GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: YARGI HİZMETLERİNİN ETKİNLEŞTİRİLMESİ AMACIYLA BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI VE BASIN YAYIN YOLUYLA İŞLENEN SUÇLARA İLİŞKİN DAVA VE CEZALARIN ERTELENMESİ HAKKINDA KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:128
Tarih:30.06.2012

CHP GRUBU ADINA TURGUT DİBEK (Kırklareli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlar, ikinci bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini açıklamak üzere söz aldım. Kişisel söz talebimle bölüm üzerindeki süremizi birleştirdik ve on beş dakika olarak düşüncelerimizi sizlere açıklayacağım.

Öncelikle şunu belirtmek istiyorum: Bu paket, niye dönem sonuna geldi? Niçin daha önce Hükûmet veya iktidar grubu paketi Meclis gündemine getirmek istemedi? Onunla ilgili birkaç şey söylemek istiyorum.

Aslında arkadaşlarımız bunu belirttiler, ben tekraren değinmek istemiyorum ama şunu belirtmek isterim: Paketin içeriği zannediyorum sizi de tatmin etmiş değil yani Sayın Bakan bu paketi aylar önce, belki üzerinden yıl da geçmiş olabilir, basın toplantısıyla ve kamuoyunu da bayağı ilgilendiren, kamuoyunda ilgi uyandıran bir tarzda, basının da anlatımıyla paylaşmıştı. Ama daha sonra, bu paketle ilgili olarak gerek komisyonda gerekse komisyon süreci bittikten sonra burada iktidar grubunun aynı ilgiyi göstermediğini gördük. Hatta zaman zaman ben ve diğer arkadaşlarımız bu paket niye değerlendirilmiyor? Niçin gündeme almıyorsunuz? İşte, tatile giriyoruz; tatil süreci başlayacak, ki zaman zaman AKP'li arkadaşlarımızla görüştüğümüzde, bu paketi tatil öncesi görüşmeyeceklerini ve gündeme getirmeyeceklerini belirtmişlerdi. Biz bunu dile getirdik, biraz da baskımız oldu. Buradan ben şunu da çıkarıyorum aslında: Yani paketi çıkarmaya çok değmez düşüncesi sizde de var gibi hissettim ben. Yani öyle bir noktadasınız ki ya bu paketi çıkarsak ne olur çıkarmasak ne olur? İşte, ekimde Meclis açıldığında o günkü konjonktür, koşullar, eğer ihtiyaç varsa o gün paketi gündeme alırız ama şu anda tatile çıkalım. Bu paketin içerisinde, tamam biz bunu şaşaa ile işte anlattık, ettik ama öyle çok fazla dişe dokunacak bir şey de yok düşüncesi içerisinde olduğunuzu değerlendiriyorum; öncelikle bunu belirtmek istedim değerli arkadaşlar.

Şimdi, paket neyi getiriyor diye baktığımızda, gerçekten bir şeyler arıyorum. Yani komisyonda da konuşurken şöyle güzel bir benzetme yapmıştık yani attığımız taş ürküttüğümüz kurbağaya değsin, amacımız bu olsun. Ne yapacağız, ne getireceğiz? Yoksa, paketle bir şeyler getiriyoruz der gibi, hani zaman zaman yaptığınız bir uygulama var; kaşıkla verip, kepçeyle almak. Biraz da aslında bu paketin içinde de var bu. Yani işimize ne gelir? Bu paketin içerisine birtakım şeyler sokalım tamam; işte, İcra İflas Kanunu'nda, idari yargıda, Türk Ceza Kanunu'nda, Ceza Muhakemeleri Kanunu'nda birtakım değişiklikleri yapalım ama bu arada, biz acaba kendimize ne sağlayabiliriz, bu arada neler sokabiliriz düşüncesi sizde var ve bunu da zaten içeriğinde görüyoruz değerli arkadaşlar. Yani öyle maddeler var ki kamuoyunu ne kadar ilgilendirir, insanları ne kadar ilgilendirir, yoksa sizin kafanızda bugüne kadar uyguladığınız o süreçte henüz tamamlamadığınız o yol haritanız var. İşte, Danıştay, idari yargıdaki değişiklikler, biraz, bence o kapsamda. "Onları da bunun içerisine koyalım ve hiç olmazsa eksik kalmasın." düşüncesini gerçekleştirdiğinizi ben de değerlendiriyorum. Bunlarla ilgili ayrıntılara gireceğim.

İkinci bölüm daha çok, idari yargıyı kapsıyor. Danıştay Kanunu, İdari Yargılama Usulü Kanunu, aynı şekilde, bölge idare mahkemeleri, vergi mahkemeleri, idare mahkemeleriyle ilgili değişiklikler var orada, yani o 53'e kadar olan kapsamı o. Ama, üçüncü ve dördüncü bölümler? Bu akşam ne kadar ilerleyebiliriz bilemiyorum. İşte, televizyonlarda az önce haberleri izliyoruz, önergeyle gelecek olan, şu özel yetkili mahkemeler süreci? Onun  da içeriğinin ne olacağını henüz bilmiyoruz ama televizyoncular, yani haber kanalları, sanıyorum ileriki maddelerde AKP'nin bu konuda bir önerge vereceğini? Ama, neyi, ne kadar değiştireceğini hep beraber göreceğiz.

İşte, aslında, esas, belki üzerinde durulması gerekenlerden bir tanesi oydu. Türkiye'nin ihtiyacı bu. Yani Sayın Bakan sanıyorum 4'üncüyü Bakanlar Kuruluna sundu, arkadan 5 mi gelir, onu da bilmiyorum, sürekli paket hazırlıyor, hazırlıyor ama, yani "Türkiye'nin yaşadığı o sorunlara gerçekten çözüm bulacak ne var?" diye merak ediyorum. Yani, şu anda, sokağa çıksak, vatandaşlarımızla konuşsak yani "Şu yargı paketi içerisinde hangi maddeler olmalı ki, işte, Türkiye bazı sorunları aşsın, rahatlasın?" diye sorsak, mutlaka, değerli arkadaşlar, bu özel yetkili mahkemeleri söyleyecekler, tutukluluk sürelerinden bahsedecekler, tutuklamayla ilgili Ceza Muhakemesi Kanunu'muzdaki maddelerin mutlaka değiştirilmesi gerektiğinden bahsedecekler.

Şimdi, bakıyorum, ne var bununla ilgili olarak? Bir şeyler var. Var ama ne var? Yani, tutuklamayla ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bizi sürekli mahkûm ediyor, sabıkalı bir ülke hâline gelmişiz, sanıyorum dünyada sıralamadayız yani Avrupa'yı falan geçelim, dünyada Türkiye, bu konuda en çok mahkûm olan ülke. Sayın Bakan Komisyonda, zaman zaman, bunları konuşurken sıkıntılarını dile getiriyor, söylüyor zaten. İşte "4'üncü pakette bununla ilgili düzenlemeler yapıyoruz." diyor. Değerli arkadaşlar, 4'üncü pakette yapacağız da, ne yapacağız onu da bilmiyoruz.

Bu paket içerisinde biz bazı maddeler getirdik. Şimdi, tutuklama? Yani hâkimlerimiz, savcılar, işte, soruşturmaları ve kovuşturma aşamasında yargılama yaparken yani kendi süzgeçlerinden, kendi mantıklarından olayı geçirdiğinde, değerlendirdiklerinde belki çok fazla değişikliğe gerek kalmadan bugün uygulamada yaşadığımız bu sorunları bize yaşatmamaları gerekir diye düşünüyorum ben. Şimdi, bir sorunumuz var, tutuklama süreleri, bu tamam. Yani 2005 öncesi bizim Ceza Kanunu'muzda öyle bir süre yoktu yani tutuklamaların üst sınırıyla ilgili bir süre yoktu, orası açıktı, boştu. İşte yeni Ceza Kanunu'muzda, Ceza Muhakemesi Kanunu'nda değişiklik geldi ama vur deyince öldürmüş gibi bir değişiklik yapılmış.

Arkadaşlar, on yıl, on yıllık bir üst süre var bizim şu anki mevzuatımızda. Dünyanın neresinde? Tutuklamadan bahsediyorum ya, tutuklamadan yani bir tedbirden bahsediyoruz. Bununla ilgili, işte, geçtiğimiz günlerde de, değerli arkadaşlar, birtakım kanunlar çıkardık burada, denetimli serbestlikle ilgili, adli kontrol tedbirleriyle ilgili olarak başka çözümlere gidiliyor. Yani tutuklama en son başvurulacak olan bir tedbir, en acımasız bir tedbir. Yani burada insanları en çok üzen, aileleri en çok üzen vahşi bir tedbir. Yani bu gerekli olduğu zaman mutlaka uygulanmalı ama Türkiye'de tutuklama gerekliliğin ötesine geçmiş, olağan hâlde. Bununla ilgili ne var pakette? İşte gerekçeli olacak. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bizi mahkûm ediyor yani tutuklamaya gerek var mı? Tutuklamanın ağırlığı olayda var mı, yok mu? Hâkim, olaya göre burada daha gerekçeli bir şekilde "Evet, ben tutuklamadan başka bir yöntem, bir tedbir öngöremiyorum." gerekçelerini yazacak. Yani bununla ilgili birtakım düzenlemeler yapıyoruz. Zaten bunu yapması lazım, yani bunun için düzenlemeye gerek yok. Hâkimse, işini yapıyorsa, zaten orada "Ben niye tutukluyorum bu şahsı, bu şahısları?" onun kararını da gerekçeli bir şekilde anlatması gerekir.

Sürelerle ilgili bir şey var mı? Yok. Yine bizim Ceza Muhakemesi Kanunu'muzun 102'nci maddesine, değerli arkadaşlar, işte 250, 252 bunlara baktığımızda yani iki yıl asıl ceza uzatılabilir. E, nasıl uzatılabilir? Üç yıl daha uzatılabilir. Yani böyle bir mantık dünyanın neresinde var? Nasıl geçmiş bu Kanun? Nasıl bu Kanun'u burada değerli arkadaşlarımız, işte sizler önermişsiniz? O da ilginç bir şey. 2+3=5 İşte bildiğimiz suçlar için, yani Anayasa'ya karşı işlenen suçlar ve diğer suçlarla ilgili olarak 2 katı uygulanır, haydi on yıl. Yani, bir insan tutuklandı, cezaevine girdi? Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşımızın burada bir açıklamasını dinliyorum; Ergenekon davasında milletvekili arkadaşlarımızdan Sayın Balbay'ın 196, arkadaşlar 196 duruşmaya bugüne kadar çıktığını söyledi arkadaşımız. Sanıyorum doğru bir rakamdır. Yani, siz 196 kez hâkimin karşısına çıkıyorsunuz, tutuklusunuz, hâkim her seferinde şunu diyor: "Suçun vasıf ve mahiyeti, delillerin toplanmamış olması, sanığın kaçma şüphesi -bildiğimiz bu gerekçelerle- tutukluluk hâlinin devamına."

Değerli arkadaşlar, 196 kezden bahsediyorum. Yani, empati yapmamız lazım. Hepimizin, her birimizin yakınları veya Allah korusun kendimiz için böyle bir tablo da olabilir. Yani, hukuk her birimize lazım. Yani, orada olacaksa evrensel hukuk kurallarına göre bir düzenlemenin olması lazım.

Şimdi, bu kanunda iyi ne var diye baktığımda, belki bir patika, bir yol açar mı? İşte, yine orada Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 109'uncu maddesi var. Orada adli kontrol tedbirleriyle ilgili olarak, biliyorsunuz hâkime bir alternatif seçenek sunuyor. Yani, üç yıla kadar olan suçlarla ilgili olarak hâkim tutuklama dışında da belirtilen tedbirlerden birine hükmedebiliyordu. Bununla ilgili Komisyonda yaptığımız düzenlemede bu süreyi kaldırdık arkadaşlar. Yani, artık hâkim, tüm davalar için, tüm suçlamalar için; sanıklar hakkında, şüpheliler hakkında tüm suçlamalar için, tutuklama dışında yasanın saymış olduğu -ki, orada ilaveler de var, üç tane ilave de oldu; işte belli bir yerde ikamet etme, belli bir yeri terk etmeme gibi ilaveler de yapıldı ona, yeni seçenekler de kondu bu değişiklikte- o hükümleri uygulayabilir. Yani, bu, belki olumlu bir değişikliktir; evet, olumlu değişikliktir ama şunu söyleyeyim: Yani, bu değişikliğe gerek kalmadan da bu davalara bakan hâkimler, şu anda davaları sürdüren hâkimler üç yılı aşkın olan sürede tutuklu olan milletvekili? Arkadaşlar, bıraktım ben yani sıradan bir vatandaşı, onlar için de aynı şeyi, aynı duyguları taşımamız lazım ama milletvekilinden bahsediyorum; halkın seçtiği, kefalet verdiği insanlardan bahsediyorum, "Git beni Mecliste temsil et, benim adıma orada benim sesim ol, benim sözüm ol." dediği insanlardan bahsediyorum. Yani altı ay, üç ay, işte veya bir yıl tutukluluktan da bahsetmiyorum, üç yılı aşmış arkadaşlar, üç yıl!

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında tüm vatandaşlar için yani tüm insanlar için iki yılın üzerindeki tutukluluk süreleri artık acımasız süreler. Bunlarla ilgili çok sayıda karar var, Sayın Bakan da bürokratlar da biliyor. Yani iki yılın üzerinde, siz herhangi bir insanı cezaevinde, yargılanırken tutmaya devam edecekseniz. Artık diyor ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yani bizim taraf olduğumuz sözleşmeyi uygulayan mahkeme: "Durun bakalım, bunun için artık ben özel koşullar arıyorum. Yani bu insanı hâlâ sen niye tutuyorsun?"

Biz milletvekillerimizden bahsediyoruz, yani bununla ilgili ne var yasada, tasarıda? Hiçbir şey yok. Yani az önce bahsettiğim 109'uncu madde, belki mahkemeler tarafından değerlendirilecek.

Şimdi, idari yargıyla ilgili, az önce söyledim, yani kaşıkla verip kepçeyle almak alışkanlığınız var. Orada da? Geçmişten bu yana ben bu kürsüye çıktığımda her zaman söylüyorum yani referandum sonrası, gerek Yargıtay gerek Danıştayla ilgili yasaları burada görüşürken niyetinizi zaten burada sizlere, daha doğrusu, anlatmıştık, herkes de biliyor ama Danıştaya karşı özel bir ilginiz var. Danıştay sizi geçmişte o kadar rahatsız etmiş ki Sayın Başbakan -ben bir çırpıda şurada aklıma gelenleri hatırlıyorum- işte "Bizi çıldırtmıştı Danıştayın verdiği kararlar. İdeolojik kararlar veriyor." dedi. Yani bu ülkenin Başbakanı, Danıştayla, yargıyla ilgili bunları söylüyor, geçmişte bunları söylemişti.

Danıştayla ilgili operasyon tamamlanmamış, öyle gözüküyor. Yani bu yasa içerisinde? Ben geçmişte Danıştayın bütçesiyle ilgili burada konuşurken -çok iyi biliyorum değerli arkadaşlar- 2010 yılının daha başında, Danıştay, Adalet Bakanlığına on bir maddelik bir yasa teklifi hazırladı, daha doğrusu taslak hazırladı, dedi ki: "Şu, şu makamlar, Danıştay Kanunu, İdari Yargılama Usulü Kanunu, bölge idare mahkemesi, vergi mahkemesi, idare mahkemesi kanunlarında şu şu değişiklikleri yapın, bizim dosya sayımız yüz bin azalacak yani işin çözümü bu." Ama Sayın Bakan bunları çok iyi biliyor, arkadaşlar da çok iyi biliyor, kulak ardı edildi. Amaç neydi? "Ya, biz bu değişiklikleri şu an yaparsak ileride nasıl Danıştay, işte efendim iş yükü var, dosyalar işte 200 bini aşmış, insanlar mağdur oluyor, işte vatandaşın hakkı zedeleniyor, dolayısıyla biz Danıştaya yeni hâkim atayalım, yeni daire açalım iki tane, orada çift heyet olarak çalıştıralım..." Yani bu gerekçeleri nasıl üreteceksiniz? İşte, onlar üretildi. Danıştaya 95 hâkim varken 61 tane daha yeni üye hâkim atandı yasayla. 2 daire ilave edildi. Yani 156 hâkim oldu, bunların dörtte 1'ini Sayın Cumhurbaşkanı atıyor, yasa öyle. Anlamadım, yani 15 dairenin 1 tanesi idari davalara bakıyor, diğerleri dava daireleri. Bu kadar, Sayın Cumhurbaşkanının, hâkim vasfını taşımayan, o nosyondan gelmeyen, kamuda çalışmış insanı Danıştaya atamasının da ne mantığı var? Burada onunla ilgili de ilave yapıyorsunuz, biliyor musunuz? TBMM Genel Sekreteri, düzenleyici ve denetleyici kurumların başkanları? Şimdi aklıma hemen Zahid Akman geliyor. Ya diyorum ki: "Zahid Akman acaba çok yakın bir sürede Danıştay üyesi mi olacak?" diye düşünüyorum. Onların başkanları da Danıştaya üye olabilecek. Bu değişiklikler var.

Danıştay savcılarına takmışsınız. Danıştaydaki savcılar, değerli arkadaşlar, onlar çok önemli bir görev yapıyorlar yani hem Danıştaya ilk derece olarak açılan davalar, temyizden gelen davalar, karar düzeltmeleri, yürütmenin durdurulmasına ilişkin talepler; her birine görüş beyan ediyorlar ve çok nitelikli insanlar. "Hayır, bundan sonra savcılar görüş beyan etmeyecek, onlara ihtiyacımız yok." Niye? "Onlar sadece Danıştayın ilk derece olarak baktığı davalarda esas hakkında, bir tek orada görüş beyan edebilecekler." Onları da baypas etmişsiniz bu yasada. Biraz sonra önergelerde bunlarla ilgili düşüncelerimizi belirteceğim.

Yani nihayetinde şunu söyleyeyim: İyi bir şeyler yaparken aslında yine amacınızı ortaya koymuşsunuz değerli arkadaşlar. Bunu da bizler, tüm milletvekili arkadaşlarımızla birlikte halkımıza anlatmaya çalışıyoruz.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Dibek.