| Konu: | TAPU KANUNU VE KADASTRO KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN TASARI VE TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 102 |
| Tarih: | 03.05.2012 |
CHP GRUBU ADINA TURGUT DİBEK (Kırklareli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, 4'üncü madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Öncelikle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Şimdi, Genel Kuruldaki katılıma baktığımızda özellikle iktidar grubu için şunu düşünüyordum yerimde: Yasayı bu kadar az -sanıyorum 40 civarı milletvekili var- vekil takip ettiğine göre iki nedeni olabilir diye düşünmüştüm. Bir: Bu yasaya karşı arkadaşların ciddi tepkisi var, onu ortaya koymak amacıyla burada bulunmuyorlar. İki: Bu yasaya karşı çok ilgisizler, bu yasayı hiçbir şekilde takip etmiyorlar, o nedenle burada bulunmuyorlar. Böyle bir düşünce içerisindeydim.
Değerli arkadaşlar, bu kanunun biraz daha iyi anlaşılması için birkaç tespiti sizinle paylaşmam lazım. Yani dün burada iktidar partisi sözcüleri konuşurken çok farklı boyutuyla anlatmaya çalıştılar ama bir-iki rakamı sizinle paylaşmam lazım.
Bakın, cumhuriyet tarihinden bu yana yasalarımızda yabancılara gayrimenkul satışıyla ilgili düzenleme var ve size gelene kadar da altmış hükûmet, değerli arkadaşlar, bu ülkede Türkiye'yi yönetti, onlar da bu ülkenin sorunlarıyla sizin gibi uğraştılar. Seksen yıllık süre içerisinde -ben, bu rakamları iyi görmenizi, duymanızı istiyorum- 12 bin dekar araziyi Türkiye Cumhuriyeti hükûmetleri yabancılara satmış, 12 bin dekar. Bu resmî rakamlar yani Bakanlığın rakamları. 2002'ye kadar satılan toplam miktar 12 bin dekar, bunu metrekareye çevirirseniz 12 milyon metrekare yapar.
Arkadaşlar, bugün yani 2012'de, on yıl sonra bu rakam hangi boyutta biliyor musunuz? 135 bin dekar. Yani 2002'den bu yana her yıl için 1 kat artmış. Yani şöyle de söyleyebiliriz bunu: Yıllara bölersek, on yılda her bir yıl için seksen yıllık satışı yapmışsınız. Bakın, seksen yıla karşılık bir yıllık satış yapmışsınız; 12 bin; 135 bin.
Şimdi, bu dahi sizi kesmemiş -belki amiyane oluyor ama- değerli arkadaşlar. Siz on yılda -şöyle de çevirebiliriz aslında rakamları- sekiz yüz seksen yıllık satış yapmışsınız. Yani seksen yıllık cumhuriyet döneminde hükûmetler 12 bin dekar arazi satmışlar, gayrimenkul satmışlar, siz bunu bir yılda satmışsınız, seksen yıllığını. Bunu 10'la çarparsanız sekiz yüz seksen yıl yapar.
Şimdi, öncelikle bunu bir bilin. Yani bakın, bizi izleyen vatandaşlarımızın da bu rakamları, arkadaşlar, değerlendirmesi gerekir; bu rakamların üzerine, bu tablonun üzerine konuşmamız lazım.
Şimdi, şöyle bir soru da sorulabilir: Peki, bu ülkeyi yönetenler niye sizin gibi düşünmemiş? Arada düşünenler çıkmış. Yani 1980'li yıllarda Sayın Özal, rahmetli Özal benzer düzenlemeleri yapmak istemiş, onlar Anayasa Mahkemesinden 2 kez dönmüş, daha sonra da sizin yaptığınız düzenlemeler dönmüştü Anayasa Mahkemesinden. Ama bu ülkenin hükûmetleri, değerli arkadaşlar, cari açık sıkıntısıyla karşılaşmadılar mı, dış açıkla karşılaşmadılar mı, ekonomik sorunlarla karşılaşmadılar mı, biz Kıbrıs Harekâtı'yla karşılaşmadık mı, darbe dönemleri yaşamadık mı, ekonomik sıkıntılarımız olmadı mı? Ama hiçbirinin aklına "Şu topraklarımızı satalım, bunları paraya tahvil edelim ve sorunlarımızı bunlarla aşalım, döviz getirelim?" gelmemiş. Neden gelmemiş acaba?
Şimdi, hamaset olarak nitelemeyin ama bakın, şunun bence değerlendirilmesi gerekir: Bizim, genlerimize, düşüncelerimize, geçmişimize, tarihimize, yaşadıklarımıza, değerli arkadaşlar, saygı olması lazım. Dünyada kaç tane devlet vardır hiç düşündünüz mü meydan savaşlarıyla -burada komutanım da var- meydan muharebeleriyle kurulmuştur, bağımsızlığını, istiklalini meydan savaşlarının sonucunda kazanmıştır? Kaç tane devlet vardır, baktınız mı değerli arkadaşlar? Yani Türkiye Cumhuriyeti, masanın üzerine haritayı koyup elimize bir tane cetvel, öyle, cetvelle kenarları çizilerek "Evet, sınırları budur ve bu şekilde bu devlet de oluşsun." diye kurulmuş, bağımsızlığını kazanmış bir devlet değil. Yani Çanakkale'yi, Sakarya'yı, İnönü Savaşlarını, Dumlupınar'ı, bu ülke? Değerli arkadaşlar, bizim büyüklerimiz, bize bu ülkeyi yediemin olarak teslim eden kim; onlar, dedelerimiz, onların babaları; onlar bize emanet etmişler. Böyle bir süreç yaşamış Türkiye. Yani bizim için toprak bambaşka bir şey.
Bıraktım geçmişi, değerli arkadaşlar, bugün dahi bizim evlatlarımız, bizim çocuklarımız şehit oluyorlar. Yani güneydoğudaki bölücü terör olayları? Anne-babaların söylediği söz: "Vatan sağ olsun." Niçin bunu söylüyorlar? İşte "Bu topraklar için evlatlarımız öldü." diyorlar. "Bunun karşılığında, bu toprakları korumak adına canlarını verdiler." diyorlar. Böyle bir kutsallık var.
Şimdi, bunu gerçekten hamasi bir söylem içerisinde söylemiyorum ama bakıyorum bu yasal düzenlemeleri, böyle hiç aklınıza getirmeden, Hükûmet veya teklifi veren arkadaşlarımız getiriyorlar ve süslü gerekçelerle de -Sayın Bakanı dün izledim burada, dinledim- efendim "Kendine güvenen bir devletmişiz." işte, efendim, "Bunlar çok fazla önemsenecek şeyler değilmiş." gerekçeleriyle burada geçirmeye çalışıyorsunuz.
Bakın, bir şey daha söyleyeyim: Her biriniz Çanakkale'ye gitmiştir mutlaka veya yolunuz oradan geçmiştir. Orada vapurla karşıdan karşıya geçerseniz yamaçlarda bir yazı var, bir asker silüeti. "Dur yolcu!" diye başlayan "Bilmeden basıp geçtiğin bu toprak bir devrin battığı yerdir." diye orada bir yazı var değerli arkadaşlar. Bunların bir anlamı var. Bu toprakların satışıyla ilgili düzenlemenin bu kadar kolay gelmemesi lazım. Dün Sayın Bakanı dinliyorum, diyor ki: "Biz her şeyi ince ayrıntısına kadar değerlendirdik, baktık, inceledik, çok güzel bir düzenleme getirdik." Ya arkadaşlar, iyi, güzel de az önce okunan neydi? Yani 1'inci maddeyi yeniden görüşeceğiz bu görüşmelerin sonunda. Yani altı madde bitecek 1'inci maddeye geri döneceğiz. Niye geri döneceğiz? Madem çok güzel araştırdınız, mademki, işte, efendim dört dörtlük, hiçbir sakıncası olmayan bir yasal düzenlemeyi Meclise getirdiniz, niye? Arkadaşlar, biraz sonra konuşacağız, ilçelerin yüz ölçümlerinin mevcut olan yasadaki sınırlamaları tümüyle kaldırırken hiç farkında dahi değilsiniz. Yani orada birtakım düzenlemeler var, sınırlamalar var, onlara girmek istemiyorum ama bir hassasiyeti ben anlatmak istiyorum. Yani bizim halkımızın hassasiyetini görün. Çanakkale zaferlerine gittiği zaman, Sayın Başbakan, Sayın Başbakan Yardımcısının konuşmalarıyla bu hassasiyet dile getirilmez ancak bu şekilde işte, sahip çıkarak dile getirilir. Yani ilçelerde, daha önce mevcut olan düzenlemede, ilçe sınırlarında, değerli arkadaşlar, imar planı içerisindeki ya da mevzi imar planı içerisindeki alanın yüzde 10'u vardı. Siz getiriyorsunuz, ilçe yüz ölçümünün yüzde 10'u. Yani, daha doğrusu, Türkiye'nin yüzde 10'u. Tüm ilçelerin yüzde 10'u olursa, Türkiye'nin yüzde 10'u. Bunun içerisinde özel mülkiyet var, kamu var, merası var, yaylası var, kışlağı var, gölü var, ormanı var. Hiç kimsenin aklına gelmiyor. Dün burada konuşuyoruz akşam geç saatlerde, "Yahu biz ne yapmışız?" diyorsunuz. Düzeltmeye çalışıyor arkadaşlar, "Önerge verelim." dediler. Şimdi, o maddeyi burada, tekrar, tekriri müzakereyle görüşeceğiz.
O zaman buradan şunu görmesi lazım en azından, burada bizi dinleyen arkadaşların: Değerli arkadaşlar, diğer hükümlerde de çok ciddi sakıncalar olamaz mı sizce? Bence var. Yani olaya bu boyutuyla bakmamız lazım.
Süre kısa. Bakın, bir iki öneriyi daha belirtmek istiyorum. Dün bunlar konuşuldu.
Arkadaşlar, döviz, para; bunlar gelir geçer. Buradaki milletvekili arkadaşlarımızın her birinin köyünde, mahallesinde, apartmanında, sokağında şöyle birisi vardır mutlaka konuşacakları, demişlerdir. Mesela, Ahmet: "Yahu, kardeşim, bunun babası, dedesi ne kadar düzgün insandı. Adam çalıştı durdu hayatı boyunca, biriktirdi, mal mülk edindi. Ahlaklı bir insan, özverili bir insan. İşte, sabah namazıyla kalkar, akşama kadar çalışır ve işte, şu oğlana bak yahu, hayırsız çıktı, bütün bu mal varlığını çarçur etti, sattı savdı. İşte, hayırsız evlat." Bunu diyebileceğiniz, zannediyorum, her birinizin örnekleri var değerli arkadaşlar. Yok mu? Şu örnek biraz bu yasaya benziyor, biraz o hâldesiniz gibi geliyor bana. Yani siz o hayırsız evlat konumundasınız değerli arkadaşlar. Yani bu meydan savaşlarını yapanlar, işte, başı çıplak, ayağı kabak hâlde bu ülkeyi bize emanet eden insanlar şu yasayı acaba görseler ne derlerdi? Onların aziz hatıralarına bu kadar da mı saygımız yok bizim değerli arkadaşlar?
Şimdi "GAP" diye bir projemiz var, Türkiye'nin en büyük projesi. Bir sorguluyor musunuz? O bölgenin sekiz ilini kapsıyor, sekiz il oradan faydalanacak. O illerden arkadaşlarımız var burada. Her yıl yüzde kaç GAP projesi ilerliyor, ne kadar yatırım yapıyorsunuz? Yüzde 1 her yıl. Şu anda yüzde 30'lardadır GAP projesi. GAP projesi tamamlansın, tüm o Körfez, Orta Doğu'yu? Zaten biz bakarız, onların petrolleri varsa bizim de o bölgede üreteceğimiz ürünler var.
O projeyi tamamlamak için uğraşmıyoruz, o toprakları satmak için buraya kanun getiriyoruz. Döviz kolay gelecek ya, cari açığı kapatacağız. Geçen yıl 77 milyar, bu yıl 60; seneye ne olacak, seneyi ne yapacağız, sonraki seneyi ne yapacaksınız değerli arkadaşlar?
Lütfen, bu yasayı tekrar gözden geçirmenizi ben diliyorum.
Sürem de bitti ve her birinize teşekkür ediyorum değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Dibek.