| Konu: | YARGI HİZMETLERİNİN ETKİNLEŞTİRİLMESİ AMACIYLA BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI VE BASIN YAYIN YOLUYLA İŞLENEN SUÇLARA İLİŞKİN DAVA VE CEZALARIN ERTELENMESİ HAKKINDA KANUN TASARI VE TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 129 |
| Tarih: | 01.07.2012 |
SALİH FIRAT (Adıyaman) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 278 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 55'inci maddesi üzerinde bir önerge verdim, önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu pazar günü, tatil öncesi bir yasa değişikliği yapıyoruz. Yargı reformu diyoruz. Yargı hizmetlerinin rahatlaması ve hızlandırılması için bu kanunu çıkarıyoruz. Dün gece saat dört buçuğa kadar buradaydık. Son bir haftadır gene aynı şekilde çalışıyoruz.
Evet, biz, Türkiye'de hakikaten adaletli bir hukuk sistemi istiyor muyuz? Türkiye'de tam demokrasiyi istiyor muyuz? Türkiye'de tam özgürlük, tam insan hakları istiyor muyuz? Önce bu soruyu kendimize sormamız gerek. Eğer bu sorulara biz "evet" diyorsak o zaman oturup birlikte Türkiye'nin hukuk sistemini, Anayasa'sını, yasalarını bu şartlara uygun olarak değiştirmemiz gerekiyor. Bakın, belki yarın tatile çıkacağız ama üzülerek belirtiyorum ki, 11 arkadaşımız cezaevlerinde tutsak; 11 tane milletvekili, halkın oyuyla, millî iradeyle seçilen milletvekili tutsak. Bu, hukukumuzun, adaletimizin bence yüz karasıdır; böyle bir şey olmaz, millî iradeyle seçilen milletvekilleri tutsak tutulamaz.
Yine aynı şekilde, gruplar hâlinde, topluca tutuklamalar oluyor. Nedense Türkiye'de iki tane sihirli kelime var: Terör ve örgüt. Kimi sevmiyorsak, kimleri sevmiyorsak, hangi grubu sevmiyorsak "terör" kelimesini, "örgüt" kelimesini başına koyuyoruz, cezaevlerinde tutsak ediyoruz; gruplar hâlinde, tek değil. Suçları nedir, belli olmuyor; iddianamelerde hangi suçla yargılandığını insanlar bilmiyor. Cezaevlerinde on binlerce bu şekilde tutuklu var; siyasetçi var, örgütçü var.
Bakın, 12 Eylül öncesinde veya 12 Eylül döneminde şu söyleniyordu: Özellikle bizim güneydoğuda birine "Apocu" kelimesini atıyorlardı, hemen zindana götürülüyordu, aylarca, yıllarca kendisinden haber alınamıyordu; kimisi kayboldu, kimisi dönmedi, kimisi döndü, öldü. "Apocu" kelimesi koyuluyordu veya "komünist" kelimesi koyuluyordu veya "faşist" kelimesi koyuluyordu veya "ülkücü" kelimesi koyuluyordu veya başka bir kelime koyuluyordu yani bir sıfat bulunup insanlarımız tutuklanıyordu. 12 Eylülden bugüne otuz iki yıl geçti. Hepimiz eleştirdik. "12 Eylülü yargılayalım." diyoruz, "12 Eylülden hesap soralım." diyoruz, "Darbelerden hesap soralım." diyoruz. Güzel, soralım; "Soralım." demek de kolay ancak iş gerçeğe gelince, uygulamaya gelince bunu yapmıyoruz. Darbelerin adı değişiyor, "sivil darbe" oluyor, "postmodern darbe" oluyor, "muhtıra" oluyor. Artık Türkiye'nin bu kamburdan kurtulması gerek. Tatile gitmeyelim, bu yasalarımızı düzeltelim. Bütün bu tutukluların büyük bir kısmı suçsuzdur. Hak ve özgürlük istiyorlar. Hepimiz, insanların hak ve özgürlüklerine karşı mıyız? Hayır. Herkesin hak ve özgürlüğünü ifade etmesini istiyoruz. Öyleyse, nedir bu korku? Neden korkuyoruz? Örgütten, terörden -bu kelimelerden-korkmayalım, bu kelimeler bizde korku hâline getirildi. Yıllarca "Kürt" kelimesinden korktuk, "Kürt yok." dedik, "Kürtçe yok." dedik. Peki, şimdi "Var" diyoruz, bir şey oldu mu Türkiye'ye? Türkiye parçalandı mı? Ne oldu? Hiçbir şey olmadı. O yüzden, artık, korkuları, fobileri bir kenara bırakmak zorundayız. Tam demokrasi istiyoruz, tam insan hakları istiyoruz, adaletli hukuk istiyoruz.
"Bir yanda dava dosyaları çoğaldığı için davalar zamanında görülmüyor." diye "Adalet zamanında tecelli etmiyor." diyoruz ama diğer yandan -çelişkili olarak- Türkiye'de 102 tane adliyeyi kapatıyoruz. Peki, bu adliyelerin yükünü kim alacak? Dosyaya bakma zamanı daha da uzamayacak mı? Gelin, bu çelişkilerden birlikte kurtulalım arkadaşlar.
O yüzden, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığının bize verdiği yetkiyi olumlu yönde kullanalım, halkın isteği yönünde kullanalım, halkın beklentisi yönünde kullanalım. Meydanlarda hepimiz "Tam özgürlükçü, hak ve özgürlüklerin önünde engel olmayan bir Anayasa değişikliği yapacağız." dedik, gelin, yapalım bunları. Hukukumuzu, yasalarımızı buna göre değiştirelim. Kimden, neden, niçin korkuyoruz? Bu korkuyu bir kenara bırakalım.
Birlikte, özgürlüklerin önünde engel olmayan bir Türkiye umuduyla, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Fırat.