| Konu: | BİREYSEL EMEKLİLİK TASARRUF VE YATIRIM SİSTEMİ KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 118 |
| Tarih: | 12.06.2012 |
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ikinci bölüm üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Partim ve şahsım adına muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu kanun tasarısıyla bireysel emeklilik düzenlemesinde vergi indiriminden vazgeçilerek devlet katkısı uygulamasına geçilmektedir. Mevcut düzenlemede bireysel emeklilik sistemine prim yatıranlar bunu gelir vergisi matrahından indirebilmektedir. Eğer kişinin geliri yüzde 15 oranında gelir vergisi dilimine tabiyse yatırdığı primin yüzde 15'ini indirebiliyor, eğer yüzde 35'lik vergi dilimindeyse primin yüzde 35'ini indirebiliyor. Devlet katkısı uygulaması ise yüzde 25'tir. Yeni düzenleme alt gelir grubuna avantaj sağlarken üst gelir grubuna dezavantaj getirmektedir. Ancak mevcut düzenlemede kişi vergi indiriminden hemen faydalanırken, bu tasarıda kişi devlet katkısını ancak emekli olduğu zaman alabilecektir.
Yürürlükteki uygulamada kişi emekli olduğu veya sistemden ayrıldığı zaman hak kazandığı toplam ikramiye tutarının yüzde 25'i gelir vergisi istisnasına tabi tutulduktan sonra kalan yüzde 75'i üzerinden stopaj ödenmektedir. Yeni getirilen sistemde kişi, emekli olmadan devlet katkısına hak kazanamadığı gibi yüzde 25'lik istisnadan da yararlanamamaktadır. Ayrıca, yeni sistemde kişi, üç yıla kadar devlet katkısının yüzde 15'ine, on yıla kadar yüzde 60'ına, emekli olunca da yüzde 100'üne hak kazanacaktır. Yani kişi yeni sistemde on yıl prim ödeyip ayrıldığı zaman; bir, gelir vergisi istisnasından; iki, ikramiye üzerindeki yüzde 25'lik gelir vergisi istisnasından; üç, devlet katkı payının yüzde 40'lık payından yararlanamayacaktır. Yeni sistem kişilerin değil daha çok sigorta şirketlerinin lehine düzenlemeler içermektedir. Kişi adına devletin ödediği katkı payının yüzde 60'ı tekrar kişiye iade edilirken, yüzde 40'ı şirketlere kalmaktadır. Bu düzenlemeler bireysel emekliliği ve sosyal güvenceyi değil, daha çok sigorta şirketlerini teşvik etmektedir.
Tasarının 31'inci maddesinde, hâlihazırda 3996 sayılı Yap-İşlet-Devret Kanunu kapsamında gerçekleştirilen yatırım ve hizmetler için sözleşmelerin süresinden önce feshedilerek tesislerin ilgili kamu idaresi tarafından devralınması hâlinde söz konusu yatırımlar için sağlanan dış kredinin Hazine Müsteşarlığı tarafından üstlenilmesi uygulaması sağlık ve eğitim yatırımlarına da getirilmektedir.
Tasarının gerekçesinde, ülkemiz için hayati öneme sahip büyük ölçekli projelerin ihale edilmesi ve projeyi alan firmalara proje kapsamında inşaata yönelik olarak yapılan mal ve hizmet teslimleri ile bu kapsamdaki sağlık ve eğitim tesislerinin kamuya kiraya verilmesinin KDV istisnası kapsamına alınmasıyla, görevli şirket tarafından ödenen finansman yükünün azaltılmasının veya yap-işlet-devret modeline işlerlik kazandırılmasının amaçlandığı ifade edilmektedir.
Bu çerçevede, Milliyetçi Hareket Partisi olarak ülkemizin enerji, baraj, sulama, otoyol, demir yolu, deniz ve havalimanı gibi kalkınmada stratejik öneme sahip büyük ölçekli yatırımların teşvikine ve yatırım maliyetlerinin düşürülmesine yönelik düzenlemelere ilke olarak olumlu baktığımızı ifade etmek istiyorum.
Ancak katma değer vergisi istisnası getirilmesine gerekçe olarak sadece borçlanma maliyetlerinin düşürülmesinin esas alınması doğru değildir. Ayrıca 3996 ve 3359 sayılı kanunlar ile 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında yapılması düşünülen yatırımların, kamu yatırımı proje stokları ve yıllık programlar dikkate alınarak yatırım maliyetlerine, bütçe yüküne ve borçlanma yükümlülüğünün genişlemesine ilişkin herhangi bir hesabın yapılmadığı, diğer bir deyimle de düzenleme etki analizinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Yine bilindiği üzere, bu 3996 ve 3359 sayılı kanunlarda sayılan işler başka usullerle de yaptırılmaktadır. Örneğin baraj, otoyol, enerji, hastane gibi yatırımlar genel bütçe kapsamında ve yap-işlet-devret modeli dışındaki yöntemlerle de yaptırılmaktadır. Hastaneler Sağlık Bakanlığı tarafından genel bütçe kapsamında inşa edildiği gibi üniversiteler tarafından da inşa edilmektedir. Özel sektör de hastane inşa etmektedir. Eğer bu düzenlemenin maksadı büyük ve önemli yatırımları teşvik etmek ve finansman yükünü azaltmak ise KDV istisnasının bütün büyük yatırımları kapsamasının daha uygun olacağı kanaatindeyiz.
Tasarının 32'nci maddesinde "kira sertifikası ihracı" düzenlenmektedir. "Bu maddedeki iş ve işlemler ile devlet iç borcu, devlet dış borcu ve nakit yönetimi kapsamında yapılan iş ve işlemler 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ile 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu hükümlerine tabi değildir." hükmü yer almaktadır. Bu ibare, Hazine Müsteşarlığının bütün iş ve işlemlerinin Kamu İhale Kanunu ve Devlet İhale Kanunu kapsamı dışına çıkarılmasına yol açabilecektir.
Kamu İhale Kanunu'nda istisnanın kapsamı çok net bir şekilde yazılırken burada "1'inci maddedeki kira sertifikasına ilişkin işlemler"in yanına "tüm iş ve işlemler"in eklenmesi, bu düzenlemenin sanki başka amaçlar taşıdığı izlenimini vermektedir.
4734 sayılı Kamu İhale Kanunu 4 Ocak 2002'de kabul edilmiştir ve bu Kanun'la, ihalelerde saydamlığın, rekabetin, eşit muamelenin, güvenilirliğin, gizliliğin, kamu denetiminin, kaynakların verimli kullanımının sağlanması amaçlanmıştır. Kanun, Avrupa Birliği mevzuatına uyumlu olmasının yanında, Dünya Ticaret Örgütü gibi üyesi olduğumuz uluslararası kuruluşların normlarını da dikkate almıştır.
Kanunun 53'üncü maddesiyle de bu kanunla verilen görevleri yapmak üzere kamu tüzel kişiliğini haiz idari ve mali özerkliğe sahip Kamu İhale Kurumu oluşturulmuştur. Yani bu konuyu sadece Kamu İhale Kanunu olarak görmek doğru değildir, konuyu Kamu İhale Kurumuyla birlikte bir bütün olarak ele almakta fayda vardır.
Değerli milletvekilleri, özerk bütçeli Emekli Sandığının otelleri yok pahasına satılarak sosyal güvenliğin para kaynakları kurutulmuş, yük milletin sırtına "özel sigorta" masallarıyla maalesef yıkılmıştır. Aslında, satılan oteller devletin malı değil, Emekli Sandığının malıdır.
Sosyal Sigortalar Kurumunun ilaç fabrikaları satılmış, ilaçlar özel sektörden daha pahalıya alınarak Sosyal Güvenlik Kurumunun açığı artmıştır. Sosyal devletin adı bile kalmamışken Hükûmet, bu kanun tasarısıyla, bireysel emeklilikte ödenen primlere devletin destek olacağını söylemektedir. Oysa asıl amaç sigorta sektörüne teşvik getirmektir ve buna yöneliktir. Hükûmet, sürekli ekonomik büyümeden söz etmektedir. Ancak, 5510 sayılı Yasa'nın 55'inci maddesi nedeniyle emekli aylıkları altışar aylık TÜFE artışına bağlandığı için emeklilere maalesef büyümeden bir pay verilmemektedir. Maliye Bakanı her konuşmasında "Emeklileri enflasyona ezdirmedik." demektedir. Bugün, SGK verilerine göre, ülkemizdeki emeklilerin yüzde 75'i açlık sınırının altında maaş almaktadır. Buradan, elbette, Hükûmete sormak istiyoruz: Emeklileri daha nasıl ezdireceksiniz?
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu konuşmam vesilesiyle de bir konuyu dikkatlerinize sunmak istiyorum: Emeklilerin banka promosyon sorunu hâlen çözülmemiştir. Yine, Hükûmetin ilgili bakanları tarafından geçmiş yıllarda gündeme getirilmesine rağmen hâlen çözülmemiştir. Emekliler, Sosyal Güvenlik Kurumuna promosyon için başvurmuşlardır. Sosyal Güvenlik Kurumu yapılan bu başvuruya, bankalarla yapılan protokollerde promosyon maddesinin yer almadığı yönünde bir görüş bildirmiştir. Buradan yetkililere sormak istiyorum: Emeklilerin maaş promosyonu almasıyla ilgili bir düzenleme yapmayı ne zaman düşünüyorsunuz?
Bu düşüncelerle muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akçay.