yanında sosyal ve temel bilimlerde araştırma enstitülerine katkı vermesi mutlaka sağlanmalıdır. Bu ise şüphesiz ki TÜBA'nın siyaset üstü ve özerk bir yapıya kavuşturulmasıyla mümkün olabilecektir. Maalesef bu konuda da acı örnekleri hep beraber yaşadığımızı hepinizin bildiğini düşünüyorum.

Bazı illerimizde bulunan ve üstün yetenekli öğrencilerimizin eğitildiği Millî Eğitim Bakanlığına bağlı bilim ve sanat merkezlerinin TÜBİTAK ve TÜBA tarafından desteklenerek yaygınlaştırılması kaçınılmazdır.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bilim ve teknoloji politikasının esasını; bilim insanına, bilimsel düşünceye, yenilikçiliğe, teknolojinin üretimde kullanılmasına önem verilmesinde görüyor ve teknoloji üretme kapasitesinin mutlaka arttırılmasının gerekli olduğuna inanıyoruz.

Bu amaçla, Türk dünyası bilimsel araştırmalar merkezinin, millî yenilik sisteminin ve teknoloji transfer merkezlerinin oluşturulması gerektiğini ve bu konuda hızlı davranmamız gerektiğini sizlerle paylaşıyor, tekrar, kurumlarımızın bütçelerinin hayırlı olması temennilerimle, sizleri saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Işık.