GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BAZI KANUNLAR İLE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:100
Tarih:26.04.2012

MHP GRUBU ADINA ALİM IŞIK (Kütahya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 223 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 11'inci maddesi üzerinde grubum adına söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, biraz önce bir önergeyle birçok kul hakkının daha yendiği bir olaya şahit olduk. İnanıyorum, bundan sonraki süreçte, yaşanan olaylardan dolayı pişman olmazsınız ama olacaksınız, çünkü burada resmen kulların hakkı alındı, birilerinin cebine kondu! Önergeyi iyi incelediğinizde bunu görürsünüz.

Bizim, aslında 10'uncu maddeyle ilgili önergemizde -tabii, bu önerge devreye girince bizlerin önergeleri işleme alınmadı- Türkiye Cumhuriyeti devletinin sınırları içerisinde çiftçilik faaliyetiyle uğraşan vatandaşlarımızın tamamının doğal afetlerden dolayı yaşadıkları mağduriyetlerin giderilmesi amaçlanıyordu. Sadece Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketine borcu olan çiftçilerin borçlarının yapılandırılması ya da ertelenmesi değil, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankasına ve tarım kredi kooperatiflerine borçları olan çiftçilerimizin de aynı yapılandırmadan yararlandırılmasını amaçlıyorduk. Ancak, tabii, önerge tartışılamadığı için bu anlamda sizlere görüşlerimizi ancak bu madde üzerinde ifade edebileceğiz.

Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde maalesef Türk çiftçisi -samimiyetle söylüyorum ve birçok örneğini de isteyen her arkadaşıma anlatabilirim- ayrıştırılmıştır. Bu Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı döneminde -sadece bir örnek vereceğim- 2011 yılı tarımsal yatırımlar toplamı, 1,5 milyonluk Diyarbakır ilinde, 10 milyon nüfusa sahip Ege Bölgesi'nin toplam sekiz ilinin yatırımlarının 2 katıdır. Bir tarafa akıtacaksınız, öbür tarafta 10 milyon nüfusa, bir ile verdiğiniz yatırımın yarısını vereceksiniz. Farkı ne? Sayın Bakanın seçim bölgesi olması. Bu adalet mi? 10 milyon nüfusa denk gelen bölge çiftçisi perişan olacak, öbür tarafta 1,5 milyon nüfusun iştigal ettiği alanda verdiğiniz birçok tarımsal destek, olmayan yatırımlara verilecek. Olmayan besihaneye kredi verildiğinin şahitleri var bu ülkede. Nerede? Diyarbakır'da veya başka bir ilde. Dolayısıyla, buna son vermemiz lazım.

İkincisi: Çiftçinin temsilcisi olan sivil toplum kuruluşları dahi AKP'lileştirilmiştir. En son, geçen hafta yaşanan Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Genel Kongresi'nde?

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Dün.

ALİM IŞIK (Devamla) - ?son gece Tarım Bakanının Genel Müdürü bir liste vermiştir ve kongre yapılmıştır.  Şahidi Ramazan Kerim Özkan'dır.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Evet, aynen öyle.

ALİM IŞIK (Devamla) - İki hafta önce yapılan Damızlık Koyun ve Keçi Yetiştiricileri Birliğinde aynı numara yaşanmıştır.

Değerli milletvekilleri, bu insanlar, temsilcisi oldukları yetiştiricilerin hakkını nasıl savunacak? Sayın Bakanın talimatıyla Genel Müdürlük, listeye koyuyor, kişi başkan oluyor ve bu sivil toplum kuruluşunun başkanı olarak gelecek çiftçinin hakkını savunacak! Var mı böyle bir dünya düzeni? Sadece Türkiye'de, AKP döneminde var. Bunlar, sizin iyi icraatlarınız değil, gidişinizin kötü olduğunu gösteren icraatlar. Buradan sizleri uyarmak zorunda kalıyoruz.

Diğer taraftan, yurt dışından ithal edilen damızlık düve ve danalar, maalesef, -şimdi medyaya da yansıdı- bir bakılıyor ki düve ve dana değil, inek ve boğa çıkıyor! Bir-iki yaşında olduğunu söylediğiniz damızlıklar yedi-sekiz yaşında çıkıyor. Bu memleketin Tarım Bakanı ve bunun bürokratları, bu malları yurt dışından ithal ediyorlar, çiftçiye veriyorlar, "düve ve dana" diye veriyorlar ama ölümü gelmiş inek çıkıyor! Şimdi, bu Türkiye nerede var? Allah aşkına, buna, kim "dur" diyecek?

Diğer taraftan, benim ilimde de var, Kütahya ili Domaniç ilçesinin birçok köyünde dağıtılan damızlık düveler, brusella hastalığından dolayı toplatıldı. Şimdi, bu vatandaşlar bir yıldır bunlara bakıyor. Ailenin bireyi gibi baktıkları bu düvelerini, geldi ilgili sigorta kurumu ellerinden aldı, nereye verdiği de belli değil; imha mı edildi, başkalarına mı satıldı, bizlere mi yediriliyor; bunun sonucu belli değil. Bu ülkenin Tarım Bakanlığı bu olayların üzerine gitmiyor. Gittiğiniz zaman olayın altından yolsuzluk çıkıyor. 7,5-8 milyar liraya bu insanlara bu düveleri sattınız, şimdi 2,5 milyar liraya satamıyor bu insanlar. Bu ülkenin tarımı nereye gidiyor değerli milletvekilleri? Bunu düşünmek sizlerin de hakkı. En az bizim kadar iktidar partisi milletvekillerinin de bu konuda kafa yorması gerekiyor.

Tarımsal üretim destekleri yetersiz, yanlı, taraflı ve maalesef girdiler çok pahalı. Bugün mazotun nereye geldiğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Bu insanlar perişan.

Taahhüdü ihlal nedeniyle, borcunu zamanında ödeyememiş, tarım kredi kooperatifleri ya da Ziraat Bankasına verdikleri senetlerden dolayı insanlar ya kaçak, evine gelemiyor ya da cezaevinde. Feryat ediyorlar değerli milletvekilleri, bu feryadı duyan yok. Bu Tarım Bakanı ülke ülke geziyor, fors atıyor, Cumhurbaşkanıyla geziyor, Meclis Başkanıyla geziyor, Bakan olarak geziyor ama gezmediği bir yer var: Kendi memleketinin illeri! Bu memlekette bu insanlar perişan. Şu anda taahhüdü ihlal gerekçesiyle evine aylardır gelemeyen yüzlerce, binlerce çiftçi var ve kaçak. Bu insanlar çocuklarına bakamıyorlar.

Gelelim şeker pancarı üreticilerine: Maalesef, şeker pancarı üreticileri, AKP hükûmetleri döneminde, nişasta bazlı şeker üreticilerine kurban edilmişlerdir. Kelimenin tam anlamıyla söylüyorum, resmen kurban edilmişlerdir. Avrupa Birliği ülkelerinde ortalama yüzde 4,92 olan nişasta bazlı şeker ve pancar şekeri oranı Şeker Kanunu'nda yüzde 10 olarak sınırlandırılmış olmasına rağmen, AKP hükûmetleri gelir gelmez bunu yüzde 50 oranında artırmıştır. Bununla ilgili Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 6 Temmuz 2006 tarih ve 2006/743 sayılı Kararı'yla bu karar, yürütmenin durdurulması kararıyla durdurulmuş ama inat etmiş AKP hükûmetleri, bundan sonraki süreçte sürekli bu oranın artırılması konusunda çaba sarf etmişler ve bugün yüzde 12-13 civarında devam ediyor.

"Kim bu şirketler?" derseniz, bunları herkes çok iyi biliyor değerli milletvekilleri. Bugün Türkiye'de TÜRKŞEKER'e ait 25 fabrika, Konya Şeker Fabrikasına ait 2 fabrika, Kayseri Şeker Fabrikasına ait 2 fabrika, Amasya Şeker Fabrikası, Adapazarı Şeker Fabrikası, Kütahya Şeker Fabrikası ve özel sektöre ait Keskinkılıç Gıda Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi pancardan şeker üreten şirketler. Bunun karşısında da nişasta bazlı şeker üreten şirketleri sayayım, kimin kimlerle bağlantısı olduğuna ve neden bu kadar bu şirketlerin korunduğuna da siz karar verin. Amylum Nişasta Sanayi, Cargill Tarım ve Gıda Sanayi -Cargill yasası çıkarttık burada sayenizde geçen dönem- PNS yani Pendik Nişasta Sanayi, Sunar Mısır Entegre Tesisi Sanayi ve Tat Nişasta Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi de nişasta bazlı şeker üreten firmalar. Süreç bunların lehine ve maalesef pancar üreticilerinin aleyhine gelişmiştir.

Özet olarak, 2001-2002 kampanya dönemiyle 2011-2012 kampanya dönemindeki şeker fabrikalarının durumu ve üretim değerlerini sizlerle paylaşmak istiyorum: Şeker fabrikası sayısı 27'den 25'ü düşmüş bu süreçte; fiilî kapasite günlük 10 bin ton azalmış; pancar ekim alanı 98 bin hektar azalmış; ekim yapan çiftçi sayısı döneminizde tam 285 bin aile azalmış yani 403.252 aile pancar üretirken, bugün 118.338 aileye düşmüş, yaklaşık 285 bin aile pancar üretiminden vazgeçmiş; işlenen pancar miktarı yaklaşık 1 milyon ton azalmış; toplam şeker üretimi de 65 bin ton azalmış. Aynı şekilde TÜRKŞEKER'in üretimdeki payı yüzde 74'lerden yüzde 56'ya düşmüş.

Değerli milletvekilleri, insafınıza kalmış bir tarım çiftçisini sizlerin bundan sonra kalkacak parmaklarına havale ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.