| Konu: | YARGI HİZMETLERİNİN ETKİNLEŞTİRİLMESİ AMACIYLA BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI VE BASIN YAYIN YOLUYLA İŞLENEN SUÇLARA İLİŞKİN DAVA VE CEZALARIN ERTELENMESİ HAKKINDA KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 128 |
| Tarih: | 30.06.2012 |
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 278 sıra sayılı Tasarı üzerinde Hükûmetimizin görüşlerini açıklamak üzere söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tasarıya geçmezden önce, Sayın Vural'ın da gündeme getirdiği ve birtakım medya organlarında yer alan, İmralı'da hükmünü infaz etmekte olan terör örgütü liderinin İmralı dışında bir yerde olduğuna dair iddiaların tamamının gerçek dışı olduğunu buradan ifade ediyorum. Şu anda kendisinin on yıldan beri, on yılı aşkın bir süredir olduğu gibi İmralı Cezaevinde cezasını infaz etmekte olduğunu bu kürsüden Türkiye'ye ilan ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hukuk devletinin demokratik uygarlığın en önemli aşaması olduğu konusunda kuşku bulunmamaktadır. Bireysel gelişim de, toplumsal ilerleme de ancak hukuk güvenliğinin sağlandığı bir hukuk devleti modeli içinde mümkündür. Hukuk devletinin varlık şartlarından biri ve belki de en önemlisi, yargı sisteminin adil ve etkin işleyişini temin etmektir. Etkin işleyişin en önemli boyutunu da yargılamaların makul sürede sonuçlandırılması oluşturmaktadır. Yargının çatışmalı çıkar alanlarını hakemlik vasfıyla düzenleyerek sosyal barışı sağlaması ancak bu şekilde, yani sorun ve ihtilaflara süratle cevap verebilmesine bağlıdır. Ancak gelişen sosyal ve ekonomik ilişkiler, yargısal mercilerin ilgi alanındaki sorun ve ihtilafların da çeşitlenmesine yol açmıştır. Gerek Anayasa'mız gerekse temel haklara ilişkin uluslararası belgelerle teminat altına alınan adil yargılama hakkının ayrılmaz bir parçası olan makul sürede yargılama hakkı, günden güne büyüyen ağır bir iş yükünün baskısı altındadır.
Değerli milletvekilleri, hukuk ve ceza yargılamalarında ülkemizde her yıl yaklaşık 6 milyon dosyanın mahkemelere geldiği düşünüldüğünde, yine her yıl icra dairelerine 6,5 milyon civarında takip başlatıldığı göz önüne alındığında sözünü ettiğim bu iş yükünün kapsam ve sınırları daha iyi algılanacaktır. Yargısal makamların işleyişini aksatan ve etkinliğini kıran ağır iş yükü sadece ülkemiz için değil, dünya genelindeki pek çok ülkenin yargı sistemleri adına güncel bir sorun hâline gelmiştir. Makul sürede yargılanma, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan müracaatlarda ülkeleri bundan dolayı mahkûm eden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bizzat kendisi de ağır iş yükünden dolayı adil yargılanma hakkını ihlal etmeye başlamıştır ve AİHM bu sorunu çözebilmek için üç tane kurultay düzenlemiştir. Bu güncel sorunun çözümü, adalete erişimin güçlendirilmesi, yargı sistemlerinin etkin hâle getirilmesi ve toplumların adalet beklentisine cevap verilebilmesi adına hayati önem taşımaktadır. Bakanlığımız 1'inci ve 2'nci yargı paketlerini takip eden ve bugün görüşmekte olduğumuz 3'üncü yargı paketini bu sosyal ihtiyaç temelinde şekillendirmiş ve yüce Meclisin takdirine sunmuştur. Bu kapsamda daha önce yasalaşan 1'inci ve 2'nci paketler sayesinde yüksek yargı organlarının kapasitesi artırılmış, mahkemelerin iş yükünü azaltacak, adalet hizmetlerinin etkin ve verimli biçimde yürütülmesini sağlayacak pek çok önemli değişiklik hayata geçirilmiştir.
Diğer taraftan, adaletin sosyal hedefini gerçekleştirmek yani toplumdaki uyuşmazlıkları en kısa sürede, en az masrafla, en etkili ve en tatminkâr biçimde sonuçlandırmak için alternatif kurum ve işleyişler dünya genelinde teşvik görmektedir. Avrupa Birliğine üyelik sürecinde ilgili tüm paydaşların katılımı ve görüşleri doğrultusunda hazırlanarak 2009 yılı sonbaharında kamuoyuna duyurulan Bakanlığımız Yargı Reformu Stratejisi'nde de uyuşmazlıkları önleyici nitelikteki tedbirlerin etkin hâle getirilmesi ve alternatif uyuşmazlık çözüm yollarının geliştirilmesi temel amaçlar arasında sayılmış idi. Bu doğrultuda kamu denetçiliği ve hukukta arabuluculuk uygulamalarını mümkün kılan tasarıların yüce Meclisimizin takdiriyle ve kısa bir süre önce sizlerin katılımıyla yasalaşması önemli bir aşama olmuştur. Bazı ihtilafların yargı yolu dışında halline imkân veren arabuluculuk kurumu ile vatandaşlarımızın hak arama mücadelesini çeşitlendiren demokratik bir denetim mekanizması vasfıyla Kamu Denetçiliği Kurumu adaletin sosyal amacını gerçekleştirmede önemli bir rol üstlenecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Genel Kurul tarafından görüşmelerine başlanan ve kısaca "3'üncü yargı paketi" olarak adlandırıldığımız tasarı, yargı hizmetlerinin hızlandırılması amacıyla bugüne kadar yapılan düzenlemelerin devamı mahiyetindedir. İcra iflas, ceza ve idari yargı mevzuatı alanında birçok uygulama sorununa çözüm sağlayacak düzenlemeler içeren tasarı, bu özelliğinin yanı sıra, savunma hakkını güçlendiren, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkını daha güçlü teminatlara bağlayan ve basının özgürlük alanını genişleten içeriğiyle de dikkat çekmektedir. Yani bir taraftan yargı sisteminin etkin işleyişi, diğer taraftan demokratik toplumun gerekleri, tasarı hazırlıklarında gözetilen temel ilkeler olmuştur.
Yasalaştığı tarih üzerinden seksen yıl geçmiş bulunan İcra ve İflas Kanunu, bu zaman zarfında birçok değişikliğe uğramış olmakla beraber, bunların kapsamı ve etkileri sınırlı olmuş, öte yandan kanunun öngördüğü teşkilat yapısı da zamanla ihtiyaca cevap veremez hâle gelmiştir.
Görüşmekte olduğumuz tasarıyla, mevcut iş yükü de göz önünde bulundurularak, daha modern bir teşkilat yapısıyla daha kaliteli bir hizmet sağlanması için icra dairelerindeki personel sayısının nitelik ve nicelik olarak güçlendirilmesi hedeflenmiştir.
Ev eşyası gibi satışı ve muhafazasında zorluk bulunan yahut aynı çatı altında yaşayan aile bireyleri için lüzumlu eşyaların haczedilemezliği, buna mukabil, kıymeti açıkça fazla olan eşyalar için bedelinden hâline münasip bir kısmı ihtiyacı için borçluya bırakıldıktan sonra haczedilebilmesi imkânı, tasarının, borçlu ve alacaklı arasındaki menfaat dengesini gözeten hükümleri arasında yer almıştır.
İcra mevzuatı ve uygulamaları yönünden bu tasarının getirdiği devrim niteliğindeki değişiklikler ise icra dairelerinin parayla temasını kesen hükümleri ile hacizli mal satışlarını elektronik ortama taşıyan düzenlemelerinde yer almaktadır. Buna göre, icra dairelerinde her türlü tahsilat ve ödemeler banka aracılığıyla yapılacak, icra dairelerinin parayla teması zorunlu hâller dışında tamamen ortadan kaldırılacaktır.
Hacizli mal satışlarında ilan ve tekliflerin elektronik ortama taşınması imkânı ise bir taraftan satış masraflarının azaltılmasını sağlarken, diğer taraftan açık artırmalara katılımın arttırılmasını temin ederek, mahcuz malların gerçek değerinden satılmasını kolaylaştıracaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının idari yargı mevzuatı alanında öngördüğü düzenlemeler ise yine birçok uygulama sorununa çözüm sağlayacak ve yargılama süreçlerini hızlandıracak adımlar içermektedir.
Bu kapsamda, heyet hâlinde görülen davalarda zaman kaybını önlemek amacıyla bazı ara kararlar, mahkeme başkanı veya dosya hâkimi tarafından müstakilen verilebilecektir. Mahkemelerde evrak büroları oluşturulmak suretiyle vatandaş dilekçeleri bu bürolar tarafından alınarak mahkemesine havale edilecek, böylece hâkimler, önemli bir mesai kaybına neden olan rutin evrak işlerinden kurtularak yargılama faaliyetlerine yoğunlaşabilecektir.
Uygulamada tartışmalara neden olan ve yargılama sürelerini uzatan yürütmenin durdurulması uygulamasında da birtakım değişiklikler önerilmektedir.
Bunlar dışında, Danıştayın ilk derece olarak baktığı dava sayısının azaltılmasını, daha hızlı yargılama yapılarak birikmiş dosyaların eritilebilmesini teminen, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun üç yıllık süre için sabit kurul hâlinde çalışması, yine daha etkin ve hızlı bir yargılama için bölge idare mahkemelerinin birden fazla heyet hâlinde çalışabilmesi, niteliği itibarıyla Danıştay incelemesine girmesi gerekmeyen davalar ile konusu belli bir miktarın altındaki davaların, itirazen bölge idare mahkemelerinde karara bağlanabilmesi bu tasarıyla sağlanmak istenmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarıyla, ceza mevzuatı kapsamında yer alan bazı suçlar kabahate dönüştürülmekte ve bir kısım kabahatler yönünden ceza verme yetkisi de adli mercilerden alınarak idari makamlara devredilmektedir.
Bunun yanında, iş yükü açısından önemli yer tutan bazı davaların daha hızlı ve etkin bir şekilde sonuçlandırılması amacıyla yeni düzenlemeler getirilmektedir.
Türk Ceza Kanunu'nda düzenlenen irtikap, nüfuz ticareti, özel hayatın gizliliği, haberleşme hürriyeti, soruşturmanın gizliliğini ihlal, yargı görevi yapanı etkileme, adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs, enerji hırsızlıkları ve örgüt üyeliği gibi suçlar, Avrupa Birliği ilerleme raporlarında ve bir kısım uluslararası belgeler ile kamuoyunda yer alan eleştiriler dikkate alınarak yeniden ele alınmıştır.
Tasarının aynı zamanda temel hak ve özgürlükleri daha güçlü teminatlara bağlayan önemli düzenlemeler içerdiğini de sözlerimin başında ifade etmiştim. 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasası'nın 10'uncu maddesinde yapılan değişiklikle de müdafinin dosya inceleme yetkisine getirilen sınırlamanın makul bir noktaya getirilmesi amaçlanmıştır.
Ceza muhakemesi sürecinin en önemli ancak en kritik koruma tedbirlerinin başında gelen tutuklamaya ilişkin öngörülen düzenlemelerle, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının daha güçlü teminatlara bağlanması amaçlanmıştır.
Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100 ve 101'inci maddelerinde yapılacak değişikliklerle, üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarla ilgili tutuklama kararı verilmeyecek, tutuklama kararları ise artık somut olgularla gerekçelendirilecektir. Böylece, kuvvetli suç şüphesi ve tutuklama nedenlerinin varlığı, yasal karinelerin ötesinde tam bir vicdani kanaate bağlanacak, tutuklama kararlarında da bu tedbirin ölçülü olduğu somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça yazılacaktır.
Öte yandan, adli kontrol uygulamasının kapsamı genişletilerek bu müessese, gerçek anlamda bir tutuklama alternatifi hâline getirilmektedir.
Değerli milletvekilleri, bütün bu veriler ışığında ülkemizde görülmekte olan yaklaşık, yıllık, 3 milyon ceza davası içerisinde tutuklu yargılama oranı yüzde 1,15 düzeyindedir. Cezaevimizdeki güncel mevcudun yüzde 27,1'lik kısmı tutuklulardan oluşmaktadır. Cezaevlerindeki tutukluların yüzde 76'lık bir oranının tutuklu bulunduğu süre bir yıldan daha azdır. Üç yıl ve üzerinde sürelerle tutuklu kalanların oranı ise yüzde 3,22'dir.
Türkiye, cezaevlerindeki mevcut tutuklu oranıyla, Hollanda, İtalya, İsviçre, Belçika, Danimarka ve Yunanistan gibi birçok Avrupa ülkesinden daha iyi bir seviyede bulunmaktadır. Fransa, İsveç, Slovenya ve Avusturya gibi ülkelerde tutukluluk oranı ise bize yakın düzeydedir. Ancak bizden daha iyi noktada olan Avrupa ülkeleri elbette ki vardır.
Bu güncel veriler dikkate alındığında, tasarıda, tutuklama ve adli kontrol uygulamasıyla ilgili öngörülen düzenlemelerin hayata geçmesi hâlinde ülkemizin çok daha iyi bir noktaya taşınacağında kuşku bulunmamaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarı ile basının özgürlük alanının genişletilmesi adına önemli bir düzenleme de yapılmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları doğrultusunda, basın ve ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması amacıyla Terörle Mücadele Kanunu'nun 6'ncı maddesinde yapılacak değişiklikle, henüz yayımlanmamış, dolayısıyla suç içeriği belirsiz yayınlara, sansür anlamı taşıyacak biçimde ileriye yönelik yayın durdurma tedbiri uygulamasına son verilmesi hedeflenmiştir.
Yine, 5187 sayılı Basın Kanunu'na eklenecek bir geçici maddeyle de farklı tarihlerde çeşitli mahkemelerce verilen ve bir kısmı da sonradan ortadan kaldırılan, basılı eserler hakkındaki birçok toplatma kararı yasanın yürürlüğe girmesiyle hükümsüz hâle gelecektir.
Öte yandan, 31 Aralık 2011 tarihine kadar basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenen ve adli para cezasını ya da üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı açılan soruşturma ve kovuşturmaların yahut kesinleşmiş hüküm infazlarının ertelenmesi imkânı getirilmektedir.
Yine, tasarıyla, Türk Ceza Kanunu'nun 285 ve 288'inci maddelerinde öngörülen değişikliklerle, soruşturmanın gizliliğinin ihlal ve adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçlarıyla ilgili olarak, özellikle basın mensuplarınca dile getirilen "suç unsurlarının belirgin olmadığı" yönündeki eleştirilerin giderilmesi amaçlanmıştır.
285'inci maddeyle ilgili olarak, suçun basın ve yayın yoluyla işlenmesi hâli artırım nedeni olmaktan çıkarılmakta ve soruşturma ve kovuşturma işlemleriyle ilgili olarak haber verme sınırları aşılmaksızın yapılan haberlerin suç teşkil etmeyeceği düzenlenmektedir.
288'inci maddeyle ilgili olarak ise, suçun unsurları daha somut hâle getirilmek suretiyle yeniden belirlenmekte ve hapis cezası yerine adli para cezası verilmesi öngörülmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; adaletin gecikmesi, toplumsal sorun ve ihtilafların çözümü için adres olan yargıyı, bizatihi sorun ve ihtilaf sebebi hâline getirebilir. Bu nedenle, hukuk ve yargılama güvenliğine halel getirmeden adli süreçleri hızlandırmak, vatandaşımızın hakkına gecikmeden ulaşmasını sağlamak, temel önceliklerimiz arasında yer almıştır.
Bu önceliğe uygun olarak atılan adımlar sayesinde makul sürede yargılama hakkı ihlallerinin hızla gündemimizden çıkacağını, bu anlamda olumlu ve umut veren işaretleri bir süredir almaya başladığımızı ifade etmek istiyorum.
2011 yılı Eylül ayından itibaren Yargıtayda karara bağlanan dosya sayıları ilk kez Yargıtaya gelen dosya sayılarından fazla olmuştur. Bu tarihten önce ayda 40 bin civarında karar çıkan Yargıtayda, günümüzde ayda 100 bin civarında karar çıkmaktadır. Bu da 2,5 katlık bir artışa tekabül etmektedir. 2012 yılının Ocak ayında Yargıtayda inceleme bekleyen dosya sayısı yaklaşık 1 milyon 200 bin iken, bu rakam Haziran 2012 itibarıyla 880 bine gerilemiştir. Yani Yargıtaydaki iş yükü hızla erimektedir.
2012 yılının ilk beş ayında Yargıtay ceza dairelerinde karara bağlanan dosya sayısının, bir önceki yılın aynı dönemine nazaran 3,5 kat artmış olması, yine tüm dairelerde karara çıkan dosya sayısının yaklaşık 2,5 kat bir artış göstermesi, yargıda açık makasının giderek kapandığına ve stokların erimesine işaret teşkil etmesi gözden kaçırılmamalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yargılama sürelerini makul düzeye çekme amacına dönük mevzuat çalışmaları, ülkemizi bugün ortalama iki yıl gibi, uluslararası standartlara yakın bir yargılama süresine taşımıştır.
Yargının hızlandırılması amacıyla devam eden çalışmaların nihayetinde temyiz aşaması da dâhil olmak üzere bu süreyi ortalama on iki aya indirmek ve bu hedefe iki yıl içinde ulaşmakta kararlı olduğumuzu sizlerle paylaşmak istiyorum. Görüşmelerini sürdürdüğümüz 3'üncü yargı paketi bu hedefe doğru yürüyüşün tamamlayıcı adımlarından birisidir. Bu pakette, hem yargıyı hızlandırmaya dönük düzenlemeler yer almakta hem de temel hak ve özgürlüklerin güçlendirilmesi, basın ve ifade özgürlüğünü olumlu etkileyecek değişikliklerin yapılması hedeflenmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, Türkiye aleyhine vermiş olduğu ihlal kararlarına dönük olarak Avrupa Konseyiyle ortak yürütmüş olduğumuz çalışma çerçevesinde 4'üncü paket hazırlıkları önemli aşama kaydetmiş ve bu paket Bakanlar Kurulunun görüşüne sunulmuştur. Bu pakette de Türkiye'nin, 1959 yılından bu yana almış olduğu 2.404 adet ihlal kararının ve bunların sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ve bundan böyle yeni ihlal kararlarının çıkmamasına dönük tedbirler hazırlanmış ve inşallah, Meclisimizin sonbahar çalışmalarına yetiştirilmek üzere Bakanlar Kuruluna sunulmuştur.
Bütün bu çalışmalardan sonra Türkiye'de adil, etkili, zamanında vatandaşımızla buluşacak, güven veren bir adalete ulaşmak temennisiyle tasarının hayırlara vesile olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.