| Konu: | ORMAN KÖYLÜLERİNİN KALKINMALARININ DESTEKLENMESİ VE HAZİNE ADINA ORMAN SINIRLARI DIŞINA ÇIKARILAN YERLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ İLE HAZİNEYE AİT TARIM ARAZİLERİNİN SATIŞI HAKKINDA KANUN TASARISI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 93 |
| Tarih: | 11.04.2012 |
MHP GRUBU ADINA SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, bugün milyonlarca vatandaşımızın beklediği 2/B görüşmelerine başlıyoruz ama ne yazık ki, her zaman olduğu gibi Orman ve Su İşleri Bakanımız, kanun tasarısının sahibi yine başlangıcında yok.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Burada, burada; geliyor.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Yani bu, işi ne kadar ciddiye aldığının bir göstergesidir.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) - Tasarının sahibi Hükûmettir.
TUNCA TOSKAY (Antalya) - Teklif. Hükûmet olsa tasarıyla gelirdi.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Ben konuşmanın başında söylüyorum, muhatabı Orman ve Su İşleri Bakanıdır Sayın Bakan.
Fakat, bu tasarıda da tartışırken göreceğiz, Orman ve Su İşleri Bakanlığının bu tasarının hiçbir yerinde olmadığını göreceğiz. Orman ve Su İşleri Bakanımız, her zaman olduğu gibi, yine bütün işleri Maliye Bakanlığına, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne aktararak bu süreci atlatmanın gayreti içerisindeler. Bunu öncelikle ifade edeyim.
Evet, değerli milletvekilleri, ormanlarımız dünyanın en değerli doğal kaynaklarıdır. Dünya kara yüzölçümünün yüzde 30'u ormanlarla kaplıdır. Dünyamızda hızlı nüfus artışı, sanayileşme hamleleri ve göç olayları neticesi hep ormanlarımızın aleyhinde gelişmiş ve bu süreçten dünya ormanları gibi Avrupa ormanları da etkilenmiştir. Avrupa'nın tamamına yakını, yüzde 90'a yakını ormanlarla kaplıyken süreç içerisindeki sanayileşme hamleleri ve nüfus hareketliliği neticesinde bugün bu oran yüzde 30'lar civarına gerilemiş bulunmaktadır. Bu süreçten Türkiye'miz de aynı şekilde etkilenmiştir. Anadolu coğrafyasının bin yıl önce yüzde 70-75'i ormanlarla kaplıyken bugün bu oran yüzde 27'lere düşmüştür. Özellikle insanların geçimlerini sağlama noktasında sanayideki gelişmeler, nüfus hareketindeki değişiklikler hep ormanlarımızın aleyhine işleyen süreçleri beraberinde getirmiştir. Bugün dünya yüzölçümünün yüzde 30'u ormanlarla kaplı, Avrupa'nın yüzde 30'u ormanlarla kaplı, ülkemizin de yüzde 27'si ormanlarla kaplıdır ama Türkiye ormancılığı açısından baktığımızda dezavantajlı durumumuz, yüzde 27 orman alanımızın yüzde 50'si de bozuk vasıflı ormanlardır.
Şimdi, değerli milletvekilleri, 2/B arazilerine baktığımızda: 2/B arazileri nereden çıktı? Şimdi kamuoyunda çok ciddi endişeler var "Acaba ormanlar peşkeş mi çekiliyor? Ormanlar birilerine satılıyor mu?" gibi? Bunlar yıllardır kamuoyu nezdinde tartışılıyor. 2/B meselesi bugünün meselesi değildir.
Bakın, 1937 yılında çıkan 3116 sayılı Yasa'da da 2/B maddesi vardır yani orman dışına çıkarma vardır. Yine, 1956 yılında 6831 sayılı Orman Kanunu'nun ikinci metninde de orman dışına çıkarılma yer almıştır. Hatta bu maddeye göre 1958-1960 yılları arasında 198 bin hektar alan orman dışına çıkarılmıştır fakat 1960 askerî müdahalesinde Millî Birlik Komitesi Resmî Gazete'de yayımlanan bu 198 bin hektar orman dışına çıkarma işlemini iptal etmiştir.
2/B Anayasa'mıza 1961 Anayasası'yla giriyor, 1970 yılında istisna getirilerek 15/10/1961 yılından önce orman niteliğini kaybeden alanların orman dışına çıkarılacağı hükmü getiriliyor. Yine 1982 Anayasamızın 169'uncu ve 170'inci maddeleri orman ve orman köylülerimizle alakalıdır. Bugüne kadar yaklaşık 450-470 bin hektar civarında ormanlık alan orman dışına çıkarılmıştır ve kadastrolar tamamlandığında bu rakamın tahminen 600 bin hektar civarında olacağı tahmin edilmektedir.
Şimdi, değerli milletvekilleri, 2/B arazileri yaklaşık yetmiş yıldır kamuoyu gündemini işgal etmektedir, zaman içerisinde bütün siyasi partilerin propaganda malzemesi hâline gelmiştir. Bugün burada Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekilimiz Mehmet Şandır Bey, yine CHP Grup Başkan Vekili Hamzaçebi dâhil olmak üzere ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu yani üç siyasi parti 2/B sorununu çözmek üzere bir ittifak yaptık, bir siyasi uzlaşmanın içerisine vardık, 2/B'yi bu milletin, bu memleketin önündeki bir sorun olma noktasından çıkaralım diye bir kararlı tutum sergiledik. İnşallah bu Mecliste bu kararı vererek insanlarımız beklediği yetmiş seksen yıllık bir problemi beraber çözmenin gayreti içerisinde oluruz. 2/B'yle ilgili daha önce çalışmalar yapıldı, kanun tasarıları Meclisten de geçti fakat Anayasa Mahkemesi iptal etti. Biz komisyonlarda söyledik, dedik ki: "Üç siyasi partinin, Mecliste grubu bulunan üç siyasi partinin bu konuda bir ittifakı varsa gelin anayasal düzenlemeyi de yaparak bu konuyu artık sorun olmaktan çıkaralım."
Şimdi, milyonlarca vatandaşımız bir beklentinin içerisine girdi ve bu Meclisimizden, genel bir ittifak olduğu için, büyük oranda geçeceğini düşünüyoruz. İnşallah Anayasa engeline takılıp da milletimizin beklentilerini karşılayamayacak duruma düşmeyelim. Eğer böyle bir duruma düşersek çok ciddi bir kaos ortamının ve bir belirsizlik ortamının bizi beklediğini öncelikle belirtmek istiyorum.
Şimdi değerli milletvekilleri, 2/B'ye Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak biz "evet" diyeceğiz fakat komisyonlarda ısrarla belirttik. Gerek kurulan alt komisyonda gerekse ana komisyonda çekincelerimizi söyledik "Milletimizin beklentileri var." dedik. Tarım Orman Komisyonunda olan üyeler de vardır. Yüzlerce, binlerce faks geldi. Yani bir kanun çıkarıyoruz, bu kanunun adına Cumhuriyet Halk Partisi "barış kanunu" diyor, Milliyetçi Hareket Partisi "bir tasfiye kanunu" diyor yani bunun adı "bir barış ve tasfiye kanunu", hep beraber bunu çözmeye çalışıyoruz. Bunu çözerken biraz daha anlayış ve uyum içerisinde çalışsaydık vatandaşlarımızın beklentilerini karşılama noktasında gayretli bir adımı beraberce atmış olurduk.
Bakın değerli milletvekilleri, şimdi bu kanunun ana amacı ne? Orman köylülerinin kalkındırılması ve desteklenmesi ama göreceğiz görüşmeler devam ederken, bu kanun tasarısında orman köylüsü yok. Nitekim komisyonda yaptığımız çalışmalarda orman köylüsünün işin içine sokulması noktasında ciddi önergelerimiz oldu. Niye "yok" diyorum bakın değerli milletvekilleri. Bu alanlar nasıl oluştu? Bu alanlar? Anadolu coğrafyasında fakir fukaradır orman köylülerimiz. Geçim sıkıntısı çeken orman köylülerimiz zaman içerisinde ormanlardan açmalar yapmış. Ne zaman yapmış bu açmaları? Yetmiş yıl, seksen yıl önce açmış, kimisi elli yıl önce, kimisi kırk yıl önce ve 1950'lerde Türkiye'de sanayileşme hamlelerinin başlamasıyla beraber köyden kentlere göçler oluşmuş. Köyden bir aş umuduyla, iş umuduyla şehirlere giden vatandaşlarımız başlarını sokacak bir yer aramışlar. Şimdi normal şartlarda devletin bu köyden şehre göç eden vatandaşlarımızın ikâmet edeceği, başlarını sokabileceği imkânları yerine getirmesi gerekirken ne yazık ki yerine getirilmemiş ve buralar hep oy deposu olarak değerlendirilmiş. Bu vatandaşlarımız da şehir merkezlerinde yine başlarını sokacak, ormanın bir kenarına bir gecekondu yaptırarak? Hatta bu şekilde ilçeler oluşmuş, mahalleler oluşmuş, binlerce, on binlerce ev oluşmuş yani 2/B oluşmaları bir imkânsızlık, bir yetersizlik sonucunda oluşmuş.
Şimdi, bu artık bir kangren hâline gelmiş, bunu çözelim diyoruz fakat burada, buradan elde edilecek gelirde orman köylüsüne bir kaynak yok. Buradan gelecek kaynakların yüzde 90'ı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının bütçesine aktarılıyor.
Şimdi, bunun sıkıntısını çeken, o zor şartlar altında, o imkânsızlıklar içerisinde evinden çıktığında ormana eli değen, evinden çıktığında ormana adımını atan orman köylüsüyle bundan rant sağlayan kitleyi ve kesimi aynı kategoriye koyuyoruz. Yani sizin bir dönem Maliye Bakanı yaptığınız Kemal Unakıtan'
Buradan aldığımız paralarla, artık Avrupa'da olduğu gibi? Bakın, bugün Avrupa ormanlarında artık kelebeklerin yaşam alanı planlanıyor ama biz, orman köylülerimizin insanca yaşayacağı ortamı oluşturamamışız, böyle bir eksikliğimiz var.
Şimdi, bakın, buradan elde edilecek geliri büyük ihtimalle İstanbul'da kentsel dönüşümde harcayacaksınız. Şimdi, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı 2005 yılında "İstanbul'un geleceğini planlama" adı altında "İstanbul Metropoliten Planlama ve Kentsel Tasarım Merkezi" kuruyor. 1/100.000'lik ve "İstanbul'un anayasası" denen "İstanbul Çevre Düzeni Planı"nı hayata geçiriyor ve burada 550'ye yakın, çoğu akademisyen olmak üzere, bu merkezde insan çalıştırıyor ve buradan birtakım kararlar alınıyor, İstanbul'un kontrollü bir şekilde büyümesi, kentin güneyde Marmara ekseninde kademeli bir şekilde büyümesinin planlanması çıkıyor "İstanbul anayasası" adı altında. Fakat, bir sabah bakıyorsunuz Sayın Başbakan bir talimat veriyor, on yıldır metropoliten merkezinde trilyonlar harcanarak yapılan çalışmalar bir kenara bırakılıyor ve Sayın Başbakan çılgın projeyle beraber "Hedefiniz, istikametiniz İstanbul'un kuzeyidir -ve tam aksine bir şeyle- ekseniniz Karadeniz'dir." diyor ve trilyonlarca para boşa gidiyor.
Şimdi buradan aldığınız kaynağı da yine buralara aktarmamızın ne mantığı var, ne anlayışı var? İstanbul sizin pahalı oyuncağınız değildir. Fakir fukaranın, garip gurebanın, orada zor şartlar altında yaşayan orman köylüsünün paralarının oraya aktarılması doğru bir yaklaşım değildir. Buradan en aşağı yüzde 50 kaynağın orman köylülerimizin kalkındırılması ve geliştirilmesiyle ormanlarımızın bakımlarına harcanması gerektiği kanaatindeyim çünkü bu yerler orman alanlarından çıkarılan yerlerdir ve Türkiye'de 21.222 tane orman köyünde 7 milyon, 8 milyona yakın vatandaşımız devletin raporlarına girmiştir, fakirlikleri devlet raporlarıyla tescil edilmiştir. Bunların hakkının başka yere verilmesini doğru bulmuyoruz.
Değerli milletvekilleri, yine bu tasarıda eleştirdiğimiz bir nokta var. Şimdi, birtakım uygulamalar yapıyoruz, kanun tasarısının birçok metninde göreceksiniz, idarenin yaptığı işlemlerin birçoğunda hukuk kurallarının, mahkemeye gitmenin, vatandaşın hakkını aramasının önüne geçilmiş, mahkemeye gitmesi kaldırılmış. Şimdi, biz burada bir hukuk oluşturuyoruz, bu hukuku doğru oluşturmamız gerekir. Bakın, sizin komisyon üyeleri de, milletvekilleri de yüzlerce telefon almıştır. Şimdi, burada vatandaşlarımızın sıkıntıları var, işte Adana'dan, Mersin'den, Antalya'dan, Muğla'dan yüzlerce telefon geliyor, diyorlar ki: "Rayiç bedeller belirlenirken çok yüksek belirlendi." Biz orman köylüsü olarak bunları alma şansına sahip değiliz ama biz bu kanun tasarısıyla ne getiriyoruz? Diyoruz ki: Zamanı içerisinde bizim belirlediğimiz fiyatlarla bunları alırsanız alırsınız, almazsanız genel hükümlere tabi tutarız. Yani bu şekilde vatandaşı mağdur edecek bir madde var bu kanun tasarısında.
Şimdi, hızlı ilerlemek isteyebiliriz, çabuk hareket etmek isteyebiliriz ama bu işi yaparken adaleti yerine getirmek zorundayız. Vatandaşımızın, orman köylümüzün hukukunu korumak zorundayız. Eğer vatandaşın hak arama özgürlüğünü elinden alırsak vatandaşımız kendini ötelenmiş şekilde hissedecektir. Yani bunları getirsek ne olur? Yani vatandaşımız hakkını arasa... "Rayiç bedel çok yüksek." diyor. Örneği var, Mersin'den bir vatandaşımız, yarım saat, bir saat önce aradı. Diyor ki: "Benim civarımdaki yerlerin fiyatı, dönümü 10 lirayken, benim buraya 50 lira rayiç bedeli belirlemiş." Tapulu yerler 10 lira, yanında belirlenen yer 50 lira. Vatandaş bunu nasıl alacak? Böyle yüzlerce yer var. Gelin, burada bu yanlışlıkları ortadan giderelim. Eğer bir çalışma yapıyorsak, bir barış kanunuysa, bir tasfiye kanunuysa bütün kesimleri memnun etme gibi bir zorunluluğumuz mevcuttur.
Şimdi Sayın Bakan geldi herhâlde.
Bakın, şunu ifade etmek istiyorum: Bugün, biraz önce söyledim, ormanlarımızın yüzde 50'si bozuk vasıflı ormanlardan ibaret. Ormanların artık odun üretimi dışında diğer fonksiyonel ürünlerinin dünyada önem kazandığı bir süreci yaşıyoruz. Maddi gelirlerinin yanı sıra fonksiyonel gelirlerinin maddi gelirlerinden 2 bin veya 20 bin kat daha fazla olduğu bilim adamlarımızca tespit edilmiş. Bizim ormanlarımızın yüzde 50'si bozuk vasıflı ormanlar. Bir örnek vereyim,
Değerli milletvekilleri, bu 2/B Yasa Tasarısı'nın bu Bakan zamanında çıkmasını bir talihsizlik olarak görüyorum çünkü Sayın Bakan, orman teşkilatının bugüne kadar ne kadar kazanımı varsa yok etmenin gayreti içerisine giren bir bakan yani bir noktada mirasyedi şeklinde hareket eden bir bakanla çalışıyor şu anda Hükûmet.
Size bir örnek vereceğim ve Sayın Bakandan cevaplandırılmasını isteyeceğim. Bakın, 1996-2007 yılları arasında -İstanbul milletvekilleri iyi bilir- Kemerburgaz bölgesinde maden sahalarının rehabilitasyonu için hafriyat dökülüyor, üzerleri düzenleniyor ve yeniden ağaçlandırılıyordu. Bunu bizim meslektaşlarımız yapıyordu orman teşkilatında çalışan ve yılda 15-20 trilyon gibi ciddi bir kaynağa sahipti. Bu kaynakla da ormanların varlığının ve gelişiminin artırılması noktasında bir gayretin içerisindeydi. Ne zaman ki Sayın Bakanımız göreve geldi, 2007 yılında bu alanları İstanbul Büyükşehir Belediyesine devretti, bununla ilgili kanunda da değişiklik yapıldı.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Sayın Vekilim, kanun bu, kanun.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Sayın Bakan, evet sizin zamanınızda çıktı.
Şimdi ben bir şey soracağım, grup başkan vekilleri mi cevaplar, Sayın Bakan mı cevaplar, cevabını istiyorum. Afyon Şuhut doğumlu, kendisinin yeğeni konumunda olan birisi önce Çevre ve Orman Bakanlığına Özel Kalemde memur olarak başlatılıyor bakın ve akabinde bir müddet sonra, İstanbul'da toprak dökümünü verdik ya, o şubenin başına şube müdürü olarak atanıyor.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - İstanbul Büyükşehire bağlı?
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Şimdi, Sayın Bakan, yerinizden değil ama bu kürsüden cevap verin. 1972 Şuhut doğumlu, yeğeniniz olarak iddia edilen şahıs sizin akrabanız mıdır? Bunu Özel Kalemde göreve başlatmış mısınızdır ve bu toprak döküm sahalarını Büyükşehir Belediyesine devrettikten sonra, bu akrabanız olarak iddia edilen şahsı da bu işin başına verdiniz mi?
Şimdi, buradan soruyorum: İstanbul Büyükşehir Belediyesine geçtikten sonra -Sayın Bakandan veya grup başkan vekillerinden açıklama istiyorum- buradan kimler hafriyat dökümü işini aldı? Ne kadar para kazandılar?
Yine, bütçe görüşmeleri sırasında sordum, Bakanın uygulamalarından bahsediyorum. Bakın, Adalet ve Kalkınma Partisinin otoparkı orman alanından işgaldir ve bu 2/B yasasıyla da çözülmüyor. Bunu üç ay önce dile getirdim, ne grup başkan vekillerinden ne Hükûmet yetkililerinden bir açıklama geldi veya biz açıklama da istemiyoruz; şu Büyükşehir Belediyesi ile Adalet ve Kalkınma Partisinin ruhsat işini de halledecek şekilde düzenlediğiniz bu yapıyı geri verin, işgalden vazgeçin.
Yine, Orman Bakanlığındaki yapılanmalar, Sayın Bakanın gelmesiyle beraber ardı ardına sıkıntıları beraberinde getirmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Şimdi, bu süreci, ormanların geleceğe taşınmasını, sürdürülebilir ormancılık politikasını yürütecek Orman ve Su İşleri Bakanlığı, eğer ormancılığın kazanımlarını tek tek yok ediyorsa, burada, bu tasarıdan ve buradan gelecek kaynakların doğru kullanılmasından bir şey bekleyemeyiz.
Sayın Bakan geldikten sonra ardı ardına değişiklikler yapıldı. Önce bakanlıkların adı değişti, sonra tekrar değişti; genel müdürlükler kapandı, genel müdürlükler açıldı; bölge müdürlükleri kapatıldı, bölge müdürlükleri açıldı.
Bakın, dokuz tane bölge müdürlüğü vardı Osman Pepe'nin ilk Bakan olduğu dönem, sizin Hükûmetiniz zamanında. Dokuz bölge müdürlüğü daha iyi hizmet etmek amacıyla kapatıldı, bugün yirmi dört tane bölge müdürlüğü açtınız ve hiçbir işlevi yok Millî Parkların bir birimi olarak. Erozyon ve Kontrol Genel Müdürlüğü kurdunuz, merkezde yirmi-otuza yakın bir ekibi var. Göreve geldiğinizde 28 tane müşavir vardı, bugün bu sayıyı 130'a çıkardınız. Niye? Yandaşlarınıza ve yoldaşlarınıza yer açmak adına.
Hepinize teşekkür ediyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.