GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KANUNU TASARISI VE TEKLİFİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:121
Tarih:19.06.2012

CHP GRUBU ADINA İZZET ÇETİN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ben de Hakkâri Dağlıca'da şehit düşen vatan evlatlarına Tanrı'dan rahmet, tüm ulusumuza başsağlığı dileyerek başlamak istiyorum. Yine, yaşamlarını ve canlarını devlete emanet etmiş tutuklu 12 ve hükümlü 1 kişinin Urfa Cezaevinde yanarak can vermelerinin vicdanlarımızı ne kadar sızlattığını belirterek, onların da ailelerine başsağlığı, kendilerine Allah'tan rahmet dileyerek başlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, geçtiğimiz perşembe günü bu yasa görüşülürken Mecliste AKP sıralarında 5 arkadaşımız vardı, bugün de bakıyorum ki 15 arkadaşımız var.

MEHMET DOMAÇ (İstanbul) - Az saydın, az saydın.

İZZET ÇETİN (Devamla) - 25 diyeyim hadi.

Bu özünde insan olan, insan sağlığıyla ilgili, insan yaşamıyla ilgili bir yasanın daha baştan temel yasa olarak getirilmiş olması bir ayıptır ve bu ayıp Bakana ve AKP'ye ait olan bir ayıptır çünkü her maddesinin ayrı ayrı, insanı ele almayı, insan yaşamını ele almayı gerektiren ve sorumluluk taşıtan bir kanun tasarısı olmasına rağmen iki bölüm hâlinde görüşülüyor olması AKP'nin emeğe, emekçiye, çalışanlara, insana, yurttaşına bakışını ortaya koymaya yetiyor.

Geçtiğimiz günlerde ve geçtiğimiz dönemlerde Sayın Bakan yapmış olduğu açıklamalarda, dokuz yıllık dönemde iş kazalarında 10.804 işçinin yaşamını yitirdiğindi, 14.665 kişinin iş göremez konuma gelip sakat kaldığını ve 735.803 iş kazası meydana geldiğini söylüyor ama ardından yasa tasarısının tümü üzerine yapılan görüşmelerde "Bu rakamları nereden buldunuz?" diye soruyor.

Sayın Bakan, bu rakamları siz açıkladınız ve sorulan yazılı sorulara verdiğiniz yanıtlarda bu rakamlar açık açık ortada gözüküyor. Bakınız, ben, Sayın Bakana bir soru sordum ve yıllar itibarıyla ne kadar ölümcül iş kazası olduğunu 17 Ekim tarihi itibarıyla sorduğumda 2002'de 872, 2003'te 810, 2004'te 841 -uzatmayayım- 2007'de 1.592, 2010'da 1.444 ve toplam 10 bin küsur kişinin dokuz yılda yaşamını yitirdiğini resmî olarak kendisi verdi ama burada, perşembe günü bunu yalanladı.

Değerli arkadaşlarım, bu kanun tasarısı, bir kere, ülkemizin iş kazalarında dünyada ve Avrupa'da en ön sıralarda olmasının bir zorunluluğu olarak ülkemizdeki iş kazalarını, iş cinayetlerini önlemek amacıyla getirilmiş bir kanun tasarısı değil, yine aynı şekilde 14.600 kişinin iş göremez konuma gelmiş olmasını önleme amacıyla getirilmiş bir düzenleme değil, yine 735 bin iş kazasını önleme amacıyla getirilmiş bir düzenleme değil; bu alanı bir rant alanı olarak gören bir anlayışın, yeni bir ticari kazanç kapısı olarak kullanmak istediği bir düzenlemeyi emek sömürüsünü yasallaştırmak için getirdiği bir düzenleme, bunu yasanın bütününde görmek mümkün.

İlk, birinci bölüm, ben bölümlerine girip ayrıntılarına çok fazla yer vermek istemiyorum çünkü yasa -biraz evvel söyledim- tasarısı öz itibarıyla insanı ilişkilendirmesine rağmen insanı tartışmak, güvenlik önlemlerini almak, işverenlere verilen yükümlülükleri işverenlerin yerine getirip getirmediğini, kamunun yerine getirip getirmediğini belirlemekten öte çalışanları da sorumluluğa ortak etmekten başka bir amaç taşımıyor. Bu yasa bir ihtiyaçtı belki, tüzük olarak Türkiye'nin belki en güzel, en çağdaş tüzüğünü işlemez hâle getiren bir zihniyet bunu yasa olarak gündeme getirdi, alanları denetimsiz bıraktı dokuz yılda, biraz evvel verdiğim rakamlarla iş kazalarını yaşadı bu ülke. Bugün, çalışanlar Türkiye'nin her yerinde yaşamlarını yitiriyor, madenlerde, maden ocaklarında, tezgâh başlarında, naylon çadırlarda yaşamını yitiriyor, keşke bu tasarı onları önleme amacı taşısaydı.

Değerli arkadaşlarım, bu tasarı iş kazalarını önlemeye, iş cinayetlerini önlemeye yetmeyecek çünkü Ulusal İstihdam Strateji Belgesi'yle yaşama geçirilmek istenen güvencesiz çalıştırma biçimleri, esnek çalıştırma, evden çalıştırma, eve iş verme, ödünç işçilik, işçi kiralama gibi ucuz işçiliği Türkiye'ye reva gören bir anlayış, iş kazalarına, iş cinayetlerine davetiye çıkaran bir anlayıştır. Bu anlayıştan, yasa yapsa da, tüzük yapsa da, yönetmelik çıkarsa da iş kazalarını önlemek, insan sağlığını, çalışma ortamını iyileştirmesini beklemek doğru bir beklenti olmaz çünkü iş kazalarının büyük bir bölümü yetersiz beslenmeden, düşük ücretten, eğitimsizlikten ve çalışanları sefalete mahkûm etmekten kaynaklanan doğal sonuçlar.

Eğer işçilerin yüzde 45'i bugün asgari ücretle çalışıyorsa, eğer kayıt dışı ekonominiz asgari ücrete de muhtaç ve ekonominin yüzde 40'ı dolayında seyrediyorsa ve kayıtlarınızda kayıt dışı alan gözükmüyorsa, demin söylediğimiz rakamları ikiye katlayarak önünüze iş cinayetlerini koymanız gerekir.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten AKP'nin düzeninde, Davutpaşa'da iş yerinde patlama sonucunda ölen 21 işçi var. Tuzla tersanelerinde sadece AKP döneminde 148 işçinin yaşamını yitirmesi var.  AKP'nin düzeninde, Zonguldak'ta, Afşin'de toprak altında kalan emekçiler var. Bu düzende, minibüsün kasasına istiflenmiş kadınların sel sularına kapılıp ölmesi var. Bu düzende, AKP'nin çalışma yaşamının içerisinde, Adana'da patlayan barajın suyunun sürüklemesi sonucu yaşamını yitiren ve cesetleri bulunamayan 10 işçi var, Erzurum'da baraj gölünde kaybettiğimiz 5 işçi var. Bu düzende, Esenyurt'ta kara kışta naylon çadırda yanarak can verenler var. AKP'nin düzeninde, kaçak işçilik uğruna, katır sırtında karın doyurmaya çalışan ve Uludere'de katledilenler var, Urfa'da canlarını emanet edenlerin yaşamını yitirmesi var cezaevlerinde. Bu düzende, emek yok, emekçi yok, demokrasi yok, insan hakları yok ama laf çok, laf ebeliği çok. Sekiz dokuz yıldan bu yana bu ülkedeki çalışma yaşamını denetimsiz bırakanlar iş cinayetlerinin baş sorumlusudur.

Değerli arkadaşlarım, benim, tabii ki, ilk 20 maddeyle ilgili söylemek istediğim çok şey var.

Bakınız, kapsamla ilgili olarak "Tamamını kapsama aldık." diyorlar. Doğru söylemiyorlar. Evde çalışanları bir tarafa bırakıyorum, kendi hesabına çalışanlar yüzde 1 ila yüzde 6,5 oranında kısa vadeli sigorta kolunda prim ödemelerine rağmen, hastalanmaları hâlinde veya tehlikeye maruz kalmaları hâlinde kendileri kendi masraflarını karşılamak zorunda kalacakları gibi, iş güvenliği uzmanlarına -işveren gerekli önlemleri almaz ise- işvereni Bakanlığa şikâyet etmek gibi bir yükümlülük yükleniyor. Hani, deyim geldi aklıma ama söylemeyeyim. İş güvencesi olmayan, devlet memuru olmayan herhangi bir uzmanın Bakanlığa şikâyet etmesi durumunda o patronunu şikâyet eden uzmanı patron iş yerinde tutabilir mi? Biz, geçtiğimiz dönem Darıca'da bazı fabrikaları gezdik. Radyasyon yayan işletmelerde radyasyon cihazının başında patronun koyduğu eleman radyasyon cihazını kontrol ediyor; yani gülerler bu tür tedbirlere. Hiç olmazsa, iş güvenliği uzmanını ya kamu görevlisi yapınız ya da 2821 sayılı Sendikalar Kanunu'nda temsilcilere tanınan iş güvencesini onlara da sağlayınız.

Değerli arkadaşlarım, bu kanunu dokuz yıl süreyle Meclisin gündemine getiremeyenler bu dokuz yıllık süredeki iş cinayetlerinin sorumlusudur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İZZET ÇETİN (Devamla) - Bu sorumluluk iki dönem Bakanlık koltuğunda oturan Sayın Bakana da aittir ve o nedenle de bu yasadaki eksiklikleri gidermekte muhalefet partilerinin önerilerine de dikkat etmesini diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.