GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: SPORDA ŞİDDET VE DÜZENSİZLİĞİN ÖNLENMESİNE DAİR KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ (S.S.: 80)
Yasama Yılı:2
Birleşim:22
Tarih:23.11.2011

MHP GRUBU ADINA OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Komisyon Raporu'nun tümü hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 12 Haziran seçimlerinden bugüne yaklaşık beş ay geçti, 1 Ekimden itibaren de elli üç gündür Meclis açık. Tabii, biz bu arada 550 milletvekili, 27.500 lira maaşımızı da aldık. Ancak ne hikmettir ki henüz daha toplumsal karşılığı olan bir kanunu bugün görüşme imkânı bulduk. Hâlbuki bu Meclis milletin sorunlarının çözümü için, hukuk kurmak için seçildi, seçimler onun için yapıldı ve iktidarın görevi de Meclisi çalıştırmaktır. Şu ana kadar 35 tane kanun hükmünde kararname çıktı. Endişe ediyoruz ki bu, Meclisi devre dışı bırakmanın bir yolu mudur? İnşallah, bu endişelerimizde haklı çıkmayız.

Değerli milletvekilleri, gerek ülkemizde ve gerekse dünyada spor, çok büyük bütçeleri ve elbette ki doğal uzantısı olarak da rant ve rantiyeyi beraberinde getirmiştir. Rantın olduğu yerde ciddi çekişmeler, ciddi kavgalar olduğu da tarihsel bir gerçektir. Yasama organı olarak da ülkemizde açık olan bu alanda yeni düzenlemeler kaçınılmazdı. Ne var ki kantarın topuzu fazla kaçmış ve şimdi huzurlarınıza getirilen bu değişiklik çalışmasıyla suç-ceza karşılaştırmasında denge sağlanmaya çalışılmaktadır. Özellikle bu alanda işlenecek suçlarda verilecek cezalarda paraya çevirme, hükmün açıklanmasının ertelenmesi, tecil gibi uygulamaların önüne geçilerek bu konunun ne kadar önemli olduğu vurgulanmıştır.

Ülkemizde spor kaynaklı suçlarda -ki bu ister şiddet olsun ister şike olsun- bu konuda taviz vermeme kararlılığımız bilinmelidir ancak yasama olarak bizim bu görevi tamamlamış olmamız olayın halli için yeterli olmamaktadır. Olay yargı aşamasında ciddi, kararlı ve ısrarlı uygulanmalı ve ülkemiz spor suçları için bir cehennem olmalıdır. Ne var ki günümüz yargı camiası bize bu noktada tam bir güven vermemektedir. Bu konuyu Meclis Genel Kurulu huzurunda tarihe not düşmesi anlamında arz etmek istiyorum.

İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı 2010 yılında TCK 220 anlamında bir örgütlü suç soruşturması başlatıyor. Yasama Meclisi ise 2011 Nisan ayında, "Sporda Şiddet Yasası" olarak bilinen düzenlemeleri yapıyor. Birden, ne hikmetse soruşturma şike soruşturmasına dönüyor. Elbette ki nisan ayı sonrası bu yasaya muhalefet varsa o soruşturma konusu olacaktır ama o zaman ilgili savcılık fizik ve teknik takip izinlerini bu suç soruşturmasından kaynaklanan sebeplerle talep edecektir. O zaman "demokratik açılım" dersiniz ve fakat bir savcının görevini yaparkenki niyetiyle kapanır kalırsınız. Bu metotla herkes her şekilde soruşturulur.

Bakın, İstanbul Özel Yetkili Savcısı, bu gündemdeki soruşturmasında gizlilik kararı da almıştır ve ne yazık ki bu gizlilik talebi kabul edilmiş olan Özel Yetkili Savcı bu gizliliği dilediği yerlerde kullanmıştır. Futbol Federasyonuna dosyalardan örnek vermekte sakınca görmemiştir. Avrupa'dan gelen UEFA görevlisine bilgi vermekte sakınca görmemiştir ama dosya sanıkları, sanık avukatları ve kamuoyu gizliliğe takılmışlardır. Futbol Federasyonu maalesef bu noktada doğru bir duruş sergileyememiştir. UEFA görevlilerine karşı sorumluluğunun abartılı teslimcisi olurken ülkesinin sporcu ve kulüplerine karşı peşin hükümlü olmuştur, merhametsiz davranmıştır. Federasyon Başkanı, soruşturma konusunun baskısından bunalan bir teknik direktörümüzün feryadına karşı gayet lakayıt bir şekilde ülke futbolunda bir sorun olmadığını ifade edebilmektedir. Bu olayların binde biri acaba Federasyon Başkanının şirketlerinde gerçekleşseydi bu kadar vurdumduymaz davranır mıydı, merak etmiyor değilim.

UEFA görevlileri, özel yetkili savcıyı ziyaretlerinde, yanında Federasyon görevlileri de olduğu hâlde savcı beyle doksan dakika görüştüler. Görüşmede bir yabancı olduğuna göre konuşmalar tercüme edildi. O zaman, bu süre net kırk beş dakikadır. Bu sürede her iki taraf da konuştuğuna göre, UEFA görevlisine anlatımın süresi yirmi dakikaya düşmektedir. Bu yirmi dakikalık dinleme ilgiliye o kadar yetmiştir ki UEFA Başkanı Platini toplantılarda ahkâm kesebilmiş ve tüm planlamalarını Şampiyonlar Ligi'ne göre yapan kulübümüzü yarış dışına atabilmiştir. Ne yirmi dakikaymış, ne bilgilendirmeymiş ki bırakın ülkemize gelen görevliye, Başkanına bile bu bilgiler yetmiş.

Ben şimdi bu bilgileri soruşturma penceresinden irdelemek istiyorum. Kolluk kuvvetleri özel yetkili savcıdan talimatını aldı ve CMK'ya göre fiziki ve teknik takibi başlattı, şike konuşmalarını da duydu, alışverişleri de resimledi ve kayda aldı. Anlamakta zorlanıyorum, kardeşim, eliniz pancar mı topluyor, neden alışverişi suçüstü yapmazsınız? Maksadınız suçu önlemek mi, suçun işlenmesini temin edip birilerine baskı uygulamak mı? Eğer bunu yapmazsanız, netice itibarıyla kamuoyunda "Acaba suçlu hazırdı, suçluyu suçlayabilmek için deliller, belgeler mi hazırlanıyordu?" diye bir kanının, algının oluşmasına sebebiyet verirsiniz. Futbolcunun avukatı haykırıyor: "Resimdeki kutu saat kutusu ama özel yetkili savcıya göre para kutusu. Bu durum hiçbir şüpheye yer vermeyecek kesinlikte kabul mü görecek? Hangi nokta kadar şüphe varsa bundan sanık yararlanacaktı?"

Kamuoyunda bir kısım eleştiriler yapılıyor "Meclis cezaları azaltıp birilerini kurtaracak." diye. Biz de şu cevabı veriyoruz: "Ceza ve suç arasında adil bir kıyas olmalıdır. Bir yandan milletin paralarını dolandıranların tahliyesine en yetkili ağızlar `Adalet budur, fazla tutukluluk adaletsizliktir.' diye demeçler verecek ve diğer yandan benden olmayandan bana ne diyen bir tavır sergileyeceksiniz." Bu olmaz, bu adalet değil zulümdür, mazlum oluşturur, mazlumun ahı da yerde kalmaz. Adalet zulüm yapmaz, devlet zulüm yapmaz.

Takımına sahip çıkmayan, gizli soruşturma dosyası ile etik kurulu kurup raporları hazırlayan federasyon, soruşturmada suçu önleme değil işlettirme üzerine strateji kuran kolluk, gizliliği istediğine göre uygulayıp 2010 yılında iken 2011 Nisanda çıkacak yasaya göre soruşturma başlatan özel yetkili savcı ile oluşturulmuş bu cephe -kusura bakmayın- bana çok iyi niyetli de gelmemektedir.  Hatta bırakın iyi niyeti kasıt aramak mecburiyetinde kalıyoruz. Bugünlerde bir emekli paşa "Dokunulmazlara dokunuldu." diye  demeçler vermektedir. Hedef  buysa başarılı olunmuştur. "Dokunulmaza dokunacağız." diye Avrupa'nın ilk 10'una giren bütçeyi yapan ve üstelik bunu yaparken hiçbir devlet kurumundan yardım almayan kulübü mağdur etmeyi başardık. Başkanları ve üst düzey yöneticileri kaçma şüphesiyle tutuklu, takımı dağıtmak zorunda kaldık, oyuncularını kaybettiler ve -bravo bize- başardık bunu!

Gizlilik kararlı soruşturma dosyası gizli değil gizli kapaklı olmuştur ve hangi neticeyi açıklarsa açıklasın, hangi delili ibraz ederse etsin daha açıklanmadan şaibe bulaşmış bir iddianame oluşmuştur.

Bakın, Futbol Federasyonu Etik Kurulu Talimatından madde 6. "İnceleme, Araştırma ve İtiraz" başlıklı kısmın 4'üncü maddesi diyor ki: "İnceleme sırasında yargı yoluna gidildiği veya Disiplin Kurulları ile Tahkim Kurulu'nca işleme alındığı anlaşılan başvuruların inceleme işlemleri durdurulur." Ama bu olayda durduramıyorlar. Fren sistemi mi bozuk, yoksa başka bir talimat bu talimatı geçti mi, anlayamıyoruz.

FIFA Başkanı açık ve seçik bir şekilde ülkesinin hem millî takımına -hatırlayacaksınız- Türkiye'yle yapılan maç ile alakalı olarak hem de kulüp takımına -yine hatırlayacaksınız- Sion kulübü-UEFA çekişmesinde sahip çıkarken az önce bahsettiğim cephe, ülkenin iftiharı kulübünü mağdur etmeyi başarmıştır.

Bu konuşmamdan elbette ki şikecilerin avukatlığına soyunduğum sonucu çıkarılmamalı. Eğer bu düşüncede olanlar var ise peşinen söylemek isterim bir hukukçu olarak ve hele de milletimden yetki almış bir millet evladı olarak elbette ki feryatları duyacağız. Eski Adalet Bakanlarımızdan birisinin dediği gibi: "Cumhuriyet savcıları, Meriç kıyısında çalışan Türk köylüsünün kaybolan sabanından tutunuz da bu vatanda yaşayanların uğrayacağı en ufak bir haksızlıktan, hatta Bingöl dağlarının ıssız kuytularında nafakasını bekleyen öksüzlerin gözyaşlarından siz mesulsünüz." Ne oldu bu söze, hükmünü mü yitirdi, boşlukta mı kaldı, yoksa savcıların görevleri mi değişti?

Suç soruşturması linçe dönüşmüştür. Bu linç artık durmalıdır. Bu yasa vesiledir, suçlu takibi suç işleme gerekçesi yaptırılmamalıdır.

Bu vesileyle bir husustaki görüşlerimi daha Genel Kurula arz etmek istiyorum. Futbol Federasyonu özerkleştirilme çalışmaları belli bir yasa ile şekil bulmuştur. Ne var ki bu yasa Futbol Federasyonunu baskı gruplarına karşı özerkleştirememiştir. Futbol Federasyonu seçimlerinde seksen bir il beden terbiyesi il müdürü delege olarak oy kullanmakta iken siyasal iktidarın Futbol Federasyonu üzerinde baskısının olmadığından bahsedebilmek mümkün değildir. Yine çalışma dönemlerinde ücret karşılığı futbola hizmet etmiş olan ya da hâlâ hizmet etmekte olan profesyonel hakem, eski hakem, futbolcu veya eski futbolcu gibi kişilerin Futbol Genel Kurulunda oy kullanması ne kadar doğrudur? Üstelik bu işi ücret karşılığı değil gönül işi gören, cebinden para harcayan amatör küme üçüncü lig yöneticilerinin çoğu Genel Kurulu seyirci olarak dahi izleyebilme imkânına sahip değildir. Gerçek anlamda özerk futbol için yasa yeniden ele alınmalı, tıpkı bugün olduğu gibi iş birliğiyle birlikte yeniden hazırlanmalı. Hatta kulüp yöneticileri futbolu da yönetmeli çünkü futbolun amatör sorunlarını da, profesyonel getirilerini de en iyi onlar bilmektedir. Devlet gerçek özerk futbolun üzerinde bir Demokles'in kılıcı olmaktan kaçınmalıdır.

Bir gün, temennim odur ki, bu kutsal çatı altında inşallah "Organize suç soruşturuyoruz." diye komplo kuran organize suçluları da konuşma imkânı buluruz. Devlet çatısı altında legal pozisyonda illegal yapılanmalar, eylemler, faaliyetler, soruşturmalar inşallah burada konuşulur, konuşma imkânını buluruz. Bu konuda umutlarımızı muhafaza ediyoruz. Şimdi güzel bir iş birliğiyle yüce Meclisimiz olayı yasama yetkisi kapsamında ele almış ve düzenlemiştir. Dilerim uygulama da adalet duygusuyla, adalet teşkilatının güzel bir iş birliğiyle olur ve bundan ülkemiz, milletimiz ve adalet kazanır.

Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim. (MHP sıralarından alkışlar)