| Konu: | TAPU KANUNU VE KADASTRO KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN TASARI VE TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 101 |
| Tarih: | 02.05.2012 |
MHP GRUBU ADINA ALİM IŞIK (Kütahya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan 228 sıra sayılı Tapu Kanunu ve Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım.
Başta "Böyle bir kanuna kısa süre içerisinde neden ihtiyaç duyuldu?" bu soruyu Sayın Bakana sormakla başlayacağım konuşmama çünkü en son Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde 2008 yılı Temmuz ayında böyle bir düzenleme yapılmış ve o düzenlemenin ardından yabancıların Türkiye'den mülk edinmesine dair yüz ölçümünün binde 5'yle sınırlanan hüküm ilçe merkezlerinde yüz ölçümün ve nazım imar planlarının yüzde 10'una çıkarılarak ciddi bir patlama yaşanmıştı.
Yabancılara mülk satışıyla ilgili 5 Mayıs 2009 tarihinde yine tarafımdan yapılan bir gündem dışı konuşmayla konunun vahameti yüce Meclisin bilgilerine sunulmuş ve onun ardından da zamanın Bayındırlık ve İskan Bakanı Sayın Mustafa Demir tarafından yaptığım konuşmaya cevaben Hükûmet adına verilen değerlendirmelerden birkaç paragrafı sizlerle paylaşmak istiyorum. O gün yaptığım konuşmada da ifade ettiğim gibi, yabancıların taşınmaz edinmesini sağlayan yasal düzenlemeleri kısaca özetleyerek, 1924 yılında 442 sayılı Köy Kanunu'nun 87'nci maddesiyle yabancı gerçek ve tüzel kişilerin köylerde taşınmaz edinmesinin yasaklandığını ifade etmiştim. 1934 yılında bugünkü anlamda taşınmaz edinmeyi sağlayan ilk düzenleme 2644 sayılı Tapu Kanunu'yla yabancıların en fazla 30 hektara kadar araziye sahip olabilmelerinin önü açılmış, 1984 ve 1986 yıllarında o günkü Anavatan İktidarı tarafından çıkarılan ve taşınmaz edinmede karşılıklılık ilkesini kaldıran kanunlar Anayasa Mahkemesinin ilgili kararlarıyla iptal edilmiştir yani ilk kez 84 ve 86 yıllarında karşılıklılık ilkesinin kaldırıldığı düzenleme Türkiye'nin gündemine o gün gelmiş ama Anayasa Mahkemesi bu düzenlemeleri Anayasa'ya aykırı bulduğu ve karşılıklılık ilkesinin uluslararası hukukta zedelendiği göz önüne alınarak iptal edilmiştir.
Bundan sonra uzun süre bu konuyla ilgili bir değişiklik yapılmamış ama Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarının 2002 yılı seçimlerinin arkasından tek başına Türkiye'yi yönetmeye başlamasıyla hemen yine benzer düzenleme kamuoyunun gündemine getirilmiş ve bu dönemde, 2003 yılında 4875 ve 4916 sayılı kanunlarla yabancı yatırımcılara ait gerçek ve tüzel kişilerin Türkiye'de taşınmaz edinmesi serbest bırakılmış, 442 sayılı Köy Kanunu'nun 87'nci maddesiyle, Tapu Kanunu'nun en fazla 30 hektar sınırının yer aldığı 36'ncı maddesi yürürlükten kaldırılmış ama şükürler olsun ki, Anayasa Mahkemesi yine bu düzenlemeleri 2005 yılında iptal ederek bu tehlikenin önünü kapatmıştır.
2005 yılından bu yana yine bazı girişimlerde bulunulmuş ancak Anayasa Mahkemesi bir türlü aşılamamıştır.
Son olarak, 3 Temmuz 2008 tarih ve 5782 sayılı Kanun'la, yabancı uyruklu gerçek kişilerin merkez ilçe ve ilçeler bazında uygulama imar planı ve mevzi imar planı sınırları içerisinde kalan toplam alanların yüz ölçümünün yüzde 10'una kadar kısmında taşınmaz edinebilmeleri ve tüzel kişiliğe sahip şirketlerin taşınmaz mülkiyeti edinebilmelerine imkân tanınmıştır. Bu düzenleme hâlen yürürlükteki düzenlemedir.
Şimdi, 2008 yılındaki bu düzenlemenin ardından, özellikle turizm bölgeleri başta olmak üzere ülkemizin kıyı kesimlerinde çok ciddi taşınmaz satışları yapılmış ve yapılan bu satışlar sonunda ülkemizin önemli bir bölümü yabancı gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyetine geçirilmiştir.
Değerli milletvekilleri, yine o dönem itibarıyla resmî dönemin Bayındırlık ve İskan Bakanı Sayın Faruk Nafız Özak'ın konuya ilişkin önergelerimize verdiği yazılı cevaplardaki verileri dikkate alarak sizlerle bu satışların miktarını paylaşmak istiyorum. 31/3/2009 tarihi itibarıyla o güne kadar gerçekleşen toplam 44 milyon 479 bin 191 metrekarelik taşınmaz satışının yüzde 76'sı Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde gerçekleşmiş yani 2003-2009 döneminde gerçekleşmiştir. Her ne kadar cumhuriyet tarihinden beri yabancılara satışın mümkün olduğu ve 30 hektara kadar? Biraz önce de Sayın Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili tarafından bu kürsüde dile getirildiği gibi "Herkese açık oldu, daha sonra Hükûmetimiz döneminde bu 2,5 hektara düşürüldü, dolayısıyla şimdi eskisini yeni getiriyoruz." gibi son derece mülayim gerekçelerle bu kanun sunulmaya çalışılsa da gerçekler göstermiştir ki Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde -2009 yılı itibarıyla söylüyorum- yapılan satışların yaklaşık yüzde 80'i o dönemlere rastlamaktadır, geriye kalan yüzde 20'si ondan önceki seksen dört yıllık cumhuriyet tarihine aittir, şimdi bu tespiti bir yapmamız lazım. Daha sonraki dönemde yani 2008 yılında yapılan satışların, düzenlemenin arkasından gerçekleşen satışlara bakıldığında, tasarıyla ilgili muhalefet şerhlerinde de yer aldığı gibi özellikle 2002-2011 -2012 hariçtir- yılları arasında yabancı gerçek ve tüzel kişilere yapılan toplam 136 milyon 527 bin 787 metrekarelik satış dikkate alındığında bugüne kadar yapılmış olan söz konusu satışların yüzde 90'a yakını Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde olmuştur. Bu konuyla ilgili dönemin bakanlarına ve bugünkü Maliye Bakanı da dâhil olmak üzere, "Yabancı gerçek ve tüzel kişilere yapılan satışlardan Türkiye Cumhuriyeti hazinesi ne kadar para elde etmiştir?" diye sorduğumuzda hiçbir cevap alınamamıştır değerli milletvekilleri. Bunu saklamakta ne hikmet vardır, bir türlü anlayamıyoruz.
Buradan soruyorum: Sayın Bakanım, son veriler nedir? Cumhuriyet tarihi boyunca yabancı gerçek ve tüzel kişilere satılmış tüm taşınmazların bugün tarihi itibarıyla yüce Meclise bilgilerini verirseniz çok memnun oluruz.
İkincisi: Maliye Bakanlığı bazı verileri size gönderiyor, diyor ki: "Bu konuda elde edilen gelirler, ilgili bakanlıktan ancak öğrenilebilir." Şimdi size bir kez daha soruyorum: Bugüne kadar, özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde yabancı gerçek ve tüzel kişilere yapılan satışlardan Türkiye Cumhuriyeti devletinin hazinesine ne kadar para girmiştir? Bu paralar nerelerde harcanmıştır? Bu konuda yüce Meclisi bilgilendirmenizi özellikle istirham ediyorum.
Şimdi, bu kanuna neden ihtiyaç duyuldu? Geçmiş on yıllık dönemde elde edilen bu paralar demek ki yetmedi ki, şimdi, bu yüzde 10 yüz ölçümü sınırlaması kaldırılıyor. En önemlisi de mütekabiliyet esasına dayalı olan, bizim vatandaşlarımızın da başka ülkelerdeki taşınmaz edinimini sınırlayan bir düzenleme getiriliyor. Şimdi, siz, yabancıların Türkiye'de mülk edinmesiyle ilgili mevcut düzenlemeyi kaldırır, buradaki karşılıklılık ilkesini yok ederseniz artık cebine parayı koyan? Tarım arazisi, sit alanı, turizm alanı hiç fark etmiyor, "Bastır parayı al mülkü." şekline dönüştürdüğünüz bu düzenlemeyle, bu ülkede yaşayan 75 milyonun hakkını birilerine satamazsınız.
Sayın Bakanım, mevcut Kanun'un, 2644 sayılı Tapu Kanunu'nun 35'inci maddesi, 2003 ve 2005 yılındaki değişikliklerden sonra, sizin de çok iyi bildiğiniz gibi, yabancı uyruklu gerçek kişiler karşılıklı olmak ve kanuni sınırlamalara uyulmak kaydıyla toplam yüz ölçümü 2,5 hektarı geçemeyecek şekilde sınırlandırma getirmiştir. Şimdi, siz, getirilen bu tasarısıyla, "karşılıklı olmak" ilkesini ortadan kaldırıyorsunuz, 2,5 hektarı da 30 hektara kadar çıkarıyorsunuz, ayrıca Bakanlar Kuruluna da yetki veriyorsunuz, 60 hektara kadar yani 600 dönüme kadar, bir başka deyişle 600 bin metrekareye kadar bir kişiye Türkiye toprakları üzerinden mülk edinme hakkı veriyorsunuz. Bunun gerekçesini lütfen bize açıklayınız.
Şimdi, size hangi uluslararası güçler, şirketler, oluşumlar "Şu kıyı bölgelerinde yüzde 10 sınırına dayandık, mevcut Kanun'daki 2,5 hektar sınırı bize sıkıntılar çıkarıyor, yeni alanları bize satın." diye talepte bulunduysa lütfen bunu açıklayınız. Böyle bir şeyi bu yüce Meclisin kabullenmesi mümkün değildir ama sizin geldiğiniz noktada size para lazım ve kısa sürede hemen kasaya girecek nakit para lazım, bunun için de en kolay yol hazır bekleyen yabancı müşterilerdir. Bu müşterilere "Buyurun toprağı alın, parayı bize verin, biz de şu cari açığı kapatalım, tarım alanı, sit alanı bizim için fark etmez, buyurun, hayırlı olsun." diyecekseniz buna bu yüce Meclis geçit vermeyecektir. Milliyetçi Hareket Partisi bu konuda sonuna kadar bu düzenlemenin karşısındadır. Bize haklı gerekçeyi bu yüce Mecliste açıklamak zorundasınız. Neden bu sınırı deliyorsunuz, kendi Hükûmetiniz döneminde, 2008 yılında, o günkü itirazlarımıza rağmen getirdiğiniz bu düzenlemeyi şimdi dört yıl sonra tekrar niçin bu yüce Meclisin gündemine getirdiniz, bunu bize açıklamanız lazım.
Şimdi, o günkü Sayın Bakan -kendisinin şahsiyetine ve kişiliğine, devlet adamlığına saygım sonsuzdur- Mustafa Demir Bey, bizim konuyu bu şekilde gündeme getirmemizin ardından bazı açıklamalarda bulunmuş ve demiştir ki: "Biz, Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde getirilen değişikliklerle ülkeyi başkalarına pazarlayan bir anlayışı kesinlikle kabul etmiyoruz. Yaptığımız düzenlemelerde şu esasları getirdik: Karşılıklı olmak ve yine kanuni sınırlamalara uyulmak kaydıyla, yabancı uyruklu gerçek kişilerin ülke genelinde edinebileceği taşınmaz miktarını 2,5 hektara düşürdük. İki: Yabancı uyruklu gerçek kişiler sadece imar planı olan yerlerde, konut ve iş yeri olarak ayrılan alanlarda taşınmaz mal edinebilmektedirler." Yani imar planının dışında taşınmaz mal edinemiyorlar. Bunu Sayın Bakan söylüyor, bu düzenlemelerle, kendilerinin yaptığı düzenlemelerle bunu sağladığını söylüyor ama şimdi, aynı Bakanın bağlı bulunduğu partinin yeni Hükûmetinin yeni bakanları "Bakanlar Kuruluna yetki verin, biz bu yaptığımız değişiklikten duyduğumuz pişmanlığı ortadan kaldıralım." diyorlar.
Bunun bir izahı var mı Sayın Bakan? Şimdi, aynı Hükûmetin Bakanı "Biz, bu düzenlemelerle Türkiye'de bazı şeyleri garanti altına aldık." diyor. Saygı duyuyorum. En azından şimdiye kadar bazı şeylerin önüne geçilmiştir ama şimdi, siz, bu düzenlemeyle, Dışişleri Bakanının görüşüne dâhi gerek duymadan, Hükûmet tasarısı olarak gelen düzenlemede bir iki bakanlığın görüşüne dayanarak sınırsız mülk edinmeye imkân tanıyan düzenleme getiriyorsunuz. Komisyonda, iktidar partisine muhalefet partilerinin çok aşırı tepkisini dikkate alarak bu birkaç bakanlığı Bakanlar Kuruluna dönüştürüyorsunuz.
Değerli Bakanım, eğer siz bu ülkenin bir evladıysanız -inanıyorum, hassasiyetinize de güveniyorum- bu düzenlemeden vazgeçiniz. Böyle bir düzenlemeyi sizin vicdanınızın kabul etmesi mümkün değildir.
Şimdi, kişiler, sınırsız, 30 hektar kişi başına, 60 hektara kadar yani 600 dönüme kadar mülk edinebilecek. Orman ve göl arazileri dâhil olmak üzere yüz ölçümünün yüzde 10'una çıkarıyorsunuz. Bakınız, daha önceki Hükûmetiniz imar planının yüzde 10'uyla sınırlama getirirken, şimdi "toplam yüz ölçümünün yüzde 10'una kadar" diyerek, kapıda bekleyen, sınıra dayanmış, parayı cebine koymuş Türkiye'den toprak almak isteyen vatandaşlara, yabancı gerçek ve tüzel kişilere sınırsız kapı açıyorsunuz. Bunu kabul etmemiz mümkün değil.
Sayın Bakan yine devam ediyor: "Kendi ülkelerinin kanunlarına göre kurulan tüzel kişiliğe sahip ticaret şirketleri ancak özel kanun hükümleri çerçevesinde taşınmaz mülkiyeti ve taşınmazlar üzerinde sınırlı ayni hak edinebiliyorlar." diye övünüyor ama şimdi siz yaptığınız bu düzenlemelerle -36'ncı madde ve 35'inci maddedeki yeni düzenlemelerle- yabancı ortaklı şirketlerin yüzde 50'nin üzerindeki pay sahibi olanlarının tamamının, istenilir şekilde yine yukarıdaki sınırlamalar içerisinde olmak kaydıyla mülk edinmesine imkân tanıyorsunuz.
Ne çabuk değişti üç buçuk yılda bu fikriniz? Geçen dönem böyleydi, şimdi getirdiniz bunları, yeniden bu düzenlemeyle kamuoyunun gündemine getiriyorsunuz ve bunun gerçek amacını kamuoyundan gizliyorsunuz.
Devam ediyor: "Karşılıklılığın tespitinde hukuki ve fiilî durum esas alınır." Yani ülkeler arasındaki karşılıklılık esasında hem hukuki hem de -o yetmez- fiilî durum esas alınır. "Bu ilkenin kişilere toprak mülkiyeti hakkının tanınmadığı ülke uyruklularına uygulanmasında, yabancı devletin taşınmaz ediniminde kendi vatandaşlarına tanıdığı hakların Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına tanınması esastır." diyor Sayın Bakan, doğru söylüyor. Şimdi siz geliyorsunuz, karşılıklılık ilkesini ortadan kaldırıyorsunuz ve Türk vatandaşı olup da başka ülkelerde mülk edinme hakkına sahip olan insanlarımızın bu hakkını sınırlıyorsunuz.
Şimdi, İsrail sizin vatandaşınıza mülk edindiriyor mu? Edindirmiyor. Ama siz İsrail'e "Gel kardeşim, mayın yasasıyla veremediğimiz arazileri, bastır parayı şimdi al." diyorsunuz. Kusura bakmayın, bunun anlamı budur. İsrail'de siz mülk edinemezken, herhangi bir sınır tanımadan mütekabiliyet esasıyla ortadan kaldırdıktan sonra İsrailli iş adamına, şirket sahibine, vatandaşına "Hayır, sen Türkiye'den mal satın alamazsın." diyebilecek misiniz?
Şimdi, "Millî menfaatleri dikkate almak kaydıyla" diye bir madde koymuşsunuz. Ben size soruyorum: Şu anda Türkiye Hükûmetinin Suriye'yle olan savaş eşiğine gelmiş sebepler millî menfaati midir, değil midir? Size göre millî menfaat başka, Cumhuriyet Halk Partisine göre başka, Milliyetçi Hareket Partisine göre başka veya Barış ve Demokrasi Partisine göre başka olabilir. Bu sizin gerekçenizin kuvvetli olduğu anlamına gelmez. Dolayısıyla bu subjektiftir, bunun ortadan kaldırılması lazım.
Devam ediyor Sayın Bakan, özetle birçok konulara değinmiş ve "Buna göre, yabancı gerçek kişilerin taşınmaz edinimi, uygulama ve mevzi imar planı alanlarda konut ve iş yeri yapımına ayrılmış yerlerle sınırlandırılmış olduğundan tarımsal alanlarda taşınmaz edinmeleri mümkün değildir." diyor Sayın Bakan Mustafa Demir. Doğru söylüyor ama şimdi Sayın Bakan Bayraktar diyor ki: "Bunları kaldıralım. Bunlar bizim önümüzü bağladı." Yani imar planı, uygulama planı olan alanlarda konut ve iş yeriyle sınırlandırmayalım. Gelsin vatandaş, istediği gibi bar mı açacak, pavyon mu açacak, başka bir yerde mi kullanacak, gelsin alsın. Tarım alanına engel koymayalım. GAP alanlarını, bastırsın İsrail parayı, alsın. Dolayısıyla Suriye üzerindeki oyunlarla beraber biz böylece savaşta alamazsak, Amerika'nın bize verdiği görev gereği orada bu problemi çözemezsek mayınlı araziler dâhil olmak üzere Amerika ve İsrail bastırsın parayı, koridoru açsın, İran'a kadar ulaşsın, oradan da Çin'le olan problemini çözsün. Bunun Türkçesi bu Sayın Bakan.
Siz, vatan evladı olarak bu yüce Meclisin her milletvekili gibi bu konuya hassas bir insansınız. Ama böyle bir düzenlemeyi buraya getirmekle gerçekten bizim kafamızda bazı soru işaretleri uyandırmaya başladınız. Yabancıya olan mülk satışını yeniden düzenleyen bu kanun, açık söylüyorum, eğer bu Meclisten sizin zorlamanızla, Hükûmetin zorlamasıyla geçerse bu millete haksızlık yapılmış olur.
Bu duygu ve düşüncelerle tekrar yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum ve kanunun karşısında olduğumuzu açıkça belirtiyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Işık.