| Konu: | ECZACILAR VE ECZANELER HAKKINDA KANUN İLE UYUŞTURUCU MADDELERİN MURAKABESİ HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 108 |
| Tarih: | 17.05.2012 |
BDP GRUBU ADINA DEMİR ÇELİK (Muş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Eczacılık Kanunu'yla ilgili 232 sıra sayılı teklife ilişkin, Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun düşüncelerini ifade etmek için huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
6197 sayılı Eczacılık Kanunu, 1953 yılından bu yana değişikliğe uğratılmadan elli dokuz yıldır, değişen toplum ve tarihî süreçlere uygun olmayan özellikleriyle sağlık faaliyetinin en temel birimlerinden, alanlarından biri olan eczacılığı kuşatan, hapseden, işlevsiz bırakan, dolayısıyla da mesleki formasyona dayalı önemli ölçüde toplumsal değişime katkı sunan bu mesleği toplumsal dinamik olma formundan uzak tutmuştur. Değiştirilmesi bir ihtiyaçtı, değiştirilmesi değişen dünya koşullarıyla ortaya çıkan toplumsal ihtiyaçları karşılamaya özgün olmalıydı, bu içerikte bir anlayış ve yaklaşım ertelenemez bir görev olarak karşımızda duruyordu.
24'üncü Dönem milletvekillerinden eczacı olan AKP, BDP, MHP ve CHP'den arkadaşlarımız Türk Eczacıları Birliğinin değerli katkıları ve çalışmaları neticesinde ortaklaştırarak pratikte sorun ve sıkıntı yaşanan kısmi sorunlarımızın giderilmesine hizmet edecek bir kanun teklifini huzurlarınıza taşımış bulunmaktayız.
Yaşanan sorunun radikal çözümünde yetersiz olabilir, köklü bir çözümün adresi ya da kanunu olmayabilir ama pratik noktada en temel sorunları çözecek bir nitelikte ve içerikte olması anlamıyla da bizim önemsediğimiz, üzerine hassasiyetle titrediğimiz ve bu kanunun çıkması konusunda da grup olarak gerekli çabayı, emeği ve katkıyı sunacağımızı belirtmek, ifade etmek istiyorum. Gönül arzu ederdi ki gelişen dünya koşullarının ortaya çıkardığı yeni toplumsal ihtiyaçlar nezdinde bu soruna ve sorunlara yaklaşılmalıydı.
Eczacı bir ilaç uzmanı olarak insanlığın doğuşundan bu yana hastalığın ortaya çıkmasıyla, tedavi ve iyileştirme ihtiyacının belirmesiyle birlikte ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla, yeni değil, yeni ortaya çıkmış bir mesleki faaliyet hiç değil. Bu denli köklü olan, insanlık kadar tarihi olan meslek, günümüz Türkiye'sinde bu mesleki formasyona uygun bir itibar ve saygınlığa da sahip değildir. Bu paradoksu gidermek, mesleğin ihtiyaç duyduğu temel gereksinimleri karşılamak elbette ki toplumun da, bizim de görevimizdir. Ama 1980'den bu yana dünyanın birçok yerinde olduğu gibi ülkemizi de kasıp kavuran, sosyal devlet algısından toplumu ve ülkelerde yaşayan halkları neoliberal politikalarıyla sömürünün cenderesine alan anlayış ve zihniyet sağlıkta da kendisini hükümranlık bir ilişkiye dönüştürmüştür, sağlık politikaları, bireyin, toplumun iyilik hâlinden öte bir noktaya taşınmıştır. Hâlbuki biz biliyoruz ki kişinin ve toplumun ruhi, sosyal, siyasal ve kültürel noktada iyi olma hâli sağlık ise birilerinin beklentisine, çıkarına hizmet etmeyecek değerde ve önemdedir. Bu anlayışla yaklaşılması toplumu erişilebilir nitelikli sağlık hizmetlerine kavuşturması icap ederken neoliberal politikaları uygulamada ısrar eden iktidarlar ve hükûmetler toplumun temel ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak bir anlayış ve yaklaşımla sorunu çözmeye çalışmaktadırlar. O açıdan da sağlık erişilebilir nitelikli bir hizmet yerine, ticarileşen, piyasalaşan ve bu boyutuyla da özelleştirilmeye muhtaç bir noktaya taşınmıştır.
Özelleştirilen sağlık nitelikli bir hizmet olmaktan çıkarılmış, satın alınabilir ya da satılabilir bir metaya dönüştürülmüştür. Artık kâr, temel amaç edinme, temel argüman olma durumuyla karşı karşıya kalınca, bireyin de toplumun da sağlıklı olma durumu ve hâli göz ardı edilmiş, önemsenmez bir noktaya taşınmıştır.
Özelleştirilen, bu anlamıyla da ticarileştirilip piyasalaştırılan sağlık, eczacılıkta da ilaçta da fütursuzca kendisini baş gösteren bir noktaya taşınmıştır. İlaç, hastalığın teşhisi ve tedavisinde en temel, vazgeçilmez bir elementken, artık alınıp satılan ticari bir metaya, emtiaya dönüştürüldüğünden kaynaklı da, reklama dayalı, pazara dayalı, satılabilir kriterlere bağlı bir endeksle piyasası kontrol edilebilir bir noktaya taşınmıştır. İşte tam da bu noktada eczacılık faaliyeti de amacına uygun kriterlere bağlı, toplumun sağlık ihtiyaçlarını karşılayan bir mesleki formattan çıkarılmış, bireyin ve bireyden oluşan toplumun kısmi, günübirlik sorunlarının çözüm adresi hâline getirilmiştir. Hâlbuki tarihi kadar eski olan ve bugünün birçok problemli alanının bizatihi danışmanlığını yapan, ilacın amacına uygun kullanılmasından doğru doza kadar her türlü danışmanlık faaliyetini karşılıksız sağlayan eczacılık ve eczane eczacılığı görmezlikten gelinmiş, elli dokuz yıllık geçmiş pratiğinde nitelikli bir değişime, dönüşüme uğratılmadan, kişiler, bireyler kendi kaderleriyle karşı karşıya bıraktırılmışlardır. Bu kabul edilebilinir bir durum değilken eczacılığın toplumsal değişime olan katkıları ve önemi açığa çıkarılıp bu konuda sinerjiyi toplum lehine değiştirip dönüştürmek varken, hiçleştirilen bir anlayışla eczacılık kendi kaderine terk edilmişti. Bir kısım duyarlılıkla müdahale ettiğimiz, açığa çıkardığımız bu bilinç dönüşümünü biz 24'üncü Dönem yasama organı olarak lehlerine çözüyor olsak da bu mesleki faaliyetin köklü, radikal sorunlarını çözebilmeden hâlâ çok uzağız çünkü her şeyden önce meslek, liberal demokrasinin, neoliberal politikaların ürünü olarak metalaştırılan, özelleştirilen, özelinden kurtarılabilmiş değildir.
Bizim gibi, ithalata dayalı, ihracat yoksunu, ithalatında yüksek teknoloji ve aşırı silahlanmaya dönük bir ithalatı sürdüren bir ülke, karşılığı olan ihracatı geliştiremeyişinden kaynaklı 2002'de 15 milyar dolar civarında olan dış ticaret açığımız, bu yanlış politikalar neticesinde bugün 110 milyar dolara çıkmışsa, bunun sağlıkta ve eczacılık faaliyetinde de kendisini olumsuz yansıtması elbette ki mümkündür. Artık satılan bu metanın alıcısı durumuna düşürülen müşteri, bu müşterinin bir kısım haklarını sağlamakla mükellef olan tahsildar ve tahsilatçı konumuna getirilmiş eczacılar söz konusu. Hâlbuki devlet, vatandaşının her türlü özgürlüğünü, her türlü gelişme haklarını, siyasal ve sosyal varlık olmaktan ileri gelen kazanılmış haklarını büyüten noktada olmalıydı ama gelin görün ki her alanda olduğu gibi sağlıkta da bireyi de toplumu da onların haklarını da büyüten bir noktadan, aksine gasbeden, alıkoyan, küçülten bir noktaya gelmiş bir Türkiye gerçeğiyle yüz yüzeyiz.
Nispi noktada kişinin doktora, kişinin ilaca ulaşımını kolaylamış olabiliriz ama kolayladığımız bu sektörde özelleştirmeye bağlı iktidar odaklarını oluşturmuşsanız, bu iktidar odaklarına rağmen toplum sosyal güvenlik ilişkisinden ve olanaklarından yoksunsa ve ülke ithalat, ihracat arası dengeyi sağlayamamış, savaş ve yüksek teknoloji yönlü ithalatıyla gelirlerini ve değerlerini borçlanarak yürüten bir ülke durumuna gelmişse, sağlık, layık olduğu, hak ettiği bir hizmeti görmekten uzak bir konumdadır.
O anlamıyla, biz diliyor ve umuyoruz, bu yüksek teknolojiye dayalı ithalat ikamesi yerine, ihracatın, tarım ülkesi olan, hayvancılık ülkesi olan ülkemizin değerlerinin açığa çıkarıldığı, onun toplumsal ihtiyaçlarının karşılanması noktasına taşındığı bir düzeye getirilmelidir ki bu düzeyden toplumun her kesimi gibi eczacılar da sağlık da payını alabilmelidir ama bundan uzak bir noktaya getirildiği için de sorun kangrenleşerek büyümeye devam ediyor.
Ben, bu konsensüsün, bu ortaklaşma anlayışının yol açtığı bir duyarlılıkla, 6197'nin açmazlarını ve sıkıntılarını gideren bir dönem milletvekili olmanın ve bu dönem milletvekilinin bir eczacı milletvekili olmaktan ileri gelen haklı gururunu taşıyarak, bunda çaba sahibi olan herkesi huzurlarınızda kutlarken, bu yönlü temel taleplerimizi giderme çabalarını saygı ve sevgiyle selamlayarak, "Hayırlı olsun." dileklerimi iletiyorum. Bu ve benzeri konsensüslerin diğer çalışma alanlarımızda da açığa çıkacağını, toplumu özgürleştireceğini dileyerek saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çelik.