GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: DEVLET SIRRI KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:123
Tarih:21.06.2012

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 7'nci maddenin madde metninden çıkarılmasına ilişkin verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu maddede aslında devlet sırrı niteliğini kaybeden belgelerin sır olmaktan çıkarılmasına ilişkin kararın Kurul tarafından verileceği belirtilmekte. Aslında Kurulun mahiyetini anlattım başlangıçta. Kurul=Başbakan demektir. Dolayısıyla, tam bir "kendin pişir kendin ye yasası" bu yasa. Her şey? Kurula neyin devlet sırrı olması gerektiğinde teklif yapılacak, o teklifin devlet sırrı olup olmasını değerlendirme kuruluna; Kurul karar verecek, dolayısıyla Başbakan karar verecek. Onların devlet sırrı olup olmadığına da yine Kurul ama dolayısıyla Başbakan karar verecek. Devlet sırrı niteliğini kaybettiği gerekçesiyle de devlet sırrı olmaktan çıkarılmasına ilişkin yine Başbakan karar verecek yani bu yasanın demokratik hukuk devletinde savunulabilir bir yanı var mı? Baştan beri anlatıyoruz yani diğer demokratik ülkelerde devlet sırrı nasıl korunuyorsa Türkiye'de de öyle korunsun. Oralarda devlet sırrı korunması yapılırken kişilerin bilgi edinme hakkı ya da diğer hakları ihlal edilmiyor, aksine, onlar tam bir güvenceye alınmış.

Öte yandan, değerli arkadaşlarım, 5'inci maddede ekonomik sırlarla ilgili kısım her ne kadar Komisyonda çıkarılmış olmakla birlikte, 5'inci maddenin 5'inci fıkrasında "Resmî Gazetede yayımlanmayan ikili ve çok taraflı antlaşmalar" ibaresi var. Bu çok tehlikeli bir ibare. Özellikle Sykes-Picot Anlaşması, Sayın Bakan? Bu anlaşma, hepinizin bildiği gibi, 16 Mayıs 1916'de İngiltere ve Fransa arasında yapılan ve Türkiye'nin Orta Doğu'daki topraklarının paylaşılmasını öngören gizli bir anlaşma. Rusya'nın onayıyla yapıldı. 1917 Ekim Devrimi'nden sonra Lenin tarafından bu anlaşmanın içeriği dünya kamuoyuna açıklandı.

Yine, o zamanki Dışişleri Bakanımız -şimdi Cumhurbaşkanı- Sayın Abdullah Gül ile ABD Dışişleri Bakanı Sayın Colin Powell arasında yapıldığı iddia edilen, 2 Nisan 2003'te imzalandığı iddia edilen ve daha sonra Vatan gazetesinde Sedat Ergin'e açıklanan Irak'ın işgali ve güneydoğuya ilişkin sözleşme örneği duruyor.

En yeni, taze bir örnek Kürecik'teki radarla ilgili. Şimdi, Kürecik'teki bu radarın başlangıçta, Amerika'yla yapılan anlaşma gereği sonucu kurulduğunu bilmeyen yok. Ben de Sayın Bakana, Dışişleri Bakanına, bu konuda, sanıyorum, on beşi aşkın soru önergesi verdim. Bu soru önergelerinin hepsi, Sayın Bakan, Dışişleri bürokratlarının denetiminden geçmiş soru önergeleridir, hem cevapları hem de benim soru önergelerim. Hiçbirisine doğru cevap vermediniz. Gerek Amerikan yetkililerinin açıklamalarıyla gerekse zaman zaman Türk yetkililerinin açıklamalarıyla çatışan, onlarla örtüşmeyen yanıtlar verdiniz.

Şimdi, bakın, en son Cumhurbaşkanının da katıldığı Chicago'daki NATO Zirvesi'nde bu üs NATO'ya devredildi. Peki, bu ne zaman oldu? Daha bundan bir ay önce oldu. Peki, bu üs ne zaman kuruldu? Bir ay önce kurulmadı, çok zaman önce kuruldu. Sayın Bakana soruyorum: Bu radar üssünün NATO'ya devredilmeden önceki statüsü neydi? Bunu açıklayın lütfen, niye açıklamıyorsunuz? Bunu açıklayın.

Değerli arkadaşlarım, gizli kapaklı iş yaparak devlet yönetilmez. Hele hele demokratikleşme ve özgürleşme adı altında, darbe ve çetecilerle hesaplaşma iddiasıyla söz söyleyen bir siyasi iktidarın böylesine otoriter bir yönetim anlayışının tipik bir örneği olan bu yasayı getirip Meclise dayatması ve çoğunluğun gücüyle kabul ettirmesi tam bir çelişkidir.

Dolayısıyla, demokratikleşme ve özgürleşme iddianız kabul olmaz. Hani, devlet demokratikleşecekti, birey özgürleşecekti arkadaşlar! Bu yasada devletin demokratikleşmesi, bireyin özgürleşmesi var mı?

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.