GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:120
Tarih:14.06.2012

FARUK BAL (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı önergemizi sizlere izah için huzurunuzdayım ama anlaşılıyor ki akıl ile donatılmamış parmakların üstünlüğü tekrar hâkim olacak. Bizim, hakla, hukukla, adaletle, yönetimin yönetilenlerle arasındaki ihtilafların çözümünde ortaya koyduğumuz kararlı ve ilkeli duruş bir kez daha çoğunluk oyuna kurban edilecektir. Sayın İyimaya keşke burada olsaydı da onun veciz sözünü sayın milletvekilleri bir kez daha kendisinden duyabilselerdi. O diyordu ki: "Parmakların ucunda eğer akıl olmuş olsaydı demokrasiyi yok edecek canavarlar türemezdi."

Şimdi, insanlığın ilerleyerek erişmiş olduğu iki kavramdan bahsetmek istiyorum sizlere. Bunlardan bir tanesi, yönetenlerin hesap verebilirliği; diğeri ise yönetenlerin yönetim yetkisini eline alır iken hesap verebilirliğin yanı sıra, yönetilenlere karşı şeffaflık ilkesini uygulamasıdır. Bu, insanlığın ilerleyen demokratik süreç üzerinde ulaşmış olduğu iki tane evrensel değerdir. Bu iki evrensel değerin yönetilenlere iz düşümü ise yönettiklerinden hesap sormaktır ama hesap sormaya mecali, takati olmayan vatandaş grupları vardır. Bunlar bizim dilimizde, kültürümüzde garipler gurebalardır, hakkı aramaya mecali olmayan insanlardır. İşte, insanlık bir kademe daha ileri gitmiş, kökü Osmanlı'da olan "garibin gurebanın hakkını, hukukunu arama ve devlet karşısında ezdirmeme" şeklinde anlaşılabilecek ombudsman veya kamu denetçiliği kurumunu burada konuşuyoruz. Burada konuşurken konuştuğumuz her mevzu, hakkını arama mecali bulunmayan kişiye devletin şefkatli ve merhametli elini uzatmasıdır; ombudsmanlık budur, kamu denetçiliği budur. Onun adına devlete çekidüzen verme, devleti yönetenlerin hakkaniyete, adalete uygun olmayan tavırlarını belirleme ve devleti bu ray üzerine oturtma görevini veriyoruz.

Bu görevi verir iken siz alıyorsunuz, "Biz böyle bir hizmet yapacağız." derken, "Bu işi de ben yaparım. Bu işi de benim siyasi düşüncem yapar. Bu işi de benim inandığım insanlar yapar." diyerek kendinize uygun bir memur tayin ediyorsunuz. Adına "başdenetçi" de deseniz, bunun adına "demokratik", "şeffaf" gibi lafları ekleseniz de seçilecek denetçi sizin adamınız olacaktır, seçilecek denetçi sizin kapınızdan geçecektir, seçilecek denetçi sizin komisyon üyelerinizin, sizin iktidar çoğunluğunuzun oylarıyla seçilecek ve sonuçta da sizin sözünüzü dinleyecektir. Denetçiler ve kamu başdenetçisi sizin siyasi şemsiyenizin altında ezilecek büzülecektir. Bu ezik ve büzük insanların -itibarlı bir konumda olması gereken- vatandaşın hakkını, hukukunu arama gibi bir çabası olmayacaktır, olamayacaktır.

İşte, biz karınca kararınca, hiç olmazsa buna imkân sağlayabilmek için size bir yol gösteriyoruz. Bu denetçiye sihirli değnek sahibi bir unvan vermek suretiyle her sorunu çözdüremezsiniz. Denetçiyi her işe yetkili, her sorunu çözecek kişi olarak tanımlıyorsunuz bu kanunda, bu mümkün değil, Superman değil denetçi. O zaman, onun bireysel hatalarını, onun göremediği alanları görebilecek bir mekanizma oluşturmak lazım. Bu da "denetimde kolektif iradeyi oluşturma" olarak tanımlanır, adı da "denetçiler kurulu" olarak tanımlanmış ve bizim önergemizde yerini almıştı.

Sizin atayacağınız denetçilerin 5'ini bir araya getirseniz, adına "denetçiler kurulu" deseniz, bu denetçilerin her biri kendi yaptığı işleri oturup bir de 5 kişi kendi aralarında konuşsa, birbirinin yanlışını görse, birbirine yol gösterse ne olur? Bir tek şey olur; doğru bulunur. Niye doğrunun bulunmasına karşı çıkıyorsunuz? Niye yanlışta ısrar ediyorsunuz? Niye Cenabıallah'ın vermediği birtakım işlerle, birtakım yetkilerle bir insanı donatılmış gibi vehmederek, ona katlanamayacağı bir yükü yüklüyorsunuz? Türkiye gibi büyük bir coğrafyada, bin bir çeşit sorunları olan bir ülkede, her işi denetçi bilir anlayışıyla tüm yetki ve sorumluluğu niye bireye veriyorsunuz? Niye kurula vermiyorsunuz?

Bu düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bal.