GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2012 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2010 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:36
Tarih:13.12.2011

CHP GRUBU ADINA DOĞAN ŞAFAK (Niğde) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;  2012 yılı Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye, dağlarıyla, denizleriyle, doğal gölleriyle ve kültürel varlıklarıyla yerküreye muhteşem bir sunum yapmaktadır.

Sayın milletvekilleri, TÜİK'in verilerine göre 2010 yılında turizm sektörü Türkiye'ye yurt dışından gelen vatandaşlarımızın getirdiği gelirlerden bağımsız olarak 15 milyar doların üzerinde gelir sağlamaktadır. Yurt dışından gelen vatandaşlarımızın gelirini de eklersek bu miktar 20 milyar dolar civarındadır. Bu gelirlere rağmen Hükûmetin Kültür ve Turizm Bakanlığı turizm tanıtım bütçesine ayırdığı miktar sadece 138 milyon 400 bin liradır. Turizm sektörüne gereken önemin tam anlamıyla verildiği maalesef söylenemez. Ülkemizi dünyanın her yerinde etkin ve doğru bir biçimde tanıtabilmek için Maliye Bakanlığının, dış tanıtıma her yılki turizm sektörü gelirinin en az yüzde 2'si oranında bütçe ayırması gerekir.

Sayın milletvekilleri, 2002 yılında turizm gelirlerinin gayrisafi yurt içi hasıla içerisindeki oranı yüzde 6,6'iken bu oran 2010 yılında yüzde 2,6'ya kadar gerilemiştir. TÜİK'in verilerine göre 2002 yılında Türkiye'ye gelen bir turistin ortalama harcaması 640 dolarken, 2010 yılında bu tutar 550 dolara düşmüştür. Aynı dönemde ülkemize gelen turist sayısı 13 milyondan 28 milyona çıkmıştır. Bıraktığı döviz ise 15 milyar dolar civarıdır. Yani turist sayısı yükselirken ülkemize bıraktığı kişi başı döviz giderek azalmıştır.

Gürcistan, Azerbaycan, Roman'ya, Bulgaristan ve bazı Afrika ülkelerinden gelen turistlerin ülkemizde kaçak işçi olarak çalıştığı bilinmektedir. Örneğin 2010 yılında Gürcistan'dan gelen turist sayısı 1 milyon 112 bindir. Gelen Gürcü turistlerin bir kısmının Niğde'de tarlalarda çalışırken jandarma tarafından toplandığını ve sınır dışı edildiğini biliyoruz. 3,5-4 milyon kaçak çalışan turistlerin kayıt dışı olarak ülkemizden götürdüğü dövizin gelir olarak hesaplanmasını anlamak mümkün değildir. Bu kaçak işçilerin kayıt dışı olarak ülkelerine ne kadar döviz götürdükleri de ayrı bir konudur. En iyimser tahminle 3,5-4 milyar dolar civarıdır.

Sayın Hurşit Güneş'in de kaleme aldığı bir köşe yazısında gelen turistlerin bir bölümünün ülkemizde başka bir sektör oluşturarak 600 milyon dolara yakın miktarı kayıt dışı olarak tekrar ülkelerine geri götürdüğü de üzerinde durulması gereken önemli bir konudur.

Değerli milletvekilleri, konaklama sektöründe de sorunlar vardır. Yabancı tur operatörleri ve hotellerin, turizm acentelerinin ülkemize getirdiği turistler her şey dâhil sisteminden yararlanmaktadır. Bu sistemin esnafa ve halka faydası yoktur.

Değerli milletvekilleri, Afrika'da Kilimanjaro Dağı'na yılda 30 bin turist çıkış yaparken Türkiye'de "Nuh'un Gemisi" efsanesiyle anılan ve Avrupa'nın en yüksek zirvesi (5.165 metre) olan Ağrı Dağı'na yılda 2 bin turist çıkış yapmaktadır. Ağrı Dağı'na çıkış için vize konulmuştur. Ağrı Dağı'na vize istenmesi, sırf bunun için birkaç bakanlığın bir araya gelerek yaptığı uyduruk protokoller ve keyfî kuralların konulması turizm sektöründe uygulanabilecek en büyük rezalettir. 12 Eylül döneminde bile Ağrı Dağı'na çıkış için vize konulmamıştır.

2011 Temmuz ayında keyfî bir protokol daha eklenerek Çevre ve Orman Bakanlığı millî parklar alanına giren dağlarda 150 dolar günlükle alan kılavuzu alma mecburiyeti getirmiştir. Alan kılavuzları ise yabancı dil bilmeyen, yöreden toplanan kişilerdir. Dağlarda trekking ve tırmanış turları riskler taşıyan bir faaliyettir.

Sayın Bakanım, şimdi size soruyorum: Türkiye dağlarında Türkiye Dağcılık Federasyonuna bağlı, dil bilmeyen mihmandarlar ile Orman Bakanlığının köylerden toplayıp yetiştirdiği yabancı dil bilmeyen ormancılar nasıl rehberlik yapacak? Bu konuda çözüm önerilerimiz vardır:

1) TÜRSAB ve Turizm Bakanlığı bir araya gelerek üniversite dağcılık kulüplerinde yetişen, yabancı dil bilen, bu işi yapmak isteyen öğrencileri sahada eğiterek dağ rehberliği belgesi vermelidir.

2) İsviçre'de olduğu gibi üniversitelere dağ rehberliği bölümü açılmalıdır, uygulama Niğde, Bursa, Van, Ankara'daki bazı üniversitelerde yürütülerek bu sorun kökten çözülmelidir.

Eğer doğa turizminin önündeki bürokratik engeller aşılırsa Türkiye dağlarına, Likya yollarına, Kapadokya vadilerine en az 100 bin, nitelikli turist gelecektir.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde Erzurum ve Erciyes dışında kış turizmine yönelik yabancı turistlerin ilgisini çekecek kayda değer yatırımlar yapılmamıştır. Bu önemli turizm dalı ihmal edilmiştir. Bolkarlar kış turizmine en elverişli kış olimpiyatlarının, tur kayağı ve çeşitlerinin yapılabileceği, yatırım yapılması kaçınılmaz olan en önemli dağımızdır. Unutmayalım ki Avusturya Türkiye'nin yıllık turizm gelirinin yarısı kadarını sadece kış turizminden kazanmaktadır. Türkiye dağları neredeyse Avusturya'nın yüz ölçümü kadardır.

Sayın Turizm Bakanımız da hazır buradayken kendilerine turist rehberlerinin sorunlarından da söz etmek istiyorum. Hâlen mevcut bir rehberlik yasası yoktur. Şu anda komisyonumuza havale edilen yasa tasarısı rehberler birliği yasası değil, rehber birlikler yasasına dönüşmüştür. Kültür turu rehberlerinin yetiştirilmesinde de sorunlar vardır. Birçok üniversite İngilizce turist rehberliği bölümü açmıştır fakat Fransızca, Almanca, İtalyanca ve başka dillerden rehberlik bölümleri açılmamıştır. Kültür ve Turizm Bakanlığının YÖK ile bağlantı kurarak bu sorunu çözmesi gerekmektedir.

Yerli turizm acentelerinin en zorlandığı konu sigortadır çünkü Türkiye'de turistleri seyahat kapsamı içine alacak, sigortalayacak bir sigorta şirketi yoktur. Kısmen sigorta yapan şirketler de tur kapsamı alanını çok dar tutmaktadır. Bunun için seyahat sigortası mevzuatında düzenlemeye ihtiyaç vardır.

Diğer önerilerimiz ise: Muğla'da Dalyan Nehri'ni tekne turları hızla kirletmektedir. Nehir'de toplam dört yüz doksan tekne günübirlik tur yapmaktadır. Bu Nehir'de mazotla çalışan tekneler yerine elektrikli ve güneş enerjisiyle çalışan teknelerin kullanılması zorunlu hâle getirilmelidir. Tekne sahiplerine derhâl teşvik verilerek Nehir'in kirletilmesi önlenmelidir.

Hasankeyf'i içine alan baraj derhâl durdurulmalı ve yıkılmalıdır. Hatta barajın inşaatı derhâl de bombalanmalıdır.

İngiltere ve Almanya Dışişleri Bakanlığı tarafından riskli bölge kapsamına alınan Siirt, Bitlis, Van gibi doğu illerimizdeki tur güzergâhlarının da bu kapsamdan çıkartılması için diplomatik temas kurulması gerekir.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Şafak.