| Konu: | SAĞLIK BAKANLIĞI VE BAĞLI KURULUŞLARININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 131 |
| Tarih: | 03.07.2012 |
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Teşekkür ederim Değerli Başkanım.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ hiçbir kanunu, hiçbir tasarıyı ya da teklifi Meclisten kaçırarak yasalaştırmamıştır. Bunun örneği yoktur, bundan sonra da olmayacaktır. Bugünkü görüşmeler de aslında bunun çok önemli bir örneğidir.
AK PARTİ hükûmetleri olarak Sağlıkta Dönüşüm Programı'yla kamudaki sağlık hizmetlerini sürekli olarak güçlendirdik bugüne kadar, bugünden sonra da güçlendirmeye devam edeceğiz. Belki, değerli milletvekillerimizin, soruyu soran değerli milletvekilimizin de bilgisi olmayabilir ama Türkiye'de neoliberal politikalar uygulamakla sık sık bir ezber şeklinde suçlanan AK PARTİ hükûmetleri 2008'den bu yana Türkiye'de özel sektörün yeni hastane açmasını ya da yeni personel istihdamını kontrol eden bir uygulamayı ısrarla takip etmektedir. Türkiye'de ilk defa bizim dönemimizde olmuştur.
Dolayısıyla, belli kanunlarla kamudan ayrılan hekimler var, kamuya gelen hekimler var ama kamuda hekim sayısı her yıl sürekli olarak artış göstermektedir, bundan sonra da artış gösterecektir.
Türkiye'de sorunlu alan, tıp fakültelerine alınan öğrenci sayısının azlığıdır. Yıllarca belli meslek örgütleri, bu meslek örgütleriyle birlikte hareket eden belli çevreler, Türkiye'de hekim sayısının artmasını engellemişlerdir. Bu sadece vatandaşa verilen hizmeti engellemekle kalmamış, aynı zamanda hekimlerin iş yükünü de ileri derecede artırmıştır.
Bugün de hekimlerin üzerinde büyük bir iş yükü vardır. Evet, bir hekimin mümkün olduğu kadar dinlenmesi önemlidir, bir hekimin hata yapmamak için hastasına olabildiğince fazla zaman ayırması da önemlidir ama bir başka gerçek de Türk milletine bu ülkenin hekimlerinin hizmet edeceğidir. Yani biz Türkiye'deki hastaları Yemen'e ya da Finlandiya'ya göndererek onların ihtiyaçlarını karşılayamayız; gerek koruyucu hizmetler açısından gerek acil hizmetler açısından gerekse tedavi edici hizmetler açısından. Dolayısıyla, sistem doğru kurgulanmıştır ve doğru işlemektedir. Vatandaşımız da bunu görerek, her geçen yıl bunun karşılığını hem yapılan anketlerle gösterir biçimde, memnuniyetini artırarak gösteriyor hem de Hükûmetimizin arkasında durarak, hükûmetlerimizin arkasında durarak bunu gösteriyor.
Türkiye'de ilaç ve muayene için alınan katkı payları Avrupa'daki en düşük oranlar arasındadır. Türkiye'de cepten harcamalar sürekli olarak azalmaktadır yıldan yıla. Neden ilaç ve muayene katkı payı koyuyoruz? Çünkü gereksiz muayeneler, bir taraftan buna ziyadesiyle ihtiyaç duyan vatandaşların işini zorlaştırmaktadır, ayrıca akılcı ilaç kullanımı açısından da ilaca katkı payı konulması son derece tabiidir. Şunu hepimiz biliyoruz: Türkiye'de, yatan hastalar ilaca hiç para ödemezler; Türkiye'de kronik hastalar, ciddi hastalığı olan insanlar ilaca hiçbir para ödemezler.
Sağlık harcamalarına sıra gelince, evet, Türkiye'de sağlık harcamaları artmıştır, bununla iftihar ediyoruz. Türkiye sağlık harcamalarını 2008 sonundaki hesaplamalarla -çünkü bundan sonra TÜİK'in resmî hesaplamaları henüz tamamlanmış değildir- yaklaşık olarak yılda 600 dolar civarında gerçekleştirmiştir ve o günden bugüne rakamlar kesin olmamakla birlikte -Sağlık Bakanlığımızın projeksiyonundan ifade ediyorum- kişi başına sağlık harcamaları 550 dolarla 600 dolar arasındadır. Bunu, satın alma gücü paritesiyle değerlendirirsek 900 doların üstünde bir satın alma gücü ile Türkiye'de sağlığa para ayırıyoruz. OECD ülkelerinin sağlığa ayırdığı pay, kişi başına yine satın alma gücü paritesine göre 3.500 dolardır. Türkiye'de satın alma gücü paritesiyle 900 dolar para harcıyoruz ve biz bununla -şükürler olsun- 12 çeşit aşıyı çocuklarımıza bedava yaptığımız gibi şimdi ona 2 aşı daha ekliyoruz. Bütün koruyucu sağlık hizmetlerini ücretsiz olarak veriyoruz, bütün acil hizmetleri ücretsiz olarak veriyoruz. Bu ülkede ülkenin en ücra köşesindeki bir vatandaşımız hava ambulansıyla ihtiyacı olan merkeze taşınıyor kendisinden beş kuruş para talep edilmeksizin.
Bunlar -şükürler olsun- ülkenin gerçekleri ve on yıl sonunda AK PARTİ hükûmetlerinin sağlıkta ülkeyi getirdiği noktalardır.
Bu yaklaşık olarak 550 dolar kişi başı harcamanın 400 doları kamu tarafından yapılmaktadır. Bundan sonraki yıllarda da bunda tedricî bir artış olacak. Ancak şunu ifade edeyim: 2003 ile 2010 arasında kamunun sağlık harcamaları, kamunun genel kamu harcamaları faiz dışı olarak yaklaşık olarak yüzde 214 artmıştır. Sağlık harcamaları ise nominal olarak bu süre içerisinde yaklaşık olarak yüzde 183 artmıştır. Yani Türkiye kendi büyümesine paralel bir şekilde sağlığına da para ayıran bir ülkedir. Kamunun faiz dışı harcamalarına kıyasla sağlığa daha fazla bir para da ayrılmamaktadır ve bugün bütün dünya, Türkiye'de kurulan verimli sistemi alkışlıyor.
Değerli milletvekilleri, bu sadece AK PARTİ hükûmetlerinin başarısı değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin başarısıdır. Bundan hep birlikte iftihar etmeliyiz, sizler de iftihar etmelisiniz. Elbette sistemde eksiklikler var, yapılması gereken işler var. İşte gece yarılarına kadar, sabahlara kadar sizinle bunun için çalışıyoruz, bu eksiklikleri de telafi edelim, daha iyisini gerçekleştirelim diye ama ben, size sabahın şu saatinde şunu da salık veriyorum: Mayıs ayında Dünya Sağlık Örgütünün Türkiye için yayınladığı ülke raporunu lütfen açıp okuyun. Daha çok yakın bir zamanda bu rapor açıklandı.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sayın Bakan, biz soru sorduk. Hükûmet politikalarını konuşmalarda da anlatabilirsiniz.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Sorularınıza cevap veriyorum. Sağlık harcamalarının nasıl arttığını, neden arttığını anlatıyorum.
Hepinize de teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.