| Konu: | YARGI HİZMETLERİNİN ETKİNLEŞTİRİLMESİ AMACIYLA BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI VE BASIN YAYIN YOLUYLA İŞLENEN SUÇLARA İLİŞKİN DAVA VE CEZALARIN ERTELENMESİ HAKKINDA KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 128 |
| Tarih: | 30.06.2012 |
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Alim Işık'ın sorusu: "Cezaevlerinde yer olmadığı için hükmü kesinleşmiş olmasına rağmen, bundan dolayı infazı ertelenen kimse var mıdır?"
Bu gerekçeyle infaz ertelemesi söz konusu değil. Şu an için infazı ertelenenler kanunda belirtilen zaruretleri ispat etmeleri hâlinde başsavcılıkların bu konudaki yetkisi dâhilinde yapılan bir erteleme işlemi var.
Cezaevlerindeki doluluk oranı Türkiye geneli ortalamasına bakıldığında, artırılmış kapasite itibarıyla mevcutla eşit durumda; yüzde 100 gözüküyor. Ancak belli bölgelerde dağılımdan kaynaklı yoğunluklar var. Bu yoğunlukların dengelenmesi noktasında nakiller söz konusu oluyor. Nakiller esnasında da bölgeden başka bölgeye gitmek istemeyen hükümlü, tutuklular ve bunların aileleri devreye giriyorlar ve bu nakillerin kendilerini mağdur edeceğini ifade ediyorlar.
Genel olarak, değerli arkadaşlar, cezaevlerindeki yoğunluğu çözme noktasında 2009 yılında bir eylem planı devreye konulmuş durumda ve bu plan çerçevesinde ciddi bir kapasite artışını sağlayacak yatırımlar başlamış durumda. Bu yatırımların şu anda önemli bir kısmı inşa hâlinde; 2012 yılı içerisinde 22 ceza infaz kurumu çalışmaya başlayacak, açılacak, 2013 yılında 34 ceza infaz kurumumuz ve 2015 yılında da 50'nin üzerinde ceza infaz kurumu kapasite artışı itibarıyla devreye girmiş olacak.
Bu anlamda şu an için bahsettiğiniz manada bir infaz ertelemesi uygulaması başlatılmamıştır Sayın Işık.
Onun dışında "Habur'da mobil mahkeme kurdunuz." dediniz.
Değerli arkadaşlar, Habur bu Genel Kurulda çok tartışıldı. İhtiyaç olması hâlinde bu devlet, geçmişte yaptığı gibi bundan sonra da benzer uygulamalar yapar. Daha önce, İmralı'da ceza infaz kurumu var ama oraya o günkü ismiyle Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi, daha sonra Ankara Ağır Ceza Mahkemesi gitmiştir ve bölücü örgüt başını orada yargılamıştır. Güvenlik şartları ve değişen, gelişen ortama göre bu, usul yasalarında verilen imkân geçmişte kullanılmıştır, bundan sonra ihtiyaç olursa yine kullanılır.
Onun ötesinde, Sayın Öz "Adalete olan güvenin azaldığı söyleniyor. Buna ilişkin ne söyleyeceksiniz? Bunun AK PARTİ'nin uyguladığı politikalarla bir bağlantısı var mıdır?" diye sordu.
Değerli arkadaşlar, tabii, bu konu çokça tartışılabilecek bir konu. Türkiye'de yargıya ilişkin eleştiriler öteden bu yana devam eder ve Türk yargısının temel problemlerini defalarca bu Genel Kurulda konuştuk. Bunlar, yargılamaların uzunluğundan kaynaklı, vatandaşın adaletle buluşmasında geçen zamandan kaynaklı yoğun şikâyetlerdir; onun dışında, fiziki kapasite noksanlığından kaynaklı şikâyetlerdir; mevzuatın iyi olmamasından kaynaklı şikâyetlerdir; eğitimin yeterli olmamasından kaynaklı şikâyetlerdir.
Bütün bu şikâyetleri ortadan kaldırmaya dönük planlı bir çalışma 2009 sonbaharında başlatılmıştır -bunu defalarca ifade ettik- ve bu çerçevede, Türkiye'de öteden beri devam eden ve 2009'da belli bir plan çerçevesinde sürdürülen bu çalışmalarda fiziki altyapıyı inşa etme noktasında önemli mesafeler alınmıştır ancak bu yetmez, adliye sarayları yapmak, fiziki şartları iyileştirmek çözüm değil. Bununla beraber, mevzuat altyapısını da günün şartlarına uygun hâle getirmek, evrensel hukukla barışık hâle getirmek önemliydi. Bununla ilgili önemli çalışmalar yapıldı ve bu Genel Kurulda temel yasaları, önemli kısmı itibarıyla, iktidar muhalefet beraberce yaptık.
Onun ötesinde, yargıya güvenin oluşturulması noktasında en önemli adım, makul sürede yargılamaların sona erdirilmesi ve vatandaşın adaletle buluşması sıkıntısıydı. "Bunu çözebilmek için ilk iki pakette yaptığımız düzenlemelerle önemli neticeler aldık." dedim, konuşmamda da ifade ettim.
Türkiye'de ilk derece mahkemelerinde dosyaların karara bağlanma süreci ortalama 200 ile 210 gündür, bu da 6,5-7 aya tekabül eder. Yılda 6 milyon dosya sisteme giriyor, ceza ve hukuk, toplamda 6 milyon dosya. Bu dosyaların da ortalama bitme süresi 200-210 gün arasında. Ama esas itibarıyla, temyiz mahkemesinde çok zaman kaybı yaşanıyor. Bunun için, Yargıtayın ve Danıştayın daire sayısı arttırıldı, üye sayısı arttırıldı. Konuşmamda ifade ettim, Yargıtayda ilk defa 2011 yılının Eylülünden itibaren, gelenden fazla dosya karara çıkmaya başladı. 1 milyon 200 bin civarında da stokta dosya bekliyordu. Ayrıca, sürekli gelen dosyalar da bunun üzerine biniyordu ve yılda ortalama 100 bin dosya iş yükü olarak artıyordu Yargıtayda. Şimdi o artış durmuştur, mevcut stokta bekleyen dosyalardan azalma başlamıştır ve 1 milyon 200 bin dosya 880 bine gerilemiştir. 2011'in ilk beş ayında 68 bin dosya ceza dairelerinde karara çıkmışken, 2012'nin aynı beş ayında 200 binin üzerinde dosya karara çıkmıştır. Bu da göstermektedir ki Yargıtayda önemli bir hareketlenme olmuştur ve bu gidişatla yine Yargıtay Başkanlar Kurulunun yapmış olduğu bir planlama ile cezada iki yıl içerisinde, hukuk dosyalarında bir buçuk yıl içerisinde stokları bitirmek ve ilk derece mahkemelerinden gelen davaların iki ila iki buçuk ay içerisinde karara bağlanarak bölgesine gönderilmesi hedeflenmiştir. Bu da şu demektir: İlk derece mahkemesinden 200-210 günde gelen dosya, iki-iki buçuk ay Yargıtayda kaldığında -posta süresini de koyunuz- en fazla on bir, on iki ayda kesinleşmiş vaziyette karara çıkacaktır. Bu, Türkiye'de bizim için hayal edilmesi bile zor bir sonuçtur. O açıdan, hukukta bir buçuk yıl, ceza davalarında iki yıl içerisinde, inşallah, bu limiti yakaladığımızda Türkiye'de adalete olan güvenin hızla yükseleceğini de ifade ediyorum.
Ancak, sadece fiziki kapasite ya da yargılamaların gecikmesi değil, evrensel hukukla uyumlu olmayan kararların çıkması da adalete güveni sarsmaktadır. Bu noktada alınan tedbirleri de sizlerle zaman zaman bu Genel Kurulda paylaştık. Türkiye'deki yargıçlar Strasbourg mahkemelerinde çalışma ziyaretlerine gönderiliyor; Türkiye içinde, Türkiye dışında eğitim çalışmaları yapılıyor; çok sayıda hâkim, savcımız yurt dışı eğitimlere gönderiliyor ve bunların sonucunda hâkim, savcılarımızın terfi kriterleri içerisine İnsan Hakları Mahkemesinin içtihatlarını ne kadar dikkate aldığına dair bir kriter de eklenmiştir.
Bununla beraber, İnsan Hakları Mahkemesinin Türkiye aleyhine vermiş olduğu 2.400 ihlal kararının önemli bir kısmı Türkçeye çevrilmiştir ve UYAP sitesi üzerinden hâkim, savcılarımızın kullanımına açılmıştır. Bundan sonra evrensel hukukla barışık karar çıkması noktasında yoğun bir çaba da sarf edilmektedir.
Bütün bunlarla beraber, Türkiye'de makul sürede yargılanma, evrensel hukukla barışık karara ulaşma ve fiziki şartların, altyapının ikmaliyle beraber bu güven hızla yükselecektir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.