GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TOPLU İŞ İLİŞKİLERİ KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:3
Tarih:03.10.2012

OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, Toplu İş İlişkileri Kanunu Tasarısı önemli bir gecikmeyle karşımıza geliyor. Aslında gecikme önemli. Türkiye'de bir buçuk yıldır toplu iş görüşmeleri yapılamıyor, toplu sözleşmeler yapılamıyor daha doğrusu. Bu biraz da şuna benziyor: "Bu yılın ilk beş ayını memur maaşına zam yapmadan geçirdik, bir buçuk yılı da böylece idare ettik." Hani, bütçede şimdi açıklar artıyor ama bütün bunlara rağmen artıyor. "Bunu da bir buçuk yıl idare ettik, şimdi yıl sonuna kadar da bunu idare etmeye devam ederiz. Böylece bu yıl da bütçeyi kurtarır mıyız?" Kimin sırtından? Emekçinin sırtından, çalışanın sırtından.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, Türkiye'de çalışma ilişkileri hâlâ 12 Eylül döneminin yasalarıyla götürülüyor. On yıldır iktidarsınız, on yıllık bir süre içinde bunları değiştirme imkânınız vardı, bunu yapmadınız. Otuz yıl önce çıkmış yasaların, son on yıl, yani üçte biri sizin sorumluluğunuz altında değişmeden kalmıştır. Bu çok önemli bir sorumluluktur. Bu sorumluluk, siyasi sorumluluk sizin üzerinizdedir.

1980'lerin anlayışı şuydu: 24 Ocak kararları askerî zor kullanılarak 12 Eylül marifetiyle işçinin, emekçinin aleyhine çok ciddi gelir dağılımı bozulmalarına yol açtı, köylünün aleyhine çok ciddi gelir dağılımı bozulmalarına yol açtı ve bunlar çok bilinçli politikalarla 1980-89 arası yürütüldü. 1989 bahar eylemleriyle işçi sınıfı tekrar haklarını almaya yöneldi ama kâğıt üzerinde bütün bu baskıcı yasalar yürürlükte kaldı. İşçi sınıfı bunu 90, 89, 91, 93 sözleşmelerinde götürebildi ama 94'te 5 Nisan kararlarıyla yeniden IMF politikaları gündeme geldi. Arkasından 98'de IMF'yle yakın izleme anlaşması ve nihayet 9 Aralık 99'da IMF'yle stand-by anlaşmasıyla: Bu sizden önce oldu ama arkasından bu IMF anlaşmasını 2008'e kadar yöneten iktidar oldunuz ve burada sürekli olarak emeğe, emekçiye, onun haklarına baskı yapılarak yol alındı.

Şimdi, ne beklenirdi bütün bunlardan sonra? Bütün bu otuz yıllık baskının bir rahatlamayla sonuçlanması, en azından bu toplumun büyük bir çoğunluğunu oluşturan çalışanların, emekçilerin, işçilerin haklarını vermek. Oysa ne görüyoruz? Bir kere, 28 Nisan 2008 tarihinden 19 Ekim 2011 tarihine kadar Üçlü Danışma Kurulu sayısız kere toplanıyor. Bu toplantılarda söz veriliyor işçi konfederasyonlarına. Deniyor ki: "Sizin onayınız olmadan hiçbir tasarıyı getirmeyeceğiz Meclise." Peki, böyle bir onay var mı? Böyle bir onay var mı? Yani şu an sendikalar ayakta. Böyle bir tasarının kendilerini temsil etmediğini söylüyorlar. Orada varılan mutabakatların da çok gerisine düşüldüğü çok açık. Yani orada mutabakata varılıyor. Örneğin, iş kolu barajı için binde 5'te anlaşılıyor, hadi ondan sonra binde 15 falan, bakıyorsunuz binde 30'la geliyor karşımıza. Sonra, geçiş dönemiyle işte biraz gaz alma operasyonları.

Değerli arkadaşlarım, böyle bir şey, Ekonomik ve Sosyal Konseyin toplanmadığı, yani aslında çalışan kesimlerin seslerini duyurmasının ya da Üçlü Danışma Kurulunda duyurdukları seslerin yasaya yansımasının kanallarının açık tutulmadığı bir toplumda acaba siz nasıl bu ülkeyi gerçekten bütün sosyal tarafların rızasıyla yönetebilir duruma geleceksiniz? Nasıl olacak da ILO Sözleşmesi'nin 87 ve 98'inci sözleşmelerine uygun düzenlemeler yapacaksınız ve bu düzenlemelere uymadığınız için her yıl Aplikasyon Komitesince Türkiye'nin kara listeye alınmasını engelleyeceksiniz? Nasıl Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne uyum sağlayacaksınız, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ne uyum sağlayacaksınız? Dolayısıyla, hatta Anayasa'nın 90'ıncı maddesi? Anayasa'nın 90'ıncı maddesi ne diyor? Uluslararası sözleşmelere öncelik veriyor yerel mevzuata göre. Buna bile uymuyorsunuz; Avrupa Sosyal Şartı'na taraf oluyorsunuz, ona da uymuyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, böyle bir düzenleme çalışanlar için kesinlikle bir hak kaybı anlamına gelmektedir, beklentileri açısından büyük bir hayal kırıklığıdır. Bunun adını "reform" olarak adlandırmak mümkün değildir. Baraj sistemlerinin, üçlü baraj sisteminin yürürlükte kaldığı hiçbir düzenleme böyle bir sıfatı hak edemez. O nedenle, bu tasarının gerçekten hayırlı bir tasarı olduğunu söyleyemiyoruz.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Oyan, teşekkür ediyorum.