| Konu: | DEVLET SIRRI KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 123 |
| Tarih: | 21.06.2012 |
CHP GRUBU ADINA TURGUT DİBEK (Kırklareli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, ikinci bölüm üzerindeki düşüncelerimizi açıklamak üzere huzurunuzdayım. Öncelikle sizleri saygıyla selamlıyorum. Tabii, arkadaşlarımız aslında bizim anlatacaklarımızı dinlerlerse daha da mutlu olacağız.
Şimdi, kanunun tümü, birinci bölümü bitti. Aslında kanun çok değil, on üç maddelik, daha doğrusu on bir maddelik bir kanun tasarısı. Özü bir madde aslında, çok fazla değil. Yani, diğer maddeler de mutlaka kanun içerisinde önem taşıyor ama kanunun özü tek madde, o da 4'üncü madde, yani bu hep bahsedilen Kurul, yani bu "devlet sırrı" nitelemesini yapacak olan Kurul. Yani, Başbakanın başkanlığında 4 tane de bakanın katılımıyla bir kurul oluşuyor, işin özü o, diğer maddeler bana göre teferruat.
Şimdi, Komisyonda da bunu konuşmuştuk değerli arkadaşlar. Bu konu bizim tarafımızdan tabii eleştiriliyor, iktidar partisi milletvekili arkadaşlarımız ısrarla şunu söylediler: "Ya siz şimdi Sayın Başbakana güvenmiyor musunuz, işte bakanlara güvenmiyor musunuz? Yani, onlar da bu ülkenin seçilerek gelmiş olan insanları, yanlış mı yapacaklar?" Bu tür nitelemeler oldu. Ben de tabii bu söylem karşısında konuşmamda bazı örnekler vermiştim, "Tabii ki biz Sayın Başbakana güvenmek istiyoruz. Yani bir ülkenin başbakanı güvenilir olmalı, bir ülkenin başbakanı -hani o nitelemeyle- yediemin dediğimiz, güvenilir kişi olmalı." demiştim ama değerli arkadaşlar, çok değil, aklıma şöyle bir çırpıda üç dört tane örnek gelmişti, onları komisyonda söylemiştim. Şimdi dedim ki: "Bizim yerimize geçin, burada siz oturun -şu anda da söyleyebilirim- şu sıralarda siz oturun, biz burada oturalım, bizim gibi düşünün, bakalım ne diyeceksiniz?"
Bakın, çok değil 2009'un ekim ayında Habur'da bir olay yaşadık. Tabii o süreci takip edenler biliyorlar, teröristler kamplardan geldiler Habur'a. Geliş şekillerini biliyorsunuz, kıyafetlerini biliyorsunuz, oradaki karşılanmalarını biliyorsunuz, yaşanan olayları biliyorsunuz, Türkiye'deki infiali biliyorsunuz. Her yer, yer yerinden oynuyor, grup toplantısı yapılıyor. Sayın Başbakan grup toplantısında "Bu tablo karşısında umutlanmamak mümkün mü?" dedi yani hatta devamı da var "Sevindirici bir gelişmedir." dedi.
Şimdi, çok değil arkadaşlar, iki, iki buçuk yıl yani sondan başlayarak birkaç şey aklıma geldi, onları sizlerle paylaşmak istiyorum. Geçenlerde o gelen teröristlerle ilgili yargılama sonuçlanmış, "Çok umut verici bir gelişme, umutlanmamak mümkün mü, mümkün değildir." diyen Sayın Başbakana karşılık hâkim gelenlere on yıl ceza vermiş arkadaşlar, mahkeme heyeti, biliyorsunuz değil mi? Neden? Terör örgütü üyesi olmak, terör örgütünün propagandasını yapmak?
Şimdi, böyle bir tablo? Yani bu ülkenin Sayın Başbakanı o görüntü karşısında o açıklamayı yaparsa hepimizin kafası karışır değerli arkadaşlarım. Yani gelelim? Aslında bu yine söylendi, bu Oslo olayının öncesi var, ben bunu birkaç kez bu kürsüden söyledim çünkü önemsiyorum, ben Sayın Başbakana güvenmek istiyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Sakın ha Turgut Bey, sakın ha!
TURGUT DİBEK (Devamla) - Yani bu referandum öncesi Sayın Başbakanın en milliyetçi söylemleri kullandığını hep beraber biliyoruz, en milliyetçi söylemler. Oslo yeni çıktı, o tarihlerde yoktu ama kokusu vardı, konuşuluyordu kamuoyunda. Bizler de bunu sormuştuk "Ya, siz böyle diyorsunuz da bu terör örgütüyle görüştüğünüze dair birtakım, müzakere yaptığınıza dair birtakım duyumlar var." Sayın Başbakanın söylemleri çok açık yani neredeyse bizi PKK'yla eşit hâle getirdi. İşte, "Kandil'in kuyruğu" olduk. Sayın Başbakanın söylemlerinden bahsediyorum. Arkadaşlar, o nitelemeleri de hatırlatmama gerek yok yani "Bunları ileri sürenler şudur, budur." söylemleri de oldu. Daha sonra neyle karşılaştık? Oslo görüşmeleriyle karşılaştık. Kimlerin gittiği, nasıl gittiği? Yani oraya işte, "Terör örgütüyle konuşan, görüşen şudur." falan diyen Sayın Başbakan bunlar ortaya çıktıktan sonra ne dedi: "Evet, ben gönderdim." dedi. "Ne var bunda?" dedi, işte, ona benzer söylemlerde bulundu.
Ben de diyorum ki, güvenilir bir Başbakan değerli arkadaşlar, çıkar o tarihlerde o şekilde konuşmazdı. Burada Arabuluculuk Kanunu görüşülürken yine bu kürsüden söyledim, bu kürsüden belirttim. Sayın Başbakanın Marmara Üniversitesinin açılışında bir konuşması var, evlere şenlik bana göre. Ne demişti hatırlıyor musunuz Sayın Başbakan o konuşmada? Demişti ki: "Farklı inanç gruplarının kendi yargılamalarını yapmalarının mirasçılarıyız, inşallah, önümüzdeki günlerde -meali bu- bunun öncüsü olacağız." Birebir belki aynı değildir ama üç aşağı beş yukarı bu söylemlerde bulundu.
Şimdi, bakın, burada bunu konuşmuştum, demiştim ki: "Şimdi, bu ülkenin Başbakanı -arkadaşlar- insanların kimliğine, insanların inançlarına, bu ülkenin vatandaşlarının cinsiyetine bakarak hukuk yargılamalarının farklı olmayacağını bilmeyen veya bilmeyecek durumda olan biri midir?" Yani biz, Türkiye'de kimliğe göre, inanca göre hukuk mu uyguluyoruz, yargılamaları böyle mi yapıyoruz? Yoksa evrensel hukuk kurallarını, Anayasa'mızın ve diğer kanunlarımızın belirlediği ilkeler çerçevesinde herkese eşit bir şekilde mi uyguluyoruz? Şimdi, bu ülkenin Başbakanı bunları konuşuyor değerli arkadaşlar.
Ha, şimdi, bir olay daha var, çok yakında olan bir olay, şu MİT Kanunu'yla ilgili. Benim için o da çok önemli, bunu Komisyonda da söylemiştim, çünkü Sayın Başbakanın mantığını ya da bu ülkeyi yönetirken gelgitlerini anlamak adına bu da önemliydi.
Biliyorsunuz, Oslo görüşmeleriyle ilgili süreç ortaya çıktığında, bir yargısal faaliyet, yani yakalama kararı çıktı gidenler hakkında, Sayın Hakan Fidan ve diğerleri hakkında ve ifadeye çağrıldılar, burada üç günde kanun çıkardınız. O kanun çıkmadan evvel, Başbakan o kanunu savunurken şu cümleleri kullanmıştı, dedi ki: "Ben seçilmişleri atanmışlara harcatmam."
Şimdi, bunu kimin için söyledi? Hakan Fidan ve diğer kişiler, işte, Afet Güneş. "Benim tarafımdan gönderilmiştir. Bu ülkede seçilen kişi benim. Ben bu ülkenin Başbakanıyım. Ben halkın oylarıyla seçilmiş olan insanım." Hatta geçenlerde de şunu söyledi, dedi ki: "Çağıracaksanız beni çağırın, alacaksanız beni alın." Kime? Savcılara.
Ben de şunu bekliyorum bu ülkenin Başbakanından: "Ben seçilmişleri atanmışlara harcatmam." diyen Sayın Başbakandan 8 tane tutuklu milletvekili arkadaşımız için de aynı söylemleri bekliyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Söyledi, onu da söyledi.
TURGUT DİBEK (Devamla) - Yani onlarla ilgili ne söyledi? "Yargının işi." dedi, yargının işi?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - "Temennimiz budur." dedi
TURGUT DİBEK (Devamla) - Söyledi. Şunu dedi: "Yargının işi.", "Niye aday gösterdiniz?"
Şunu demiyor: Arkadaşlar seçilmiş kişidir. Atanmışlarla seçilmişler arasında? Hakan Fidan seçilmiş kişi değildir, Hakan Fidan atanmış kişidir ama Hakan Fidan'ı gönderen irade seçilmiştir. Sen onu koruyorsan yani kendini koruyorsan halkın oylarıyla seçilmiş olan insanları da koruyacaksın, milletvekillerini de koruyacaksın. Ben o zaman o Başbakana güvenirim değerli arkadaşlar.
Bu ülkenin Başbakanı çıkıp AKP'nin gençlik kolları toplantısında -telekonferansla katıldı biliyorsunuz- bir konuşma yaptı: "Kininizin takipçisi olun, kininizden vazgeçmeyin." İnsanlar, herkes gibi bizler de düşündük, aklı başında, mantıklı insanlar "Ne demek istiyor bu ülkenin Başbakanı?" diye.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Bizim de kinimizin olduğunu unutmayın.
TURGUT DİBEK (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu söylemler varsa, o zaman, bakın, ben de şunu belirtmiştim, buradan da belirtiyorum: O zaman, bakın yürütmeye?. Çünkü bakın, bu devlet sırrıyla ilgili olarak bu yetkiyi kime veriyoruz? Başbakana artı 4 tane bakana veriyoruz. Bunlar kim? Bu ülkenin yürütme organı. Yani bu işten faydalanacak olan ve bilgilerin, belgelerin devlet sırrı kapsamına alınmasından en çok kim yararlanacak? Ben mi yararlanacağım? Yararlanacak olan bu ülkenin yürütmesi yani onların işine yarayacak. Kimin? Yürütmenin işine yarayacak çünkü Türkiye'yi yönetenler onlar.
Öğleden sonra sık sık sorularda da gündeme gelen Dolmabahçe olayı. Ben görüşmedim Başbakan görüştü. Kiminle görüştü? Genelkurmay Başkanıyla görüştü. Bu bilgiler devlet sırrı kapsamına alınacaksa yürütme tarafından alınacak. Dolayısıyla, bu kadar geniş yetkiyi yürütmeye veriyorsunuz. Yargıyla ilgili olan kısım -ben Sayın Bakanın dediğine hiç katılmıyorum- göreceksiniz, efendim mahkemeler bu konuda idare dava açarmış? Hiç alakası yok. Onların hiçbiri olmayacaktır.
Değerli arkadaşlarım, o zaman, bakın, Sayın Başbakana birilerinin bunları anlatması lazım. Sayın Arınç burada yok, Sayın Millî Savunma Bakanı burada. Yani demesi lazım: "Sayın Başbakan, iyi güzel de sen ara ara şunları söylüyorsun; bak, insanlar da size güvenmiyor." Yani bunu ya birileri söyleyecek? O zaman, sizler söylemiyorsanız, bunları biz söyleyeceğiz. Söyleyince değerli arkadaşlar, sizler de kırılmayacaksınız. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.