GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: ADIYAMAN MİLLETVEKİLİ MUHAMMED MURTAZA YETİŞ?İN, SAĞLIK ÇALIŞANLARINA YÖNELİK ŞİDDET OLAYLARINA İLİŞKİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMASI DOLAYISIYLA
Yasama Yılı:2
Birleşim:99
Tarih:25.04.2012

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Saygıdeğer Başkanım, yüce Meclisimizin değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün aslında çok önemli bir konunun, "sağlık" ve "şiddet"in, aslında yan yana gelmemesi gereken bu iki kelimenin yoğun biçimde tartışılacağı bir günde Meclisimizde birlikteyiz. Bu vesileyle, Adıyaman Milletvekilimiz Murtaza Bey'in konuşmasını da bir sebep addederek konuyla ilgili düşüncelerime bir giriş yapmak istiyorum. İfade ettiğim gibi, bugün bu meseleyi enine boyuna birlikte tartışmaya devam edeceğiz.

Değerli arkadaşlarım, sağlık çalışanlarını şiddete karşı en güçlü şekilde nasıl koruruz? Bu, aslında, hep birlikte üzerinde gerçekten ciddi ölçüde emek vermeye ve çalışmaya değer bir konu. Biz aslında son zamanlarda bu konu üzerine odaklanmış durumdayız.

Şunu da tespit ettik: Sorun, evrensel bir sorun. Dünyada ve ülkemizde sağlık kuruluşlarında diğer iş yerlerine göre şiddet oranı oldukça yüksek. Her ne kadar ülkemizde henüz geniş kapsamlı bir araştırma sonucu yoksa da bu durumdan haberdarız. Dünyada sağlık çalışanlarının maruz kaldığı şiddetin durumunu gösteren çalışmalar yeterli ölçüde değil. Yani Türkiye'de yeterli çalışma yok ama dünyada da yeterli çalışma olduğunu söylemek zor. Konuyla ilgili araştırmaların çoğu küçük örneklem sayılı, yöntemleri farklı ve bunlar bütün sağlık çalışanlarını da temsil etmekten uzak araştırmalar. Bunlardan ikisinin araştırma yöntemi oldukça güçlü. Birisi Uluslararası Çalışma Örgütü ile Dünya Sağlık Örgütü tarafından hazırlanan standart bir metodoloji kullanılarak yapılan bir çalışma, yedi ülkede yapılmış bir çalışma; Diğeri de İngiltere'de, İngiltere Sağlık Bakanlığının, merkezî sağlık teşkilatının yaptığı bir çalışma.

Dünya Sağlık Örgütünün sıklığı ölçmek için yedi ülkede yaptığı çalışmada çok ilginç sonuçlar ortaya çıkıyor. Avustralya, Brezilya, Güney Afrika, Bulgaristan, Portekiz, Tayland, Lübnan'dan verilerin bulunduğu bir rapor bu. Burada şiddetin sıklığı yüzde 47 ila 76 arasında değişiyor; son bir yılda sağlık çalışanının uğradığı şiddet oranı araştırılıyor ve bu sıklık, yüzde 47 ila 76 arasında tespit ediliyor.

Türkiye'de de bu konuda bazı çalışmalar var ancak bu çalışmalardan net veriler elde etmek mümkün değil. Bunlar bütün sağlık çalışanlarını temsil etmeyen, metodolojisi itibarıyla yeterli göremediğimiz çalışmalar; farklı yöntemler kullanılmış durumda, karşılaştırma yapmak zor yani veriler bize çok da yol gösterici değil. Ancak, araştırma sonuçları ne olursa olsun?

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) -Bu araştırmayı yapan ya da yaptıran kim, söyler misiniz Sayın Bakan.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - ?saygıdeğer milletvekilleri, şiddet, sağlık hizmetleriyle bir arada bulunmasını asla kabul edemeyeceğimiz bir durum. Tek bir sağlık çalışanının dahi şiddete maruz kalmasını kabul etmiyoruz, edemiyoruz.

Bütün bunlarla birlikte, ifade ettiğim gibi, gerek dünya gerek ülkemizdeki veriler ve gözlemler, bu evrensel sorunla, sağlık çalışanlarının şiddetle önemli ölçüde karşılaştığını gösteriyor. Amerika Birleşik Devletleri'nde yapılmış bir araştırma var?

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Türkiye'dekini kim yapmış efendim, Türkiye'dekini söyleyin.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - ?sağlık kurumunda çalışmanın, şiddete maruz kalma yönünden 16 kat daha risk oluşturduğunu söylüyor.

Bu aşamada, değerli milletvekilleri, gerçekten yüce Meclisimizin ortak aklına ihtiyacımız var, desteğine ihtiyacımız var. Ayrıca, Meclisimizle birlikte yargının, basının, meslek örgütlerinin samimi desteğine ihtiyacımız var, elbette muhalefetimizin de desteğine ihtiyacımız var. Sorun böylesine kadim bir sorun ve aslında, özellikle İngiltere'de yapılan çalışmalar, İngiltere'de bu hususta alınan tedbirler maalesef şiddeti geriletmeye de yetmemiş. Ama biz şuna inanıyoruz: Türkiye'de belli bir konuya birlikte el attığımız zaman, mesela sigara içme konusunda olduğu gibi toplumsal duyarlılığı birlikte geliştirdiğimiz zaman, biz ülke olarak bu meselelerde diğer ülkelere göre daha hızlı da yol alabiliyoruz. Ben, doğrusu, ülkemizin bu potansiyeline bu konuda da güveniyorum. Tabii ki konu siyasi polemiklerin kısırlığına asla kurban edilmemelidir. İfade ettiğim gibi evrensel ve geçmişten beri devam eden, köklü ve önemli bir problemle karşı karşıyayız. Bu problemi çözmeye odaklanmak gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz ben bir çocuk hekimiyim. 1978 yılında tıbbiyeye intisap ettim. Erzurum'da tıp fakültesinde tıp eğitimine başladım. 1978'deki öğrenciliğimden itibaren yaklaşık olarak otuz üç sene geçmiş. Bu otuz üç senedir insanımızın sağlığı için canla başla çalışan sağlık camiasının bir neferi de benim ve bununla da iftihar ediyorum. Başından beri ben de, birçok hekim gibi, hastaları için gözyaşı döken bir hekimim. Milletvekilliği ve bakanlık bunu değiştirmiyor. Bir defa bu mesleğe intisap etmişseniz emekli de olamazsınız; ölünceye kadar insana hizmet etmek, nerede bir insanın yarası varsa, nerede bir insanın sızısı varsa, nerede problemli bir kişi varsa onunla ilgilenmek durumundasınız. Hem bedenen ilgilenmek durumundasınız hem ruhen ilgilenmek durumundasınız. Üstelik çoğu zaman hastalarınız için akıttığınız ya da akıtacağınız gözyaşını o hastalardan ve yakınlarından da saklamanız gerekir.

Değerli milletvekilleri, biz, sağlık ailesi olarak hepimiz, kendisini insana adamış bir aileyiz. Ersin kardeşimin şehadetinden sonra ailesini, eşini, mesai arkadaşlarını, hastalarını ziyaret ettim.

ORHAN DÜZGÜN (Tokat) - Doktorları her gün hırsız ilan eden sizsiniz.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Birbirimize sarıldık ve acımızı paylaştık. Bütün sağlık ailesi gibi ben de bu acının ne demek olduğunu çok iyi biliyorum.

Doktor Ersin Arslan gencecik bir civandı. İnsana hizmet aşkıyla yanan bir kardeşimizdi. Gerçekten, otuz yaşında, birçok hekimin ya da kuruluşun el uzatamadığı akciğer kanserli hastalara müdahale eden ve onlar için kendisini, hayatını adamış bir arkadaşımızdı. Ben onun hatırası önünde yüce Meclisimizin huzurunda saygıyla eğiliyorum.

Gözü dönmüş bir caninin şehit ettiği Ersin kardeşimize hepimizin içi yandı. Biliyorum ki yüce Meclisimizin değerli milletvekillerinin de içi yandı. Kendisine bir kere daha Cenabıhak'tan rahmet diliyorum; kederli ailesine, annesine, babasına, kardeşlerine, eşine sabrı cemil niyaz ediyorum; bütün sağlık çalışanlarımıza, sağlık ailemize de başsağlığı diliyorum.

Değerli milletvekilleri, o pırıl pırıl insana yönelen bıçak, bütün sağlıkçılara olduğu gibi, benim de şahsıma yönelmiş bir bıçaktır.

Şunu yüce Meclisin kürsüsünden bütün kardeşlerime, bütün sağlık çalışanlarına bir kere de yüce Meclisin çatısı altında ifade ediyorum: Kim bir sağlık mesleği mensubuna bir fiske vurursa Türkiye Cumhuriyeti'nin Sağlık Bakanını karşısında bulacaktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Onlara yapılmış her hakareti kendime yapılmış addediyorum. Onlara yapılmış her şiddet içeren davranışı kendime yapılmış addediyorum.

Biz tam da bu acıyı yaşarken bu sefer Van'dan çok kötü bir haber geldi, çok ağır bir haber geldi. Bir milletvekili, bu yaralı şehirde, deprem esnasında ve deprem sonrasında büyük hizmetler veren Van Bölge Hastanemizde, bu hizmetlerde büyük emeği olan bir acil tıp uzmanı doktora el uzattı. Bu durum da bizi derinden yaraladı.

Değerli arkadaşlarım, ben, doktor kardeşimle, acil tıp uzmanı olan doktor kardeşimle olaydan hemen sonra telefonla görüştüm; eşiyle de telefonla görüştüm. Hastanenin Başhekim Vekiliyle de görüşme yaptım ve ilin Valisini de aradım. Beni çok rahatsız eden bir hususu sizlerle paylaşmak istiyorum: Bu doktor kardeşimiz olaydan dolayı üzgündü; eşi de üzgündü. Hastane Başhekimimiz de olaydan dolayı derinden yaralanmıştı çünkü o da küfür yemişti ve tehdit yemişti. Ancak başka bir şeyi daha müşahede ettim: Bu arkadaşımız, bir milletvekilinden, bu olay olup bitmiş olmasına rağmen hâlâ korkuyordu. Tutum böyle bir tutumdu. İl Valisine rica ettim, milletvekili arkadaşımıza ve eşine koruma verdiler; hastanenin Başhekim Vekiline de koruma verdiler. Değerli milletvekilleri, bir milletvekiline karşı?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Doktora mı, milletvekiline mi?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Doktora, eşine ve hastanenin Başhekim Vekiline koruma verildi.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - "Milletvekili" dediniz de.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Özür dilerim, yanlış söyledim, düzeltiyorum: Acil tıp uzmanı doktor arkadaşımıza, eşi radyoloji uzmanı doktor arkadaşımıza ve hastanenin Başhekim Vekiline devlet koruma vermek durumunda kaldı. Bir milletvekiline karşı devlet, devletin valisi çalışanını, doktorunu korumak zorunda kalıyor. Bu, gerçekten çok acı bir şey değerli arkadaşlarım.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Gelin, dokunulmazlıkları kaldıralım Sayın Bakan.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Bak Türkiye ne hâle geldi Sayın Bakanım!

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Bu duruma yarın Türkiye Büyük Millet Meclisi ne der, bunu göreceğiz. Savcılık bir fezleke hazırlıyor ancak bu duruma öncelikle Barış ve Demokrasi Partisinin müdahale edeceğini düşünüyorum, bunu umut ediyorum çünkü bu hususta bir teşebbüsleri var ama bu teşebbüs -toplumun vicdanında derin bir yara açan bu olaya karşı Barış ve Demokrasi Partisinin soruşturma teşebbüsü ya da soruşturma eylemi- süratle sonuçlandırılmalıdır ve -ben şahsi kanaatimi söylüyorum, parti yöneticileri takdiri kendileri verecektir- böyle bir fiilin bana göre sonucu, bu şahsın, bu milletvekilinin partisinden ihraç edilmesi olmalıdır. Bu tedirginliği sizin huzurunuzda, yüce Meclisin huzurunda da ifade etmek istedim.

Bu arkadaşımı ben Van'dayken tanımıştım değerli milletvekilleri. Van'da, gittiğimde, kendi aracının içinde yatan -o depremin hemen sonrasında- ve büyük fedakârlıklarla Vanlı kardeşlerimize hizmet eden şerefli bir vatan evladından bahsediyorum. Küçük bir çocukları vardı, o çocuklarını kendi memleketlerine, ailelerinin yanına göndermişlerdi, karı koca, Van'daki vatandaşlarımıza, kardeşlerimize o en zor günlerde hizmet eden sağlık ordusunun üyeleriydiler ve hâlen o hizmeti de devam ettirmekteydiler ama maalesef böyle kötü bir fiille karşılaştık.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir hekim olarak şunları ifade etmek istiyorum: Vatandaşımızın, bütün sağlık camiası için olduğu gibi, benim de başımın üstünde yeri vardır. Ben, Türk milletinin, bugün sağlıkta verilen hizmetleri takdir ettiğini, bu hizmetleri veren sağlık ailesinden, hekimlerden büyük ölçüde razı olduğunu biliyorum, elimizdeki araştırmalar bunu söylüyor. Vatandaşın hayır duasıyla sık sık karşılaştığımız için bunu da ayrıca biliyoruz. Elbette, hizmetlerden memnun olmayanlar, olamayanlar da vardır bir ölçüde ama bu, resmin bütünü için milletin ortak kararını değiştirmez. Hâl böyleyken, zaman zaman, sağlıkçılara, hemşirelere, acil tıp teknisyenlerine, doktorlara karşı kendini bilmez, haddini aşan kişilerin sözlü, fiilî saldırılarda bulunduğu bir gerçektir. Bu tıynette olanlar bilmelidir ki hekimlerimiz, sağlık çalışanlarımız sahipsiz değildir.

Sağlık çalışanına şiddet uygulayacak kadar ileri bir kendini bilmezlik hâli mutlaka gerektiği şekilde cezalandırılmalıdır. Bu konuda emniyet güçlerimiz gerekli hassasiyeti göstermelidir. Bir kamu kuruluşunda görevi başında bir sağlıkçıya sözlü veya fiilî saldırı, değerli milletvekilleri, kişisel şikâyet olsun olmasın, kanunen rapor edilmek ve savcılığa bildirilmek durumundadır. Hem emniyetimiz hem yargımız sağlıkçıya karşı bir saldırıya büyük bir hassasiyetle yaklaşmalı, adil biçimde gereğini yerine getirmelidir. Emniyetin ve yargının tutumu maganda ruhlu saldırganlara haddini bildirmekte hızlı ve kararlı olmalıdır. Bütün sağlık ailesi olarak yetkililerden bunu bekliyoruz ve ben ülkenin Sağlık Bakanı olarak huzurunuzda hem Meclisimizin değerli milletvekillerine hem Türk milletine ifade ediyorum; bunun bizzat takipçisi ben olacağım.

Burada basınımıza da önemli bir sorumluluk düşüyor değerli milletvekilleri. Hiçbir sağlık çalışanı ya da sağlık kuruluşu için yargısız infaz yapılmamalıdır. Bununla sık sık karşılaşıyoruz maalesef. Basınımız ve kamuoyumuz bilmektedir ki inceleme gerektiren her durumu dikkatle değerlendiriyoruz, gereğinde soruşturuyoruz. Bir soruşturma tamamlanmadan, baştan peşin hüküm vermek; bunu manşetlere, yorumlara yansıtmak -değerli basınımız takdir eder ki- hem hakkaniyetli olmuyor hem de çok incitici oluyor.

Meslek örgütlerimize süreçte düşen önemli bir görev var değerli milletvekilleri. Problemlere dikkat çekmek için eylem yapılmasını çok tabii karşıladığımı bu konudaki sözlerimin başında ifade etmek isterim ancak yapılan eylemlerde halkın sağlık hizmeti alma hakkını asla ihlal etmemek gerekiyor. Hepimizin ama özellikle iktidarıyla muhalefetiyle biz siyasetçilerin, bu konuda, sertliğin, çatışmanın dili yerine, mümkün olduğunca sevginin ve anlayışın dilini kullanması gerçekten önemli hâle geliyor.

Buradan bütün Türk milletine sesleniyorum: Değerli milletim, biliniz ki sağlık çalışanları büyük bir iş yükü altında çalışmaktadır. Doktor ve hemşire sayımız son yıllardaki öğrenci sayısının artışına rağmen çok yetersizdir.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - O zaman hakkını verin sağlık çalışanlarına.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Çünkü yıllarca, değerli milletvekilleri, Türkiye'de belli gruplar, sağlık çalışanı sayısının, hemşire ve doktor sayısının artmasına direnç göstermişlerdir. Her ne kadar son yıllarda öğrenci sayısı arttıysa da doktor ve hemşire sayımız daha uzunca bir süre yetersiz kalacaktır. Ağır bir iş yükü altındayız. İşimizin bütün ağırlığına rağmen sağlıkta dönüşümün insana kıymet veren anlayışıyla hizmette kusur etmemeye çalışıyoruz. Ben, değerli vatandaşlarımdan da sağlıkçılara karşı anlayış, sevgi, saygı ve empati bekliyorum.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Aynı anlayışı siz de göstermelisiniz.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Sağlık ailesi gayret, samimiyet ve fedakârlıklarıyla ancak takdire layıktır.

Değerli milletvekilleri, tekrar ifade ediyorum: Kendini bilmez, maganda ruhlu, hastalıklı ruh hâline sahip kişilerin, sosyopatların sağlıkçılara saldırıları vatandaşımızın sağlıkçılara tepkisi gibi asla algılanmamalıdır. Bu ülkenin vatandaşları sağlıkçıların kıymetini bilen insanlardır ve bundan sonra biz, halkımızın da sağlıkçıların kıymetini bilmeye devam edeceğine inanıyoruz.

Her geçen yıl imkânlarımız artıyor, Allah'ın izniyle önümüzdeki yıllarda daha güzel hizmetler vereceğiz. Bu arada, kendini bilmez şiddet heveslileriyle hep birlikte mücadele edeceğiz, etmek zorundayız. Vatandaşlarımızdan, önümüzdeki dönemde, biraz sonra görüşmeler sırasında açıklayacağım tedbirlere karşı destek ve anlayış beklediğimi şimdiden ifade etmek istiyorum. Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.