| Konu: | 24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ?NE İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 23 |
| Tarih: | 24.11.2011 |
ZÜHAL TOPCU (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 24 Kasım Öğretmenler Günü'ne yönelik olarak Milliyetçi Hareket Partisi adına gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Sözlerime Van depreminde yaşamlarını kaybeden 75 öğretmenimizi, 75 fidanımızı, 75 eğitim neferimizi anarak başlamak istiyorum. Ruhları şad olsun, Allah rahmet eylesin.
Hayatlarını kaybeden öğretmenlerimizin adlarını ve yaşam öykülerini Sayın Bakanımızdan her ne kadar duymasak da gönlümüzdeki ve dağarcığımızdaki yerleri hep taze kalacaktır.
Bir milletin millî, ahlaki ve kültürel yönden güçlü ve medeniyet bakımından kalkınmış olması öğretmenlerinin üstün çabalarına bağlıdır. Millî birlik ve beraberliğimizin teminatı saygıdeğer öğretmenlerimizdir.
Öğretmen, en genel tanımıyla öğrenmeye rehberlik eden kişidir. Bu süreçte öğretmenin önemli sorumlulukları, büyük fedakârlıkları vardır. Öğretme, evrensel bir uğraştır. Yaşadığımız çevrede her ebeveyn çocuklarına, usta çırağına, öğretmenler öğrencilerine sürekli bir şeyler öğretirler; yani sürekli bir öğretme ve öğrenme durumu söz konusudur.
Her Öğretmenler Günü'nde öğretmenler anılır ve vaatler birbirini izler. Diğer taraftan, eğitim sistemindeki tüm olumsuzlukların ve başarısızlıkların nedeni olarak da maalesef öğretmenler görülür. Göreve gelen her bakan öğretmenlerin üç ay tatil yaptığını, kahvehanelerden çıkmadığını, gelişim ve değişime kapalı oldukları söylemlerini sıklıkla dile getirirken, toplum gözünde öğretmenler hedef gösterilmekte ve itibarsızlaştırılmaktadır.
Böylece, belli bir eğitim politikası oluşturulamayan, bir nevi yapboz tahtasına dönen millî eğitimin arka planda kalan büyük ve gerçek sorunlarının üstü örtülmekte ve âdeta kasıtlı olarak hedef saptırılmaktadır. Maalesef bu yapılırken de büyük bir özveri ve fedakârlıklarla görevlerini yerine getiren öğretmenlerimiz acımasızca eleştirilmekte, en amiyane tabirle, harcanmaktadırlar. Öğretmenin bir makine olmadığı, insan olduğu, bir ailesinin olduğu ve de en önemlisi yaşamsal ve yasal haklarının olduğu, bilerek ya da bilmeyerek, göz ardı edilmektedir.
Öğretmenlerimizin bugünlerde yaşadıkları bazı sorunları da birkaç başlık altında toplayabiliriz:
Öğretmenlerin gelir durumu, ülkemiz şartları göz önünde bulundurulduğunda, çok da iyi durumda değildir. Öğretmenlerin ücretleri, OECD ve Avrupa ülkelerinden daha düşüktür. Bu durum, kendini geliştiren, yenileyen öğretmen modelinin önüne geçen en büyük engeldir. Son yapılan eşit işe eşit ücret kanununda da öğretmen ve akademisyenler unutulmuş, ek ödemeleri de artmamıştır. Aynı unvan arasındaki ücret farklılığını gidermek adına çıkarılan kanun hükmündeki kararname ile üst düzey bürokratlar arasındaki ücret farklılıkları giderilmiş ancak eğitim ve öğretimin yükünü taşıyan eğitimciler göz ardı edilmiştir.
İktidarın istihdam anlayışı, her türlü güvenceden mahrum, tayin hakkı olmayan, aile bütünlüğünün korunmadığı -özellikle bunu vurgulamak istiyoruz- türlü istismarlara açık, sendikasız, güvensiz ve güvencesiz bir sisteme zemin hazırlamaktadır.
Bugüne kadar, millî eğitim bakanları, her öğrenci kayıt döneminde, kayıt parası ve zoraki bağış alınmayacağına dair genelge ve açıklamalar yapmışlardır. Bu sene de yine aynı açıklamalar yapılmasına rağmen, öğretmenler sorumlu tutulmuş, okul yöneticileri sorumlu tutulmuş ve valiliklere gönderilen genelgeyle de bu öğretmen ve yöneticiler hakkında soruşturmalar açılmıştır.
Ataması yapılmayan öğretmenler konusu ayrı bir yara olarak ülkenin gündeminde yerini işgal etmektedir.
Ayrıyeten, ücretli öğretmenlerle eğitim-öğretim hizmeti yürütmeyi marifet sayan iktidar, atama bekleyen öğretmenlerin Bakanlığın ihtiyaçlarını karşılayacak kadrolar olduğunu da göz ardı etmektedir.
Genel olarak bakıldığında kalabalık sınıflar, lojman ihtiyaçlarının karşılanmaması gibi birçok sorunlar hâlâ dağ gibi karşımızda durmaktadır.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)