GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TÜRKİYE?DE MEDYANIN AYRIMCI, ÖTEKİLEŞTİREN VE CİNSİYETÇİ YAKLAŞIMI HAKKINDA ALINACAK ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN BİLGİSİNE SUNULMAK ÜZERE BEKLEYEN DİĞER ÖNERGELERİN ÖNÜNE ALINARAK, 16/11/2011 ÇARŞAMBA GÜNKÜ BİRLEŞİMDE SUNUŞLARDA OKUNMASI VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI BİRLEŞİMDE YAPILMASINA İLİŞKİN BDP GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:19
Tarih:16.11.2011

MEHMET METİNER (Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; BDP'nin önergesi aleyhinde konuşmak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Şiddet, terör, hiç kuşkusuz hiç kimsenin tasvip edemeyeceği bir şey ama eğer biz şiddete, teröre bir bütün olarak, ilkeli olarak karşı çıkmazsak asla inandırıcı olamayız. Şiddet nereden gelirse gelsin, terör nereden gelirse gelsin ve kime yapılırsa yapılsın hiçbir şekilde kabul edilemez, caizdir diye savunulamaz arkadaşlar. Hiçbir talep üzerinden gelişen şiddet eylemselliği asla kabul edilmemesi gereken bir durumdur.

Sevgili arkadaşlar, burada konuşan BDP sözcüsü birtakım iddialarda bulundular. Tabii ki medyanın kendi diline dikkat etmesi gerekiyor. Çatışmayı derinleştiren, toplumsal barışı bozan her türlü üsluptan herkesin kaçınması gerekiyor. Bu toplumda daha fazla acıların yaşanmasına gerek yok, daha çok kanın dökülmesine, gözyaşının akmasına gerek yok. Eğer ortada bir sorun varsa, birbirimizi kırmadan, dökmeden de konuşarak, müzakereler yaparak çözebiliriz ama burada dikkat etmemiz gereken bir konu var. Ortada çözülmeyen bir sorun var diye ki bu bir iddiadır, bunu da enikonu tartışmamız gerekiyor. Ortada çözülmemiş bir sorunun varlığına göndermede bulunarak terörü, şiddeti şu ve bu şekilde meşrulaştırıcı argümanları siyasetin diline taşıyamazsınız. Şiddete, teröre hiçbir şekilde arka çıkamazsınız. Sayın BDP sözcüsü dediler ki: "Bizden, seçmenlerimize, tabanımıza, toplumsal tabanımıza sırt çevirmemizi istiyorlar." Hayır, hiç kimsenin, herhangi bir partinin seçmenine sırt çevirme çağrısı yok. Ama burada söylenen şey şudur, açık ve net bir biçimde söylüyoruz, AK PARTİ adına söylüyoruz: Teröre, şiddete kesinkes tavır koymak mecburiyetindeyiz. Siyaseten çözümün önünü açmak istiyorsak "ama"ların arkasına sığınmadan, terörü meşrulaştırma anlamına gelebilecek hiçbir argüman arkasına sığınmadan terör eylemselliklerini mahkûm etmemiz lazım.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Birlikte görev yaptığın Fırat Anlı terörist miydi?

MEHMET METİNER (Devamla) - Demokrasilerde sorun çözücü yöntem diyalogtur arkadaşlar. Siyasal, yasal bir partinin herkesten daha fazla diline dikkat etmesi gerekiyor. Yasallığın, siyasallığın zeminini tahrip etmeden topyekûn sorunu birlikte çözmek istiyorsak o zaman seçmenlerinize karşı sırtınızı dönmenizi değil ama teröre karşı, bir yöntem olarak teröre karşı, sorun çözücü bir yöntem olarak teröre karşı herkesin ilkeli bir biçimde karşı durmasını talep etmek hiç de yanlış değil.

Şimdi, arkadaşlar, biz, Türkiye'de vatandaşlarını düşman ilan eden, imha edilmesi gereken düşman ilan eden bir anlayışı yok etmek isterken, süregiden bir trajediyi tanımlarken "savaş" tabirini kullanmamız hiç de yakışık değil. Savaş iki düşman taraf arasında yapılır. Eğer iki düşman taraf varsa o zaman size tarafınızı tercih edin diye sorulur. İki düşmandan söz etmeyelim.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Genelkurmay "düşük yoğunluklu çatışma" demişti, siz de bir isim bulun.

MEHMET METİNER (Devamla) - Ortada bir çatışma vardır, ortada bir sorun vardır ve bu çözülemeyecek bir sorun değildir arkadaşlar.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Muharebe, sizin dilinizle muharebe!

MEHMET METİNER (Devamla) - "Kürt meselesi" diye tanımlanan mesele çözülemeyecek bir mesele değildir. Biz AK PARTİ olarak Sayın Başbakanımızın da defalarca belirttiği gibi ret, inkâr, asimilasyon ve imha politikalarına karşı çıkan bir partiyiz ve bu anlayışı tarihe uğurlamış bir partiyiz. Evet, Kürt vatandaşlarımızın başkaca talepleri varsa bunlar ülkeyi bölen talepler değildir. Yeni bir anayasa yaparak biz bu sorunları çözebileceğimize inanıyoruz. Bunun için zamana ve sabra ihtiyacımız var arkadaşlar. Zamanı ve sabrı tüketen anlayışlardan, yaklaşımlardan her birimizin kaçınması gerekiyor. Özellikle bu yüce çatının altında faaliyet gösteren partilerimizin söylemlerine dikkat etmesi gerekiyor. Gerilimi, çatışmayı tırmandıran açıklamalardan her birimizin özenle kaçınması gerekiyor.

Şimdi, burada biz herhangi bir siyasal, yasal partimizin terör örgütüyle organik ilişkisi üzerinden konuşarak başka bir yanlış mecraya kendimizi kaptırmak istemiyoruz. Yargının işi yargıya aittir ama ortada terörün tanımından kaynaklanan, yasalarımızdan kaynaklanan yanlışlıklar varsa bu yüce Meclis terörle mücadele yasalarını değiştirir.

Biz herkes için demokrasi isteyen, herkes için özgürlük isteyen bir partiyiz ve Kürt meselesi de terör meselesi de bu ülkede çözülemeyecek bir mesele değildir. Eğer sorunlardan beslenmiyorsanız çözüm bulunabilir arkadaşlar. "Demokratik açılım" diye tanımlanan, bir başka deyişle "millî birlik ve kardeşlik projesi" olarak tanımlanan anlayışımıza, projemize siyasal partilerimizin topyekûn karşı çıkmaları elbette ki düşündürücüdür. Sorunlardan beslenenler çözüme direniyorlar, işin gerçeği bu. Birbirinin hasmı biamanı olan partilerimizin demokratik açılım söz konusu olduğunda bir safta yer almış olmalarını Türkiye toplumunun sağduyusuna havale ediyoruz.

Gelin, bu sorunu birlikte çözelim. Gelin, birbirimizi kırmadan dökmeden, birbirimizi tahrip etmeden, birbirimizi imha edilmesi gereken düşman olarak görmeden bu sorunu çözelim. Bu sorunu çözmenin yegâne yolu da demokratik diyaloji yöntemidir. Şiddeti hiçbir şekilde gerekçelendiremeyiz, hele hele Kürt meselesinin çözülmemiş olduğu genel ezberinden hareketle terörü, şiddeti meşrulaştırma yoluna gitmemeliyiz. "Kürt meselesi" dediğimiz mesele etnik kimliğin inkârından kaynaklanan bir meseledir, bunu herkes biliyor. Ama bugün Türkiye'de etnik kimliğin inkârı üzerinden yol yürüyen bir iktidar yok, bir devlet anlayışı da yok. Ama Kürt kardeşlerimizin, Kürt vatandaşlarımızın çok haklı talepleri var, demokratik, siyasal, kültürel talepleri var.

Biz şunu açık yüreklilikle belirtiyoruz: On sene önce TRT Şeş'in açıldığı söylenseydi, ülkenin bölünüp parçalanacağını söyleyenler bugün yanıldıklarını artık görsünler. Birbirimizi ikna ederek bu sorunu çözebiliriz arkadaşlar. Birbirimizin duyarlılıklarını kaşıyarak, etnik fayları harekete geçirerek biz bu sorunu çözemeyiz. Türkiye'nin etnik bir sorunu var, geçmişte inkâr, asimilasyon, ret politikalarının önümüze koymuş olduğu bir sorun var ama biz  bu sorunla bir ömür boyu yaşayamayız. Bugünkü İktidarımız, AK PARTİ İktidarı bu anlayışı, devlet aklının üzerine oturduğu bu anlayışı tarihe uğurladı. Eğer biz AK PARTİ'nin devrimsel nitelikteki bu reformlarını görmezlikten gelirsek, AK PARTİ sanki hiçbir şey yapmamış gibi davranırsak çok yanlış yaparız arkadaşlar.

Evet, bu sorun çözülebilir, yeter ki sorundan beslenenler çözüme inatla direnmesinler. Bizim şiddet dilinden duyduğumuz rahatsızlığı herkes biliyor. Siyaseten müzakereye ne kadar açık olduğumuzu da herkes biliyor. Evet, terörle mücadeleyi biz, siyasi mücadelenin, topyekûn demokratik mücadelenin sadece ve yalnızca bir parçası olarak görüyoruz. Sadece ve yalnızca güvenlik algısı üzerine oturan bir anlayışımız yok. Ama demokrasinin yaşayabilmesi için de herkes takdir buyurur ki güvenlik ortamına ihtiyaç var.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, sorun, hangi önerge üzerinde konuşuyor, farkında mı? Önergenin adını biliyor mu?

MEHMET METİNER (Devamla) - Eğer bir örgüt, Kürtlerin büyük bir kısmına rağmen bile, bir coğrafya üzerinde silahlı bir vesayet rejimi oluşturmak istiyorsa burada demokrasi olmaz arkadaşlar. Adının önünde "Barış ve Demokrasi" olan bir partimiz herkesten daha fazla barış ve demokrasi konusunda ilkeli bir siyaset izlemek zorundadır.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Konuştuğunuz önergenin adını biliyor musun? Hele onu bir okuyun.

MEHMET METİNER (Devamla) - Devletten kaynaklı her türlü şiddete beraber karşı çıkalım ama örgütten kaynaklı şiddete de. Hele hele kendinden farklı düşünen Kürt vatandaşlarına karşı dahi tahammül edemeyen Stalinist bir örgüte karşı da onun şiddet politikalarına karşı da anlamlı bir ses yükseltmeliyiz. Şiddete karşı olmaklığın gereği budur arkadaşlar.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Siz hangi taraftasınız, devlet tarafında mı, terör tarafında mı? Tarafınızı bilelim, tarafınızı!

MEHMET METİNER (Devamla) - Bizim tarafımız çok net Sayın KÜRKCÜ! Siz ne zamandan beri hangi taraftasınız bilemiyorum.

PERVİN BULDAN (Iğdır) - KÜRKCÜ değil, yanlış söylüyorsun! (BDP sıralarından gülüşmeler)

MEHMET METİNER (Devamla) - Sayın milletvekilleri, şimdi, biz silahlı mücadeleyle?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

MEHMET METİNER (Devamla) - ?siyasal mücadelenin artık birbirinden ayırt edilmesi gerektiğine inanıyoruz. Silahlı mücadele herkese kaybettirir. Siyasi mücadele herkese kazandırır. "Kürt sorunu yoktur, Kürt vatandaşlarımızın sorunu vardır." şeklinde bir eleştiri üzerinden Sayın Başbakanımıza yöneltilen bir suçlama var. Burada söylemek istediğimiz şey şudur: Evet, ret, inkâr, asimilasyon politikalarının ürünü olan Kürt meselesi yoktur, PKK meselesi vardır ve ne yazık ki PKK Kürt sorununun çözümü önünde şiddet politikalarıyla bir engel oluşturmaktadır. Umarım, partisinin adı önünde "Barış ve Demokrasi" olan bir partimiz PKK'nın bu şiddet politikalarına, Kürt sorununun?

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Çıkarırız konuştuklarını, veririz İnternete, rezil olursun sonra. Rezil olursun, Başbakana dediklerin gibi olur! 

MEHMET METİNER (Devamla) - ?çözümsüzlüğünü derinleştiren bu şiddet politikasına da karşı çıkar.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)