| Konu: | ÖZEL YETKİLİ MAHKEMELER VE HAKSIZ TUTUKLAMALARA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 12 |
| Tarih: | 26.10.2011 |
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özel yetkili mahkemeler ve haksız tutuklama üzerinde gündem dışı söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu elimdeki Anayasa. Anayasa'nın 19, 37 ve 141'inci maddesi açıkça yazılmış. Bu da Ceza Muhakemesi Kanunu. Bunun da 1'inci maddesinde ceza muhakemesinde hangi yöntemin izleneceği çok açık bir şekilde belirlenmiş. Burada kişilerin hak ve özgürlüklerinin Anayasa'da ya da yasalarda tanımlanması yetmiyor, üstüne üstlük bu Anayasa'nın ve yasanın kişilere tanıdığı temel hak ve özgürlüklerinin sigortalı olması lazım, güvence altına alınmış olması lazım. Demokratik hukuk devletinde temel hak ve özgürlüklerin sigortası, güvencesi basının özgür olmasıdır, yargının bağımsız ve tarafsız olmasıdır yani hürriyet rejiminin tarafsız ve bağımsız yargı üzerine, özgür basın üzerine oturmuş olması lazımdır.
Türkiye'de basın özgür müdür? En son Sayın Başbakanın gazete patronları ve yöneticileriyle yaptığı, onları çağırıp yaptığı toplantılarda bazı konularda dikkatli olmaya davet etmiştir ancak bunu tek başına böyle ele aldığımızda çok büyük bir endişe duyulmayabilinir fakat bu toplantıda bazı kitapların neden yazıldığı, bazı mülakatların, söyleşilerin neden yapıldığı, bazı yerlere neden gidildiği neredeyse isim vererek sorulmaya başlanıyorsa o zaman otosansürden öteye, davetten öteye doğrudan sansüre gidiş var demektir.
Bir Başbakanın gazete sahipleri ve yöneticileriyle kamuoyunun bilgisi dâhilinde boy boy fotoğrafları yayınlanan bir toplantıyı yapıp, ardından burada konuşulan konuların kamuoyuna aktarılmaması istenilebiliyorsa o zaman bu gazeteleri iktidarın yayın organı olarak görüyor demektir. Zaten bunun böyle olduğunun en somut bir göstergesi günlük yayınlanan dört gazetenin bu toplantıya davet edilmemesidir. Burada her otoriter gücün makbul bir gazete ve medya listesi olduğunu görüyoruz.
Burada önemli olan konu darbe anayasasından yani 12 Eylül Anayasası'ndan Erdoğan anayasasına geçiş yapmak değildir, darbe anayasasından Erdoğan anayasasına geçiş yapmak elbette ki bir değişimdir ancak, bu, bazılarının söylediği gibi bir devrim değildir, 12 Eylül darbesinden AKP darbesine geçmek değişikliği demokratik bir hamle, ileri bir demokrasi değildir, olsa olsa otoriterizmin duble yollarına koşturmak demektir.
Anayasa ve yasaların tanıdığı hak ve özgürlüklerin eşit bir şekilde uygulanması lazım. Eğer hukuk adalet üzerine oturuyorsa, temeli adaletse ve gücünü adaletten alıyorsa, adalet de toplumsal vicdanı kanatmıyorsa "adalet" demektir. Toplumsal vicdanı kanatan, adalete dayanmayan bir hukuk asla kabul edilemez. Son zamanlarda Deniz Feneri davasındaki sanıklar bırakıldı, dört aylık tutuklama süresinin aşırı olduğu, artık bundan sonra uygulanacak cezanın cezaya dönüşeceği nedenle tutuklandılar. Buna hiçbir itirazım yok. Çünkü ben öteden beri, bu Türkiye Büyük Millet Meclisi biliyor ki, tutuklamanın aslında ceza muhakemesinin amacına ulaşmak için başvurulan geçici bir tedbir olduğunu, hatta ceza muhakemesinin amacına ulaşmak için diğer yollardan herhangi bir sonuç alınamıyor ise en son tutuklamaya başvurulabileceğini öteden beri savunan bir anlayışa sahibim. Ama itiraz ettiğim konu şudur: Deniz Feneri davasında uygulanan hükümler özel yetkili mahkemelerde uygulanan hükümlerin aynısıdır. Yani Silivri davasında, halkın seçtiği belediye başkanlarının tutuklandığı KCK davasında ve halkın seçtiği milletvekillerinin tutuklandığı Ergenekon davasında uygulanan yöntemlerin aynısıdır. Şimdi sormak gerekmiyor mi sayın milletvekilleri? Deniz Feneri davasında dört aylık tutuklama süresi aşınca cezaya dönüşüyor da, diğer mahkemelerdeki dört yıla, beş yıla varan tutuklama süreleri neden cezaya dönüşmüş olmuyor? (CHP sıralarından alkışlar) Orada tutuklama nedenleri ortadan kalkmamışsa, Deniz Feneri davası tutuklama nedenleri neden ortadan kalkmış oluyor? Deniz Fenerinde yandaş hukuk, KCK davasında, Ergenekon ve Silivri davasında faşist hukuk uygulamasını bu Parlamentonun içine sindirmesi mümkün müdür? (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, o nedenle, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu özel yetkili mahkemelerin de kaldırılması konusunda bir kanun teklifi verdik. Eğer bu ülkede gerçekten demokratik, özgür, çağdaş bir anayasa yapılacaksa öncelikle?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Öztürk, teşekkür ediyorum.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - 12 Eylül 1980 faşist Anayasası'nın kişilere tanıdığı hak ve özgürlükleri askıya alma hakkı veren özel yetkili mahkemelerin kaldırılması gerekmektedir. Gerisi fasa fisodur.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)