GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AMME ALACAKLARININ TAHSİL USULÜ HAKKINDA KANUN İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:114
Tarih:31.05.2012

MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 258 sıra sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun Tasarısı'nın tümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, yatırımı, üretimi, katma değeri ve istihdamı artıran teşviklere Milliyetçi Hareket Partisi olarak her zaman olduğu gibi olumlu katkımızı vermeye devam edeceğiz. Ancak bu kanun tasarısı vesilesiyle Hükûmetin teşvik politikası ve düzenlemeleri hakkındaki düşüncelerimizi ve bazı eleştirilerimizi Türkiye Büyük Millet Meclisinin dikkatine sunmanın yerinde olacağını düşünüyoruz.

Tasarının gerekçesinde, yatırımların teşviki için üretim, istihdam ve ihracat süreçlerini birlikte alan yasal altyapının oluşturulduğu ifade edilmektedir oysa bundan önceki teşvik düzenlemelerinde de olduğu gibi bu tasarıda da bu yasal altyapılar maalesef bütüncül bir yaklaşımla ele alınmamaktadır.

Teşvik sistemleri fiziki kaynakları, insan gücünü ve teknolojiyi etkin ve verimli kullandırmaya özendirmelidir. Teşvikin başarısı ülke gerçeğini iyi bilmeye, öncelikleri doğru saptamaya bağlıdır. On yıldır uygulanan teşvik sistemlerinin bölgesel kalkınma üzerindeki etkilerine dair net bilgiler Türkiye Büyük Millet Meclisi ve kamuoyuyla paylaşılmalıdır. Dış kaynaklara en düşük düzeyde bağımlı olan yatırım alanları saptanmamıştır.

Sayın Başkan, solda oturan değerli milletvekillerimiz dikkatimi dağıtıyorlar; lütfen uyarır mısınız?

BAŞKAN - Evet, değerli arkadaşlarım, lütfen?

Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Devamla) - Buyuramam efendim, burada konuşurlarken sol tarafımda, ben konuşmakta müşkülat çekiyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) - Onlar, dış işleriyle ilgili konuşuyorlar?

ERKAN AKÇAY (Devamla) - Sayın Başkan, lütfen?

BAŞKAN - Sayın Özdalga?

ERKAN AKÇAY (Devamla) - Arkadaşlarım sizin uyarınıza rağmen duymuyorlar, konuşmaya devam ediyorlar ve ben hem onların konuşmalarını dinliyorum hem kendi konuşmamı yapmaya çalışıyorum.

Değerli milletvekilleri, stratejik projelerin hazırlanması, desteklenmesi, gözetimi, denetlenmesi ve izlenmesi için gerekli çalışmalar yapılmamaktadır bu teşvik düzenlemeleri sonucunda. On yılda hangi sektörlerde ne kadar proje stokunun oluştuğu, kamuoyuyla paylaşılmalıdır. Proje stokları açık ortamlarda tartışılırsa, ülke ihtiyaçları ile yatırımlar arasında dengelerin kurulup kurulmadığına ilişkin, bilgisi olanların söyleyecekleri mutlaka yol gösterici olacaktır. Zira  "Teşvik edelim." derken hiçbir şeyin teşvik edilmediği de geçmişten bu yana görülmüştür.

Bu tip teşviklerin teşvik sistemlerinde fayda/maliyet hesaplarının nasıl yapıldığı, hangi metotların kullanıldığı açıklanırsa o sisteme olan güven de artacaktır. Teşvik için belirlenen altı bölgede yer alan illerin saptanmasına kriter olan altmış bir değişkenin neler olduğu hâlâ açıklanmamıştır. İstatistiki bölge birimleri sınıflandırması, illerde kişi başına düşen millî gelir ve sosyoekonomik gelişmişlik düzeylerinin bir an önce açıklanıp tartışılması gerekmektedir. On yıldır Hükûmetin bundan niye imtina ettiği hâlâ merak konusudur çünkü bu, en son, iller düzeyinde kişi başına düşen millî gelir ve sosyoekonomik gelişmişlik düzeyi 2001 yılında belirlenmişti.

Teşvik düzenlemelerinde destek unsurlarının eksikliği görülmektedir. Sanayi, tarım ve hayvancılık ile hizmetler kesiminde öngörülen potansiyel, ayrılan kaynaklar ve yaratılmak istenen sonuçlar net olarak ortaya konulmamıştır. Bu üç temel kesimin gelişmesinde koordinasyon, büyük, hayati önem taşımaktadır.

Teşvik düzenlemelerinin cari açığı, bütçe açığını, döviz kuru ve faizleri orta ve uzun vadede nasıl etkileyeceği, yine, kamuoyuyla paylaşılmamıştır. Hükûmetin bu konuda somut bir çalışmasını da maalesef göremiyoruz. Açıklanan teşvik paketleri Parlamentodan geçmemektedir. Bu yüzden, teşvik paketlerinin denetim eksikliği vardır. Sanayi envanterimiz tam ve güvenilir olmadığından, ileriye dönük, sağlıklı ve tutarlı hesapların yapılması da mümkün olmamaktadır. Bir sanayi stratejimiz ve büyüme stratejimiz yoktur. Sektörel veya yerel düzeyde önceliklerimiz belirlenmemiştir. Yatırımcının finansman bulması önümüzdeki dönemde daha zor olacaktır. Faizler dünyada düşük olmasına rağmen, bankaların kredi verme eğilimleri düşüktür. Bu yüzden, proje olması yeterli olmuyor, finansman ve sermaye bulmakta da zorluk çekilecektir.

Yatırım ve üretim için iç kaynağa, yani yurt içi tasarruflara ihtiyaç bulunmaktadır. Bugüne kadar özel kesimin tasarruflarını artıracak ekonomi politikalarını ortaya koyamayan Hükûmet, bu önemli konuda herhangi bir adım atmamaktadır. Bu tasarıda yer alan teşvikle ilgili düzenlemelerde, iş âlemine sağlanan özel desteklerin bir sosyal faydayı da beraberinde getirmesi beklenirdi ancak bu sosyal faydayı da tasarıda göremiyoruz.

Yine, tasarıda, ithalatımızın en büyük kalemi olan enerji üretimi konusunda yerli kaynaklara dayalı enerji üretimi teşvik edilmemektedir.

Tasarının özellikle dikkat çektiğimiz, eleştirmek istediğimiz ve Genel Kurul safhasında da düzeltilmesini isteyeceğimiz maddeleri konusunda da kısaca şunları ifade etmek istiyorum:

Tasarının 5'inci maddesinde, Gelir Vergisi Kanunu'nun 21'inci maddesinde yer alan mesken kira gelirlerine yönelik istisna uygulamasında istisna sınırı daraltılmaktadır. Bu istisnayı daraltmanın hukuki gerekçesini de göremiyoruz. Bugüne kadar sağlıklı işleyen ve mükelleflerce benimsenmiş bir uygulamanın kapsamının daraltılmasını uygun bulmuyoruz.

Yine, 19'uncu maddede Harçlar Kanunu'nda yapılan değişiklikle denetim kuruluşları yetkilendirme belgeleri ve müşavirlik ruhsat harçları belirlenmektedir. Tasarının birinci tablosunda yer alan kamu yararını ilgilendiren kuruluşları denetleyecek bağımsız denetim kuruluşları yetkilendirme belgeleri 30 bin Türk lirası, diğer kuruluşları denetleyecek kuruluşların yetkilendirme belgeleri ise 15 bin lira ve bir önceki yıl gayrisafi iş hasılatının binde 5'i oranında harç öngörülmektedir ki bu harçlar çok yüksektir. Ülkemizde denetim kuruluşlarının sayısı zaten yok denecek kadar azdır, bunların büyük bir kısmı da yabancı ülke kökenli kuruluşlardır ve yeni Türk Ticaret Kanunu da yürürlüğe girdikten sonra bağımsız denetim zorunlu hâle geleceğinden, yurt içi denetim kuruluşlarının sayısında bir artış olacaktır ancak tasarıda öngörülen harç tutarının yüksek belirlenmesi, yurt içinde kurulacak denetim kuruluşlarının kurulmasına engel olucu niteliktedir ve haksız rekabete yol açacaktır.

Yine, 22'nci maddede, Katma Değer Vergisi Kanunu'nda bir değişiklik yapılmakta, konut teslimleri için inşaatın yapıldığı arsanın veya konutun vergi değeri esas alınarak katma değer vergisi oranının belirleneceği öngörülmektedir. Şu anda 150 metrekareye kadar olan konutlarda yüzde 1, 150 metrekareyi aşan konutlarda ise yüzde 18 katma değer vergisi uygulanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, her il ve ilçede arsa ve konutların vergi değerleri belediyeler tarafından belirlenmektedir ancak bu değerlerin çoğu tartışma konusudur ve eleştirilmektedir. Bazı yerlerde tespit edilen vergi değerleri son derece subjektif, afaki ve adaletsiz olabilmiştir. Böylesine sağlıksız bir vergi zemininde adaletli katma değer vergisi oranlarının belirlenmesi çok zor olacaktır. Bu uygulama vergi adaletsizliklerine yol açacaktır. Rantı yüksek yerlerdeki konut satışlarında katma değer vergisi farklılaştırılmak istenirken ve bu da bir ölçüde anlayışla karşılanabilecek iken konut fiyatları da bu arada artırılmış olacaktır. Bundan en fazla zararı konut sahibi olmak isteyen dar gelirliler görecektir. Ülkemizdeki istihdamın önemli bir kısmını sağlayan inşaat sektörü bu uygulamadan kesinlikle zarar görecektir ve toplam istihdam içerisinde inşaat sektörünün oranı da zaten 2011'e göre binde 3 civarında düşmüştür.

Tasarının 24'üncü maddesi Millî Eğitim Bakanlığı tarafından eğitim-öğretim tesislerine ilişkin projelerin kiralama karşılığı yaptırılmasını öngörüyor.

Hepimizin bildiği gibi daha önce de yap-işlet-devret modeli için çeşitli düzenlemeler yapıldı. Bu düzenlemelerin çok sayıda altyapı yatırım projeleri stokunu içerdiğini de biliyoruz. Yapılmak istenen projelerin hepsini bir arada ele aldığımızda, bu yaklaşım, Türkiye'nin geleceğini, en az yirmi-otuz yılını ipotek altına alacaktır. Hükûmet zaten "4+4+4" dediğimiz Temel Eğitim Yasası ile, altından kalkamayacağı ağır bir bütçe yükünün altına girmiştir. En son, Millî Eğitim Bakanının açıklamasına göre bu Temel Eğitim Yasası'yla bütçeye getirilen yük 30 milyar Türk lirası olarak ifade edilmiştir ki bizim tahminlerimize göre bu, 30 milyardan çok daha fazla olacaktır.

Hükûmet her şeyi satıp savarak, kiralayarak sanki bugünü yemiş, bitirmiş, şimdi de Türkiye'nin gelecek uzun yıllarını, ileride yapılması gereken yatırımlarını şimdiden ipotek altına almak istemektedir. Bu düzenlemelere de ayrıca maalesef rantiyeci bir anlayış hâkimdir.

26 ve 27'nci maddelerde yapılan düzenleme ile, İşsizlik Sigortası Kanunu'na göre kurulan İşsizlik Sigortası Fonu'nun gelirlerinden gelir vergisi kesintisi yapılması hususu düzenlenmektedir. İstihdam sorunlarının had safhada olduğu bir ortamda İşsizlik Sigortası Fonu'nun gelirlerinin daha da artırılması gerekir iken, bu Fon'un istihdamın artırılması ve işsizliğin önlenmesi için azami derecede kullanılması, değerlendirilmesi gerekirken, Fon bütçesi maalesef yeterince kullanılmamaktadır. Fon gelirlerinden vergi kesintisi yapılmasını doğru bulmuyoruz.

29 ve 30'uncu maddelerde Özel Tüketim Vergisi Kanunu'nda yapılan değişikliklerle sigara, tütün ve alkollü içeceklerde özel tüketim vergisinin belirlenmesinde yeni usuller getirilmektedir. Buna göre de özetle, sigara adedi başına vergi konmaktadır. Özel Tüketim Vergisi Kanunu'na ekli (III) Sayılı Listenin (B) Cetvelindeki sigaralar için hem maktu hem nispi vergi öngörülmektedir. Sigara ve alkollü içeceklerin vergileri, bundan böyle, her altı ayda bir TÜİK tarafından ilan edilen Üretici Fiyatları Endeksi'nde, son altı ayda meydana gelen değişim oranında yeniden belirlenecektir yani güncelleme yapılacaktır.

Bu düzenlemelerle sigaranın en az yüzde 10 ila 15 nispetinde zamlanacağını düşünüyoruz, tahmin ediyoruz. Bugüne kadar Hükûmetin getirdiği bu düzenlemelerle ilgili öngörülerimiz, tahminlerimiz maalesef tuttu, dilerim ki bu tahminimiz tutmaz.

Sigarada vergi yükü artık son haddine dayanmıştır. Bölgemizdeki ülkelerde en pahalı sigara fiyatı Türkiye'dedir. Sigara kaçakçılığı korkunç boyutlara ulaşmıştır. Hükûmet dikkatini ve enerjisini artık sigaraya vergi getirmeye değil, kaçakçılığı kararlı bir şekilde önlemeye teksif etmelidir.

Değerli milletvekilleri, AKP hükûmetleri yönetiminde Türkiye'nin manzarası özetle ve bir cümlede şudur: Türkiye, ürettiğinden fazlasını tüketen, kazandığından fazlasını harcayan bir ülke hâline getirilmiştir. Sanayi üretimi ve kapasite kullanım oranı verileri, ekonomide ilk çeyrek dönemde ciddi bir yavaşlama olduğunu ortaya koymaktadır. 2012 yılının Nisan ayında ihracat, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 10,4 nispetinde artmıştır. 2011 yılında ihracat yüzde 18,5 artmış idi yani ihracat artışı hız kesmiştir. Avrupa Birliği pazarını diğer pazarlarla ikame etmeye çalışan ihracatçılarımız, 2012 yılının Nisan ayında ihracat artışını sürdürmüştür. Dolayısıyla, dış talebin, yılın nisan ayına kadar üretime olumlu katkıda bulunduğunu söyleyebiliriz.

Dış taleple ilgili bu olumlu katkı sürerken bu defa iç talep kesilmiştir. İç talebin en önemli göstergesi olan toplam ithalat 2012 yılının Nisan ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 4,2 azalmıştır.

Tüketim malları ithalatı 2012 Nisan ayı itibarıyla yüzde 11 düşmüş, sermaye malları ithalatı 1,3 azalmıştır.

Bireysel kredi artışında da yavaşlamalar söz konusudur.

İthalde alınan katma değer vergisi, dahilde alınan katma değer vergisi, özel tüketim vergisi ocak-nisan döneminde yine geçen yılın aynı dönemine göre sırasıyla binde 6, yüzde 8,9 ve yüzde 3,6 seviyelerinde artmıştır ancak tüketime dayalı bu vergiler, enflasyondan arındırıldığında da reel olarak bir gerileme olduğunu göreceğiz.

İşsizlik oranı yüzde 10,4'e gerilemiş görünmekle birlikte ekonomik faaliyetlerdeki yavaşlama nedeniyle de maalesef hız kesmiştir. İş gücüne katılım oranı geçen yıl yüzde 48,5 seviyesinde iken 2012'nin ilk çeyreğinde yüzde 47,9'a gerilemiştir. Ekonomik faaliyetlerdeki yavaşlama devam ettiği takdirde istihdam artışı da bundan olumsuz olarak etkilenecektir.

Ödemeler dengesi ve bütçe dengesine baktığımızda da maalesef kritik bir durum görüyoruz. Türkiye ekonomisinde iktisadi faaliyetler yavaşlarken, cari işlemler açığı göreceli olarak azalırken bütçe açığı maalesef artmaktadır. Bunun nedeni, bütçe gelirlerinin dolaylı vergilere bağımlı olması ve üretimin ithalata bağımlı yapısıdır.

Cari işlemler açığı, millî gelirin yüzde 10'undan aşağı bir türlü inememektedir. Türkiye, cari açık konusunda maalesef yine dünya rekortmenidir.

Enflasyona baktığımızda da yüzde 11,1'e bir yükselme görüyoruz.

Nisan ayı bütçe gerçekleşmelerine göre ithalde alınan katma değer vergisi geçen yıla göre yüzde 11,8 düşmüştür. Bireysel kredi artışı ve ithalde alınan KDV'ye bakıldığında iç talepte yılın ikinci çeyreğinde bir hareketlenme görülmemektedir. Tabii, ithalatın düşmesi elbette olumlu görülebilir bir değerlendirme olmakla birlikte, bunun da vergi gelirlerine olumsuz yansımasını görüyoruz.

Tasarruflar yetersizdir ve büyüme durma noktasına gelmiştir.

Cari işlemler ve dış ticaret dengelerindeki bu problemler devam ederken, artık orta vadeli programda da bir revizyon kaçınılmaz hâle gelmiştir.

Ödenemeyen çekler mart ayında yüzde 354 artmıştır. Mahkemeye konu olan 2011 Martında 3.793 çek varken, 2012 Martında bu 17.224'e yükselmiştir.

Teşvik düzenlemeleri yeterince ve zamanında ortaya çıkmadığı için yapılan açıklamalar yatırımcıları tereddüde sevk etmektedir.

Tüketici Güven Endeksi, Tüketici Beklenti Endeksi ve Tüketim Eğilimleri Endeksinde bir azalma eğilimi vardır. Nisan ayında yatırım harcamaları azaldı, faiz harcamaları yüzde 64 arttı ve vergi gelirlerinde de yüzde 3'lük bir artış görüyoruz.

Değerli milletvekilleri, bütçe oldukça problemli bir hâle gelmeye başlamıştır. Hükûmet acele etmektedir. Basın toplantısıyla, 2/B Kanunu'ndan yararlanacak vatandaşlara "Altı aylık sürenin sonunu beklemeyin, hemen bu hafta başvurunuzu yapın ve arazinizi alın." çağrısı yapılmıştır.

Nisan ayı enflasyon ve ihracat verilerinden sonra hazinenin nakit dengesi de bu telaşın sebebini ortaya koymaktadır.

Bütçe gelirlerinin ve vergi gelirlerinin tahsilat nispetlerinde bilhassa son yıllarda ciddi düşüşler meydana gelmiştir. Bu durum ciddi bir tehlike işaretidir. 2007'den 2011 sonu itibarıyla baktığımızda bütçe gelirleri tahsilat nispetinin yüzde 85'ten yüzde 74,5'a düştüğünü görüyoruz. Vergi gelirleri tahsilat nispeti olarak yüzde 90'dan yüzde 84'e kadar düşmüştür. Beyana dayanan gelir vergisinin tahsilatlarında bir vahamet söz konusudur, yüzde 55,9'dan yüzde 46,9'a kadar ciddi düşüşler vardır.

Tabii, bunun anlamı ne? Bize göre bunun anlamı şu: Mükellef zor durumda çünkü ekonomi iyi gitmiyor, mükellef kazanamıyor, vergisini ödeyemiyor. Hata ne Gelir İdaresinde ne mükellefte hata Hükûmette değerli arkadaşlar?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Devamla) - Bu düşüncelerle, muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akçay.