GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TSK'DA YAŞANAN ŞÜPHELİ ASKER ÖLÜMLERİNİN ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA VERİLMİŞ OLAN (10/445) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN GÖRÜŞMELERİNİN GENEL KURULUN 7 MAYIS 2013 SALI GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:3
Birleşim:100
Tarih:07.05.2013

MUHARREM IŞIK (Erzincan) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grup önerisi lehinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Tabii, ben, sözlerime başlamadan önce, intihar eden Erzincanlı bir arkadaşımızın durumunu anlatarak başlayacağım: Diyarbakır Hani ilçesinde görev yapan 29 yaşındaki hemşehrim Piyade Üsteğmen Yaşar Karaağaç, 8 Şubat 2013'te -geldiği izinden ayrılarak- Diyarbakır'a gitti. Diyarbakır'da toplama kampında bir gün kaldı, orada kalmak için durdu daha doğrusu. Daha sonra, ailesi haber alamayınca Hani ilçesindeki birliğini aradılar ve ilçeye gelmediği söylendi. Arama sonucu, kapının kırıldığı ya da güzel bir şekilde açıldığı söylenerek intihar ettiği yönünde haber verildi.

Şimdi, burada, önce, yer olarak hemen resepsiyonun iki oda öbür tarafında olan bir odada tek el ateş ederek kendini öldürdüğü söyleniyor arkadaşımızın ve on saat orada beklediği söyleniyor. Hiç kimse duymuyor. Diyarbakır gibi yerde -ki, o zaman terörün şiddetli olduğu bir dönemdi- askerlerin dışarı çıkmadığı, genelde hepsinin orada beklediği, toplama kampında bekletildiği bir zamanda hiç kimse bu silah sesini duymuyor ne hikmetse ve on saat sonra da haberleri oluyor.

Şimdi, Yaşar Karaağaç fakir bir ailenin çocuğuydu, babası binbir zorlukla bunu okuttu. Babası şöyle diyor: "Dağda bekçilik yaptım, çocuklarımı yetiştirmek için her şeyi yaptım, sevgilerini kazandım, sevgi verdim, doğruluk verdim; milletine, vatanına faydalı olsunlar diye uğraştım. Öyle an oldu ki komşularımdan para aldım, onları okula gönderdim. Şu anda, ben, dönüp onların yanına yatmak istiyorum." Annesi de bağırıyor, diyor ki: "Yavrularımı yediler, dayanamıyorum, filizimi kopardılar."

Şimdi, anne-babasının orada iddia ettikleri nokta şu: Diyorlar ki 2 tane uzman çavuş varmış. Şimdi, tabii, diyeceksiniz ki uzman çavuş, üsteğmene nasıl şey yapar? Uzman çavuşların sürekli arkadaşımızı rahatsız ettiği söyleniyor, sürekli bu anlatılıyor, çocuk da söylüyor, rahmetlik devamlı anlatıyor ama bir türlü sonuç alınamıyor çünkü? Hatta istifa noktasına geldiği düşünülüyor ama paraları olmadığı için, maddi durumları iyi olmadığı için, en azından on seneyi tamamlamayı beklediği için çocuk istifa da edemedi ve şu anda, maalesef hiçbir sonuç da alınmadı. Biraz önce, hatip, sayın komutanımız burada şu ana kadarki incelemenin hiçbirinden bir şey çıkmadığını söylüyor, en azından biz de bunu söylüyoruz, hiçbir sonuç çıkmıyor ne yazık ki, hepsinin üzeri kapatılıyor resmen.

Daha önce, burada, ben kendim olsun, diğer milletvekili arkadaşlarımız olsun, soru önergeleri vermişler. Ben verdiğim soru önergesinde birçok soru sormuşum, işte intihar edenlerin nereli olduğu, hangi nüfusa kayıtlı olduğu, psikolojik sorunları var mı yok mu, bu yönde çalışma yapılmasını istemişim. Bana verilen cevap: "Vefat eden personelin etnik kimliğine veya inancına ilişkin bir sınıflandırma yapılmamaktadır." Ben onu sormuyorum ki, ben nereli olduklarını soruyorum, hangi memleketliler? "Askere geldiğinde yapılan ilk mülakat veya daha sonraki işlemler esnasında, askere gelmeden önce madde kullanımı hikâyesi bulunan bütün erbaş, erler rehberlik danışma merkezi sürecine alınmakta, askerî hastaneye sevk edilmekte, tedavi görmektedirler." Bu şekilde cevap veriyorlar, tabii, bunun da doğru olmadığını biliyoruz.

Diğer bir arkadaşımızın verdiği soru önergesine, Levent Tüzel Bey'in verdiği soru önergesine verilen cevapta, yapılan araştırmalar sonucu intiharların büyük bir çoğunluğunun ruhi bunalım sonucu gerçekleştiği, bunun dışında ailevi problemler, sağlık sorunları, maddi yetersizlik, istediği ile evlenememe gibi sebeplerden dolayı olduğu söyleniyor. Ayrıca, buraya bir madde daha eklemişler: "Askerliğe elverişli olarak askerlik şubelerine sevk edilen tüm personele eğitim birliklerine katılışlarında kayıt-kabul, muayene ile değerlendirme anketi uygulanmakta, uzman personel ile doktor tarafından her hükümlü ile tek tek görüşülmekte, anketten elde edilen sonuçlar ve bire bir yapılan görüşmelerde sorumlu olduğu belirlenen personel, rehberlik danışma merkezlerinde görüşmeye alınmakta ve sonuç için takip edilmektedir." Ben dört sene boyunca askerlik şubesinde asker muayenesi yaptım sivil hekim olarak, hiç böyle bir şey yapmadık. O zaman gerçi sünnet muayenesi yoktu, o da kaldırıldı ama ondan önce bir tek sünnet olup olmadığına bakılıyordu. Diğer konularla ilgili gelenlerin eğer elinde bir raporu varsa orada hiç ciddiye alınmadan, direkt "Geç." diye gönderiliyordu sert bir şekilde ama elinde bir raporu varsa, hastalık durumu varsa onların belli merkezlere gönderilip orada rapor almaları sağlanıyordu ama hiçbiri için, öyle dediğimiz gibi "Psikolojik sorunlarından dolayı, psikolojik sorunları olduğu için, ilaç bağımlısı olduğu için bunları araştıralım, inceleyelim." diye bir çalışma yapılmadığını hepimiz biliyoruz.

Biraz önce dediğim gibi, sayın hatip dedi ki: "Şu ana kadar alınan bir sonuç yok." Zaten bizim derdimiz de bu, niye sonuç alınmıyor? Genelkurmay inceleme yapıyor, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu inceleme yapıyor ama hiçbir sonuç alınmıyor ne hikmetse.

Bu askerlerle ilgili, askere kötü muamele yapılmasıyla ilgili bir İnternet sitesi kurulmuş. Buraya gelen şikâyetlerden çıkan şeylerin sonucu şu: Yüzde 48'i "Hakaretten dolayı; biz hakaret görüyoruz.", yüzde 39'u "Dayak yiyoruz.", yüzde 16'sı "Aşırı fiziksel aktiviteden dolayı intiharlara gidiyoruz." diyor; yüzde 15'i yeterli sağlık hizmeti alamamaktan şikâyetçi; yüzde 13'ü tehditten, yüzde 9'u orantısız cezalardan, yüzde 5'i şahsi sicil, kovuşturmadan, uykusuz bırakılmaktan ve devrecilikten bahsediyor.

Tabii, burada bunlar tasniflenmiş ama maalesef şu anda askeriyede ya da Hükûmetin elinde ya da işte Millî Savunma Bakanlığında bununla ilgili bir çalışma yok. Bunlar tamamen diyorlar ki: "Siz geldiniz, ruhsal sağlığınız bozuktu ya da ilaç bağımlısısınız ya da istediğiniz kızı size vermedikleri için bunalıma girdiniz ve burada intihar ettiniz." Başka hiçbir sonuç bulunmuyor.

İşte, Yaşar Karaağaç arkadaşım -rahmetli- Erzincan'a izne geliyor, Erzincan'da nişanını yapıyorlar, İzmir'e gidiyorlar, İzmir'de ağustos ayına düğün salonunu kiralıyorlar ve o zaman da evlenecek ama ne hikmetse, görev yerine döndükten sonra, bu kadar cıvıl cıvıl bir çocuk orada intihar ediyor.

Demek ki bazı şeylerin altında illaki ruhsal sorun aramamak lazım, oradaki baskıları sorgulamak lazım.

Şimdi tabii, buradaki soruşturmaların kesinlikle gizli yapıldığı söyleniyor. Zaten gizli yapılması da tam bir muamma. Niye gizli yapılıyor? Yani ne varsa, bu, açığa çıksın.

Şimdi, adli tıp uzmanı veya patoloji uzmanı tarafından otopsi yapıldığı söyleniyor. Türkiye'deki adli tıp uzmanının sayısı belli. Ben pratisyen hekim olarak, en az -abartmıyorum- 250-300 tane otopsi yapmış kişiyim.  Dolayısıyla, bunda illaki uzmanlık aranacak diye bir şart yok. Her önüne gelen savcı, istediği hekimi çağırıp istediği hekime otopsi yaptırabilir. Bunda hiçbir sakınca, hiçbir engelleme yoktur ki, bu da zaten yasalarda mevcut.

Tabii, ne kadar inanılır ne kadar inanılmaz bilmiyoruz ama özellikle Taraf gazetesinin yayınladığı yazılar vardı. Bu yazılarda özellikle emekli subayların söylediği bazı şeyler var. Diyor ki bir tanesi: "Genelkurmay, astsubaylarla ilgili çalışma yaptı. Yapılan bu çalışmanın sonunda astsubayların TSK'ya aidiyet duygularının ciddi bir şekilde azalması sonucu çıktı. İkinci olay ise her yıl ocak ayında TSK Dayanışma Vakfına üye olunmasıyla ilgili durumdu. Personelin yüzde 90'ının bu vakfa bu yıl üye olmadığı? Bunlar ciddi veriler. Astsubaylar kendilerine uygulanan ötekileştirmeden ve mobbingden dolayı artık aidiyetlerini kaybetmişler." Zaten kaç tane astsubayın da intihar ettiğini basında görüyoruz. Ayrıca, bu konuda subayların da açıklamaları var. Subaylar, özellikle, bilmiyorum artık Hükûmet düşmanı mı, askeriye düşmanı mı, onu bilemiyorum ama açıklamalarında askeriyede olan bu intiharların birçoğunun intihar olmadığının saklandığı yönünde açıklamalarda bulundular. Bu da herhâlde bir yerlerde okunmuştur.

Şimdi, ben son olarak şunları söyleyeceğim: Tabii, verilen her önergede olduğu gibi bu önergede de hemen baştan reddi açıkladınız çünkü önemli konularınız var, önemli yasalar gelecek, bu, önemli bir konu değil! Birkaç asker orada hayatından olmuş, dolayısıyla da bunu önemsemenin bir anlamı yok! Hele üstelik bir de Genelkurmay bunu inceliyorsa kendi içinde ve de İnsan Hakları Komisyonu da incelemişse her şey bitmiştir. Burada, işte, verdiğiniz değer ortaya çıkmış oluyor.

Tabii, şu var: Askeri "kelle", vatandaşı "köle", öğrenciyi, işçiyi, memuru "terörist" olarak gören zihniyetin, asker intiharlarını incelemesini, bunu dikkate almasını beklemiyorum zaten. Ayrıca, kendi yakınlarına çürük raporu alarak askerlik yaptırmayanlardan, askerlik yapsa bile özel muamele görenlerden de ben bunu beklemiyorum. Kindar gençlik isteyenlerin askerlere, intihar eden ya da intihar süsü olarak gelen -ki benim görüşüme göre- üç beş kelleye ayıracakları zamanlarının olmadığını da düşünmüyorum. Toplumu kutuplaştıran, durmadan söylemler yapan insanların, "Barış ortamını getireceğiz." diyenlerin, bu konuda ciddi adımlar atacağına inanmıyorum. Dolayısıyla, "Uludere kürtajdır." diyen -bunu da söyleyeyim bari- zihniyetin ve ne olduysa, son zamanda bu katliamı unutanların da "Askerde intihar edenlerde psikolojik bozukluk var." diye yaftalayacağını ve buna destek vermeyeceklerini biliyorum ama şunu da söyleyeyim: Bu sefer en azından, bu konuda, Recep arkadaşımızı ya da Ramazan arkadaşımızı çıkarıp "Bu konu önemli değil" demediniz, en azından yine on dakikanızı ayırdınız. Ama dediğim gibi, önemli olan, bunu araştırmak, ciddi bir şekilde bulmaktır. Ne kadar ciddiye alırsınız bilmiyoruz ama, tabii, bu önerge BDP'nin önergesiydi, bizim önergelerimiz de var, haddinden fazla var hem de, biz de bunları, günü geldiği zaman tekrar getirip, durmadan kamuoyunun önüne getireceğiz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)