GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AFET RİSKİ ALTINDAKİ ALANLARIN DÖNÜŞTÜRÜLMESİ HAKKINDA KANUN TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:107
Tarih:16.05.2012

DEMİR ÇELİK (Muş) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

180 sıra sayılı kanun değişikliğinin ilgili maddesine ilişkin söz almış bulunmaktayım. Burada özellikle bizim dikkatimizi çeken, Çevre Bakanlığının merkezileşmesine bağlı iş ve işlemlerin yürütülüyor olması, merkezî otoritenin her türlü alanda ve işte ve işlemde inisiyatif sahibi olmasının yolunun açılacağı, devletin yapması gereken demokratik işlevinin yerine merkezîleştirmiş işlemle yerelin ve yerelde yaşayan halkın inisiyatifini kırmaya dönük bir uygulama olarak tespit ediyoruz. Bu açıdan da yerel yönetimler başta belediye başkanları, belediyeler olmak üzere yerel yönetimlerin Anayasa'dan ve yasadan aldığı yetkiyi hiçleştirmek, onların seçimle ve Anayasa'dan aldığı güçten hareketle yapması kendisine görev olarak telkin edilen bir kısım faaliyetlerinden men edilmesi anlamına gelecektir. Yok hükmünde sayılacaktır. Bu, hem Anayasa'ya aykırılık ilkesinden hem de hukuk devletinin ademimerkeziyetçi yapısıyla çok doğrudan ilişkili olmayan bir tekliftir diye düşünüyoruz. Bu anlamıyla da Çevre Bakanlığının yanı sıra belediyelerin de bizatihi yapılmak istenen işlemlerin hem kararlaşma süreçlerine hem uygulamasına ve hizmetin yürütülmesi aşamalarına aktif katılması gerekiyor. Hem katılımcı demokrasinin gereğidir hem de o yerelde yaşayan halkın temel taleplerini ve sorunlarını bilen, onun teknik kapasiteyle çözümü projelerine de sahip olan özelliğinden kaynaklı olması gerekendir. Aksi takdirde, Muş'un Varto ilçesinde, Ordu'nun Fatsa'sında, Ünye'sinde, Antalya'nın Manavgat'ında ya da İstanbul'da olup biteni Ankara'daki merkezî hükûmetin, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının her şeyi bilebilmesi, uygulayabilmesi mümkün değildir. Buna çalışıyor olmasıysa otoriter devlet zihniyetinin kendisidir.

Yerele inisiyatif tanımamak, onun dinamiklerini ortaklaştırmamak, sürece katmamaksa günümüz dünyasıyla bağdaşır, barışık bir konum değildir. O açıdan hem seçimden aldığı yetkiyi halka devretmek, halkının temel memnuniyetini sağlamak, hizmetin amacına uygun, nitelikli, zamanından önce ve yine de afet riskini içerecek tarzda sürdürülmesinin en makul birincil derecede görev ve sorumlusu olan yerel yönetimlerdir. Bu, Avrupa Birliği Bölgesel Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nda da ifadesini bulur, Birleşmiş Milletlerin ilgili sözleşmelerinde de vurgusu yapılır ve günümüz dünyasının da artık yerinden yönetime evrildiği bir noktada yerel yönetimleri güçlendirmek, inisiyatif ve yetki sahibi kılmak gerekirken, verilmiş kıt kanaat noktadaki görev ve sorumluluklarını elinden alıp merkeze yüklemek, hantal, ağır işleyen, zamanından önce sorun ve problemi çözemeyen doksan yıllık cumhuriyet tarihimizin problemleriyle karşı karşıya bıraktıracaktır. Bizleri bıraktıracaktır, yerelinde ve yerinde yaşayan insanları bıraktıracaktır. Sorunun, problemin çözümü yerine, kangrenleşmiş, çözümsüzlükten kaynaklı toplumsal reflekslerin ve toplumsal tartışmaların önünü açmış olacağız. Bilmeden, iyi niyetle yapacağımız bir kısım çalışmaların sonrası tarihî ve sosyolojik gerekçelerini öngörmek, tespit etmek, çözüm yolunu bulmak Meclisin görevidir. Meclis kendisini bu görevden alıkoyar, keyfî bir kısım uygulamaların gerekçesi olarak kanunlar ve yasalar çıkarmaya devam ederse o da "toplumun iradesini kırmak" demek olacaktır.

Bu yönüyle biz bu yasanın demokratik olmadığını, hukuk devletiyle bağdaşık olamayacağını ifade ederek desteğimizin olamayacağını tekrarlıyor, teşekkürler sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çelik.