| Konu: | İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KANUNU TASARISI VE TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 121 |
| Tarih: | 19.06.2012 |
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlarken Hakkâri ve Hatay'da şehit olan askerlerimize Allah'tan rahmet, acılı ailelerine de başsağlığı diliyorum.
Albert Camus "Bir ülkeyi tanımak için o ülkede insanlar nasıl ölüyor ona bakınız." demiş. Bu ülkede insanların nasıl öldüğüne bakarsak Sayın Başkan, önlenemeyen trafik kazalarında dünyada yapılan her 2 trafik kazasından 1'ini yapan 10 az gelişmiş ülkenin arasında Türkiye.
Devletin korumasındaki cezaevlerinde suçlulukları ispatlanmamış tutukluların bile cayır cayır yandığı bir ülke Türkiye.
Millî ya da gayrimillî olsun istihbarat hatalarından dolayı kendi jetlerinin kendi vatandaşlarını vurarak öldürdüğü bir ülke Türkiye ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde İş Sağlığı ve İş Güvenliği Yasa Tasarısı görüşülürken hem de Meclisin yan tarafında Meclisin kanalizasyon işlerini yapan, bütün sorumluluğun aslında ASKİ'nin Ankara Su Kanalizasyon İşlerine ait olduğu ama iktidar partisinin geldiği günden beri teşvik ettiği ve taşeronun taşeronunun çalıştırdığı, iş güvencesinden mahrum ve son derece sıkıntılı şartlarda saatlerce süren yorgunluğun üzerine çalışan işçilerin tam da bu tasarı burada görüşülürken göçük altında kalıp da öldüğü bir ülke Türkiye.
Perşembeyi cumaya bağlayan gece bizler bu kanunun geneli üzerinde görüşmelere başladığımızda bu talihsiz kazada kaybettiğimiz Nadir Kekilli, benim de fahri milletvekilliği görevini üstlendiğim Osmaniye'nin Kadirli ilçesinde yaşayan yirmi dört yaşında bir vatandaşımız, orada yaşayan bir ailenin burada ekmeğini arayan bir çocuğuydu. Nadir Kekilli'yle birlikte o gece çukura giren, göçük altında kalan ve tesadüfen üzerine düşen kalınca bir parça sayesinde hayatı kurtulan Mehmet Çoban, Nadir Kekilli'yle birlikte neredeyse otuz altı saattir hiç uyumadan çalıştıklarını anlattı bize.
Biz Osmaniye'de aileyi ziyaret ettik. Acılı ailenin geçim şartlarıyla ilgili anlattığı ve bu işe olan muhtaçlıklarıyla anlattıkları hepinizin yüreğini burkacak nitelikteydi.
Nadir İzmir'de, Mehmet ise İstanbul'da aynı şirketin benzer işlerinde çalıştılar. O gün sabahleyin acilen Ankara'ya çağırıldı. Yirmi dört saatlik yorgunluğun üstüne biri İzmir'den, biri İstanbul'dan yolculuk yaptılar, buraya kadar geldiler ve saat sekizde de o çukurun içine girdiler. Ertesi sabah saat sekizde Meclis bu işin bitmesini istiyordu ve "Çok yorgunuz, uykusuzuz, bu işi yapamayız." demelerine rağmen ustabaşıları onları dinlemedi, "Bu iş sabaha kadar bitecek." dedi. Başlarında baretleri yoktu, içeride aydınlatma eksikti, güvenliği alınması gereken duvarlar yapılmamıştı ve yan tarafta trafiğin kapatılması gerekirdi vibrasyondan, titreşimden dolayı çökme olmasın diye ama trafik de akmaya devam ediyordu. Göz göre göre bu 2 arkadaş ölüm çukuruna gitti ve içlerinden bir tanesi burada hepimizin yüreklerini dağlayan bir biçimde? Hep birlikte kendisinin arkasından rahmet okuyoruz, iyi dileklerimizi ailelerine iletiyoruz.
Ama taşeronlaşma, daha düşük ücretle çalıştırmanın, karın tokluğuna çalıştırmanın, işçi haklarını yok sayarak çalıştırmanın, kıdem ve ihbar tazminatsız çalıştırmanın, insan değil, âdeta köle çalıştırmanın adıdır. Bu sistem, çalışma ilişkilerini güvensizleştiren, çalışma saatlerini esnekleştiren, kuralsızlığı kural, kanunsuzluğu kanun kılan katil bir sistemdir. Esnek, kuralsız, kayıtsız, uzun ve taşeronda çalışma, çıkardığınız kanunun adı ne olursa olsun işçinin sağlığını ve güvenliğini korumaz, korusa korusa işverenin biraz daha kâr etmesini, işçiyi biraz daha sömürmesini sağlar. İşte böyle bir durumla karşı karşıyayız.
İş güvenliği ve işçi sağlığı meselesiyle ilgili bu taslağa muhalefet olarak çok olumlu katkılar sunmak istedik, bu katkılarımız minimal düzeyde kaldı. Tam, kanun bizim karşı oyumuza rağmen Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edildiğinde, Komisyonumuzda görev alan bütün milletvekillerine birer çanta geldi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından. Çantanın içinden böyle bir kuka çıktı. Bu aslında bir flash disk ama kukanın üzerinde yazıyor ki -İngilizce yazıyor- "Sağlıklı, güvenli iş yeri alanı; sağlıklı iş yeri alanı." Sayın Bakanım, böyle uyarılar tehlikenin olduğu yerlere konur; "ıslak zemin" dersiniz, "Bir şey dışarıdan düşebilir." dersiniz, böyle bir şey konur. "Dikkat, bu iş yeri sağlıklıdır." diye bir uyarı olmaz. Ama Türkiye'de, gerçekten, sağlıklı ve güvenli bir iş yeriyle ilgili bir şey bulunursa buraya işaret koymak lazım. Ben, herhâlde, burası öyledir diye koyacaktım ama Sayın Salim Uslu'nun buraya yaptığı taarruzlardan sonra herhâlde artık bu kürsü de o kadar güvenli değil.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.