| Konu: | TOPLU İŞ İLİŞKİLERİ KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 3 |
| Tarih: | 03.10.2012 |
İZZET ÇETİN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, tasarının bütünü üzerinde şahsım adına söz aldığımda okuduğum madde bu maddeydi, bir kez daha okuyorum: "Kuruluşlar, bu Kanundaki kuruluş usûl ve esaslarına uyarak önceden izin almaksızın kurulur." Yani sendikacılığı, sendikal haklar ve toplu sözleşme özgürlüğü konusunda ileri adımlar attığını söyleyen bir tasarı ve bunun sahipleri "sendika" ve "konfederasyon" kelimesini kullanmaktan bile çekinecek kadar sendikal alana soğuk baktıklarının somut resmidir bu. Gerçekten, eğer 2'nci maddedeki "Tanımlar" başlığı olmasa, tanımların içerisinde "kuruluş" kavramının -(g) bendinde- sendika ve konfederasyonları kapsadığını görmeseniz bunu anlamanızın olanağı yok.
O nedenle, kanun yapma tekniği açısından bile olsa bir redaksiyon niteliğindeki "kuruluş" kavramının "sendikalar ve konfederasyonlar" olarak düzeltilmesinde büyük yarar olduğunu açıkça belirttikten sonra konunun özüne girmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bu madde, bakıldığında, daha evvelki 2821 sayılı Sendikalar Yasası'nın 3 ve 6'ncı maddelerinin kısaltılmış şeklinden ibaret gibi gözüküyor. Madde çok masumane gibi gözüküyor ama eğer sendikacılığı, özgür sendikacılık ve sendikal haklarda özgürlük ortamını yaratmayı vadediyorsanız bu maddeye çok dikkatle bakmanız gerekir. (1)'inci fıkrada -okudum, tekrar okumayacağım- "Sendikalar kuruldukları işkolunda faaliyette bulunur." dedikten sonra (2)'nci fıkrasında "Kamu işveren sendikalarının, aynı işkolundaki kamu işverenleri tarafından kurulması ve faaliyette bulunması şartı aranmaz." Yani tıpkı bizim Avrupa Birliğine girişimizde diğer Avrupa Birliği ülkelerinin, hem emekleri hem sermayeleri özgürce dolaşırken "Biz girdiğimizde sermaye dolaşacak, emek kösteklenecek." dediğimiz bir tablo. Bizde de Sendikalar Yasası'nda işçi sendikalarına köstek vuracaksınız, işveren sendikalarını serbest bırakacaksınız, hem de kamu işveren sendikalarını.
Arkadaşlar, buradaki düzenleme ile kamu işveren sendikaları gerçekten tartışılmalıdır. Devlet, işçisinin, asgari ücretli işçisinin ödediği vergiden oluşan bütçesinden kamu işveren sendikalarına "aidat" adı altında kaynak aktarıyor, bir.
İkincisi: Devlet -biraz evvel de söyledim- işverenlerin yanında, özellikle TOBB'un -biraz evvel arkadaşlar saydı, ben de değişik biçimde telaffuz ediyorum- güç kullanmaktan çekinmeyen işverenlerin karşısında -tabirimi bilerek söylüyorum- diz çöküyor. Yani "Odalar Borsalar Birliği böyle istedi, yasayı geçirmeyin dedi, şöyle yapın dedi diye de Bakan imzalayamıyor.
Kamu işveren sendikaları bu ülke için lüzumsuzdur, gereksizdir çünkü devlet, işçisinin karşısında işverenin yanında saf tutmaz, en azından tarafsız olmak zorundadır, taraflara eşit mesafede bulunmak zorundadır. O nedenle, "kamu işveren sendikaları" adı altında devletin farklı bir örgütlenmenin içinde emekçinin karşısına dikilmesi "Sopayı eline almış, çalışanların tepesinde bekliyor." anlamı taşır. O nedenle, 2'nci fıkranın komple çıkarılmasını içtenlikle teklif ettik. Yani burada bu teklif laf olsun diye yapılan bir teklif değildir.
Hükûmetin bakanları, herhangi bir şekilde -Maliye Bakanı, Çalışma Bakanı- sözleşmeler bir ihtilafa doğru gittiğinde, görevleri gereği zaten taraf oluyorlar. Kamu işveren sendikaları kendi güçlerini kullandıkları gibi bir de işverenlerin yanında, onların gerekli personeli vesairesinden de yararlanarak işçi sendikalarının karşısında güç gösterisine kalkıyorlar. Yani sendikaları yeteri kadar bitirdiniz, bir de işverenlerin yanında "kamu işveren sendikaları" adı altında yer alarak, onların safında yer tutmanız sizin -biraz evvel söylediğim gibi- emekçilere karşı olduğunuzu ortaya koyar. Ben de o zaman çok rahatlıkla ve göğsümü gere gere "AKP'nin anlayışında emek yoktur, emekçi yoktur, emekli yoktur, sendika yoktur, çiftçi, köylü yoktur." diye içtenlikle söylerim, inanarak söylerim.
Onun için, bu 2'nci fıkranın madde metninden çıkartılması bir demokratik anlayışın gereğidir, bir zorunluluktur. Bir kez daha dikkatlice okuyarak önergeye katılmanızı rica ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)