| Konu: | TOPLU İŞ İLİŞKİLERİ KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 3 |
| Tarih: | 03.10.2012 |
İZZET ÇETİN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
1'inci madde hakkında verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım.
Değerli arkadaşlarım, biraz evvel Sayın Bakanımız -burada yok, Çalışma Bakanımız- "Sanal âlemden gerçek âleme geçiyoruz." dedi birinci bölümdeki konuşmasında.
Şimdi, sendikaların amacı zaman zaman tanımlarla belirlendi ve 274 sayılı Sendikalar Yasası, 1963 yılında çıkarılan Sendikalar Yasası'nda çalışanlar önceden izin almaksızın sendika kurabilirler idi. Daha sonra, oradaki bir düzenlemeyle de "çalışanların hak ve menfaatlerini korumak amacıyla kurulmuş örgütler" olarak tanımlanırdı sendikalar. Daha sonra 2821 ve 2822 sayılı yasalarda, 12 Eylül'ün ürünü olan yasalarda "çalışanlar" kavramı "işçiler ve işverenler" olarak değiştirildi ve orada da, çalışma ilişkilerinde ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerin korunması ve geliştirilmesi için işçiler ve işverenler tarafından yani ekonomik ve sosyal hak veya menfaatleri koruyup ve geliştirme görevi toplu sözleşme yapmaktan öte sendikalara yüklenen bir görev idi. Şimdi, "ileri" dediğimiz, on yıl beklediğimiz, on yıl sonra gelen yasada sendikaların amacına baktığımızda 2821 ve 2822 sayılı yasaların 1'inci maddelerinin birleştirilmiş şekli gibi gözüküyor ama esas unsur, sendikalara yüklenen, toplum tarafından çalışanlar, emekçiler tarafından sendikalardan beklenen görevleri yerine getirmekten uzak bir görev üstlendirilmiş. Sadece, bu kanun, sendikaların toplu sözleşme yapan kuruluşlar olarak faaliyetlerini sürdürebilmeleri için onların kuruluş, işleyiş, usul ve esaslarını belirliyor.
Bir de, eski yasalarda da eleştirdiğimiz "Barışçıl yollarla çözümlemek." Değerli arkadaşlar, emek-sermaye, işçi-işveren var olduğu sürece çatışma hâlindedir. İşveren, hep daha çok kâr elde etmek ister, işçi de daha insanca yaşamak ve daha iyi ücret elde etmek ister. O nedenle, burada bir menfaat çatışması vardır. "Barışçı yolla çözümleyeceksin bunu." demek "Gücümü, ben güçlüden yana kullanacağım devlet olarak." demektir. Onun için, "Barışçı yolla" yerine orada, hiç olmazsa "Mevzuat çerçevesinde çözümlemek." kavramı daha uygun olur.
Diğer taraftan, "grev ve lokavta başvurmaları?" Değerli arkadaşlarım, çağdaş ülkelerde grev bir haktır ama lokavt bir hak değildir. Lokavt, işçileri, çalışanları işinden, ekmeğinden eden, sadece çalışanları, işçileri değil, onların aile efradını, çocuklarını da olumsuz etkileyen, onların da beslenmesini, giyinmesini, eğitim, sağlık gibi hakları kullanabilmelerini engelleyen bir insanlık ayıbıdır. O nedenle, "Bir çağdaş yasa yapıyoruz." deyip, grevin yanına lokavtı da koymak ancak 12 Eylül mantığının ve hükmedici zorba bir anlayışın ürünü olabilir. O nedenle biz?
Bir de burada dikkat edilmesi gereken husus, dikkat ederseniz 12 Eylülden önce yürürlükte olan 274 sayılı Yasa gerçekten özgürlük ortamında hazırlanmış bir yasa idi ve çalışanlara bu hakkı veriyor idi. Şimdi, uluslararası sözleşmelere imza koyduk. Orada, "Diğer hak özneleri" diye tabir ettiğimiz, örneğin, emeklilerin de sendikalaşmasına imkân verecek düzenlemenin bu yasanın içerisinde yer alması gerekir. Hatta Sayın Başbakan bir konuşmasında söyledi, bu alanla ilgili Sayın Başbakana katıldığım tek noktadır. Gelin "çalışanlar" diyelim, işçi ve memurları bir amaç etrafında birleştirelim. Yapılması gereken düzenleme böyle bir düzenlemedir; "çalışanlar" kavramı etrafında tüm emekçileri birleştirmektir.
Bu şekilde verdiğimiz önergenin kabulünü, hatta konuşmamda ifade ettiğim, eski 2821 sayılı Yasa'da ve 274 sayılı Yasa'da var olan toplu sözleşme yapma dışında sendikalara yüklenilen çalışanların hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek kavramını da ilave ederek önergemizin kabulünü rica ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çetin.