GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HUKUK UYUŞMAZLIKLARINDA ARABULUCULUK KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:116
Tarih:06.06.2012

CHP GRUBU ADINA TURGUT DİBEK (Kırklareli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlar, az önce 15'inci maddeyle ilgili olarak önergemiz üzerinde konuşurken belirtmiştim. İkinci bölümle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldığımda, biraz daha bu kurumu, ara buluculuk kurumunu farklı değerlendirmek istediğimi, özellikle niye bizim soru işaretlerimizin olduğunu, kamuoyunda, hukuk çevrelerinde, barolarda niçin kuşkular olduğunu, niye bazı soruların sorulduğunu sizlerle paylaşmak, bunları değerlendirmek istediğimi belirtmiştim.

Anayasa'mızın 9'uncu maddesi var, Komisyonda da aslında bunu belirttik. Yargı yetkisinin Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağını belirten bir hükmümüz var, yine 6'ncı maddemiz var egemenlikle ilgili. Bu kurum acaba yeni bir yargı faaliyeti midir? Bu kurum çok hukukluluğu beraberinde mi getirecektir? Anayasa'mızın 9'uncu maddesindeki yargı yetkisinin bağımsız mahkemeler tarafından kullanılması bir anlamda bu kurumla baypas mı edilecektir? Bu tür sorular soruluyor. Bu tür konular hukuk camiasında, bizlerin arasında konuşuluyor. Şimdi, belki iktidar partisi milletvekillerimiz "Siz genelde kuşkucu yaklaşıyorsunuz, aslında bu kurum hiç de öyle bir kurum değil?" Az önce Sayın Bakan da sorulara yanıtlarda verdi, bizler de biliyoruz, yani maddeleri okuduğumuz zaman? İşte Avrupa'ya da gittik. Bizler, arkadaşlarımızla, İngiltere ziyaretinde, ara buluculuk kurumunun İngiltere ayağını orada incelemiştik ama diğer arkadaşlarımız Amerika, İtalya, Almanya, Avusturya, diğer ülkelerde de bu kurum nasıl uygulanıyor, orada incelediler. Biz de gördük İngiltere'deki olayı. Tabii orası İngiltere, Almanya, İtalya, burası da Türkiye değerli arkadaşlar. Türkiye bambaşka bir ülke. Her ülkenin kendine özgü koşulları var, kendi sosyal sorunları var.

Şimdi, bir de bizim bir Başbakanımız var değerli arkadaşlar. Sayın Başbakan  zaman zaman çıkıyor, her konuda olduğu gibi? Bu konuyla ilgili de geçmişte yaptığı bir konuşma var, onu sizlerle paylaşacağım, bizim kafalarımızı karıştırmaya yetiyor yaptığı konuşma. Kendisi, 30 Eylül 2010'da, yani 12 Eylül referandumu yapıldıktan sonra, Marmara Üniversitesinin yeni öğretim yılı açılış törenlerine katılmıştı ve orada bir konuşma yapmıştı, o konuşmada çok ilginç cümleler kurmuştu kendisi. Şimdi o cümleleri buradan okuyacağım. Tabii bu cümleleri sizler de yorumlayabilirsiniz, bizler de yorumlayacağız. Bizim gibi birçok vatandaşımızın da "Sayın Başbakan ne demek istedi? Niçin bu cümleleri kurdu?" diye kafaları karıştı. Bakın Sayın Başbakan ne demiş o üniversite açılış töreninde? Demiş ki: "Farklı inanç gruplarının gerekirse kendi yargılamasını yapmasının mirasçılarıyız. İnşallah, gelecekte yine böyle bir öncü rol üstleneceğiz." Bunu Başbakan söylemiş değerli arkadaşlar. Şimdi, ben yorumlamayayım, siz kendiniz yorumlayın, Sayın Başbakan ne demek istemiş? "Farklı inanç gruplarının gerekirse kendi yargılamasını yapmasının mirasçılarıyız." sözüyle ne demek istemiş olabilir? Yani bunun içerisinde çok hukukluluk var mıdır sizce? Yani bu ifadeyle Sayın Başbakan, Anayasa'mızda belirtilen, kişilerin kimlikleri, kişilerin inançları, kişilerin diğer düşünceleri, cinsiyetleri, bunların her birini bir kenara koyarak evrensel hukuk kurallarına göre insanlar kanunlar önünde eşit bir şekilde, bunların her biri değerlendirilmeksizin hukuk kurallarına tabidir mi demek istemiş? Yoksa, hayır, isterlerse insanlar, bu ülkede yaşayanlar, kendi inançlarına göre, evrensel hukuk kurallarının dışında, inandıkları dinsel değerlerin kurallarıyla da yargılamalarını yapabilir mi demek istemiş? Şimdi, baktığımız zaman öyle bir şey çıkıyor.

Şimdi, durup dururken bu açıklamayı niye yapmıştır Sayın Başbakan? Tabii, iki şık var. Yani "Dilimiz sürçtü." diyebilirsiniz ya da "Hayır, aslında Sayın Başbakanın zihninin gerisinde birtakım inançları var, değerleri var." Yani bunu mu farkında olmadan, o zihnin arka planını mı bu konuşmayla yansıttı diye ben düşünmeden edemedim, birçok insan da bunu öyle değerlendirdi. Komisyonda da bunu konuştuk.

Şimdi, arkadaşlar, bu ülkenin Başbakanı bu sözü söylerse, ara buluculuk kurumunu da burada tartışırsak, işte, alırız bunları birleştiririz ve deriz ki "Bu kurum acaba Türkiye'ye ne getirecek?" İşte, kafalar buradan karışıyor. Şimdi, Sayın Başbakan, daha sonra bu sözünü bir yerde de düzeltmedi, onu da söyleyeyim yani daha farklı "Hayır, ben öyle demek istemedim, benim söylemek istediğim buydu?" Biliyorsunuz, bazen buna benzer açıklamalar yapıyor, daha sonra da diyor ki: "Hayır ya, ben işte onu demek istememiştim, basın bunu, medya bunu değiştirdi ya da yanlış aksettirdi, konu bu değildir."

Bakın, değerli arkadaşlar, siz bu açıklamayı yaparsanız, bu ülkede, insanlar, az önce belirttiğim gibi, kimlikleri, inançları ve cinsiyetleri hiçbir şekilde değerlendirilmeden, hukuk kurallarıyla yani laik hukuk dediğimiz ve bizim Anayasa'mızın da teminatına alınmış olan hukuk devletinin evrensel hukuk kuralları içerisinde yargılanma haklarını değil de bundan cesaret alırlar ve "Biz çok hukukluluğu istiyoruz ve çok hukukluluğun gereği de, kendi inançlarımız bizim budur ve dinsel hukuk kurallarımıza göre, dinsel hukukumuza göre yargılamamızı yapmak istiyoruz, sorunlarımızı buna göre çözmek istiyoruz." diyebilirler, bu cesareti bulabilirler. Alın size çok hukukluluk.

Şimdi, bu kurum bunu getirecek mi? "Hayır, bu kurum bunu getirmeyecek." diyor değerli arkadaşlarımız yani iktidar grubu da. Aslında Avrupa'ya veya diğer ülkelere gittiğimizde, evet, bu kurumun öyle onunla bir alakası yok. Gerçi, yurt dışına gitmeden önce burada bizim kafamız bu konuyla ilgili karışıktı bu nedenlerle. İşte iktidar grubu "Ya gelin bir Avrupa'ya gidelim, bakın bu kurum yurt dışında, Amerika'da uzun yıllardır uygulanıyor, mesafe katedilmiş; bir görün bakalım, ondan sonra düşünceleriniz değişecektir." diye söylemlerde bulunuyorlardı. Hep beraber gittik. Gittik, geldik bizim kafamızdakiler değişmedi ama iktidar grubunun kafasındaki, arkadaşlarımızın kafalarındaki bu konu değişti.

Şunu gördük: Hiç de öyle değil. Ben İngiltere ayağını gördüm. İngiltere'de 1990'lı yıllarda bu iş başlamış, 2000 yılında kanunu çıkmış. 99'da, 2000'de bizzat yasal düzenlemesi yapılmış, biz şu anda çıkarıyoruz 2012'de. Yüzde 3, yüzde 2? Soruyoruz yani, dört gün kaldık orada, birçok ziyaretler yaptık, şunu diyor ilgililer: "Ya vatandaşın haberi yok." İngiltere'de ara buluculuk diye bir kurum var, alternatif çözüm üreten bir kurum var ama bundan vatandaşların haberi yok, kimse bilmiyor, insanlar bu kuruma başvurmuyor. İngiltere'den bahsediyorum. Bu Amerika'da da böyle, sanıyorum yüzde 3'ler, 2'ler civarında, ama burada ballandıra ballandıra, işte dostane çözüm önerisi olarak da niteleniyor, alternatif çözüm önerisi.

Bu konu, işte yargının sorunlarını halledecek, çözecek ve işte mahkemelerdeki yığılmaları önleyecek. Yok böyle bir şey. Yani işin o tarafı da öyle. Ama bakın, belirtmiş olduğum o ilk kısım değerli arkadaşlar önemli. Yani sizler, önce? Belki uygun bir zamanda ben fırsatım olursa Sayın Başbakana soracağım bunu, yani artık bunu soru önergesiyle de sorabiliriz, fakat burada ara buluculuk kurumu, Sayın Başbakanın düşünceleriyle örtüşen bir kurumdur. Yarın uygulamaya başladığında değerli arkadaşlar bizim çekincelerimiz bunlardır.

Bu ülkenin bir Sağlık Bakanı var. Yani konuşmalarına baktığımızda, dünyada hiçbir ülkenin sağlık bakanının söylemediği sözleri söylüyor. En son kürtajla ilgili konu gündeme geldiğinde tabii bu kamuoyunda tartışıldı ve tabii tepkiler de çekti, ama Sayın Sağlık Bakanı kalktı dedi ki: "İşte tecavüze uğramış olabilir bir kadın. Yani o kadının ailesi, efendim töre, işte birtakım kurallar o kadınla ilgili ne gerekiyorsa yapabilir." cinsinden veya türünden veya o mealde diyelim açıklamalarla "Biz o çocuğa sahip çıkabiliriz." dedi. Şimdi, işin özü "O çocuğu biz sahiplenebiliriz, o çocuğa bakabiliriz." diyor Sayın Bakan. Peki, kadın ne olacak? O bizi ilgilendirmez! Kadın, kardeşi mi infaz eder, kendi mi gider asar, intihar eder, o onun sorunu! Biz çocuğa bakarız!

Şimdi arkadaşlar, böyle bir ülkenin Hükûmetinin Sağlık Bakanıyla karşı karşıyayız, daha doğrusu böyle bir anlayışla karşı karşıyayız.

Şimdi, böyle bir tabloda? Bu sadece bir örnek, spesifik, belki vurucu bir örnek olsun diye bunu veriyorum. Yani burada Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nden milletvekillerimiz var, o bölgelere zaman zaman gidiyoruz, kadınların gerek aile gerek eş baskısıyla neler yaşadığını biliyoruz. Genç kızlarımız orada, o bölgede herhâlde kot pantolon giymekte pek öyle kolay kolay o özgürlüklerini kullanamıyorlar. Ne zorluklarla karşılaştıklarını görüyoruz. Bu kurum onları çok zora sokacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN -  Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

TURGUT DİBEK (Devamla) - Sayın Başbakanın açıklamalarıyla da cesaret bulan kesimler "Biz farklı inanç sahibi olarak, inançlarımızın gereği, kendi kurallarımızla kendi dinsel hukukumuzu uygulamak istiyoruz. Ona göre mirasta, diğer konularda dinsel kurallara göre biz yargılamamızı yapmak istiyoruz?" Dolayısıyla her ne kadar kanun hükmünde emredici hukuk kuralları, kamu düzeni ara bulucuya birtakım sınırlamalar getirse de her şey gizli arkadaşlar, her şey gizli yani gizli bir süreç var. Taraflar geliyor usulü serbestçe belirliyor, aralarında nasıl konuşuyorlar, hangi yöntemle konuşuyorlar, bunu kimse bilmiyor. İşte onun içerisinde çok hukukluluk bu kurumla Türkiye'de hayata geçebilir kaygımız var.

Diğer önergelerde de düşüncelerimizi belirteceğiz. Bu konuyu kamuoyunun dikkatine sunmak istedim.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -  Teşekkür ederiz Sayın Dibek.