| Konu: | IMF'YE OLAN BORCUN SON TAKSİTİNİN ÖDENMESİNE İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 103 |
| Tarih: | 14.05.2013 |
NUREDDİN NEBATİ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; IMF'nin son taksit ödemesi günü olması nedeniyle gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama öncelikle dün Osmaniye'de şehit olan pilotumuza ve Hatay'ın Reyhanlı ilçesinde meydana gelen menfur saldırıda hayatı kaybedenlere rahmet, yaralı olanlara şifa ve yakınlarına sabır dileyerek başlamak istiyorum. Türkiye, birliğine, beraberliğine, kardeşliğine ve yükselen gücüne yönelik bu türden saldırıların onun yükselişini bozmasına, yolundan çevirmesine asla izin vermeyecek, ilerlemeye devam edecektir ve Hükûmetin, özellikle ilgili bakanların Reyhanlı'daki olaydan sonra anında olaya müdahil olmaları ve gerekli çalışmaları yapmalarından dolayı da kendilerine müteşekkirim.
Değerli arkadaşlar, bugün 14 Mayıs, bir tarafta eczacıların bayramı, bir tarafta Dünya Çiftçiler Günü ama Türkiye açısından çok önemli günlerden bir günü daha yaşayacağız. 14 Mayıs 1950, "Yeter, söz milletindir!" diyerek cumhuriyetin demokratikleştirilmesinde en önemli adımlardan birisini yaşamıştık ve bugün öyle bir gün oldu ki 14 Mayıs 2013 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti 1961 yılında IMF'yle yapmış olduğu stand-by anlaşmalarıyla başlamış serüvenini neticelendirmiş olacak.
IMF'ye olan elli iki yıllık borcumuz bugün bitiyor. Türkiye'nin 2002 yılında 24 milyar dolar borç stoku bulunuyordu. Söz konusu borç stoku 2005 yılında 15 milyar dolara, 2008 yılında 8 milyar dolara, 2010 yılında 5 milyar dolara, 2011 yılında da yaklaşık 3 milyar dolara geriledi. 2012'de kalan borç stoku 848 milyon dolara düştü. Türkiye bugün borcun son taksiti olan 424 milyon doları ödeyerek borcunu sıfırlayacak inşallah. Sırtımızdaki büyük kamburdan kurtuluyoruz.
İktidara geldiğimiz günden beri kardeşliğiyle, ekonomisiyle, toplumsal barışı, adaleti tesis eden iç politikalarıyla güçlü bir Türkiye idealine baş koyduk. Vesayetçi, topluma zorla empoze edilen, tahakküm kuran bütün yaklaşımlara direndik, geçit vermedik ve Mehmet Akif'in güzel dizelerinde belirttiği gibi, zulmü alkışlamadık, zalimi de asla sevmedik. Kültürümüze, tarihimize, zenginliğimize yakışır bir şekilde yolunu kendi çizen, kimseden hiçbir konuda icazet almayan, başı dik bir Türkiye olduk. Bugün artık IMF'in karşısında el pençe divan duran bir Türkiye yok, artık ona borç verme aşamasına gelmiş bir Türkiye var. Elbette ki elli bir yıllık bir serüveni bitiren bir ülkenin vatandaşı ve milletvekili olarak, bugün bayram etmeyi hak ediyoruz diye düşünüyorum.
Peki, nerelerden nerelere geldik? Türkiye-IMF ilişkilerinin tarihine bakınca şöyle bir manzara ile karşılaşıyoruz: Türkiye, IMF ile stand-by düzenlemesini 1961 yılında Ocak ayında imzalıyor. 2002'ye kadar olan süreçte toplam 18 tane düzenleme yapılmış. Bizim dönemimizde de 1 düzenleme ve Türkiye, AK PARTİ'ye gelinceye kadar 9 cumhurbaşkanı ve 37 hükûmetle IMF'yle stand-by anlaşması yapmıştır. Özellikle iç borçlanma ile kapatılmaya çalışılan bütçe açıkları, ekonomik krizler, güçsüz hükûmetler, yanlış ekonomi politikaları Türkiye'yi IMF'ye muhtaç hâle getirmiştir. AK PARTİ iktidarına kadar Türkiye ekonomisinin rotasını toplam 19 stand-by anlaşmasıyla tamamen IMF reçeteleri belirlemiştir.
Bir ülkenin ekonomisi sağlam değilse, istikrar ve güveni oluşturulamadıysa, toplumsal huzur ve kaynaşmayı tesis edememişse o ülkenin yularından tutup istediği yöne çekenler olacaktır. IMF sürdürülemeyen dış açıkların sürdürülebilir hâle gelmesi için destek sağlamakta idi. Şimdi, çok şükür ki bu günleri, artık geçmiş bir ekonominin başındaki Hükûmetin partisinin bir milletvekili olarak sözlerimizi dile getiriyoruz, Rabb'imize hamdediyoruz, şükrediyoruz.
Bu dönem içerisinde Türkiye'nin en büyük problemi olan borcun gayrisafi millî hasıla içerisindeki payı da yüzde 70'lerden yüzde 36'ya düşürülmüştür. Kamu iç borç stokunun gayrisafi millî hasılaya oranı yüzde 44'ten yüzde 28'e, kamu dış borç stokunun gayrisafi millî hasılaya oranı da yüzde 30'dan yüzde 10'lara düşürülmüştür.
Bizim Hükûmetimiz, refahı tabana yayma ve halkla paylaşma bağlamında bir rekora imza atmış ve bu günlere kadar gelmiştir. Onun için, hem bayram etmeyi hak ediyoruz hem Rabb'imize şükretmeyi bir borç olarak biliyoruz hem de böyle bir iktidar olduğu için şükrediyoruz.
Teşekkür ederim.(AK PARTİ sıralarından alkışlar)