GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BAZI KANUNLAR İLE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:98
Tarih:24.04.2012

MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 223 sıra sayılı Kanun  Teklifi'nin 3'üncü maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri tarafından kelimesi kelimesine ve noktasına virgülüne kadar aynı olan dört ayrı kanun teklifi peş peşe verilmiş, acele olarak komisyon gündemine alınarak teklifler birleştirilmiştir ve yine aynı çabuklukla görüşülmüş ve bir pürtelaş içinde şimdi Genel Kurulda görüşmelerini yapıyoruz.

Hükûmetin tasarı şeklinde göndermesi gereken konuları kanun teklifiyle yoluyla Meclis gündemine getirilmesi, artık, bir AKP klasiğine dönüşmüştür. Bu dört tane ve birbirinin aynısı olan kanun teklifleri çok manidar bir durum ortaya çıkarmaktadır. Bu durum şudur değerli arkadaşlar:

Bir: AKP Hükûmeti sorumluluktan kaçmaktadır, mütereddit ve ürkektir. İki: AKP Hükûmeti içinde yani Hükûmet içinde bir uyumsuzluk vardır. Böylelikle konuyla ilgili bakanların ve görüş vermesi gereken kurumların haberi dahi olmamaktadır.

Kanun teklifinde iki dikkati çeken düzenleme vardır. Birincisi, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Kurulu başkan ve üyelerinin görev süreleri altı yıldan beş yıla düşürülüyor ve bir defalığına tekrar atama imkânı getirilmektedir yani başkan ve üyeler beşer yıllığına iki defa atanabileceklerdir.

İkincisi, BDDK ve TMSF Kurul başkan ve üyelerinden görevi sona erenlere bir işe başlayıncaya kadar almakta oldukları maaş ve her türlü ödemelerin kurum tarafından verilmeye devam edilmesindeki süre bir yıldan iki yıla çıkarılmaktadır. Ayrıca bu hüküm kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce görevi sona erenlere de uygulanacaktır. Görevi sona erenlere almakta oldukları her türlü ödemelerin iki yıl boyunca verilmeye devam edilmesi ve bunun kısa süre önce görevi sona erenleri de kapsaması asla kabul edilemez.

Değerli milletvekilleri, devletin kurumları AKP'nin çiftliği değildir, devletin kurumları AKP'nin arpalığı da değildir. Eskiden Osmanlıda azledilen bazı yüksek devlet görevlilerine, şimdiki emeklilik ve sosyal güvenlik sistemi olmadığı için, bazı devlet gelirlerini tahsil etme hakkı verilir ve bazı gelirler bu kişilere tahsis edilirdi ve buna da "arpalık" denirdi.

Şimdi, AKP, bu arpalık düzenini yeniden tesis ediyor ve pekiştiriyor. Milletin parasını bazı kişilere görev yapmadıkları hâlde iki yıl süreyle -maaş- vermeye devam etmek hangi aklın ve mantığın, makul mantığın gerekçesidir değerli arkadaşlar? Devletin kurumları, yan gelip yatanların yattığı yerden para aldığı miskinler tekkesi midir? Buna ne hakkınız var? Atalarımız "İltifat marifete tabidir." demişlerdir. Bu iltifatın hangi marifetten kaynaklandığının da kısa sürede açıklığa çıktığını da biliyoruz. Bu düzenlemenin Hükûmet tarafından çok önemli görüldüğünü düşünüyoruz. Herhâlde hem konu çok önemli fakat ondan evvel şahıslar çok daha önemli hâle getirilmiş ve şahıslar için özel bir düzenleme yapılıyor, hatta şahıs için özel düzenleme yapılıyor. Demek ki AKP için kamuda bulunmaz Hint kumaşı veya Hint kumaşları var. Bu kanun teklifiyle, Hükûmet, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nu, BDDK ve Kamu Gözetimi Kurumunun arkasına saklamaktadır. Mevcut düzenlemede bir defalığına atama kuralı getirilmesinin esprisini Hükûmet ve iktidar partisinin kavramış olması gerekirdi çünkü bu düzenlemeyi getiren yine kendisiydi. Bunu iyi düşünmek lazım. Neden bir defalık atama vardı? Acaba yeni atama için adam mı bulamadınız? Yine bir Osmanlı devlet adamının sözünü hatırlarsak: "Abe biz Osmanlıyız bizde adam çoktur." der.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti büyük bir devlettir ve bizdeki insan kaynakları potansiyeli Türkiye gibi beş tane daha devleti kurmaya yetecek kadar değerli, yetişmiş insan gücü vardır fakat Türkiye'nin insan kaynakları maalesef AKP İktidarı döneminde dokuz yıldır iterek  kakarak heba edilmiştir ve pek çoğu da tasfiye edilmiştir. Şimdi de kamuda maalesef tam bir kahtı rical yaşanmaktadır. "Kahtı rical" bilindiği üzere Osmanlının son zamanlarında siyaseten ve devlet yönetiminde çekilen sıkıntıları ifade eden bir deyimdir ve günümüz Türkçesiyle de adam kıtlığı, devlet ve siyaset adamlarının yokluğunu ifade eder ve devlet yönetiminde ve liyakat isteyen diğer alanlarda ehil, dirayetli kişilerin bulunmamasıdır yani adam yokluğudur. Bu "kahtı rical" kavramı 1800'lü yılların başlarında literatüre girmeye başladı ve Birinci Dünya Savaşı'nın bitiminde Türkiye bu sıkıntıyı, devleti ve kamuyu yönetecek rical kıtlığının acısını çok feci bir şekilde çekmiştir. Zaten savaşlarda heba olan bir aydın nesli de dikkate aldığımızda, Türkiye Cumhuriyeti'nin de kuruluşunda en büyük sancıyı bu ricalde ve yönetici, yetişmiş kadro yokluğunda çektiğini biliyoruz. Cumhuriyetin ilk yıllarında, okumuş yazmış, devlette görev alacak insanların, Ankara Tren Garında inip binen yolcularla âdeta ayaküstü mülakat yapılarak istihdam edildiklerini de biliyoruz. Maalesef siyasette de kötü paranın iyi parayı kovduğu gibi, ehil ve dirayetli olanların yerine de maalesef, politik çıkar ve yandaş ilişkilerinin, akrabalık ilişkilerinin geçerli olduğunu düşünüyoruz. Bu konuda vereceğimiz örnekler çoktur ancak daha fazla sözü uzatmak istemiyorum.

Yalnız bu kanun teklifleri kamu yönetimi düzenini dejenere eden bir mahiyet taşımaktadır. Burada keyfî ve laubali bir yönetim anlayışını görüyoruz ve fevkalade müsaadeye mazhar bürokrat icat edilmektedir ve yapılan daha önceki düzenlemelerle de bir tutarsızlık taşımaktadır. Hükûmeti uyarmak istiyorum: Bu devlet kurumları ve kadrolar hiç kimsenin babasının tımarı değildir. Liyakat vardır, kariyer vardır ve belli bir düzen vardır, kanun vardır. Bunları keyfimiz istediği şekilde düzenlemeye kalkarsak keyfî yönetimi tesis etmiş olursunuz, Adalet ve Kalkınma Partisinin de yaptığı budur değerli arkadaşlar.

Yine, zaman zaman geçmiş kamu devlet yöneticilerine yönelik veya devlette görev almış kişilere yönelik tahkir edici, aşağılayıcı ve kötüleyici ifadelere maalesef bazı iktidar mensuplarından ve yandaşlarından da sık sık rastlamaktan üzüntü duyuyoruz ve hakikaten de son derece yanlış yapılmaktadır.

Örneği vermeden evvel hatırlatmak isterim ki iyisiyle kötüsüyle, şu veya bu şekilde kamuda, devlette halka ve millete hizmet etmiş yöneticileri mümkün olduğunca hayırla yâd etmekte fayda vardır. Yine, geçtiğimiz haftalarda bu kötülemelerden nasibini alan Ankara'nın eski Valisi Nevzat Tandoğan'ı hatırlatmak istiyorum sizlere ve Nevzat Tandoğan gibi valileri veya kamu yöneticilerini de acaba AKP İktidarının getirdiği yöneticilerle, kiminle, nasıl mukayese edebiliriz? Adli bir işte, o dönemki iktidarın baskısına boyun eğip bir hadiseyi örtbas etmiş olmanın azabıyla intihar eden bir kişidir Nevzat Tandoğan. O, bazılarının beğenmediği, kötülemeye çalıştığı Nevzat Tandoğan, onuru için intihar eden bir şahsiyettir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Devamla) - Günümüzde bırakın intihar etmeyi bazı onura aykırı durumlar karşısında pişkin pişkin sırıtan yöneticileri görmekten de ziyadesiyle üzüntü duyduğumu ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akçay.