GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KANUNU TASARISI VE TEKLİFİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:121
Tarih:19.06.2012

CHP GRUBU ADINA MUHARREM IŞIK (Erzincan) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısı'nın ikinci bölümünün tümü üzerinde söz almış bulunmaktayım, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Ben de öncelikle Dağlıca'daki şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyor, yaralıların bir an önce şifaya kavuşmalarını diliyorum.

Değerli milletvekilleri, bu bölümde daha çok nasıl ceza kesileceği, ceza kesmek için kimin yetkili kılınacağı, iş yeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanlarına belge verilip verilmeyeceği, belgelerin iptal edilmesi üzerine maddeler koyulmuş. Ayrıca hangi firmalar nasıl cezalandırılacak?

Tabii, burada anlamadığımız şey? 250 tane iş müfettişimiz var şu anda sahada görev yapan. Bunların teftişi nasıl kavuşturacaklarını düşünmemiz lazım. Bununla ilgili maddeler koyulmuş.

Ayrıca alkol kullananların, uyuşturucu madde kullananların? Ki, ne işi var gündüzleri alkol kullanıp işe gelmesinde? Bunlara verilecek cezalarla ilgili maddeler getirilmiş.

Tabii, buradaki maddelerden en önemli şeylerden bir tanesi tabip odaları ve Türkiye Mimarlar Mühendisler Odaları tamamen kapsam dışında bırakılmış. Hiçbir yetkileri yok artık. Tamamen Bakanlık bu yetkileri eline almış.

Göreve geldiğinizden beri tabii odalara karşı, özellikle size karşı olan odalara karşı bir savaş açtınız. Odaları yok etmek için elinizden gelen her türlü fırsatı kullandınız. Bu yasada da maalesef asıl işin içinde olması gereken meslek örgütlerini tamamen kapsam dışına bıraktınız. Tabii, odaları, sendikaları yok ederek eğer bu yasada başarılı olacağınızı sanıyorsanız hiç başarılı olunmaz, muhakkak sivil toplum kuruluşlarının içinde olması gerekiyor.

Tabii, en fazla kazaların olduğu küçük işletmelerde iş yeri hekimi ve iş yeri güvenlik uzmanı bulundurma zorunluluğunu da çıkarıp kamu olarak kendimizin sağlayacağını söylüyorsunuz. Bunda da büyük ihtimalle yine başarısızlık olacak çünkü iş yeri hekimi, aile hekimi olarak gideceğini veya toplum sağlığı merkezinde çalışanların gideceğini düşünüyoruz. Bunların da ne kadar zaman ayıracağı, nasıl gideceği malum, bilgilerinize sunmamız lazım.

Tabii, bütün konuşmacıların söylediği gibi bu ülkedeki en önemli sorunun sigortasız, sendikasız taşeron işçi çalıştırılması olduğunu ve en önemlisinin de kayıt dışılık olduğunu biliyoruz. Bunu her seferinde söylememize rağmen maalesef hiç ciddiye alınmıyor. Kayıt dışılık önlenmeden, sendikasızlaşmanın önündeki engeller ve taşeron işçilik kaldırılmadan ölümlerin önlenemeyeceğini hepimizin bilmesi gerekiyor.

İş Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi işçi ölümleri konusunda aşırı ve hızlı çalışma, önlemsizlik, taşeronlaşmanın etkisine dikkat çekiyor. Tabii, biz, 2005'ten beri tartıştığımız bu yasayı, maalesef 11 Esenyurt'taki iş kazasına giden, iş cinayetine giden canlar olmasaydı herhâlde iktidarınızın son üç yılında da yine getirmeyi düşünmüyordunuz ama burada önemli olan nokta? Tabii bugün şaşırdım MHP'nin verdiği üç önergeyi kabul etmenize ama bütün konuşmalara rağmen, bütün önergelere rağmen, hiçbir muhalefetin önergesini kabul etmemenizi de, bizim burada milletvekili olarak sanki bir tek nokta veya virgül düzeltmenin görevimiz olmasını da doğru karşılamıyorum.

Tabii, iktidarınız döneminde on yılda 59 bin tutuklu ve mahkûm sayısını 126 bine çıkardınız, tabii rekor kırdınız burada. Bu rekoru kırarken de size emanet edilen canları koruyamadınız. En son, biliyorsunuz Urfa'daki 250 kişinin kalması gereken cezaevine 1.050 kişiyi tıkıştırıp 8 kişilik koğuşa da 18 kişiyi koyarak 13 canın yanarak ölmesine sebep oldunuz.

Buradaki önemli olan nokta şu, benim gelmek istediğim nokta: Bu iş binalarını, adliye saraylarını, diğer kamu kurumlarını ve özel şirketiniz olan, inşaat şirketiniz olan TOKİ'nin iş yaparken firmalarla, özellikle yetkili firmalarla, televizyonda gördüğümüz zaman yetkililer "Altı ay, sekiz ay, daha önce yapın." diye pazarlık yapıyor. Tabii, niye yapıyor? Bir an önce bu yapılar bitsin ki siyasi şovunuzu yapasınız diye. Ama bu tabii ne demek oluyor? Bu demektir ki, işverene şunu söylüyorsunuz, iş yapan insana: "Bu insanları gece gündüz çalıştır, hızlı çalıştır, hiç dinlenmelerine fırsat verme, gerekiyorsa canları çıkana kadar çalıştır ama bir an önce bu işi bitir." Bunun sonucu olarak da tabii bir sürü ölümlü kazalar meydana gelmektedir. Bunu gören HES'çiler, inşaatçılar ne yapacak? Daha fazla para kazanmak için, yatırımlarını daha bir an önce kâra geçirmek için tabii ki daha hızlı çalıştıracak, daha fazla ölümler de meydana gelmiş olacak.

Tabii sürekli ezberlediğimiz bir konu var, sürekli diyoruz ki: "İş kazalarının yüzde 98'i, meslek hastalıklarının yüzde 100'ü önlenir." Tabii ne hikmetse hep bu iş kazalarını da yüzde 2'lik kader kısmına, takdiriilahi kısmına bırakıyoruz, geçiştiriyoruz.

Meslek hastalıklarındaki durum daha da kötü. Meslek hastalıklarındaki sayıyı da doğrusu bilmiyoruz tabii ne kadar olduğunu çünkü kayıt dışılıktan dolayı bunu maalesef tam bilmiyoruz. Meslek hastalıklarını önleyebiliriz ama bunu önlerken de atmamız gereken adımlar var. Biliyorsunuz, 2009 yılına kadar kot taşlama işi serbest bırakılmıştı, 2009'da yasakladık, bu zamana kadar yasaklamadığımız için bir sürü silikozis hastası olmuştu. Ne zamanki eğer sermayenin kâr etmesini, çıkarlarını düşünmezsek, o zaman biz bu şeyleri önlemeye başlarız.

Ok Meydanı Araştırma Hastanesinde patoloji laboratuvarında, çalışan kişilerden alınan kan ve idrar tahlilleri yapıldığı zaman, ksilen ve formaldehit oranı çok yüksek çıkmaktadır. Bu madde solunum yolu hastalıklarına, çarpıntıya, akciğer hastalıklarına, karaciğer hastalıklarına, akciğer kanserine sebep olmaktadır. Tabii bu da, yine meşhur olan Sağlıkta Dönüşüm Projesi'nin performansa dayalı getirdiği, sağlık çalışanlarına en büyük eziyet. Bununla ilgili hem de hastanede olması ve burada hiçbir tedbirin alınmaması da tartışılması gereken bir konu.

İş yeri hekimlerine ve iş yeri uzmanlıklarına mesleklerini yaparken garanti getirdiğini söylüyorsunuz ama sonuçta patronun emrinde çalışan kişilerin, onlara ne diyeceği, nasıl karşı gelecekleri de tartışılması gereken konulardan biri.

Risk algılaması konusu en önemli konulardan bir tanesi. Tanımlamak gerekirse "risk algısı" en basit ifadeyle, spesifik bir kaza ya da tehlikeli olay meydana gelme olasılığı ve bizi ne derecede ilgilendirdiği ya da subjektif bir değerlendirmesidir ama bizde gerçekçi olmayan iyimserlik yani "Bir şey olmaz, bu da geçer." gibi olayların olması ve daha bir iyimser davranmamız bizim kazalara sebep olmamıza neden oluyor. Bu yüzden bunlara kesinlikle önlem almamız gerekiyor. Tabii ILO diyor ki veya bizim iş yasalarımız: "Muhakkak çalışanı bilgilendirmek esastır." Ama bilgilendirme işini de işverene vermesinin maalesef başarısızlığı getireceğini düşünmekteyiz.

Bu yasada aslında olması gereken şey, yetkinin tamamen devlete, tabip odasına ve mimarlar odasına bırakılmasıydı, güçlü bir sendikanın yapılması gerekiyordu. İş yerine temsilci atayacağız ama temsilci eğer güçlü bir sendika yoksa patrona karşı hiçbir şey yapamayacağı için maalesef başarılı olunamayacaktır.

Ayrıca, biliyorsunuz, yine arkadaşlarımız  söylediler, iş kazalarının daha çoğu küçük, 10'dan veya 50'den aşağı işçi çalıştıran yerlerde meydana gelmekte. En fazla 1-3 işçi çalıştıran yerlerde yüzde 41 oranında görülmekte, 50'nin altında çalıştıran yerlerde toplamda yüzde 71 oranında görülmekte. Buna yönelik de tedbirler almamız gerekiyor. Oraları kendi denetlememizde fayda başarılı olunacağını düşünemiyorum.

Meslek hastalıklarında ise durum daha kötü. Bunda en önemli sorun kayıt dışılık. Meslek hastalıkları kapsamının da çok geniş olduğunu biliyoruz. Örneğin Erzurum'da TEDAŞ işçileri, taşeron işçileri donarak öldü. Buna da iş kazası diyeceğiz ama soğuktan donarak öldükler için meslek hastalığına sokmamız gerekiyor. Gece çalışan insanlarda koroner kalp hastalığı daha fazla görülmekte, bunları da meslek hastalığı içine sokmamız gerekiyor. Bunları sokmadığımız zaman yüzde 100 nasıl önleyeceğiz? Buna göre insana değer vermemiz gerekiyor, bunu çok iyi kategorize etmemiz gerekiyor.

Ayrıca, çok bilinen meslek hastalıklarında önce bir başarı sağlamamız gerekiyor ki diğerlerinde de başarılı olalım. Örneğin kot taşlamayı yasaklarsak büyük ölçüde silikozisi önleriz, asbest kullanımını yasaklarsak asbestozu önleriz. Ama bunları yapmak için de, dediğim gibi, önce işverenden yana değil çalışandan yana olmamız gerekiyor.

Tabii, burada yapmamız gereken şey? İşte, altın madeni arayanların siyanürle arama yapmasına izin veriyoruz, nükleer santrallerin kurulmasına izin veriyoruz, nişasta bazlı şeker üretimini yüzde 35 artırıyoruz, Kürecik'e füze üssü kurulmasına izin veriyoruz. Erzincan'da Doğusan Kiremit Fabrikamız var, burayı borsa spekülatörlerine peşkeş çekiyoruz ama kanserojen olan eternitin üretimine izin veriyoruz. Bunları ciddiye almazsak nasıl önleyeceğiz? Tuzla'da önlem almıyoruz, madende ölenlere maalesef sahip çıkmıyoruz, onların nasıl korunmaları gerektiği yönünde bir çalışma yapmıyoruz. En basiti, diş teknisyenleri yine sağlıkta dönüşümün büyük bir sonucu olarak silikozis hastalığına yakalanmaktalar. Bunların çoğu, biliyorsunuz, artık merdiven altında iş yapmaktalar. Bunlarla ilgili çaba harcamadığımız zaman maalesef başarılı olamıyoruz.

Ayrıca, bugün nihayet gelebildi, biliyorsunuz, kamu çalışanları da bu yasaya girdi. İki aydır sağlıkta yaşanan şiddeti görüşmek için bekliyoruz. Bugün tam ben söyleyecektim, bugün geldi komisyonun kurulması için? Yani demek ki bizde yapacağımız bir şey olması için illa ki kötü bir şeyin olması gerektiği görülmekte.

Özellikle meslek hastalığı hastanelerinin yeniden eski durumuna getirilmesi gerekiyor. Eğer bu olmazsa yine başarılı olmaz ve her şehirde muhakkak çok iyi donatılmış bir polikliniğin açılması gerekiyor. Özellikle o bölgede görülen hastalıklara yönelik olarak polikliniklerin açılması lazım. Aile hekimliği işiyle ve toplum sağlığı merkezi hekimleriyle bu işi çözemeyiz.

Son olarak, Titanik kaptanının söylediği bir laf var, onu okuyacağım: "Hayatım boyunca edindiğim tecrübeler arasında iş kazaları hakkında konuşmaya değer herhangi bir durumla karşılaşmadım. Tüm hayatım boyunca denizde sadece bir kez sorunlu gemi gördüm.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHARREM IŞIK (Devamla) - Bundan başka da ne bir gemi kazası gördüm ne de gemi kazası sonucu meydana gelen felaket durumunu yaşadım." (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.