GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KANUNU TASARISI VE TEKLİFİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:121
Tarih:19.06.2012

MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 277 sıra sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı'nın 21'inci maddesi üzerinde verdiğimiz önerge doğrultusunda söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve tutuklu tüm milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, Dağlıca'da hain saldırı sonucu yaşamını yitiren şehitlerimizi rahmetle anıyor, milletimizin başı sağ olsun diyorum.

Ülkemizde iş kazaları ve meslek hastalıkları sonucu meydana gelen ölümleri ve kayıpları azaltmak mümkün mü? Mümkün. Bunu Sayın Bakan Perşembe günkü konuşmasında da ifade etti. Ancak bunu Adalet ve Kalkınma Partisinin anlayışıyla yapmak pek olası gözükmüyor. Çünkü Adalet ve Kalkınma Partisinin yönetim anlayışı toplumda öyle bir algı oluşturdu ki bu algıyı değiştirmeden bunların önüne geçmek olası değil. Nedir oluşturduğu bir algı? Türkiye'de işçiyi işverenle karşı karşıya getirip, işçiyi işverenin düşmanı ve sermayenin sürekli karşısında olan, onu yok etmeye çalışan ve çalışma ortamının huzurunu bozan bir konuma getirdi.

Adalet ve Kalkınma Partisinin anlayışına göre, "işçilerin bir araya gelmesini engellemek lazım, örgütlenmelerini engellemek lazım, sendikalaşmalarını engellemek lazım" gerektiğine inanıyorlar. İşçiler sendikalaşıp örgütlenerek demokratik taleplerini ifade ettiklerinde de gerektiğinde şiddet, baskı unsuru oluşturarak sindirme politikasına giriyorlar. Bunu, Tekel işçilerinin direnişinde, Eğitim-Sen sendikalarının direnişinde sıkça yaşadık. Hatta iktidar partisine kalırsa Türkiye'deki iş kazaları ve meslek hastalıkları sonucu meydana gelen OECD ülkeleri içerisinde 5-10 kat fazla olan ölümlerin asıl nedeni de işçilerdir. Ancak istatistikler öyle demiyor. Bakın size bir örnek vermek istiyorum, TÜİK'in raporlarından 2002 yılı verileri: Türkiye'de 2002 yılında iş kazaları ve meslek hastalığı sonucu meydana gelen iş gücü kaybı 1 milyon 830 iş günüdür. Aynı yıl yani 2002 yılında sizlerin korktuğu "İşçiler grev yapacak." dediğiniz, grevi bir yasal hak olarak vermediğiniz ve her zaman ürktüğünüz grevlerden dolayı kaybolan iş günü sayısı 45 bindir. Takdirinize bırakıyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisi işçilere böyle bakarken işverene farklı mı bakıyor? Biraz anlatmak istiyorum: İşverene "Serbest piyasa ekonomisi var, üret ve rekabet et." diyor. Sayın Bakan, Türkiye'de 1 milyon 426 bin iş yeri olduğunu söylüyor. Bunun yaklaşık yüzde 98'inin 50'nin altında işçi çalıştıran yerler olduğunu yani KOBİ'ler olduğunu söylüyor. Böyle bir ortamda KOBİ'lere rekabet etme şansını nasıl veriyorsunuz? Destek oranlarını artırmıyorsunuz, kredilendirme ve teşviki yetersiz kılıyorsunuz, KOBİ'lerden vergileri maksimum düzeyde tutarken rekabet etmesini istiyorsunuz. Nasıl rekabet edecek işveren? Tabii ki bunlara diyeceksiniz ki: "Maliyetleri düşürün." Zaten Sayın Bakanın, Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nda da iş gücü maliyetlerinin azaltılması konusunda açıklaması var. Ne yapacak peki işveren maliyeti düşürmek için? İş güvenliğinin sağlanması için gerekli tedbirleri almamaya başlayacak. Makinenin yenilenmesi mi gerekiyor? Erteleyecek. Fabrika ortamında gürültünün ya da iş emisyonunun, gazların çalışanlara verdiği zararın tespitlerini mi yapması gerekiyor? Erteleyecek. Çalışanların sağlığını korumaya yönelik koruyucu tedbirleri ve iş güvenliği tedbirlerini mi alması gerekiyor? Erteleyecek. Çalışanlara, doğaya, çevreye üretimden kaynaklanan zararlı maddelerin salınımını azaltmaya yönelik olanların hepsini erteliyor. Nasıl maliyeti düşürecek? Çalışanları kadrodan çıkararak, taşeronlaştırarak, sosyal haklarını kısarak. "Esnek çalışma" adı altında çalışma saatlerini on iki saat, on dört saate kadar çıkararak bunları yapmaya çalışıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET HİLAL KAPLAN (Devamla) - Sanıyorum bir başka maddede devamını ifade edeceğim.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.