GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BDP GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:60
Tarih:02.02.2012

İZZET ÇETİN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin kamuda çalışan taşeron işçilerinin sorunlarının araştırılmasına ilişkin grup önerisinin lehinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, gerçekten böyle bir önerinin aleyhinde konuşmanın ne kadar zor olduğunu az önce birkaç dakika konuşan arkadaşımızın yüzünden okumak mümkündü. Yani taşeron sisteminin ne demek olduğunu herhâlde Türkiye'de bilmeyen yoktur. Ama taşeron sisteminin kimler tarafından yaratıldığını, nasıl geliştirildiğini soracak olursanız, bu, AKP'nin eseridir. Taşeron işçilerine verdikleri haklarla ne kadar övünse AKP, azdır. Çünkü, bu sistemle kölelik sistemini, emeğin sömürülmesi sistemini yeniden gündeme getirmiştir. Üstelik bunu Meclise kadar da taşıyarak Meclis çalışanlarını bile 4/C'li, 4/B'li, kadrolu diye ayırmıştır.

Değerli arkadaşlar, yine, az evvel söz alan iktidar partisindeki arkadaşımız "Yeni yasal düzenlemeler olacak, burada ileri haklar gelecek, Çalışma Bakanımız bu konuda çalışıyor." dedi. Ben az önce, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda 4688 sayılı Yasa'nın görüşmelerine katıldım, oradan geldim. Ki 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nun özüne baktığınız zaman, zaten taşeron sistemini nasıl geliştirdiğiniz, emeğe, emekçiye nasıl baktığınız orada da çok net gözüküyor. Yasalar toplu görüşme haklarından bile daha geri hükümler içeriyor. "Toplu iş ilişkileri kanunu" diye Sendikalar Kanunu ve Toplu Sözleşme, Grev ve Lokavt Kanunu Tasarısı'nı Meclisin gündemine getirdiniz. Oraya da bakıyorum, sistem aynı, değişen hiçbir şey yok. Burada birbirimizi kandırmamıza gerek yok.

Değerli arkadaşlar, gerçekten taşeron sistemi konusunda AKP'nin söyleyecek hiçbir sözü yok. Resmî olarak, Çalışma Bakanı kasım ayında "410 bin kamuda taşeron işçisi var." diyordu, bugün bu sayı 430 bin olarak gözüküyor. Özel sektörde, biraz evvel Milliyetçi Hareket Partisinin konuşmacısı sayıyı 420 bin olarak verdi ama ülkemizde ekonominin yüzde 45'inin kayıt dışı olduğu bir alanda bu sayıyı 420 binle, 400 binle sınırlı tutmanın olanağı yok. Çünkü "kayıt dışı" demek "kanun dışı" demektir. Kanun dışı çalışmayı, çalıştırmayı da rakamsal olarak tespit edebilmenin olanağı yoktur ki bu önerge, araştırılsın diye, onun için verilmiştir. Biz de onun için lehinde, araştırılsın diye söz aldık.

Gerçekten, taşeron sistemi bir bakıma iş gücü maliyetlerinin düşürülmesi, rekabetin geliştirilmesi, ekonominin büyümesi gibi birtakım gerekçelere dayandırılarak gündeme getirilmiş masumane bir yaklaşım olarak önümüzde duruyor ama değerli arkadaşlar, Allah hiç kimsenin çocuğunu taşeron eline düşürmesin, taşeron işçisi yapmasın. Bilir misiniz onların hangi koşullarda çalıştığını, amaç kâr diye iş yerlerinde hiçbir çalışma güvenliğinin olmadığını, iş yeri çalışma ortamının sağlanmadığını, onların ücretlerinin asgari ücret olduğunu, hatta çoğu yerde kayıt dışındaki bölümlerde asgari ücretin bile yarısının altında olduğunu bilir misiniz? AKP olarak sizin bilmenize olanak yok çünkü geçtiğimiz yıl çıkarttığınız bir torba kanunla kadrolu işçilerin bile belediyelerden Millî Eğitim Bakanlığına ve Emniyet Genel Müdürlüğüne 4/C'li olarak gitmesini istediniz ve yasalaştırdınız. Bir taraftan onları oraya gönderdiniz, diğer taraftan "norm kadro" deyip belediyelerin çalışma koşullarını, çalışma alanlarını daralttınız ve arkasından "Eğer hizmet göremiyorsanız, hizmetlerinizde aksama oluyorsa daimî kadrolu işçi çalıştırmayın, onun yerine hizmet alımı yöntemiyle yani taşeron eliyle hizmetleri görün." dediniz. Bu, düpedüz sizin bu olaya bakış açınızın somut bir örneğidir.

İkinci bir örneğiniz: Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak sosyal demokrat bir partiyiz, emek ağırlıklı bir partiyiz, emeğin örgütlenmesinin önündeki engellerin kaldırılmasından yana bir partiyiz. O nedenle, bizim İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız göreve geldiğinde karşısında 6.500 taşeron işçisi vardı müteahhitler yanında çalışan, Belediye Başkanı Anayasa'nın 128'inci maddesine baktı, dedi ki: "Devletin asli ve sürekli işleri kamu çalışanları eliyle görülür, taşeron sistemi Anayasa'ya aykırıdır. Anayasa'ya aykırı bir çalışmayı da sosyal demokrat bir belediye başkanı olarak ben yapamam."

Onun için, iki yıllık bir plan çerçevesinde 6.500 işçiyi kadrolu hâle getirdi. Kendi bünyesindeki şirketlere aldı, taşeron sistemini İzmir Büyükşehirde kaldırdı ve o işçilerin hepsi sendikalı oldu.

Geçtiğimiz aylarda İzmir Büyükşehir Belediyesine baskın düzenlettirdiniz, 5 sendikacıyla birlikte belediye görevlilerini hapse attırdınız, bizim Büyükşehir Belediye Başkanımızı dört yüz yıla varan bir süreyle yargılamaya kalktınız ve yargıya havale ettiniz. Suçu neydi? Suçunun bir bölümü, "Taşeron sistemini niye kaldırdın? Ben işçilerin kölelik koşullarında çalışmalarına kanun yapıyorum, sen beni dinlemiyorsun." Başbakan bir de çıkıp diyor ki grup konuşmasında: "Belediyeleriniz var, söz verdiniz, kaldırsanıza." Kaldırıyor, adamları içeriye atıyorsunuz, hapse atıyorsunuz, sendikacıları, belediyecileri.

Değerli arkadaşlar, AKP işbaşına geldiğinden bu yana, dokuz, on yıldan bu yana emek lehine, çalışanlar lehine hiçbir düzenleme yapmamıştır. Düzenlemelerin tamamı emek sömürüsüne yöneliktir, anti sendikal politikalardır, anti toplu sözleşme politikalarıdır.

Biraz evvelki yasada da, arkadaşımız kusura bakmasın, kamu çalışanlarına ILO'nun 87, 98 ve 151 sayılı sözleşmelerine aykırı olarak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarına aykırı olarak güdümlü, tek sendikaya dayanan bir düzenleme getiriyorsunuz. Yani "Gelecekte taşeron sistemini kaldıracağız." demenizin inandırıcı hiçbir yönü yoktur. Sizin ne yaptığınızı, ne yapacağınızı herkes çok iyi biliyor.

Değerli arkadaşlar, gerçekten, bu taşeron işçilerin örgütlenme özgürlüğünü kullanabilmelerinin, sendikalaşabilmelerinin, toplu sözleşme haklarından yararlanabilmelerinin de olanağı yok.

Yine, özellikle kayıt dışı alanlarda çalışan işçilerin sosyal güvenceleri olmadığı gibi, asgari ücret bile onlar için azami ücret konumunda. Onun için, bu konuda verilmiş bir araştırma önergesi var. Yani, kamu hizmetlerinin, süreklilik arz eden hizmetlerin kamu çalışanları eliyle görülmesi asıl; bunda bir kere hemfikir olalım. Anayasa'nın 128'inci maddesi bu konuda son derece açık.

Diğer taraftan yapılması gereken iş, kamu kurum ve kuruluşlarında hemşirenin, doktorun, sağlık teknisyeninin, "sözleşmeli" adı altında taşeron eliyle sekreter olarak hastanede başhekim sekreteri veyahut da doktorların, dekanların sekreteri olarak çalıştırılması ayıp bir şeydir. Bugün Türkiye'de üniversiteler bile taşeron elinden düşük ücretle işçi, insan istihdam etmektedir. Yani bütün bunlar da verimi düşürücü etkilerdir. Bir iş yerinde memur varsa, sözleşmeli varsa, taşeron işçisi varsa, sendikalı işçi varsa aynı tahsilde, aynı yeteneklerde, niteliklerdeki insanlar arasında ücret farklılığı varsa, oradan verim alabilmenizin, ülkeyi kalkındırabilmenizin olanağı yoktur. Bu, bugünkü baskı rejiminiz içerisinde ses çıkarılamamış olsa bile böyle devam edecek anlamına gelmez. Bir gün bu işçiler artık "Bıçak kemiğe dayandı." deyip sokağa çıktığında sizin polisinizin de, tankınızın da, topunuzun da gücü yetmez. Onun için yol yakınken?

Bakınız, bundan yirmi yıl evvel o zamanki TİSK Genel Sekreteri Refik Baydur Kocaeli'de beraber olduğumuz bir toplantıda şunu söylemişti: "Bu taşeron sistemi özel sektörünü mafyasını oluşturacak.". Bugün ihaleler için insanların birbirlerini nasıl mafyavari yöntemlerle yok etmeye çalıştıklarını da göz önüne getirerek bu sisteme son verilmesi için sunulmuş bir araştırma önergesine "evet" demenizi bekliyor, ben de saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çetin.